|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
some adj.
|
biraz |
|
On the question of vulnerable consumers, this is an issue of some complexity.
Savunmasız tüketiciler konusuna gelince, bu biraz karmaşık bir konudur.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
some adj.
|
bazı |
|
Perhaps I should just quote some figures.
Belki de sadece bazı rakamlar vermeliyim.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
some adj.
|
birkaç |
|
I have tabled some more for the vote tomorrow along similar lines.
Yarınki oylama için benzer doğrultuda birkaç önerge daha verdim.
More Sentences
|
| General |
|
| 4 |
General |
some people n.
|
bazı insanlar |
|
Sport as a leisure activity is a luxury for some people, for some women I should say.
Boş zaman aktivitesi olarak spor bazı insanlar için bir lükstür, bazı kadınlar için de öyle.
More Sentences
|
| 5 |
General |
some people n.
|
bazıları |
|
On the one hand, there are economic and military ties, and on the other, some people act as if she does not exist.
Bir yandan ekonomik ve askeri bağlar var, diğer yandan bazıları sanki o yokmuş gibi davranıyor.
More Sentences
|
| 6 |
General |
some people n.
|
birileri |
|
Tom was looking for some people to help him move his piano.
Tom piyanosunu taşımasına yardım edecek birilerini arıyordu.
More Sentences
|
| 7 |
General |
some things n.
|
bazı şeyler |
|
Some things were possible, but only very little.
Bazı şeyler mümkündü ama çok azı.
More Sentences
|
| 8 |
General |
some feelings n.
|
bazı duygular |
|
I still have some feelings for her.
Onun için hâlâ bazı duygulara sahibim.
More Sentences
|
| 9 |
General |
some dreams n.
|
bazı rüyalar |
|
Some dreams are a glimpse of the future.
Bazı rüyalar geleceğin bir anlık görüntüsüdür.
More Sentences
|
| 10 |
General |
want some answers v.
|
bazı cevaplar istemek |
|
I want some answers and I want them now.
Bazı cevaplar istiyorum ve onları şimdi istiyorum.
More Sentences
|
| 11 |
General |
have some fun v.
|
biraz eğlenmek |
|
You should go out and have some fun.
Dışarı çıkıp biraz eğlenmelisiniz.
More Sentences
|
| 12 |
General |
do some shopping v.
|
biraz alışveriş yapmak |
|
I did some shopping on my way home.
Eve dönerken biraz alışveriş yaptım.
More Sentences
|
| 13 |
General |
take some medicine v.
|
biraz ilaç almak |
|
Tom took some medicine.
Tom biraz ilaç aldı.
More Sentences
|
| 14 |
General |
cook some food v.
|
biraz yemek pişirmek |
|
Lidia, can you cook some food to Magdalena, Ania, Piotr and Lech?
Lidia, Magdalena, Ania, Piotr ve Lech için biraz yemek pişirebilir misin?
More Sentences
|
| 15 |
General |
some adj.
|
kimi |
|
Some people can eat all they want and never gain weight.
Kimi insanlar istedikleri kadar yiyebilir ve hiçbir zaman kilo almazlar.
More Sentences
|
| 16 |
General |
some adj.
|
bir miktar |
|
I can assure you that there has indeed been some improvement.
Sizi temin ederim ki gerçekten de bir miktar iyileşme olmuştur.
More Sentences
|
| 17 |
General |
some adj.
|
çok |
|
This really does raise some very serious issues.
Bu gerçekten çok ciddi sorunları gündeme getiriyor.
More Sentences
|
| 18 |
General |
some adj.
|
bir |
|
It has to be said that rules concerning technical details are very often not without some political angle.
Teknik ayrıntılara ilişkin kuralların çoğu zaman siyasi bir yönü olmadığı söylenemez.
More Sentences
|
|
|
| 19 |
General |
some adj.
|
birtakım |
|
On the issue of a single pan-European supervisor, we have some divergence of views within our group.
Tek bir pan-Avrupa müfettişi olması konusunda grubumuz içinde birtakım görüş ayrılıkları mevcuttur.
More Sentences
|
| 20 |
General |
some adj.
|
bir parça |
|
Some of those were also once part of the Austro-Hungarian Empire.
Bunlardan bazıları da bir zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
More Sentences
|
| 21 |
General |
some adj.
|
birkaç |
|
This topic will remain on our agenda for some months to come.
Bu konu önümüzdeki birkaç ay boyunca gündemimizde kalmaya devam edecek.
More Sentences
|
| 22 |
General |
some adj.
|
biraz |
|
There has been some interest in my commitment to Austria.
Avusturya'ya verdiğim taahhüde biraz ilgi oldu.
More Sentences
|
| 23 |
General |
some sort of adj.
|
bir tür |
|
It is important that something happens as a result of this recommendation, that there is some sort of legal framework.
Bu tavsiyenin sonucunda bir şeylerin olması, bir tür yasal çerçevenin oluşturulması önemlidir.
More Sentences
|
| 24 |
General |
some kind adj.
|
bir tür |
|
In doing that we certainly should not treat the number of meetings and summits as some kind of yardstick.
Bunu yaparken kesinlikle toplantı ve zirve sayısını bir tür kıstas olarak ele almamalıyız.
More Sentences
|
| 25 |
General |
some other adj.
|
başka bir |
|
I have personally, along with some other fellow Members, tabled another amendment.
Ben şahsen diğer bazı Üye arkadaşlarla birlikte başka bir değişiklik önergesi verdim.
More Sentences
|
| 26 |
General |
some more adv.
|
biraz daha |
|
I would like to take a few moments to confirm what I said earlier and provide some more detailed answers.
Daha önce söylediklerimi teyit etmek ve biraz daha ayrıntılı cevaplar vermek için birkaç dakikanızı ayırmak istiyorum.
More Sentences
|
| 27 |
General |
to some extent adv.
|
bir dereceye kadar |
|
To some extent, however, Spain will not break any new ground.
Ancak bir dereceye kadar İspanya yeni bir çığır açmayacaktır.
More Sentences
|
| 28 |
General |
some day adv.
|
bir gün |
|
Some day we will realise this.
Bir gün bunun farkına varacağız.
More Sentences
|
| 29 |
General |
for some reason adv.
|
bazı nedenlerden dolayı |
|
No, I'm just a little tired tonight for some reason.
Hayır, bu gece bazı nedenlerden dolayı biraz yorgunum.
More Sentences
|
| 30 |
General |
some adv.
|
yaklaşık |
|
Some 30,000 people lost their jobs, the biggest lay-off in Canadian history.
Kanada tarihindeki en büyük işten çıkarma ile yaklaşık 30.000 kişi işini kaybetti.
More Sentences
|
| 31 |
General |
to some extent adv.
|
bir ölçüde |
|
They resembled political weather vanes to some extent.
