|
- We know that almost nothing has been done to tidy matters up.
- Meseleleri toparlamak için neredeyse hiçbir şey yapılmadığını biliyoruz.
- The European Union is not doing enough about this; indeed, it is doing almost nothing.
- Avrupa Birliği bu konuda yeterince şey yapmıyor; hatta neredeyse hiçbir şey yapmıyor.
- Almost nothing has come of earlier promises to destroy poppy fields and opiates.
- Daha önce haşhaş tarlalarını ve afyonu yok etme vaatlerinden neredeyse hiçbir şey çıkmadı.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Hiçbir sahnesinde neredeyse hiçbir şeyi geride bırakmamış.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Sahnelerinde geride neredeyse hiçbir şey bırakmadı.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Hiçbir sahnesinde neredeyse hiçbir şeyi ardında bırakmadı.
- Tom knows almost nothing about Mary.
- Tom Mary hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
- For months, he did almost nothing.
- Aylarca neredeyse hiçbir şey yapmadı.
- Tom knows almost nothing about Mary.
- Tom, Mary hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
- I know almost nothing about that.
- Bu konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyorum.
- He knows almost nothing about that animal.
- O hayvan hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
- Tom said almost nothing.
- Tom neredeyse hiçbir şey söylemedi.
- I know almost nothing about it.
- Onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum.
- I know almost nothing about it.
- Bu konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyorum.
- I know almost nothing about you.
- Senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum.
- I understood almost nothing.
- Neredeyse hiçbir şey anlamadım.
- I know almost nothing about that.
- O konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyorum.
- I understood almost nothing.
- Neredeyse hiçbir şey anlamamıştım.
- There was almost nothing in the room.
- Odada neredeyse hiçbir şey yoktu.
Show More (16)
|
