1 |
annoy |
kızdırmak |
v. |
|
- Parliament is not taking the initiative and supporting a Tobin type tax just to annoy the Commission.
- Parlamento sırf Komisyon'u kızdırmak için inisiyatif alıp Tobin tipi bir vergiyi desteklemiyor.
- Tom loves to annoy Mary.
- Tom, Mary'yi kızdırmayı seviyor.
- Tom is doing that just to annoy Mary.
- Tom bunu Mary'yi kızdırmak için yapıyor.
- I like to annoy Mary.
- Mary'yi kızdırmayı seviyorum.
- I know what annoys Tom.
- Tom'u nelerin kızdırdığını biliyorum.
- She is doing that only to annoy him.
- Bunu sadece onu kızdırmak için yapıyor.
- You are beginning to annoy me.
- Beni kızdırmaya başlıyorsun.
- Don't annoy me with those jokes.
- Bu şakalarla beni kızdırma.
- She does nothing but annoy me all day long.
- Bütün gün beni kızdırmaktan başka bir şey yapmıyor.
- This will teach you not to annoy other people.
- Bu sana diğer insanları kızdırmamayı öğretecek.
- Do I annoy you?
- Seni kızdırıyor muyum?
- I didn't want to annoy you.
- Seni kızdırmak istemedim.
- You love to annoy me.
- Beni kızdırmaya bayılıyorsun.
- That taught me not to annoy other people.
- Bu bana diğer insanları kızdırmamayı öğretti.
- I like to annoy Tom.
- Tom'u kızdırmayı seviyorum.
- Tom sometimes annoys me.
- Tom bazen beni kızdırıyor.
- I know what annoys Tom.
- Tom'u kızdıran şeyleri biliyorum.
- She's starting to annoy me.
- Beni kızdırmaya başladı.
- Facebook always finds a way to annoy promoters.
- Facebook her zaman reklamcıları kızdırmanın bir yolunu bulur.
- You annoy us with your music.
- Müziğinle bizi kızdırıyorsun.
- You really annoy me.
- Beni gerçekten kızdırıyorsun.
- You're beginning to annoy me.
- Beni kızdırmaya başlıyorsun.
- You love to annoy me.
- Beni kızdırmayı seviyorsun.
- He made mistakes on purpose to annoy me.
- Beni kızdırmak için bilerek hata yaptı.
- His eating a pizza annoyed his sister.
- Pizza yemesi kız kardeşini kızdırdı.
- I know you're just doing that to annoy me.
- Bunu sadece beni kızdırmak için yaptığını biliyorum.
- Do not annoy me!
- Beni kızdırma!
- Do I annoy you sometimes?
- Bazen seni kızdırıyor muyum?
- Facebook always finds a way to annoy promoters.
- Facebook her zaman promotörleri kızdırmak için bir yol bulur.
- Tom is starting to annoy me.
- Tom beni kızdırmaya başladı.
- Tom knows what annoys Mary.
- Tom, Mary'yi neyin kızdırdığını biliyor.
- I know what annoys Tom.
- Tom'u neyin kızdırdığını biliyorum.
- Don't annoy me.
- Beni kızdırma.
- Do you annoy your brothers?
- Kardeşlerini kızdırıyor musun?
- Meg sometimes annoys Ken.
- Meg, bazen Ken'i kızdırır.
- Did you do that just to annoy me?
- Bunu sadece beni kızdırmak için mi yaptın?
- Tom knows what annoys Mary.
- Tom Mary'yi neyin kızdırdığını biliyor.
- Meg sometimes annoys Ken.
- Meg, bazen Ken'i kızdırıyor.
- Eating a pizza, he annoyed his sister.
- Pizza yiyerek kız kardeşini kızdırdı.
- You're starting to annoy me.
- Beni kızdırmaya başlıyorsun.
- Try not to annoy him.
- Onu kızdırmamaya çalış.
- He annoys us with this noise.
- Bu gürültüyle bizi kızdırıyor.
- Don't annoy me with those jokes.
- O şakalarla beni kızdırma.
Show More (40)
|
2 |
annoy |
rahatsız etmek |
v. |
|
- Moreover, it greatly annoys users who have to work their way through great quantities of unwanted commercial messages.
- Ayrıca çok sayıda istenmeyen ticari mesajla uğraşmak zorunda kalan kullanıcıları büyük ölçüde rahatsız etmektedir.
- We want a statute to be achieved and all these matters that annoy our citizens so much to be resolved.
- Bir statüye kavuşulmasını ve vatandaşlarımızı bu kadar rahatsız eden tüm bu konuların çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.
- This is what Parliament does, and it annoys me.
- Parlamento'nun yaptığı budur ve bu beni rahatsız ediyor.
- This annoys me.
- Bu beni rahatsız ediyor.
- I know what annoys Tom.
- Tom'u nelerin rahatsız ettiğini biliyorum.
- Tom is doing that just to annoy Mary.