Bir ölçüde siyasetin rüzgar güllerine benziyorlardı.
More Sentences
|
| 32 |
General |
for some time adv.
|
bir müddet |
|
He ordered him to stay for some time among the army.
Bir müddet askerlerin arasında kalmasını istedi.
More Sentences
|
| 33 |
General |
some time ago adv.
|
bir süre önce |
|
Some time ago, I was given the opportunity to look into this matter more deeply.
Bir süre önce bana bu konuyu daha derinlemesine inceleme fırsatı verildi.
More Sentences
|
| 34 |
General |
some adv.
|
kadar |
|
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da 100 kadar göçmen bir yük treninden kaçtı.
More Sentences
|
| 35 |
General |
to some extent adv.
|
bir yere kadar |
|
I can understand this problem to some extent.
Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
More Sentences
|
| 36 |
General |
to some degree adv.
|
bir dereceye kadar |
|
I believe we have to some degree, succeeded in doing this.
Bunu bir dereceye kadar başardığımıza inanıyorum.
More Sentences
|
| 37 |
General |
some adv.
|
civarında |
|
I welcome this, especially since we have ended up with a budget surplus of some EUR 11 billion.
Özellikle de 11 milyar avro civarında bir bütçe fazlası elde ettiğimiz için bunu memnuniyetle karşılıyorum.
More Sentences
|
| 38 |
General |
some day adv.
|
günün birinde |
|
Some day, the boy disappeared without a trace.
Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.
More Sentences
|
|
|
| 39 |
General |
in some ways adv.
|
bazı bakımlardan |
|
This game is similar in some ways to today's American football.
Bu oyun bazı bakımlardan bugünkü Amerikan futboluna benzer.
More Sentences
|
| 40 |
General |
in some cases adv.
|
bazı durumlarda |
|
They have inefficient and, in some cases, corrupt political systems.
Verimsiz ve bazı durumlarda yozlaşmış siyasi sistemlere sahiptirler.
More Sentences
|
| 41 |
General |
in some respects adv.
|
bazı konularda |
|
We differ from them in some respects.
Bazı konularda, onlardan farklıyız.
More Sentences
|
| 42 |
General |
for some reason adv.
|
her nedense |
|
Women seem to like him for some reason.
Her nedense kadınlar ondan hoşlanıyor gibi görünüyor.
More Sentences
|
| 43 |
General |
some other time adv.
|
bir dahaki sefere |
|
I hope that I will be able to help you at some other time.
Bir dahaki sefere sana yardım edebileceğimi sanıyorum.
More Sentences
|
| 44 |
General |
in some respects adv.
|
bazı yönlerden |
|
You are wrong in some respects.
Bazı yönlerden hatalısın.
More Sentences
|
| 45 |
General |
in some quarters adv.
|
bazı çevrelerde |
|
However, there is too much emphasis in some quarters on travelling time.
Ancak, bazı çevrelerde seyahat süresine çok fazla vurgu yapılmaktadır.
More Sentences
|
| 46 |
General |
in some ways adv.
|
bazı açılardan |
|
I am pleased to note that, in some ways, this is already happening more or less spontaneously.
Bazı açılardan bunun zaten az ya da çok kendiliğinden gerçekleştiğini belirtmekten memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
| 47 |
General |
in some places adv.
|
bazı yerlerde |
|
In some places, the ocean is deeper than the tallest mountains are high!
Bazı yerlerde okyanus, en yüksek dağların yüksekliğinden daha derindir!
More Sentences
|
| 48 |
General |
some of them pron.
|
bazıları |
|
We are currently analysing the results - hopefully we will be able to use some of them in our ongoing debate.
Şu anda sonuçları analiz ediyoruz; umarım bunlardan bazılarını devam eden tartışmamızda kullanabiliriz.
More Sentences
|
| 49 |
General |
some pron.
|
bazıları |
|
Some were already a bit drunk.
Bazıları zaten biraz sarhoştu.
More Sentences
|
| 50 |
General |
some of them pron.
|
onların bazıları |
|
Some of them are my friends.
Onlardan bazıları benim arkadaşlarım.
More Sentences
|
| 51 |
General |
some of pron.
|
bazıları |
|
This is what some of those who are legitimately challenging a predatory and inhuman system still expect of Europe.
Yağmacı ve insanlık dışı bir sisteme meşru bir şekilde meydan okuyan bazılarının Avrupa'dan beklediği de budur.
More Sentences
|
| 52 |
General |
some pron.
|
bazısı |
|
I would however like to concentrate on a number of difficulties, because some do still remain.
Bununla birlikte, bazı zorluklar üzerinde durmak istiyorum, çünkü bazıları hala devam etmektedir.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 53 |
Phrasals |
hail from (some place) n.
|
(bir yerli) olmak |
|
This enlargement project is to the little country I hail from, Denmark, a matter of national pride.
Bu genişleme projesi, mensubu olduğum küçük ülke Danimarka için ulusal bir gurur meselesidir.
More Sentences
|
| 54 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
dürtmek |
|
Tom got poked in the eye.
Tom gözünden dürtüldü.
More Sentences
|
| 55 |
Phrasals |
admit (one) to (something or some place) v.
|
(birini) kabul etmek |
|
This showed that it is possible to admit to a mistake and then change the rules.
Bu, bir hatayı kabul etmenin ve ardından kuralları değiştirmenin mümkün olduğunu gösterdi.
More Sentences
|
| 56 |
Phrasals |
advance toward (something or some place) v.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
The soldiers advanced toward the town.
Askerler kasabaya doğru ilerledi.
More Sentences
|
| 57 |
Phrasals |
count up to (some number) v.
|
(belli bir sayıya) kadar saymak |
|
He can count up to ten with his fingers.
Parmaklarıyla ona kadar sayabiliyor.
More Sentences
|
| General |
|
| 58 |
General |
some gate n.
|
bazı yer |
|
| 59 |
General |
some practices n.
|
bazı uygulamalar |
|
| 60 |
General |
some of the people on the committee n.
|
komiteden birileri |
|
| 61 |
General |
some of the people on the committee n.
|
kuruldan birileri |
|
| 62 |
General |
some hesitations n.
|
bazı tereddütler |
|
| 63 |
General |
some ruins n.
|
bazı kalıntılar |
|
| 64 |
General |
some aspects of it n.
|
bazı yönleri |
|
| 65 |
General |
clarification of some matters n.
|
bazı hususların açığa kavuşturulması |
|
| 66 |
General |
clarification of some points n.
|
bazı noktaların açığa kavuşturulması |
|
| 67 |
General |
clarification of some matters n.
|
bazı hususların açıklığa kavuşması |
|
| 68 |
General |
clarification of some points n.
|
bazı noktaların açıklığa kavuşması |
|
| 69 |
General |
some weeks n.
|
bazı haftalar |
|
| 70 |
General |
some of which n.
