|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
av sırasında tazılara yol gösteren ve onları disipline eden kimse |
master n.
|
|
2 |
General |
onları (eril) |
hims n.
|
|
3 |
General |
erkeklerin rüyasına girip onları tahrik ettiğine inanılan dişi şeytan |
succubus n.
|
|
4 |
General |
(internet oyunlarında) diğer oyunculardan oyundan keyif almasını engellemek için onları taciz etmek |
grief v.
|
|
5 |
General |
diğer armaların üzerinde bulunup onları kısmen gizleyen (hanedan arması) |
overall adj.
|
|
6 |
General |
ölüm onları ayırıncaya kadar |
until death do them part adv.
|
|
Phrases |
|
7 |
Phrases |
onları yükseğe as |
hang'em high expr.
|
|
Proverb |
|
8 |
Proverb |
eğer onları yenemiyorsan o zaman onlara katıl! |
If you can't beat them, join them!
|
|
9 |
Proverb |
eğer onları yenemiyorsan o zaman onlara katıl! |
If you can't beat 'em, join 'em!
|
|
10 |
Proverb |
eğer onları yenemiyorsan o zaman onlara katıl |
If you can't lick 'em, join 'em
|
|
Colloquial |
|
11 |
Colloquial |
onları ilgilendirmez |
none of their business expr.
|
|
12 |
Colloquial |
eğer onları yenemiyorsan o zaman onlara katıl |
if you can't beat 'em expr.
|
|
13 |
Colloquial |
eğer onları yenemiyorsan, onlara katıl |
if you can't beat 'em expr.
|
|
14 |
Colloquial |
bitir onları |
sock it to them expr.
|
|
Idioms |
|
15 |
Idioms |
jüri üyeleri karar çoğunluğunu sağlayamadıklarında hakimin veya yargıtayın onları bir karar vermeye yönlendirmesi |
dynamite charge n.
|
|
|
Speaking |
|
16 |
Speaking |
babası onları beraber yakalamış |
his father caught them together expr.
|
|
17 |
Speaking |
ben onları çok seviyorum |
I love them very much expr.
|
|
18 |
Speaking |
ben onları çok seviyorum |
I love them so much expr.
|
|
19 |
Speaking |
ben onları oyalarım |
I'll hold them off expr.
|
|
20 |
Speaking |
ben de onları özledim |
I miss them too expr.
|
|
21 |
Speaking |
bu, onları mutlu eder/edecektir/edecek |
it will make them happy expr.
|
|
22 |
Speaking |
eğer onları yenemiyorsan, onlara katıl! |
If you can't beat them, join them! expr.
|
|
23 |
Speaking |
eğer onları yenemiyorsan, onlara katıl! |
If you can't beat 'em, join 'em! expr.
|
|
24 |
Speaking |
onları da özledim |
I miss them too expr.
|
|
25 |
Speaking |
lütfen durdur onları |
please make them stop expr.
|
|
26 |
Speaking |
lütfen onları durdur |
please make them stop expr.
|
|
27 |
Speaking |
onları gülüşünle öldür |
kill them with your smile expr.
|
|
28 |
Speaking |
onları burada bırakamayız |
we can't leave them here expr.
|
|
29 |
Speaking |
onları uyandırmalı mıyız? |
should we wake them up? expr.
|
|
30 |
Speaking |
onları asla dinleme |
never listen to them expr.
|
|
31 |
Speaking |
onları her şeyden koruyamazsın |
you cannot protect them from everything expr.
|
|
32 |
Speaking |
onları ziyarete gittik |
we visited them expr.
|
|
33 |
Speaking |
onları ziyaret ettik |
we visited them expr.
|
|
34 |
Speaking |
onları gördün mü? |
did you see them? expr.
|
|
35 |
Speaking |
onları özel yapan ne? |
what makes them special? expr.
|
|
|
36 |
Speaking |
onları gaza getir |
get them fired up expr.
|
|
37 |
Speaking |
onları anlayabiliyorum |
I can understand them expr.
|
|
38 |
Speaking |
onları tanımıyorsun bile |
you don't even know them expr.