- Tom bunu sadece Mary'yi rahatsız etmek için yapıyor.
- It doesn't annoy me.
- Bu beni rahatsız etmiyor.
- If it annoys you so much, file a complaint.
- Seni çok rahatsız ediyorsa, şikayet et.
- Tom's constant complaining annoys me.
- Tom'un sürekli şikayet etmesi beni rahatsız ediyor.
- It doesn't annoy me.
- Beni rahatsız etmiyor.
- This continuous noise annoys me.
- Bu sürekli gürültü beni rahatsız ediyor.
- The noise of city life annoys me greatly.
- Şehir hayatının gürültüsü beni çok rahatsız ediyor.
- You annoy us with your music.
- Bizi müziğinle rahatsız ediyorsun.
- His way of speaking annoys me.
- Konuşma tarzı beni rahatsız ediyor.
- The neighbours are making too much noise – they're starting to annoy me!
- Komşular çok gürültü yapıyor; beni rahatsız etmeye başladılar!
- Tom sometimes annoys me.
- Tom bazen beni rahatsız ediyor.
- If it annoys you so much, file a complaint.
- Sizi bu kadar rahatsız ediyorsa, şikayette bulunun.
- That guy annoys me.
- Bu adam beni rahatsız ediyor.
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşımı uzun süre beklemek beni rahatsız ediyor.
- The city annoys me a lot because it's noisy.
- Şehir beni çok rahatsız ediyor çünkü gürültülü.
- He annoys us with this noise.
- O, bu gürültü ile bizi rahatsız ediyor.
- If it annoys you so much, file a complaint.
- Bu seni o kadar rahatsız ediyorsa, şikayet et.
- He annoys me with questions.
- Sorularıyla beni rahatsız ediyor.
- I like to annoy Mary.
- Mary'yi rahatsız etmeyi severim.
- If she annoys you, I'm going to ask her to leave.
- Eğer seni rahatsız ederse, ondan gitmesini isteyeceğim.
- This will teach you not to annoy other people.
- Bu sana diğer insanları rahatsız etmemeyi öğretecek.
- The city annoys me a lot because it's noisy.
- Gürültülü olduğu için kent beni rahatsız ediyor.
- It isn't what he says that annoys me but the way he says it.
- Beni rahatsız eden söyledikleri değil, söyleme şekli.
- Do I annoy you sometimes?
- Bazen sizi rahatsız ediyor muyum?
Show More (26)
|
3 |
annoy |
sinirlendirmek |
v. |
|
- He knows what annoys her.
- Onu neyin sinirlendirdiğini biliyor.
- I'm getting endlessly annoyed by this foolishness.
- Bu aptallık beni ölümüne sinirlendiriyor.
- Do you annoy your brothers?
- Erkek kardeşlerini sinirlendiriyor musun?
- She's starting to annoy me.
- O beni sinirlendirmeye başlıyor.
- The noise of city life annoys me greatly.
- Şehir yaşamının gürültüsü beni çok sinirlendiriyor.
- The child annoyed her with questions.
- Çocuk soruları ile onu sinirlendirmişti.
- It really annoys me when you do that.
- Bunu yapman beni gerçekten sinirlendiriyor.
- His way of speaking annoys me.
- Onun konuşma şekli beni sinirlendiriyor.
- Try not to annoy him.
- Onu sinirlendirmemeye çalış.
- He arrived an hour late, which annoyed me very much.
- O bir saat geç geldi, bu beni çok sinirlendirdi.
- You're beginning to annoy me.
- Beni sinirlendirmeye başlıyorsun.
- Don't annoy me.
- Beni sinirlendirmeyin.
Show More (9)
|
4 |
annoy |
canını sıkmak |
v. |
|
- She does nothing but annoy me all day long.
- O bütün gün canımı sıkmaktan başka bir şey yapmaz.
- I'm annoyed at your selfishness.
- Bencilliğin canımı sıkıyor.
- Do not annoy me!
- Canımı sıkma!
- It annoys me that my friends aren't here.
- Arkadaşlarımın burada olmaması canımı sıkıyor.
- It isn't what he says that annoys me but the way he says it.
- Benim canımı sıkan onun ne söylediği değil, ama bunu söyleme şekli.
- He annoys me with questions.
- O sorularla benim canımı sıkıyor.
- You really annoy me.
- Gerçekten canımı sıkıyorsun.
- Meg sometimes annoys Ken.
- Meg, bazen Ken'in canını sıkar.
- Do not annoy me!
- Canımı sıkmayın!
- That guy annoys me.
- O adam benim canımı sıkıyor.
Show More (7)
|
5 |
annoy |
sıkmak |
v. |
|
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşı uzun süre beklemek beni sıkar.
- Do I annoy you?
- Seni sıkıyor muyum?
Show More (-1)
|
6 |
annoy |
huzursuz etmek |
v. |
|
- You are beginning to annoy me.
- Beni huzursuz etmeye başlıyorsun.
Show More (-2)
|