| 1 |
appeal to |
hitap etmek (bir eğilime/duyguya) |
v. |
|
- I profoundly regret this and I would appeal to my colleagues' sense of responsibility.
- Bundan derin üzüntü duyuyorum ve meslektaşlarımın sorumluluk duygusuna hitap ediyorum.
- I appeal to your feelings but also to your moral integrity.
- Duygularınıza ve aynı zamanda ahlaki bütünlüğünüze hitap ediyorum.
- Like the colour blue, stoats are one of the things that appeal to me on a primal level.
- Mavi renk gibi, kakımlar da temel düzeyde bana hitap eden şeylerden biridir.
- She appeals to me.
- Bana hitap ediyor.
- The song appealed to young people.
- Şarkı, gençlere hitap ediyor.
- She appeals to me.
- O bana hitap ediyor.
- His music appeals to young people.
- Müziği gençlere hitap ediyor.
- His music appeals to young people.
- Onun müziği genç insanlara hitap ediyor.
- Your site appeals to people who are interested in cats.
- Siteniz kedilerle ilgilenen insanlara hitap ediyor.
- This kind of picture does not appeal to me.
- Bu tür resimler bana hitap etmiyor.
- Your site appeals to people who are interested in cats.
- Siteniz kedilere ilgi duyan insanlara hitap ediyor.
- Do these paintings appeal to you?
- Bu resimler sana hitap ediyor mu?
- He's trying to appeal to the least common denominator.
- En az ortak paydaya hitap etmeye çalışıyor.
- Women who drink beer from a bottle don't appeal to me.
- Bir şişeden şarap içen kadınlar bana hitap etmezler.
- Much to my surprise, my song appealed to many young people.
- Şarkımın birçok gence hitap etmesi beni çok şaşırttı.
Show More (12)
|
| 2 |
appeal to |
başvurmak |
v. |
|
- In December 2000, we agreed to appeal to the WTO panel.
- Aralık 2000'de DTÖ paneline başvurmayı kabul ettik.
- What happens if a Member State does not appeal to it and is not itself able to act?
- Bir Üye Devlet Komisyona başvurmaz ve kendisi de harekete geçemezse ne olur?
- This diversity must also be reflected when it comes to the right to appeal to the Court of Justice.
- Bu çeşitlilik, Adalet Divanına başvurma hakkı söz konusu olduğunda da yansıtılmalıdır.
- It is for that that I appeal to the Council, which insists on subsidiarity.
- Bunun için de yetki ikamesi konusunda ısrar eden Konsey'e başvuruyorum.
- Its leader, Abdullah Ocalan, is appealing to the European Court of Human Rights against the unfairness of his trial.
- Örgütün lideri Abdullah Öcalan, yargılanmasının adil olmadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyor.
- If no action is taken, we have two months in which to appeal to the Court of Justice.
- Eğer herhangi bir adım atılmazsa, Adalet Divanına başvurmak için iki ay süremiz var.
- What happens if a Member State does not appeal to it and is not itself able to act?
- Bir Üye Devlet Komisyon'a başvurmaz ve kendisi de harekete geçemezse ne olur?
- Cambodia appealed to the United Nations for help.
- Kamboçya yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
- The country appealed to the United Nation for help.
- Ülke yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
- Tom appealed to his friends for sympathy.
- Tom sempati için arkadaşlarına başvurdu.
Show More (7)
|
| 3 |
appeal to |
çekici gelmek |
v. |
|
- The places I go to won't appeal to you.
- Gittiğim yerler sana çekici gelmeyecektir.
- Women who drink beer from a bottle don't appeal to me.
- Şişeden bira içen kadınlar bana çekici gelmiyor.
- That kind of story appeals to me.
- Bu tür hikayeler bana çekici geliyor.
- It appeals to me.
- Bu bana çekici geliyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek çekici gelmiyor.
- His exhibition at the city museum didn't appeal to me at all.
- Şehir müzesindeki sergisi bana hiç çekici gelmedi.
Show More (3)
|