|
|
39 |
Speaking |
onları şimdiden özledim |
I miss them already expr.
|
|
40 |
Speaking |
onları şaşırttı |
it took them by surprise expr.
|
|
41 |
Speaking |
onları gördünüz mü? |
did you see them? expr.
|
|
42 |
Speaking |
onları buldum sanırım |
I think I found them expr.
|
|
43 |
Speaking |
onları hiç görmemiş |
she's never seen them expr.
|
|
44 |
Speaking |
onları özel yapan nedir? |
what makes them special? expr.
|
|
45 |
Speaking |
onları görmelisin |
you have to see them expr.
|
|
46 |
Speaking |
onları görmelisin |
you should see them expr.
|
|
47 |
Speaking |
onları seviyorum |
I love them expr.
|
|
48 |
Speaking |
onları şaşkınlığa düşürdü |
it took them by surprise expr.
|
|
49 |
Speaking |
onları ben davet etmedim |
I didn't invite them expr.
|
|
50 |
Speaking |
onları benden almaya çalışırsan çiğ çiğ yerim seni |
if you try to get them away from me i'll eat you alive expr.
|
|
51 |
Speaking |
onları bayağı etkilemiş olmalısın |
you must've made quite an impression expr.
|
|
52 |
Speaking |
siz devam edin ben onları oyalarım |
keep going I'll hold them off expr.
|
|
53 |
Speaking |
sen devam et ben onları oyalarım |
keep going I'll hold them off expr.
|
|
54 |
Speaking |
sanırım buldum onları |
I think I found them expr.
|
|
55 |
Speaking |
(üçüzleri vb) onları ayırt edemiyorum |
I can't tell them apart expr.
|
|
56 |
Speaking |
yıllardır tanırım onları |
I have known them for years expr.
|
|
Trade/Economic |
|
57 |
Trade/Economic |
döviz kuru kotasy onları |
exchange rate quotations n.
|
|
58 |
Trade/Economic |
konjonktürün daralma döneminde firmaların emeği tam kapasite çalıştırmamalarına karşın onları işte tutmaları ve görevlerine son vermemeleri |
labor hoarding n.
|
|
59 |
Trade/Economic |
grev yapan işçiler arasında karışıklık yaratarak onları haksız duruma düşürmeye çalışan kimse |
goon n.
|
|
Politics |
|
60 |
Politics |
vatandaşların, yaşadıkları yerde gerçekleşecek ve onları olumsuz etkileyecek uygulamalara itiraz etmesi |
nimbyism n.
|
|
61 |
Politics |
engellilere günlük yaşam deneyimlerini onları toplumdan izole etmeden sunma politikası |
normalization n.
|
|
62 |
Politics |
bir zümrenin düşmanı olduğu başka bir zümreden bilgi sızdırmak, onları dağıtmak veya tamamen ele geçirmek amacıyla içlerine adamlarını yerleştirmesi |
entryism n.
|
|
Technical |
|
63 |
Technical |
iki veya üç değerli vanadyum kapsayan kimyasal bileşiklere ait veya onları belirten |
vanadous adj.
|
|
Computer |
|
64 |
Computer |
birbirine bağlı birçok unsurun aynı anda bilgileri işleyerek geçmiş öğrenme biçimlerini uyarladığı ve dolayısıyla onları öğrendiği cihaz veya yazılım programı |
neural net n.
|
|
65 |
Computer |
konum bilgilerinize göre size yakınlardaki pokemonları haber verip onları yakalamanıza olanak tanıyan, niantic tarafından geliştirilen ve the pokémon company tarafından yayımlanan, iOS ve Android tabanlı artırılmış gerçeklik oyunu |
pokemon go n.
|
|
Textile |
|
66 |
Textile |
üretimi tamamlanmış giysilerin defolu olup olmadığını inceleyen, sarkan ipliklerini kesen, lekeli kısımlarını temizleyen ve onları katlayan veya asan çalışan |
folder n.
|
|
Marine |
|
67 |
Marine |
gemi direklerinin konumlarını belirlemede ve onları yerleştirmede kullanılan bilimsel ilkeler ve mekanik yöntemler |
masting n.
