|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
General |
|
1 |
General |
older men n.
|
yaşlı erkekler |
|
Only women and some older men and children survived those wars.
Bu savaşlardan sadece kadınlar ve bazı yaşlı erkekler ve çocuklar sağ kurtuldu.
More Sentences
|
2 |
General |
young men n.
|
genç erkekler |
|
Young men and women are lured by the warlords to join their unruly gangs.
Genç erkekler ve kadınlar savaş lordları tarafından asi çetelerine katılmaları için ayartılıyor.
More Sentences
|
3 |
General |
men and women n.
|
insanlar |
|
I would certainly be the first to fight for parity between men and women in the social partners' decision-making.
Sosyal ortakların karar alma süreçlerinde kadın-erkek eşitliği için mücadele eden ilk insan kesinlikle ben olurdum.
More Sentences
|
4 |
General |
men n.
|
erkekler |
|
It was courageous men and women, both young and old, who feared reprisals but who loved freedom more.
Misillemeden korkan ama özgürlüğü daha çok seven, hem genç hem de yaşlı cesur erkekler ve kadınlardı.
More Sentences
|
5 |
General |
men n.
|
adamlar |
|
Tsvangirai and his men are certainly not seeking confrontation, according to their own sources.
Kendi kaynaklarına göre Tsvangirai ve adamları kesinlikle çatışma peşinde değil.
More Sentences
|
Colloquial |
|
6 |
Colloquial |
some men n.
|
bazı adamlar |
|
It's been reported that some men had killed and eaten some animals that were in the local zoo.
Bazı adamların yerel hayvanat bahçesindeki bazı hayvanları öldürüp yedikleri bildirildi.
More Sentences
|
7 |
Colloquial |
some men n.
|
bazı erkekler |
|
Some men may have changed outwardly, but on the inside they are still the same.
Bazı erkekler dış görünüş olarak değişmiş olabilir, ancak içlerinde hala aynıdırlar.
More Sentences
|
8 |
Colloquial |
men don't cry expr.
|
erkekler ağlamaz |
|
Men don't cry.
Erkekler ağlamaz.
More Sentences
|
Politics |
|
9 |
Politics |
wise men n.
|
akil adamlar |
|
Further support for this proposal is also to be found in the second report of the so-called Five Wise Men.
Beş Akil Adam olarak adlandırılan grubun ikinci raporunda da bu öneriye daha fazla destek bulunmaktadır.
More Sentences
|
General |
|
10 |
General |
middle class men n.
|
orta sınıf erkekleri |
|
11 |
General |
jewish men n.
|
yahudi erkekler |
|
12 |
General |
gay men n.
|
eşcinsel erkekler |
|
13 |
General |
men of weight n.
|
kodamanlar |
|
14 |
General |
men n.
|
işçiler |
|
15 |
General |
aged men n.
|
yaşlı erkekler |
|
16 |
General |
etiquette for men n.
|
erkekler için görgü kuralları |
|
17 |
General |
gay men in literature n.
|
edebiyatta eşcinsel erkekler |
|
18 |
General |
middle aged men n.
|
orta yaşlı erkekler |
|
19 |
General |
domination of men n.
|
erkek hakimiyeti |
|
|
20 |
General |
men of weight n.
|
nüfuzlu adamlar |
|
21 |
General |
equality of women and men n.
|
kadın erkek eşitliği |
|
22 |
General |
men-of-war n.
|
savaş gemisi |
|
23 |
General |
men in suits n.
|
takım elbiseli adamlar |
|
24 |
General |
twelve angry men n.
|
on iki kızgın adam |
|
25 |
General |
the portion of a house reserved for men n.
|
selamlık |
|
26 |
General |
men in black n.
|
siyah giyen adamlar |
|
27 |
General |
men wearing earrings n.
|
küpe takan erkekler |
|
28 |
General |
a truck-load of men n.
|
bir kamyon adam |
|
29 |
General |
a truck-load of men n.
|
bir kamyon dolusu adam |
|
30 |
General |
men n.
|
hindistan'a özgü çeşitli ağırlık birimlerine verilen ad |
|
31 |
General |
men n.
|
hindistan'a özgü olup 82.28 pound'a eşdeğer bir ağırlık birimi |
|
32 |
General |
men-children n.
|
erkek çocuk |
|
33 |
General |
men-children n.
|
oğul |
|
34 |
General |
men-children n.