|
...ların bazıları |
|
| 71 |
General |
some other place n.
|
başka bir yer |
|
| 72 |
General |
some other place n.
|
bir başka yer |
|
| 73 |
General |
some claims n.
|
birtakım iddialar |
|
| 74 |
General |
some allegations n.
|
bazı iddialar |
|
| 75 |
General |
some claims n.
|
bazı iddialar |
|
| 76 |
General |
some allegations n.
|
birtakım iddialar |
|
| 77 |
General |
some places n.
|
bazı yerler |
|
| 78 |
General |
some kind of hormonal imbalance n.
|
bir tür hormonal dengesizlik |
|
|
|
| 79 |
General |
some of these books n.
|
bu kitaplardan bazıları |
|
| 80 |
General |
show some promise v.
|
umut vermek |
|
| 81 |
General |
know some v.
|
biraz bilmek |
|
| 82 |
General |
leave someone some leeway v.
|
açık kapı bırakmak |
|
| 83 |
General |
give something some thought v.
|
bir şeyi iyice düşünmek |
|
| 84 |
General |
get some sleep v.
|
kestirmek |
|
| 85 |
General |
let some fresh air into v.
|
havalandırmak |
|
| 86 |
General |
be up to some mischief v.
|
yaramazlık etmek |
|
| 87 |
General |
say some hard things v.
|
ağır konuşmak |
|
| 88 |
General |
assign some land to v.
|
arazi tahsis etmek |
|
| 89 |
General |
do some serious drinking v.
|
kafayı çekmek |
|
| 90 |
General |
leave with some room for choice v.
|
açık kapı bırakmak |
|
| 91 |
General |
put some money on the side v.
|
para ayırmak |
|
| 92 |
General |
put some money on the side v.
|
bir kenara para ayırmak |
|
| 93 |
General |
set time aside for someone (for some purpose). v.
|
(birisine) zaman vermek |
|
| 94 |
General |
investigate all the characteristics of someone (or some subject) v.
|
ıcığını cıcığını sormak |
|
| 95 |
General |
like some very much v.
|
çok hoşlanmak |
|
| 96 |
General |
make some shopping v.
|
biraz alışveriş yapmak |
|
| 97 |
General |
be up to some mischief v.
|
şeytanlık düşünmek |
|
| 98 |
General |
go to (some place) very often v.
|
yol etmek |
|
| 99 |
General |
allocate (some) time v.
|
zaman ayırmak |
|
| 100 |
General |
spare some time to v.
|
vakit ayırmak |
|
| 101 |
General |
spare some time to v.
|
zaman ayırmak |
|
| 102 |
General |
allocate (some) time v.
|
vakit ayırmak |
|
| 103 |
General |
take some soundings v.
|
nabzını tutmak |
|
| 104 |
General |
take some soundings v.
|
nabzını yoklamak |
|
| 105 |
General |
round up some muscle v.
|
adam toplamak |
|
| 106 |
General |
put some heart into something v.
|
coşku katmak |
|
| 107 |
General |
have some say in v.
|
-de söz sahibi olmak |
|
| 108 |
General |
have some amount of money v.
|
eline para geçmek |
|
| 109 |
General |
find some amount of money v.
|
eline para geçmek |
|
| 110 |
General |
earn some amount of money v.
|
eline para geçmek |
|
| 111 |
General |
devote some time v.
|
vakit ayırmak |
|
| 112 |
General |
catch some shuteye v.
|
uyku bastırmak |
|
| 113 |
General |
leave some gap on top v.
|
dudak payı bırakmak |
|
| 114 |
General |
get some fresh air v.
|
biraz temiz hava almak |
|
| 115 |
General |
make some points v.
|
tespitlerde bulunmak |
|
| 116 |
General |
sail from some place to some place else v.
|
yelken açmak |
|
| 117 |
General |
find out some way v.
|
bir çaresini bulmak |
|
| 118 |
General |
find out some way v.
|
bir yolunu bulmak |
|
| 119 |
General |
have some rest v.
|
biraz dinlenmek |
|
| 120 |
General |
have some sleep v.
|
biraz uyumak |
|
| 121 |
General |
do some sightseeing v.
|
şehir turu yapmak |
|
| 122 |
General |
immigrate into some place from some place v.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 123 |
General |
immigrate to some place from some place v.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 124 |
General |
receive something from some place v.
|
bir yerden bir şey almak |
|
| 125 |
General |
beam someone up (to some place) v.
|
birisini bir yere ışınlamak |
|
| 126 |
General |
bed down some place v.
|
gece uyuyacak bir yer bulmak |
|
| 127 |
General |
bed down some place v.
|
bir yerde uyumak |
|
| 128 |
General |
commute from some place v.
|
(bir yerden/evden vb) işe gelmek |
|
| 129 |
General |
come home from some place v.
|
(bir yerden) eve gelmek/dönmek |
|
| 130 |
General |
depart for some place v.
|
bir yere gitmek için ayrılmak |
|
| 131 |
General |
depart from some place v.
|
bir yerden ayrılmak |
|
| 132 |
General |
get some more water v.
|
biraz daha su almak |
|
| 133 |
General |
dock at some place v.
|
iskeleye demirlemek |
|
| 134 |
General |
take some time off v.
|
biraz ara vermek |
|
| 135 |
General |
have some psychic powers v.
|
bazı psişik güçlere sahip olmak |
|
| 136 |
General |
eject someone from some place v.
|
birini bir yerden atmak/çıkarmak |
|
| 137 |
General |
emigrate from some place to some place v.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 138 |
General |
embark for some place v.
|
(bir yere gitmek için) yola çıkmak |
|
| 139 |
General |
try to make some money v.
|
biraz para kazanmaya çalışmak |
|
| 140 |
General |
get some rash on one's back v.
|
sırtında döküntüler olmak |
|
| 141 |
General |
run into some setbacks v.
|
bazı aksaklıklarla karşılaşmak |
|
| 142 |
General |
make some sort of deal to get it back v.
|
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak |
|
| 143 |
General |
show some good will towards change v.
|
değişim yolunda biraz olsun iyi niyet göstermek |
|
| 144 |
General |
get some support from someone v.
|
(birinden) biraz destek almak |
|
| 145 |
General |
get some backup from someone v.
|
(birinden) biraz destek almak |
|
| 146 |
General |
get some more experience v.
|
biraz daha tecrübe kazanmak |
|
| 147 |
General |
get some more experience v.
|
biraz daha deneyim kazanmak |
|
| 148 |
General |
bring some solutions v.
|
bazı çözümler getirmek |
|
| 149 |
General |
look for some revenge v.
|
intikam peşinde olmak |
|
| 150 |
General |
stain the carpet with some grape juice v.
|
halıyı üzüm suyu dökerek/ile lekelemek |
|
| 151 |
General |
send a signal of some kind v.