|
|
Medical |
|
68 |
Medical |
nötrofillerin onları çeken veya iten bir madde ile uyarımı |
neutrotaxis n.
|
|
Physiology |
|
69 |
Physiology |
bakteriyel hücrelerle birleştiğinde hücrelerin parçalanmasına neden olarak onları yok eden bir antikor |
bacteriolysin n.
|
|
Biology |
|
70 |
Biology |
spermatosporun spermatoblasta dönüşmeyip onları taşıyan bölümü |
blastophore n.
|
|
Biochemistry |
|
71 |
Biochemistry |
kan serumunda bulunup istilacı mikroorganizmalara ve diğer antijenlere tutunarak onları fagositlere karşı daha savunmasız hale getiren bir antikor |
opsonin n.
|
|
72 |
Biochemistry |
opsoninlerin istilacı mikroorganizmalara ve diğer antijenlere tutunarak onları fagositlere karşı daha savunmasız hale getirmesi |
opsonisation n.
|
|
73 |
Biochemistry |
opsoninlerin istilacı mikroorganizmalara ve diğer antijenlere tutunarak onları fagositlere karşı daha savunmasız hale getirmesi |
opsonization n.
|
|
74 |
Biochemistry |
opsoninlerin istilacı mikroorganizmalara ve diğer antijenlere tutunarak onları fagositlere karşı daha savunmasız hale getirmesi |
opsonisation n.
|
|
Marine Biology |
|
75 |
Marine Biology |
güney amerika'da yaşayan ve hayvanlara saldırıp onları tamamen tüketen küçük tatlı su balıklarına verilen ad |
pirana n.
|
|
|
76 |
Marine Biology |
su yosunlarının arasında yaşayıp onları taklit eden birtakım derin deniz yumuşakçalarını içeren bir cins |
scyllaea n.
|
|
Literature |
|
77 |
Literature |
film ve edebiyatta birçok konuda yeteneği olan fakat onları gerçekçi bir şekilde elde edebilecek pratiğe/deneyime sahip olmayan idealize edilmiş kadın karakter |
mary sue n.
|
|
78 |
Literature |
hayvanların zihnine girip onları kontrol eden kimse |
warg n.
|
|
79 |
Literature |
hayvanların zihnine girip onları kontrol etme |
warging n.
|
|
History |
|
80 |
History |
eskiden sabahları ev ev dolaşıp işçilerin yatak odalarının pencerelerini tıklatarak onları uyandırmakla görevli kimse |
knocker-up [uk] n.
|
|
81 |
History |
yabancıların antik sparta'da ikametini yasaklayan ve onları sınır dışı eden bir uygulama |
xenelasia n.
|
|
Religious |
|
82 |
Religious |
mesih'in insanların günahlarını yüklenip onları kurtarmaktan duyduğu aşırı memnuniyet |
treasury of merits n.
|
|
Philosophy |
|
83 |
Philosophy |
yeni görüşlere ilgi duyan ve onları benimseyen kimse |
neologian n.
|
|
Military |
|
84 |
Military |
dost birliklerin üzerinden onları tehlikeye atmaksızın ateş açılabilecek asgari yükseklik |
elevation of security n.
|
|
Hunting |
|
85 |
Hunting |
av köpeklerine işaret veren ya da onları geri çağıran düdük sesi |
recheat n.
|
|
86 |
Hunting |
av köpeklerine işaret vermek ya da onları geri çağırmak için düdük çalmak |
recheat v.
|
|
Engineering |
|
87 |
Engineering |
elektrik sinyallerini kullanarak nöronların davranışını modelleyen ve onları bir şekilde işleyen elektronik bileşen |
neuristor n.
|
|
Slang |
|
88 |
Slang |
bir pozisyona aday olan ve insanlarla bire bir görüşüp, tanışıp, onları dinleyen politikacı |
flesh-presser n.
|
|
89 |
Slang |
bir pozisyona aday olan ve insanlarla bire bir görüşüp, tanışıp, onları dinleyen politikacı |
palm-presser n.
|
|
Star Wars |
|
90 |
Star Wars |
onları yine yeneceğiz |
we will beat them again expr.
|
|