|
çocuksu özellikler taşıyan adam |
|
35 |
General |
men-children n.
|
çocuk gibi adam |
|
36 |
General |
men-pleaser n.
|
temel dürtüsü tanrı'yı değil, insanları ve dünyayı memnun etmek olan kimse |
|
37 |
General |
(for men and women) sit separately v.
|
haremlik selamlık olmak |
|
38 |
General |
save the lives of two men v.
|
iki adamın hayatını kurtarmak |
|
39 |
General |
like mature men v.
|
olgun erkeklerden hoşlanmak |
|
|
40 |
General |
in the face of all men adv.
|
çevreye karşı |
|
41 |
General |
in a world surrounded by men adv.
|
erkeklerle çevrili bir dünyada |
|
Phrases |
|
42 |
Phrases |
known all men by these presents that expr.
|
işbu belgeyle herkes bilmelidir ki |
|
43 |
Phrases |
mixed company of men and women expr.
|
kadınlı erkekli |
|
44 |
Phrases |
with both men and women present expr.
|
kadınlı erkekli |
|
45 |
Phrases |
real men don't eat quiche expr.
|
erkek adam kiş yemez |
|
46 |
Phrases |
real men don't eat quiche expr.
|
erkek ol biraz |
|
47 |
Phrases |
real men don't eat quiche expr.
|
erkek gibi davran |
|
48 |
Phrases |
evil triumphs when good men do nothing expr.
|
kötülüğe meydan verme |
|
49 |
Phrases |
evil triumphs when good men do nothing expr.
|
iyiler bir şey yapmadıkça kötüler meydanı boş bulur |
|
50 |
Phrases |
evil triumphs when good men do nothing expr.
|
iyiler bir şey yapmadıkça kötülük kazanır |
|
51 |
Phrases |
not all men expr.
|
tüm erkekler değil |
|
52 |
Phrases |
not all men expr.
|
2014'te sosyal medyada popüler hale gelen, kadınlara kötü davranmayan erkeklerin de olduğuna dikkat çekmek için kullanılan hashtag |
|
53 |
Phrases |
not all men expr.
|
tüm erkekler (öyle) değil |
|
54 |
Phrases |
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours expr.
|
komite, dakikaları sayıp saatleri harcayan bir grup adam demektir |
|
55 |
Phrases |
all men are created equal expr.
|
herkes eşit yaratılmıştır |
|
56 |
Phrases |
all men are created equal expr.
|
herkes eşit haklara sahiptir |
|
57 |
Phrases |
all men are created equal expr.
|
herkes eşit yaratılmıştır |
|
58 |
Phrases |
all men are created equal expr.
|
herkes eşit haklara sahiptir |
|
Proverb |
|
59 |
Proverb |
quot homines tot sententiae (how many men, so many opinions) expr.
|
ne kadar insan varsa o kadar fikir/doğru vardır |
|
60 |
Proverb |
men are not all alike
|
beş parmak bir olmaz |
|
61 |
Proverb |
dead men tell no tales
|
ölüler konuşmaz |
|
62 |
Proverb |
men make houses women make homes
|
erkek evi yapar kadın yuvayı kurar |
|
63 |
Proverb |
men make houses women make homes
|
evi yuva yapan kadındır |
|
64 |
Proverb |
men make houses women make homes
|
yuvayı dişi kuş yapar |
|
65 |
Proverb |
dead men tell no tales
|
ölüler sır vermez |
|
66 |
Proverb |
best-laid plans of mice and men oft go astray
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
67 |
Proverb |
best-laid schemes o' mice an' men gang aft a-gley
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
68 |
Proverb |
best-laid plans of mice and men often go astray
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
69 |
Proverb |
young men may die but old men must die
|
gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar |
|
70 |
Proverb |
heaven protects children and drunken men
|
tanrı çocukları ve sarhoşları korur |
|
71 |
Proverb |
busiest men have the most leisure
|
çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır |
|
72 |
Proverb |
busiest men find the most time
|
çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır |
|
73 |
Proverb |
men make houses, women make homes
|
yuvayı dişi kuş yapar |
|
74 |
Proverb |
there is a tide in the affairs of men
|
fırsatın varken yap |
|
75 |
Proverb |
history prefers legends to men
|
tarih, efsaneleri insanoğluna tercih eder |
|
76 |
Proverb |
dying men speak true
|
ölecek olan insan yalan söylemez |
|
77 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
insanlar kendi davalarına körü körüne inanırlar |
|
78 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
körü körüne inanç aklı da kör eder |
|
79 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
insanlar kendi inandıklarına kördür |
|
|
80 |
Proverb |
fools build houses and wise men live in them
|
usta, yaptığı evde oturacak kadar zengin değildir |
|
81 |
Proverb |
the best of men are but men at best