|
bir tür sinyal yollamak |
|
| 152 |
General |
send a signal of some kind v.
|
bir tür sinyal göndermek |
|
| 153 |
General |
drink some beer v.
|
birkaç bira içmek |
|
| 154 |
General |
give someone some life lessons v.
|
birine biraz hayat dersi vermek |
|
| 155 |
General |
put on some ointment v.
|
(yaraya vb) biraz krem sürmek |
|
| 156 |
General |
put on some ointment v.
|
(yaraya vb) biraz merhem sürmek |
|
| 157 |
General |
arrange some music for v.
|
müzik ayarlamak |
|
| 158 |
General |
get some supplies v.
|
erzak tedarik etmek |
|
| 159 |
General |
do some research on v.
|
hakkında biraz araştırma yapmak |
|
| 160 |
General |
hear some noises v.
|
bazı sesler duymak |
|
| 161 |
General |
do some shopping v.
|
birşeyler almak |
|
| 162 |
General |
do some reading v.
|
(bir konu hakkında) birşeyler okumak |
|
| 163 |
General |
do some photocopying v.
|
fotokopi çekmek |
|
| 164 |
General |
add some oil v.
|
biraz yağ eklemek |
|
| 165 |
General |
throw some pottery v.
|
çömlek şekillendirmek |
|
| 166 |
General |
come home from (some place or something) v.
|
(bir yerden/şeyden) evine dönmek |
|
| 167 |
General |
come home from (some place or something) v.
|
(bir yerden/şeyden) eve gelmek |
|
| 168 |
General |
pour some water in the glass v.
|
bardağa biraz su dökmek |
|
| 169 |
General |
pour some water in the glass v.
|
bardağa biraz su doldurmak |
|
| 170 |
General |
cook some food v.
|
biraz yiyecek pişirmek |
|
| 171 |
General |
some adj.
|
acayip |
|
| 172 |
General |
some adj.
|
belirsiz bir miktar |
|
| 173 |
General |
some adj.
|
çok iyi |
|
| 174 |
General |
some adj.
|
oldukça çok |
|
| 175 |
General |
some sort of adj.
|
şöyle bir |
|
| 176 |
General |
some adj.
|
dikkate değer |
|
| 177 |
General |
some adj.
|
kayda değer |
|
| 178 |
General |
some adj.
|
göz ardı edilemez |
|
| 179 |
General |
some adj.
|
az çok önemli veya çarpıcı |
|
| 180 |
General |
some other adj.
|
alternatifler arasında olan |
|
| 181 |
General |
some other adj.
|
bir diğer |
|
| 182 |
General |
in some way or another adv.
|
nasılsa |
|
| 183 |
General |
in some sort adv.
|
bir derecede |
|
| 184 |
General |
by some means or other adv.
|
şu veya bu şekilde |
|
| 185 |
General |
for some reason adv.
|
her nasılsa |
|
| 186 |
General |
for some reason or other adv.
|
her nedense |
|
| 187 |
General |
in some sort adv.
|
bir bakıma |
|
| 188 |
General |
in some degree adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 189 |
General |
in some measure adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 190 |
General |
in some way adv.
|
bazı yolla |
|
| 191 |
General |
in some way or another adv.
|
her hangi bir biçimde |
|
| 192 |
General |
up to some extend adv.
|
bir yere kadar |
|
| 193 |
General |
in some way adv.
|
bir şekilde |
|
| 194 |
General |
some adv.
|
bir hayli |
|
| 195 |
General |
some day adv.
|
gelecekte |
|
| 196 |
General |
some day or other adv.
|
günün birinde |
|
| 197 |
General |
some time adv.
|
bir ara |
|
| 198 |
General |
for some reason adv.
|
nedense |
|
| 199 |
General |
some day or other adv.
|
bir gün |
|
| 200 |
General |
in some ways adv.
|
bir bakıma |
|
| 201 |
General |
for some time past adv.
|
bir süreden beri |
|
| 202 |
General |
some adv.
|
takriben |
|
| 203 |
General |
some adv.
|
aşağı yukarı |
|
| 204 |
General |
in some wise adv.
|
bir yolda |
|
| 205 |
General |
some adv.
|
ne biçim |
|
| 206 |
General |
in some way or another adv.
|
her hangi bir biçimde veya her nasılsa |
|
| 207 |
General |
in some highest degree adv.
|
son derece |
|
| 208 |
General |
in some degree adv.
|
birazcık |
|
| 209 |
General |
some adv.
|
epey |
|
| 210 |
General |
in some measure adv.
|
kısmen |
|
| 211 |
General |
some time later adv.
|
bir zaman sonra |
|
| 212 |
General |
by some means or other adv.
|
herhangi bir şekilde |
|
| 213 |
General |
in some degree adv.
|
az çok |
|
| 214 |
General |
for some time past adv.
|
epey zamandan beri |
|
| 215 |
General |
some adv.
|
epeyce |
|
| 216 |
General |
for some time adv.
|
bir süre için |
|
| 217 |
General |
some other day adv.
|
başka bir gün |
|
| 218 |
General |
in some other place adv.
|
başka bir yerde |
|
| 219 |
General |
at some length adv.
|
ayrıntılarıyla |
|
| 220 |
General |
some more time adv.
|
bir müddet daha |
|
| 221 |
General |
for some time now adv.
|
bir süredir |
|
| 222 |
General |
for some time now adv.
|
bir süreliğine |
|
| 223 |
General |
to some (a certain) extent adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 224 |
General |
to some (a certain) extent adv.
|
bir noktaya kadar |
|
| 225 |
General |
in some way adv.
|
bir şekilde |
|
| 226 |
General |
some time last week adv.
|
geçen hafta bir ara |
|
| 227 |
General |
in some limited circumstances adv.
|
bazı sınırlı şartlar altında |
|
| 228 |
General |
at some point adv.
|
belli bir noktada |
|
| 229 |
General |
at some point adv.
|
belli bir yerde |
|
| 230 |
General |
in some instances adv.
|
bazı durumlarda |
|
| 231 |
General |
in some respects adv.
|
birçok yönden |
|
| 232 |
General |
in some aspects adv.
|
bazı yönlerden |
|
| 233 |
General |
in some other cases adv.
|
bazı diğer/başka durumlarda/vakalarda |
|
| 234 |
General |
to some adv.
|
kimine göre |
|
| 235 |
General |
in some matters adv.
|
bazı hususlarda |
|
| 236 |
General |
in some matters adv.
|
bazı konularda |
|
| 237 |
General |
at some point adv.
|
bir yerde |
|
| 238 |
General |
some extent arbitrary adv.
|
bazı keyfi ölçülerde |
|
| 239 |
General |
in some sense adv.
|
bazı bakımlardan |
|
| 240 |
General |
after some time adv.
|
bir süre sonra |
|
| 241 |
General |
at some length adv.
