Tureng - almost always - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	almost always	nerdeyse her zaman	adv.
	It almost always leads to social exclusion of the weak. Neredeyse her zaman zayıfların sosyal dışlanmasına yol açar. Our experience in this area has almost always been negative. Bu alandaki deneyimlerimiz neredeyse her zaman olumsuz olmuştur. There are almost always people who automatically say 'no' to anything new. Neredeyse her zaman yeni bir şeye otomatik olarak 'hayır' diyen insanlar vardır. It is almost always beneficial and healthy for those who practise it. Bunu uygulayanlar için neredeyse her zaman faydalı ve sağlıklıdır. We talk about it, but we almost always talk about it from the point of view of human rights. Bu konuda konuşuyoruz ama neredeyse her zaman insan hakları açısından konuşuyoruz. Well that explains why you almost always beat me. Bu neden neredeyse her zaman beni yendiğini açıklıyor. I almost always read the end of a book first. Neredeyse her zaman öncelikle kitabın sonunu okurum. I almost always read the end of a book first. Neredeyse her zaman bir kitabın önce sonunu okurum. Well that explains why you almost always beat me. Bu neden beni neredeyse her zaman yendiğini açıklıyor. I'm almost always home in the evenings. Akşamları neredeyse her zaman evdeyim. Tom almost always does what he says he's going to do. Tom neredeyse her zaman yapacağını söylediği şeyi yapar. Tom almost always helps Mary with her homework. Tom neredeyse her zaman Mary'nin ödevine yardım eder. Tom almost always wears sunglasses. Tom neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar. Tom almost always walks to work. Tom neredeyse her zaman işe yürüyerek gider. I almost always wear a hat when I go outside. Dışarı çıkarken neredeyse her zaman şapka takarım. Tom is almost always cheerful. Tom neredeyse her zaman neşelidir. Almost always. Neredeyse her zaman. Tom is almost always at home on Sundays. Tom pazar günleri neredeyse her zaman evde olur. Tom and Mary almost always agree with each other. Tom ve Mary neredeyse her zaman birbirleriyle aynı fikirde olurlar. Tom almost always uses a credit card when he goes shopping. Tom alışverişe gittiğinde, neredeyse her zaman bir kredi kartı kullanır. I almost always wear a hat. Neredeyse her zaman şapka takarım. The bull is stronger than the bullfighter, but he almost always loses. Boğa, boğa güreşçisinden daha güçlüdür, ama neredeyse her zaman kaybeder. I'm almost always free right after lunch. Neredeyse her zaman öğle yemeğinden sonra boş olurum. I'm almost always at home on Sundays. Ben pazar günleri neredeyse her zaman evdeyim. I almost always do that. Ben onu neredeyse her zaman yaparım. I almost always wear dark clothes. Neredeyse her zaman koyu renk kıyafetler giyerim. Tom is almost always early. Tom neredeyse her zaman erkencidir. He is almost always home. Neredeyse her zaman evde. Education almost always means character building. Eğitim neredeyse her zaman karakter inşası anlamına gelir. Tom almost always wins arguments. Tom neredeyse her zaman tartışmaları kazanır. She almost always arrives late. Neredeyse her zaman geç geliyor. I almost always win. Neredeyse her zaman ben kazanırım. Tom almost always does that by himself. Tom neredeyse her zaman bunu kendi başına yapar. I'm almost always here on Mondays. Pazartesi günleri neredeyse her zaman buradayım. I almost always arrive on time. Neredeyse her zaman zamanında gelirim. Tropical rainforests are located near the equator, where it's almost always warm and wet. Tropikal yağmur ormanları, neredeyse her zaman sıcak ve yağışlı olan ekvatorun yakınında yer alır. He is almost always home. O neredeyse her zaman evde. Tom is almost always free in the early evening. Tom neredeyse her zaman akşamın erken saatlerinde boştur. Tom almost always goes to bed before midnight. Tom neredeyse her zaman gece yarısından önce yatar. I almost always do that alone. Bunu neredeyse her zaman yalnız yaparım. Tom almost always does that. Tom bunu neredeyse her zaman yapar. Tom almost always takes a bath before dinner. Tom neredeyse her zaman akşam