|
en iyi insan da sonuçta insandır |
|
82 |
Proverb |
the best of men are but men at best
|
en iyi insan dahi hata yapabilir |
|
83 |
Proverb |
heaven protects children, sailors, and drunken men
|
tanrı çocukları, denizcileri ve sarhoşları kollar/gözetir |
|
84 |
Proverb |
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours
|
komisyonların bir işi başarması çok uzun zaman alır |
|
85 |
Proverb |
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours
|
komisyonların bir karara varması çok uzun sürer |
|
86 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
kimse ayranım/yoğurdum ekşi demez |
|
87 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
yoğurdum/ayranım ekşidir diyen olmaz |
|
88 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
kimse inandığı şeye toz kondurmaz |
|
89 |
Proverb |
men are blind in their own cause
|
inandığın şeyin kusurlarını görmezsin |
|
90 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadına yakışık olmaz anlamında atasözü |
|
91 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadın yerini bilmeli anlamında atasözü |
|
92 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadının yeri evidir anlamında atasözü |
|
93 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadınlar maskülen davranışlar sergilememelidir |
|
94 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadınların erkek gibi davranması uygun değildir |
|
95 |
Proverb |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
kadınlar erkek fatmalık yapmamalıdır |
|
96 |
Proverb |
the best of men are but men at best
|
en iyi insan bile sonuçta insandır |
|
97 |
Proverb |
the best of men are but men at best
|
en iyi insan bile hata yapabilir |
|
98 |
Proverb |
fools build houses and wise men live in them
|
ustanın, inşa ettiği evde oturmaya gücü yetmez |
|
99 |
Proverb |
fools build houses and wise men live in them
|
usta, inşa ettiği evde oturamazmış |
|
100 |
Proverb |
the best-laid plans of mice and men
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
101 |
Proverb |
the best-laid plans of mice and men
|
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
|
102 |
Proverb |
the best-laid plans of mice and men
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
103 |
Proverb |
the best-laid schemes of mice and men
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
104 |
Proverb |
the best-laid schemes of mice and men
|
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
|
105 |
Proverb |
the best-laid schemes of mice and men
|
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
|
Colloquial |
|
106 |
Colloquial |
men (and women) in blue n.
|
polis |
|
107 |
Colloquial |
men (and women) in blue n.
|
polis memurları |
|
108 |
Colloquial |
men (and women) in blue n.
|
polis gücü |
|
109 |
Colloquial |
men in blue n.
|
polis |
|
110 |
Colloquial |
men in blue n.
|
polis memuru |
|
111 |
Colloquial |
man among men n.
|
adam gibi adam |
|
112 |
Colloquial |
send some guys/men v.
|
birkaç adam göndermek |
|
113 |
Colloquial |
arrest these men expr.
|
bu adamları tutuklayın |
|
114 |
Colloquial |
desperate men do desperate deeds expr.
|
çaresiz insanlar çaresizce şeyler yaparlar |
|
115 |
Colloquial |
having (thousands/hordes/a string of) men/women at her/his beck and call expr.
|
elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi) |
|
116 |
Colloquial |
man among men expr.
|
erkek değil mi hepsi aynı |
|
117 |
Colloquial |
men kill animals and eat their flesh expr.
|
insanlar hayvanları öldürüp etlerini yiyor |
|
118 |
Colloquial |
men twice my size expr.
|
iki katım olan adamlar |
|
119 |
Colloquial |
brave men run expr.
|
yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır |
|
Idioms |
|
120 |
Idioms |
the men in white coats n.
|
deli doktorları |
|
121 |
Idioms |
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours n.
|
heyetler, boşa zaman harcamaktan başka bir işe yaramaz |
|
122 |
Idioms |
twelve good men and true n.
|
on iki güvenilir adam |
|
123 |
Idioms |
the men in grey suits n.
|
siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler |
|
124 |
Idioms |
a man among men n.
|
adam gibi adam |
|
125 |
Idioms |
a man among men n.
|
takdire değer bir adam |
|
126 |
Idioms |
a man among men n.
|
özel bir adam |
|
127 |
Idioms |
a man among men n.