|
uzun uzadıya |
|
| 242 |
General |
in some way adv.
|
bir nevi |
|
| 243 |
General |
by some miracle adv.
|
şans eseri |
|
| 244 |
General |
by some miracle adv.
|
mucize eseri |
|
| 245 |
General |
in some manner adv.
|
belirli bir şekilde |
|
| 246 |
General |
in some manner adv.
|
belirsiz yollarla |
|
| 247 |
General |
some like prep.
|
gibi |
|
| 248 |
General |
some few pron.
|
birkaç kişi |
|
| 249 |
General |
some few pron.
|
bazıları |
|
| 250 |
General |
some of those pron.
|
onlardan bazıları |
|
| 251 |
General |
some of us pron.
|
kimimiz |
|
| 252 |
General |
some pron.
|
biraz daha |
|
| 253 |
General |
some pron.
|
ilave niteliğindeki belirsiz miktar veya derece |
|
| 254 |
General |
-some suf.
|
(belirtilen) şey, özellik, durum veya eylem ile nitelenen anlamını veren bir son ek |
|
| 255 |
General |
-some suf.
|
(belirtilen sayıda) üyeden veya kişiden oluşan grup anlamını veren bir son ek |
|
| 256 |
General |
-some suf.
|
kromozom anlamını veren bir son ek |
|
| 257 |
General |
-some suf.
|
(belirtilen şekildeki) vücuda sahip olan anlamını veren bir son ek |
|
| 258 |
General |
there are some people injured expr.
|
yaralılar var |
|
| Phrasals |
|
| 259 |
Phrasals |
hail from (some place) n.
|
(bir yerden) gelmek |
|
| 260 |
Phrasals |
hail from (some place) n.
|
(bir yer) kökenli olmak |
|
| 261 |
Phrasals |
risk of (some inclement weather) n.
|
(kötü hava) riski |
|
| 262 |
Phrasals |
risk of (some inclement weather) n.
|
(yağmur, kar, şimşek) olasılığı |
|
| 263 |
Phrasals |
apportion something out (among some people) v.
|
bölüştürmek |
|
| 264 |
Phrasals |
route (someone or something) around (something or some place) v.
|
problemli bölgeye girmeyip etrafından geçecek şekilde yönlendirmek |
|
| 265 |
Phrasals |
apportion something out (among some people) v.
|
paylaştırmak |
|
| 266 |
Phrasals |
route (someone or something) around (something or some place) v.
|
yan/tali yola yönlendirmek |
|
| 267 |
Phrasals |
apportion something out (among some people) v.
|
taksim etmek |
|
| 268 |
Phrasals |
apportion something out (among some people) v.
|
bölüp dağıtmak |
|
| 269 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
(bir yerini) çıkarmak |
|
| 270 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
(birisini bir yerine) bir şey sokmak/bir şey batırmak |
|
| 271 |
Phrasals |
book someone through (to some place) v.
|
yer ayırtmak |
|
| 272 |
Phrasals |
book someone through (to some place) v.
|
rezervasyon yaptırmak |
|
| 273 |
Phrasals |
book someone through (to some place) v.
|
biletini almak |
|
| 274 |
Phrasals |
set something before (someone, something, or some creature) v.
|
(birini veya bir şeyi başka birinin veya bir şeyin) tam önüne yerleştirmek/koymak |
|
| 275 |
Phrasals |
set something before (someone, something, or some creature) v.
|
(birinin veya bir şeyin) önüne (birini veya bir şey) yerleştirmek/koymak |
|
| 276 |
Phrasals |
set something before (someone, something, or some creature) v.
|
(birine veya bir şeye bir şey) vermek |
|
| 277 |
Phrasals |
burst in (to some place) v.
|
odaya pat diye girmek/dalmak |
|
| 278 |
Phrasals |
burst in (to some place) v.
|
içeri dalmak |
|
| 279 |
Phrasals |
burst in (to some place) v.
|
birden/kapıyı çalmadan/münasebetsizce içeri girmek |
|
| 280 |
Phrasals |
put (one) out of (something or some place) v.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
|
| 281 |
Phrasals |
put (one) out of (something or some place) v.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak |
|
| 282 |
Phrasals |
run by (some place) v.
|
(bir yere) uğramak/gidip gelmek/girip çıkmak |
|
| 283 |
Phrasals |
run by (some place) v.
|
kısa süreliğine (bir yerde) durmak |
|
| 284 |
Phrasals |
come on into (some place) v.
|
içeri buyurun demek |
|
| 285 |
Phrasals |
come on into (some place) v.
|
buyurun demek |
|
| 286 |
Phrasals |
come on into (some place) v.
|
'-e gelsenize demek |
|
| 287 |
Phrasals |
come on into (some place) v.
|
(içeri) buyurmaz mısınız demek |
|
| 288 |
Phrasals |
come on into (some place) v.
|
kibarca içeri girin demek |
|
| 289 |
Phrasals |
compute (something) at (some amount) v.
|
(bir şeyin belli bir miktarda) olduğunu saptamak |
|
| 290 |
Phrasals |
compute (something) at (some amount) v.
|
(bir şeyin toplamını) hesaplamak |
|
| 291 |
Phrasals |
conduct (someone or something) into (some place) v.
|
(birini ya da bir şeyi bir yere) götürmek |
|
| 292 |
Phrasals |
conduct (someone or something) into (some place) v.
|
(birini ya da bir şeyi bir yere) yöneltmek |
|
| 293 |
Phrasals |
conduct (someone or something) out of (some place) v.
|
(birini ya da bir şeyi bir yerden) çıkarmak |
|
| 294 |
Phrasals |
conduct (someone or something) out of (some place) v.
|
(birini ya da bir şeyi bir yerden) dışarı götürmek |
|
| 295 |
Phrasals |
carry in (some place) v.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 296 |
Phrasals |
carry in (some place) v.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 297 |
Phrasals |
carry in (some place) v.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 298 |
Phrasals |
carry into (some place) v.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 299 |
Phrasals |
carry into (some place) v.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 300 |
Phrasals |
carry into (some place) v.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 301 |
Phrasals |
carry someone or something into some place v.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 302 |
Phrasals |
carry someone or something into some place v.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 303 |
Phrasals |
carry someone or something into some place v.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 304 |
Phrasals |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
(bir yere kadar) taşımak |
|
| 305 |
Phrasals |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
(bir şeyin yanına) götürmek |
|
| 306 |
Phrasals |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
(bir şeyin önüne/üstüne) götürüp koymak |
|
| 307 |
Phrasals |
charge in (to some place) v.
|
aceleyle içeri girmek |
|
| 308 |
Phrasals |
charge in (to some place) v.
|
hızla içeri dalmak |
|
| 309 |
Phrasals |
charge in (to some place) v.
|
çılgınlar gibi koşarak içeri girmek |
|
| 310 |
Phrasals |
snoop about (something or some place) v.