yemeğinden önce banyo yapar. I'm almost always late. Neredeyse her zaman geç kalırım. I'm almost always late. Neredeyse her zaman geç kalıyorum. I almost always wear sunglasses. Neredeyse her zaman güneş gözlüğü takarım. Tom almost always wears a hat. Tom neredeyse her zaman şapka takar. I almost always go to school by bicycle. Okula neredeyse her zaman bisikletle giderim. Tom is almost always here. Tom neredeyse her zaman burada. The world's evil almost always comes from ignorance. Dünyanın kötülüğü neredeyse her zaman cehaletten gelir. I almost always walk to work. İş için neredeyse her zaman yürürüm. Greek statues are almost always naked. Yunan heykelleri neredeyse her zaman çıplaktır. Tom almost always does what he promises he'll do. Tom neredeyse her zaman söz verdiği şeyi yapar. Tom almost always has on sunglasses. Tom neredeyse her zaman güneş gözlüğü takar. I almost always eat oatmeal for breakfast. Kahvaltı için neredeyse her zaman yulaf ezmesi yerim. Tom almost always takes a bath before dinner. Tom akşam yemeğinden önce neredeyse her zaman banyo yapar. Tom is almost always right. Tom neredeyse her zaman haklıdır. Tom almost always wears dark clothes. Tom neredeyse her zaman koyu kıyafetler giyer. He is almost always at home. Neredeyse her zaman evde. Tom almost always falls asleep while watching TV. Tom neredeyse her zaman TV izlerken uykuya dalar. Tom almost always does what he promises to do. Tom neredeyse her zaman söz verdiği şeyi yapar. I almost always play baseball after school. Neredeyse her zaman okuldan sonra beyzbol oynarım. I almost always arrive on time or a few minutes early. Neredeyse her zaman vaktinde ya da birkaç dakika erken gelirim. Tom almost always agrees with Mary. Tom neredeyse her zaman Mary ile aynı fikirde. Tom is almost always busy. Tom neredeyse her zaman meşguldür. Tom almost always does that by himself. Tom bunu neredeyse her zaman kendi başına yapar. Tom almost always ignores my advice. Tom neredeyse her zaman tavsiyelerimi görmezden gelir. Tom is almost always right. Tom neredeyse her zaman haklı. I almost always eat eggs for breakfast. Neredeyse her zaman kahvaltıda yumurta yerim. I almost always wear sunglasses when I go outside. Dışarı çıkarken neredeyse her zaman güneş gözlüğü takarım. I almost always walk to work. Neredeyse her zaman işe yürüyerek giderim. Tom almost always does what he promises he'll do. Tom neredeyse her zaman yapmaya söz verdiği şeyleri yapar. I almost always go to bed before midnight. Neredeyse her zaman gece yarısından önce yatarım. I almost always do that in the afternoon. Neredeyse her zaman öğleden sonra yaparım. I almost always wear dark clothes. Ben neredeyse her zaman koyu renkli giysiler giyerim. Tom almost always goes to work by car. Tom neredeyse her zaman işe arabayla gider. I almost always play baseball after school. Okuldan sonra neredeyse her zaman beyzbol oynarım. I almost always do that alone. Onu neredeyse her zaman yalnız yapıyorum. I almost always go to work by car. Neredeyse her zaman işe arabayla giderim. I'm almost always at home on Mondays. Neredeyse her zaman pazartesi günleri evdeyim. Tom almost always laughs at his own jokes. Tom neredeyse her zaman kendi şakalarına güler. Tom almost always eats eggs for breakfast. Tom neredeyse her zaman kahvaltıda yumurta yer. I almost always win arguments. Neredeyse her zaman tartışmaları kazanırım. Tom is almost always late. Tom neredeyse her zaman geç kalır. I almost always walk to work. İşe gitmek için neredeyse her zaman yürürüm. Tom almost always wears dark clothes. Tom neredeyse her zaman koyu renk giysiler giyer. I almost always eat lunch with Tom. Neredeyse her zaman Tom'la öğle yemeği yerim. I almost always wear suspenders. Neredeyse her zaman pantolon askısı giyerim. Tom is almost always home. Tom neredeyse her zaman evde. I almost always eat oatmeal for breakfast. Neredeyse her zaman kahvaltıda yulaf ezmesi yerim. Tom is almost always at home. Tom neredeyse her zaman evde. Tom almost always gets places on time. Tom neredeyse her zaman bir yere zamanında gider. Deflation is almost always bad. Deflasyon