|
seçkin bir adam |
|
128 |
Idioms |
a man among men n.
|
önemli/önde gelen bir adam |
|
129 |
Idioms |
a man among men n.
|
üstün bir adam |
|
130 |
Idioms |
a man among men n.
|
adam gibi adam |
|
131 |
Idioms |
a man among men n.
|
takdire değer bir adam |
|
132 |
Idioms |
a man among men n.
|
özel bir adam |
|
133 |
Idioms |
a man among men n.
|
seçkin bir adam |
|
134 |
Idioms |
a man among men n.
|
önemli/önde gelen bir adam |
|
135 |
Idioms |
a man among men n.
|
üstün bir adam |
|
136 |
Idioms |
the men in gray suits n.
|
siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler |
|
137 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi mutlu etmek |
|
138 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi memnun etmek |
|
139 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese göre olmak |
|
140 |
Idioms |
sort out the men from the boys v.
|
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
|
141 |
Idioms |
separate the men from the boys v.
|
iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak |
|
142 |
Idioms |
have a thing for older men v.
|
olgun erkeklerden hoşlanmak |
|
143 |
Idioms |
sort out the men from the boys v.
|
sapla samanı ayırmak |
|
144 |
Idioms |
separate the men from the boys v.
|
sapla samanı ayırmak |
|
145 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi mutlu etmek |
|
146 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi memnun etmek |
|
147 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese ayak uydurmak |
|
148 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese göre olmak |
|
149 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese yaranmak |
|
150 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi mutlu etmek |
|
151 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkesi memnun etmek |
|
152 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese ayak uydurmak |
|
153 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese göre olmak |
|
154 |
Idioms |
be all things to all men v.
|
herkese yaranmak |
|
155 |
Idioms |
be all things to all men/people v.
|
herkesi memnun etmek |
|
156 |
Idioms |
be all things to all men/people v.
|
herkesi mutlu etmek |
|
157 |
Idioms |
be all things to all men/people v.
|
herkese yaranmak |
|
158 |
Idioms |
be all things to all men/people v.
|
herkese ayak uydurmak |
|
159 |
Idioms |
be all things to all men/people v.
|
herkese göre olmak |
|
160 |
Idioms |
collar-and-tie men adj.
|
takım elbiseli (işadamları) |
|
161 |
Idioms |
the best of men are but men at best expr.
|
o da insan |
|
162 |
Idioms |
the best of men are but men at best expr.
|
ne de olsa o da insan |
|
163 |
Idioms |
the best of men are but men at best expr.
|
beşer şaşar |
|
164 |
Idioms |
the best of men are but men at best expr.
|
kadı kızında bile kusur olur |
|
165 |
Idioms |
the best of men are but men at best expr.
|
kusursuz dost arayan dostsuz kalır |
|
166 |
Idioms |
good men are scarce expr.
|
bu devirde iyi koca kaldı mı? |
|
167 |
Idioms |
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours expr.
|
heyetler, boş beleş insan topluluğudur |
|
168 |
Idioms |
all things to all men expr.
|
herkesin aradığı/peşinde koştuğu |
|
169 |
Idioms |
two cunning men will not try to make a dupe of each other expr.
|
iki cambaz aynı ipte oynamaz |
|
170 |
Idioms |
good men are scarce expr.
|
kocanın iyisi zor bulunur |
|
Speaking |
|
171 |
Speaking |
we have men who can do this expr.
|
bunu yapabilecek adamlarımız var |
|
172 |
Speaking |
why are men like that? expr.
|
erkekler neden böyle? |
|
173 |
Speaking |
what do men want? expr.
|
erkekler ne ister? |
|
174 |
Speaking |
what do men like? expr.
|
erkekler nelerden hoşlanır? |
|
175 |
Speaking |
I know men like you expr.
|
senin gibi erkekleri bilirim |
|
176 |
Speaking |
who are those two men? expr.
|
şu iki adam kim? |
|
Trade/Economic |
|
177 |
Trade/Economic |
hoppo men n.
|
çinli gümrük memuru |
|
178 |
Trade/Economic |
know all men by these presents expr.
|
bu belge ile beyan olunur ki |
|
Law |
|
179 |
Law |
(domestic) violence against men n.
|
erkeğe karşı şiddet |
|
180 |
Law |
abduction of girls, women, and men n.
|
kız, kadın ve erkek kaçırma |
|
181 |
Law |
twelve good men and true n.