|
(bir şeyi veya bir yeri) aramak |
|
| 311 |
Phrasals |
snoop about (something or some place) v.
|
(bir şeyi veya bir yeri) araştırmak |
|
| 312 |
Phrasals |
snoop about (something or some place) v.
|
(bir şeyi veya bir yeri) incelemek/eşelemek |
|
| 313 |
Phrasals |
abstract (something) from (something or some place) v.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi izinsiz almak |
|
| 314 |
Phrasals |
abstract (something) from (something or some place) v.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi çalmak |
|
| 315 |
Phrasals |
abstract (something) from (something or some place) v.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi aşırmak |
|
| 316 |
Phrasals |
abstract (something) from (something or some place) v.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi yürütmek |
|
| 317 |
Phrasals |
abstract (something) from (something or some place) v.
|
özet çıkarmak/özetlemek |
|
| 318 |
Phrasals |
adjourn to (some place) v.
|
başka bir yere geçmek için ara vermek/yarıda kesmek |
|
| 319 |
Phrasals |
admit (someone or something) into (something or some place) v.
|
delil kabul etmek |
|
| 320 |
Phrasals |
admit (someone or something) into (something or some place) v.
|
(birini) kabul etmek |
|
| 321 |
Phrasals |
admit (someone or something) into (something or some place) v.
|
(birini) üye etmek |
|
| 322 |
Phrasals |
admit (someone or something) into (something or some place) v.
|
(birinin) girmesine izin vermek |
|
| 323 |
Phrasals |
admit (someone or something) into (something or some place) v.
|
(birini) geçirmek/içeri almak |
|
| 324 |
Phrasals |
admit (one) to (something or some place) v.
|
(birini) üye etmek |
|
| 325 |
Phrasals |
admit (one) to (something or some place) v.
|
(birinin) girmesine izin vermek |
|
| 326 |
Phrasals |
admit (one) to (something or some place) v.
|
(birini) geçirmek/içeri almak |
|
| 327 |
Phrasals |
admit someone (in)to (some place) v.
|
(birinin bir yere) girmesine izin vermek |
|
| 328 |
Phrasals |
admit someone (in)to (some place) v.
|
(birini bir yere) sokmak |
|
| 329 |
Phrasals |
admit someone (in)to (some place) v.
|
(birini bir yere) kabul etmek |
|
| 330 |
Phrasals |
advance on (something or some place) v.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
| 331 |
Phrasals |
advance on (something or some place) v.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 332 |
Phrasals |
advance upon (something or some place) v.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
| 333 |
Phrasals |
advance upon (something or some place) v.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 334 |
Phrasals |
advance toward (something or some place) v.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 335 |
Phrasals |
pull in(to some place) v.
|
arabayı bir yere sürmek/çekmek |
|
| 336 |
Phrasals |
decide among some people v.
|
aralarında bir seçim yapmak |
|
| 337 |
Phrasals |
divvy something up among some people v.
|
arasında bölmek/paylaştırmak |
|
| 338 |
Phrasals |
slope down (to something or some place) v.
|
aşağıya doğru uzanmak |
|
| 339 |
Phrasals |
sign someone out of some place v.
|
birinin çıkışını/ayrılışını kaydetmek |
|
| 340 |
Phrasals |
barge in some place v.
|
birden içeri dalmak |
|
| 341 |
Phrasals |
usher someone into some place v.
|
birine bir yere kadar eşlik etmek |
|
| 342 |
Phrasals |
bring someone over from some place v.
|
birini (yakın veya uzak bir yerden) getirmek |
|
| 343 |
Phrasals |
ask someone into (some place) v.
|
birisini içeriye davet etmek |
|
| 344 |
Phrasals |
retrieve someone from some place v.
|
birisini bir yerden almak |
|
| 345 |
Phrasals |
move to some place v.
|
bir yere taşınmak |
|
| 346 |
Phrasals |
bar someone from some place v.
|
birisinin bir yere girmesini engellemek |
|
| 347 |
Phrasals |
starve someone out of some place v.
|
birini aç bırakarak bir yerden çıkmaya zorlamak |
|
| 348 |
Phrasals |
lay over in some place v.
|
bir yerde duraklamak/durmak |
|
| 349 |
Phrasals |
throw someone out of some place v.
|
birini bir yerden dışarıya atmak |
|
| 350 |
Phrasals |
ask someone in (some place) v.
|
birisini içeriye davet etmek |
|
| 351 |
Phrasals |
chuck someone out of some place v.
|
birini yaka paça dışarı atmak |
|
| 352 |
Phrasals |
sleep over (with someone) (some place) v.
|
başkasında uyumak |
|
| 353 |
Phrasals |
cast something back some place v.
|
bir şeyi bir yere geri atmak |
|
| 354 |
Phrasals |
fork over (some money) v.
|
bir şey için ödeme yapmak |
|
| 355 |
Phrasals |
fork over (some money) v.
|
bir şey için harcama yapmak |
|
| 356 |
Phrasals |
fork (some money) over v.
|
bir şey için ödeme yapmak |
|
| 357 |
Phrasals |
fork (some money) over v.
|
bir şey için harcama yapmak |
|
| 358 |
Phrasals |
remember someone from some place v.
|
birini bir yerden hatırlamak/anımsamak |
|
| 359 |
Phrasals |
run out of some place v.
|
bir yerden kaçmak |
|
| 360 |
Phrasals |
pipe something into some place v.
|
boru ile taşımak/iletmek |
|
| 361 |
Phrasals |
winter over (some place) v.
|
bir yerde kışı geçirmek |
|
| 362 |
Phrasals |
block (someone or something) in some place v.
|
birinin geçiş yolunu tıkamak |
|
| 363 |
Phrasals |
stagger into some place v.
|
bir yere sendeleyerek girmek |
|
| 364 |
Phrasals |
barge in to some place v.
|
birden içeri dalmak |
|
| 365 |
Phrasals |
clear someone out of some place v.
|
birilerini dışarı çıkarmak |
|
| 366 |
Phrasals |
snug down (some place) v.
|
bir yere kurulmak/oturmak |
|
| 367 |
Phrasals |
bring someone or something in(to) some place v.
|
birini bir yere getirmek/içeri almak |
|
| 368 |
Phrasals |
chase someone away from some place v.
|
birinin bir yerden gitmesini sağlamak |
|
| 369 |
Phrasals |
invite someone into some place v.
|
birini içeri davet etmek |
|
| 370 |
Phrasals |
start off from some place v.
|
bir yerden yola çıkmak/koyulmak |
|
| 371 |
Phrasals |
haul something (from some place) to some place v.
|
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
|
| 372 |
Phrasals |
hurl someone out of some place v.
|
birilerini bir yerden atmak/kovmak |
|
| 373 |
Phrasals |
track something (mud etc) into some place v.
