older - Turco Inglés Diccionario
Historia

older

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "older" en diccionario turco inglés : 6 resultado(s)

Inglés Turco
General
older adj. daha yaşlı
older adj. büyük
older adj. eski
older adj. daha eski
older adj. yaşça büyük
Computer
older expr. daha eskiler

Significados de "older" con otros términos en diccionario inglés turco: 56 resultado(s)

Inglés Turco
General
role of an older sister n. ablalık
a familiar address to an older man n. amca
older brother n. abi
older men n. yaşlı erkekler
older age pensioner n. emeklilik çağına gelmiş kimse
well preserved older person n. eski toprak
the population that is getting older n. yaşlanmakta olan nüfus
the population that is becoming older the population that is aging n. yaşlanmakta olan nüfus
older sister n. büyük abla
international day for older persons n. dünya yaşlılar günü
look older v. büyük göstermek
seem older v. büyük göstermek
begin to seem older v. yaşlı gözükmeye başlamak
got older v. yaşlanmak
get older v. yaşlanmak
behave as an older sister v. ablalık etmek
behave as an older sister (toward) v. ablalık etmek
grow older v. yaşlanmak
older than adj. -den daha yaşlı
woof (well off older folks) abrev. hali vakti yerinde yaşlılar
Phrases
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. göründüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. gözünün gördüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap
compared to older one expr. eskisine oranla
(...age) 7 years and older expr. 7 yaş ve üstü
(...age) 7 years and older expr. 7 yaş ve üzeri
(...age) 7 years and older expr. yedi yaş ve üzeri
(...age) 7 years and older expr. yedi yaş ve üstü
as she grew older expr. yaşlandıkça
Colloquial
everyone gets older n. herkes yaşlanır
older than adj. daha yaşlı
older than adj. daha eski
Idioms
older adult n. orta yaşı geçkin kimse
have a thing for older men v. olgun erkeklerden hoşlanmak
Speaking
i am older than you n. ben senden büyüğüm
as she grew older expr. büyüdükçe
two years older than me expr. benden iki yaş büyük
I was expecting somebody that was older expr. ben daha yaşlı birisini bekliyordum
I am older than you expr. ben senden yaşlıyım
you look older expr. daha büyük görünüyorsun
you look older expr. daha yaşlı görünüyorsun
I was expecting an older couple expr. daha yaşlı bir çift bekliyordum
just because you're older it doesn't mean you 're right expr. yaşlısın diye haklı olman gerekmiyor
you are getting older expr. yaşlanıyorsun
as you get older and time passes expr. zaman ilerleyip de belli bir yaşa geldiğinde
I get older expr. yaşlandım
I grow older expr. yaşlandım
Computer
older files n. eski dosyalar
Medical
older in age n. kendisinden yaşça büyük
patients older than 45 years n. kırkbeş yaşın üzerindeki hastalar
community-dwelling older adults n. toplum içinde yaşayan yaşlılar
adults aged 18 and older n. 18 yaş ve üzeri erişkinler
present at older ages v. daha geç yaşlarda ortaya çıkmak
Marine Biology
older eel n. erişkin yılan balığı
Geology
older units n. yaşlı birimler