neredeyse her zaman kötüdür. I almost always wear a hat when I go outside. Dışarı çıktığımda neredeyse her zaman bir şapka giyerim. Tom is almost always late. Tom neredeyse her zaman geç kalıyor. It's almost always raining there. Orada neredeyse her zaman yağmur yağar. I almost always eat breakfast by myself. Neredeyse her zaman tek başıma kahvaltı ederim. I almost always eat oatmeal for breakfast. Kahvaltıda neredeyse her zaman yulaf ezmesi yerim. Tom almost always eats lunch with us. Tom neredeyse her zaman öğle yemeğini bizimle yer. Pickpockets almost always work in groups. Yankesiciler neredeyse her zaman grup çalışması yapar. I almost always eat breakfast by myself. Neredeyse her zaman kahvaltımı tek başıma yerim. Cats almost always land on their feet. Kediler neredeyse her zaman ayaklarının üzerine düşerler. I almost always wear sunglasses when I go outside. Dışarı çıktığımda neredeyse her zaman güneş gözlüğü takıyorum. Tom almost always helps Mary with her homework. Tom neredeyse her zaman Mary'ye ev ödevlerinde yardımcı olur. Tom is almost always at home on Sundays. Tom Pazar günleri neredeyse her zaman evdedir. I'm almost always at home in the evenings. Akşamları neredeyse her zaman evdeyim. Tom almost always ignores my advice. Tom neredeyse her zaman tavsiyemi görmezden gelir. Tom and Mary almost always play tennis after school. Tom ve Mary neredeyse her zaman okuldan sonra tenis oynarlar. I almost always eat lunch with Tom. Ben neredeyse her zaman Tom ile öğle yemeği yerim. Elite soldiers are almost always selected among the special forces. Elit askerler neredeyse her zaman özel kuvvetler arasından seçilir. Tom almost always falls asleep while watching TV. Tom neredeyse her zaman televizyon izlerken uyuyakalır. Cats almost always land on their feet. Kediler neredeyse her zaman ayaklarının üzerine düşer. I almost always win. Neredeyse her zaman kazanırım. The weather is almost always hot. Hava neredeyse her zaman sıcaktır. Nonstop flights are almost always more expensive. Kesintisiz uçuşlar neredeyse her zaman daha pahalıdır. Tom almost always wins. Tom neredeyse her zaman kazanır. I almost always wear a hat. Neredeyse her zaman bir şapka takarım. That woman was almost always in a bad mood. O kadın neredeyse her zaman kötü bir ruh hali içinde. Tom almost always uses a credit card when he goes shopping. Tom alışverişe gittiğinde neredeyse her zaman kredi kartı kullanır. I almost always take a bath before dinner. Neredeyse her zaman akşam yemeği öncesinde banyo yaparım. That woman was almost always in a bad mood. O kadın neredeyse her zaman kötü bir ruh halindeydi. I'm almost always home in the evenings. Neredeyse her zaman akşamları evdeyim. Tom is almost always home. Tom neredeyse her zaman evdedir. Tom almost always does what he promises to do. Tom yapmaya söz verdiği şeyi neredeyse her zaman yapar. Tom almost always speaks French. Tom neredeyse her zaman Fransızca konuşur. Pickpockets almost always work in groups. Yankesiciler neredeyse her zaman grup halinde çalışırlar. I almost always go to school by bicycle. Neredeyse her zaman bisikletle okula gidiyorum. It's almost always raining there. Orada neredeyse her zaman yağmur yağıyor. Show More (124)
2	almost always	nerdeyse daima	adv.
	Tom almost always goes to bed before midnight. Tom neredeyse daima gece yarısından önce yatağa gider. I almost always go to work by car. Neredeyse daima arabayla çalışmaya gideceğim. Tom almost always does that. Tom neredeyse daima onu yapar. Tom is almost always busy. Tom neredeyse daima meşguldür. I almost always take a bath before dinner. Neredeyse daima akşam yemeğinden önce banyo yaparım. Tom is almost always here. Tom neredeyse daima burada. Show More (3)
3	almost always	neredeyse hep	adv.
	I'm almost always at home in the evenings. Akşamları neredeyse hep evde olurum. I'm almost always at home on Sundays. Pazar günleri neredeyse hep evdeyim. I'm almost always at home on Mondays. Pazartesi günleri neredeyse hep evdeyim. I almost always arrive on time or a few minutes early. Neredeyse hep zamanında veya birkaç dakika erken geliyorum. Show More (1)