|
bir yere çamurlu ayakkabılarıyla girmek |
|
| 374 |
Phrasals |
lead back to some place v.
|
bir yerin dönüş yolu olmak |
|
| 375 |
Phrasals |
repatriate someone to some place v.
|
birini (ülkesine vb) geri göndermek |
|
| 376 |
Phrasals |
start from some place v.
|
bir yerden yola çıkmak |
|
| 377 |
Phrasals |
creep out of some place furtively v.
|
bir yerden sinsice çıkmak |
|
| 378 |
Phrasals |
race someone to some place v.
|
biriyle bir yere kadar yarışmak |
|
| 379 |
Phrasals |
move (from some place) (to some place) v.
|
bir yerden başka bir yere taşınmak |
|
| 380 |
Phrasals |
bundle someone off to some place v.
|
birisini bir yere göndermek |
|
| 381 |
Phrasals |
send someone over to some place v.
|
birini bir yere göndermek |
|
| 382 |
Phrasals |
sweep out of some place v.
|
bir yerden hızla çıkmak |
|
| 383 |
Phrasals |
call someone over (to some place) v.
|
birisini çağırmak |
|
| 384 |
Phrasals |
usher someone or something out of some place v.
|
birine (bir yerden çıkarken) eşlik etmek |
|
| 385 |
Phrasals |
chase someone away from some place v.
|
birini bir yerden defetmek/kovmak |
|
| 386 |
Phrasals |
ticket someone for some place v.
|
birine bir yere gitmesi için bilet vermek |
|
| 387 |
Phrasals |
cross from some place to some place v.
|
bir yerden bir yere geçmek |
|
| 388 |
Phrasals |
draw something out of some place v.
|
bir yerden bir şeyi çekip çıkarmak |
|
| 389 |
Phrasals |
clear something from some place v.
|
bir yerden bir şeyleri kaldırmak/temizlemek/toplamak |
|
| 390 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
bir yere gitmek için yola çıkmak |
|
| 391 |
Phrasals |
carry someone into some place v.
|
birini bir yere taşımak |
|
| 392 |
Phrasals |
winter over (some place) v.
|
bir yerde kışlamak |
|
| 393 |
Phrasals |
take something into some place v.
|
bir yere bir şey getirmek |
|
| 394 |
Phrasals |
slink out of some place v.
|
bir yerden sinsice çıkmak |
|
| 395 |
Phrasals |
stagger out of some place v.
|
bir yerden sendeleyerek çıkmak |
|
| 396 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
bir yere gitme için (bir yerden) ayrılmak |
|
| 397 |
Phrasals |
order someone out of some place v.
|
birine dışarıya çıkmasını söylemek/emretmek |
|
| 398 |
Phrasals |
bar someone from some place v.
|
birisinin bir yere girişini engellemek |
|
| 399 |
Phrasals |
run out of some place v.
|
bir yerden tüymek |
|
| 400 |
Phrasals |
haul something from some place (to some place) v.
|
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
|
| 401 |
Phrasals |
leave from some place v.
|
bir yerden hareket etmek/ayrılmak |
|
| 402 |
Phrasals |
invite someone into some place v.
|
birini içeri buyur etmek |
|
| 403 |
Phrasals |
bustle about some place v.
|
bir yere koşturmak |
|
| 404 |
Phrasals |
run out of some place v.
|
hızla/koşarak çıkmak |
|
| 405 |
Phrasals |
breeze out of some place v.
|
hızla kaçmak |
|
| 406 |
Phrasals |
carry someone back to some time v.
|
geçmişte bir zamana götürmek |
|
| 407 |
Phrasals |
carry someone back to some time v.
|
geçmişe götürmek |
|
| 408 |
Phrasals |
breeze in to some place v.
|
içeriye dalıvermek |
|
| 409 |
Phrasals |
breeze in to some place v.
|
içeriye dalmak |
|
| 410 |
Phrasals |
winter over (some place) v.
|
kışı bir yerde geçirmek |
|
| 411 |
Phrasals |
hound someone from some place v.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 412 |
Phrasals |
chase someone out of some place v.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 413 |
Phrasals |
hound someone out (of something or some place) v.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 414 |
Phrasals |
chase someone (or an animal) in(to) some place v.
|
kovalayarak bir yere sokmak |
|
| 415 |
Phrasals |
mail something from some place v.
|
posta ile birine bir yerden bir şey göndermek |
|
| 416 |
Phrasals |
flush someone out of some place v.
|
saklandıkları yuvalarından çıkartmak |
|
| 417 |
Phrasals |
slip off (to some place) v.
|
sıvışmak |
|
| 418 |
Phrasals |
stampede in(to some place) v.
|
panikle bir yere kaçışmak |
|
| 419 |
Phrasals |
barge in to some place v.
|
paldır küldür girmek |
|
| 420 |
Phrasals |
steal out of some place v.
|
sinsice bir yerden kaçmak/sıvışmak |
|
| 421 |
Phrasals |
breeze out of some place v.
|
sıvışmak |
|
| 422 |
Phrasals |
barge in some place v.
|
paldır küldür girmek |
|
| 423 |
Phrasals |
sign someone out of some place v.
|
(kayıt defterine vb) birinin çıkışını/ayrılışını not etmek/yazmak |
|
| 424 |
Phrasals |
uproot something from some place v.
|
(çiçeği/bitkiyi) -den sökmek |
|
| 425 |
Phrasals |
ride to some place v.
|
(bisikletle/atla vb) bir yere gitmek |
|
| 426 |
Phrasals |
sail for some place v.
|
-e yola çıkmak |
|
| 427 |
Phrasals |
barge in some place v.
|
(kapıyı vb. çalmadan) lappadak girmek |
|
| 428 |
Phrasals |
sail for some place v.
|
-e yelken açmak |
|
| 429 |
Phrasals |
steam out (of some place) v.
|
(buhar gücü ile çalışan gemi) bir yerden çıkmak |
|
| 430 |
Phrasals |
set someone back (some amount of money) v.
|
(bir miktar para) mal olmak |
|
| 431 |
Phrasals |
migrate (from some place) (to some place) v.
|
(bir yerden başka bir yere) göç etmek |
|
| 432 |
Phrasals |
usher someone into some place v.
|
(konser/sinema vb) birini bir yere getirmek |
|
| 433 |
Phrasals |
cross over into some place v.
|
(sınırdan vb geçerek) bir yere girmek |
|
| 434 |
Phrasals |
drop up (some place) v.
|
(kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek |
|
| 435 |
Phrasals |
cross over into some place v.
|
(sınırı/köprüyü/nehri vb geçerek) bir yerden bir yere geçmek /gitmek |
|
| 436 |
Phrasals |
race someone to some place v.
|
'e kadar yarışmak |
|
| 437 |
Phrasals |
barge in to some place v.