|
on iki kişiden oluşan jüri |
|
182 |
Law |
all men are equal in the sight of the law expr.
|
kanun nazarında/karşısında tüm bireyler eşittir |
|
Politics |
|
183 |
Politics |
committee of wise men n.
|
akil adamlar komisyonu |
|
184 |
Politics |
equal treatment for men and women n.
|
kadınla erkeğe eşit muamele |
|
185 |
Politics |
committee on equality of opportunity for women and men n.
|
kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu |
|
186 |
Politics |
absense of men n.
|
kaht-i rical |
|
Institutes |
|
187 |
Institutes |
committee on equal opportunities for women and men n.
|
kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu |
|
Construction |
|
188 |
Construction |
men at work expr.
|
çalışma var(tabelası) |
|
Mining |
|
189 |
Mining |
sump men n.
|
madende karter bölümünde çalışan işçi |
|
Medical |
|
190 |
Medical |
men (multiple endocrine neoplasia) n.
|
multipl endokrin neoplazi |
|
191 |
Medical |
men n.
|
men |
|
192 |
Medical |
men over the age of 60 years n.
|
60 yaşın üzerindeki erkekler |
|
Botanic |
|
193 |
Botanic |
midsummer-men n.
|
mandakulağı |
|
194 |
Botanic |
midsummer-men n.
|
avrasya'ya özgü pembe yaprak uçları ve sarı çiçekleri olan bir dağ bitkisi |
|
Social Sciences |
|
195 |
Social Sciences |
inequality of women and men n.
|
kadın erkek eşitsizliği |
|
196 |
Social Sciences |
men who have sex with men n.
|
erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek |
|
197 |
Social Sciences |
men who have sex with men n.
|
erkeklerle yatan ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek |
|
198 |
Social Sciences |
men who have sex with men n.
|
erkeklerle seks yapan ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek |
|
199 |
Social Sciences |
msm (men who have sex with men) n.
|
erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini eşcinsel olarak tanımlamayan erkek |
|
200 |
Social Sciences |
men going their own way n.
|
kendi yollarına giden erkekler |
|
Education |
|
201 |
Education |
sex instruction for men n.
|
erkekler için cinsel eğitim |
|
History |
|
202 |
History |
monuments men n.
|
anıtları kurtarma ekibi (2. dünya savaşı'nda müttefikler tarafından oluşturulmuştur) |
|
203 |
History |
monuments men n.
|
ikinci dünya savaşı sırasında naziler tarafından çalınan sanat eserlerinin toplanıp bulunması için kurulan ekip |
|
204 |
History |
fifth monarchy men n.
|
ingiltere'de kurulmuş, isa'nın beşinci monarşiyi kurarak bin yıl dünyayı yöneteceğine inanan fanatik bir tarikat |
|
205 |
History |
root-and-branch men n.
|
radikal reformcular |
|
206 |
History |
root-and-branch men n.
|
kökten reformcular |
|
207 |
History |
free-borough men n.
|
on aileden oluşan idari bölgedeki her bir erkeğin diğerlerinin iyi ahlakından sorumlu olduğu bir anglo sakson sistemi |
|
Religious |
|
208 |
Religious |
fisher of men n.
|
evangelist |
|
209 |
Religious |
men n.
|
eski dönemlerde batı anadolu'nun iç kesimlerinde tapınılan ay tanrısı |
|
Geography |
|
210 |
Geography |
tien an men n.
|
pekin'de büyük bir meydan |
|
211 |
Geography |
hsia-men n.
|
güneydoğu çin'in fujian eyaleti'ne bağlı bir liman kenti |
|
Military |
|
212 |
Military |
enlisted men n.
|
erat |
|
Basketball |
|
213 |
Basketball |
the twelve giant men n.
|
on iki dev adam |
|
Archaic |
|
214 |
Archaic |
merry men n.
|
şaklaban |
|
215 |
Archaic |
merry men n.
|
soytarı |
|
216 |
Archaic |
merry men n.
|
maskara |
|
217 |
Archaic |
merry men n.
|
dalkavuk |
|
Slang |
|
218 |
Slang |
men in blue n.
|
zargolar |
|
219 |
Slang |
men in blue n.
|
aynasızlar |
|
220 |
Slang |
men in blue n.
|
polisler |
|
Modern Slang |
|
221 |
Modern Slang |
amongst men n.
|
erkekler arasında |
|