|
(kapıyı vb. çalmadan) lappadak girmek |
|
| 438 |
Phrasals |
leave for some place v.
|
(belirli bir yere gitmek üzere) yola çıkmak |
|
| 439 |
Phrasals |
yank (someone or something) into (something or some place) v.
|
tutup içeri çekmek |
|
| 440 |
Phrasals |
yank (someone or something) into (something or some place) v.
|
ittirmek |
|
| 441 |
Phrasals |
yank (someone or something) into (something or some place) v.
|
ittirerek, zorla bir şey yaptırmak |
|
| 442 |
Phrasals |
cower down with (some emotion) v.
|
(belli bir duyguyla) çömelmek |
|
| 443 |
Phrasals |
cower down with (some emotion) v.
|
(belli bir duyguyla) sinmek |
|
| 444 |
Phrasals |
cower down with (some emotion) v.
|
(belli bir duyguyla) yer çökmek |
|
| 445 |
Phrasals |
deport (someone) to (some place) v.
|
(birisini bir yere) sürmek |
|
| 446 |
Phrasals |
deport (someone) to (some place) v.
|
(birini geldiği yere) göndermek |
|
| 447 |
Phrasals |
deport (someone) to (some place) v.
|
(birini bir yere) tehcir etmek |
|
| 448 |
Phrasals |
deport (someone) to (some place) v.
|
sınır dışı etmek |
|
| 449 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) v.
|
(birisini bir yerden) göndermek |
|
| 450 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) v.
|
(birisini bulunduğu ülkeden) göndermek |
|
| 451 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) v.
|
(birisini geldiği ülkeye) göndermek |
|
| 452 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) v.
|
(birisini ülke dışına) çıkarmak |
|
| 453 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) v.
|
sınır dışı etmek |
|
| 454 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) to (some place) v.
|
(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek |
|
| 455 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) to (some place) v.
|
(birini bir ülkeden başka bir ülkeye) göndermek |
|
| 456 |
Phrasals |
deport (someone) from (some place) to (some place) v.
|
sınır dışı etmek |
|
| 457 |
Phrasals |
deport someone (from some place) (to some other place) v.
|
(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek |
|
| 458 |
Phrasals |
deport someone (from some place) (to some other place) v.
|
(birini bir ülkeden başka bir ülkeye) göndermek |
|
| 459 |
Phrasals |
deport someone (from some place) (to some other place) v.
|
sınır dışı etmek |
|
| 460 |
Phrasals |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
çok yüksekten yere çakılmak |
|
| 461 |
Phrasals |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
yüksekten düşmek |
|
| 462 |
Phrasals |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
ani/ciddi düşüş yaşamak |
|
| 463 |
Phrasals |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
çakılmak |
|
| 464 |
Phrasals |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
ciddi ölçüde gerilemek |
|
| 465 |
Phrasals |
see (one) down (to something or some place) v.
|
-e kadar geçirmek |
|
| 466 |
Phrasals |
see (one) down (to something or some place) v.
|
uğurlamak |
|
| 467 |
Phrasals |
see (one) down (to something or some place) v.
|
yolcu etmek |
|
| 468 |
Phrasals |
see (one) down (to something or some place) v.
|
aşağıya kadar eşlik etmek |
|
| 469 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini bir yerden) çıkarmak |
|
| 470 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini bir yerden) zorla çıkarmak |
|
| 471 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini bir yerden) atmak |
|
| 472 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini) evden atmak |
|
| 473 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini) evden çıkarmak |
|
| 474 |
Phrasals |
evict (one) from (some place) v.
|
(birini bir yerden) tahliye etmek |
|
| 475 |
Phrasals |
exile (someone) to (some place) v.
|
(birini bir yere) sürmek |
|
| 476 |
Phrasals |
exile (someone) to (some place) v.
|
(birini bir yere) sürgüne göndermek/yollamak |
|
| 477 |
Phrasals |
exile (someone) to (some place) v.
|
(birini bir yere) sürgün etmek |
|
| 478 |
Phrasals |
exile (someone) to (some place) v.
|
(birini) cezalandırma amaçlı (başka bir yere) göndermek/yollamak |
|
| 479 |
Phrasals |
extradite (someone) from (some place) v.
|
(bir suçluyu bir yerden) iade etmek |
|
| 480 |
Phrasals |
extradite (someone) from (some place) v.
|
(bir suçluyu bir yerden) ülkesine iade etmek |
|
| 481 |
Phrasals |
extradite (someone) from (some place) v.
|
(birini bir yerden) ülkesine geri göndermek |
|
| 482 |
Phrasals |
extradite (someone) from (some place) to (some place) v.
|
(bir suçluyu bir yerden) suçu işlediği yere gitmeye zorlamak |
|
| 483 |
Phrasals |
extradite (someone) from (some place) to (some place) v.
|
(bir suçluyu) ceza alması için suçu işlediği yere teslim etmek/göndermek |
|
| 484 |
Phrasals |
filter in (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş sızmak |
|
| 485 |
Phrasals |
filter in (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş yayılmak |
|
| 486 |
Phrasals |
filter in (some place) v.
|
(bir yerden) yavaş yavaş geçmek |
|
| 487 |
Phrasals |
filter in (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş girmek |
|
| 488 |
Phrasals |
filter in (some place) v.
|
(bir yere) kademeli olarak girmek |
|
| 489 |
Phrasals |
filter into (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş sızmak |
|
| 490 |
Phrasals |
filter into (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş yayılmak |
|
| 491 |
Phrasals |
filter into (some place) v.
|
(bir yerden) yavaş yavaş geçmek |
|
| 492 |
Phrasals |
filter into (some place) v.
|
(bir yere) yavaş yavaş girmek |
|
| 493 |
Phrasals |
filter into (some place) v.
|
(bir yere) kademeli olarak girmek |
|
| 494 |
Phrasals |
make (some amount of money) in (something) v.
|
(bir şeyden belli bir miktar) para kazanmak |
|
| 495 |
Phrasals |
make (some amount of money) in (something) v.
|
(bir şeyden belli bir miktar) para yapmak |
|
| 496 |
Phrasals |
raise (someone or something) from (some state) v.
|
(birini/bir şeyi) alıp yetiştirmek/büyütmek |
|
| 497 |
Phrasals |
raise (someone or something) from (some state) v.
|
(birini/bir şeyi) belli bir yaştan/dönemden itibaren yetiştirmek |
|
| 498 |
Phrasals |
raise (someone or something) from (some state) v.
|
(birini/bir şeyi) belli bir yaştan/dönemden itibaren büyütmek |
|
| 499 |
Phrasals |
raise (someone or something) from (some state) v.
|
(birinin) hayatını/durumunu iyileştirmek |
|
| 500 |
Phrasals |
raise (someone or something) from (some state) v.
|
(birinin) hayatına değer katmak |
|
