|
- I suspect that, if this were so, I would have to argue with the Court of Auditors and with Parliament.
- Öyle olsaydı, Sayıştay ve Parlamento ile tartışmak zorunda kalacağımdan şüpheleniyorum.
- We all want patients to make informed decisions - no one can argue with this.
- Bu öneriye katılıyoruz ve bu tartışma artık 2002'den sonraki OBP tartışmalarına dahil edilmelidir.
- I suspect that, if this were so, I would have to argue with the Court of Auditors and with Parliament.
- Böyle bir durumda Sayıştay ve Parlamento ile tartışmak zorunda kalacağımdan şüpheleniyorum.
- The men and women in the crowd argued with her and with one another.
- Kalabalıktaki erkekler ve kadınlar onunla ve birbirleriyle tartıştılar.
- I argued with them about the matter.
- Onlarla bu konu hakkında tartıştım.
- You aren't really going to argue with Tom, are you?
- Tom'la gerçekten tartışmayacaksın, değil mi?
- I often argue with Tom.
- Sık sık Tom ile tartışırım.
- I don't have time to argue with you; I'm preparing the food.
- Seninle tartışacak zamanım yok; yemeği hazırlıyorum.
- I saw Tom arguing with Mary.
- Tom'u Mary ile tartışırken gördüm.
- I don't want to get angry, arguing with that guy on a subject which I don't know thoroughly.
- Detaylıca bilmediğim bir konuda o adamla tartışıp sinirlenmek istemiyorum.
- How can you argue with logic like that?
- Öyle bir mantıkla nasıl tartışabilirsiniz?
- She argued with him about their children's education.
- Onunla çocuklarının eğitimi hakkında tartıştı.
- Tom argued with Mary about money.
- Tom Mary ile para konusunda tartıştı.
- Tom didn't argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmadı.
- Have you ever argued with your parents?
- Ailenizle hiç tartıştınız mı?
- He knows how to argue with the manager.
- Müdürle nasıl tartışacağını biliyor.
- I'm not arguing with that.
- Bunu tartışmayacağım.
- It won't do any good to argue with the manager.
- Müdürle tartışmanın bir yararı olmaz.
- She argued with him about money.
- Onunla para konusunda tartıştı.
- Tom overheard Mary arguing with John.
- Tom Mary'nin John'la tartıştığına kulak misafiri oldu.
- I don't want to argue with you about this.
- Bu konuda seninle tartışmak istemiyorum.
- You'd better not argue with Tom.
- Tom'la tartışmasan iyi olur.
- I argued with her.
- Onunla tartıştım.
- Tom didn't want to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmak istemiyordu.
- I hate arguing with Tom.
- Tom'la tartışmaktan nefret ediyorum.
- I heard Tom arguing with Mary.
- Tom'un Mary ile tartıştığını duydum.
- I heard him arguing with her.
- Onunla tartışmasını duydum.
- It's hard to argue with Tom.
- Tom'la tartışmak zordur.
- Tom argued with Mary.
- Tom, Mary'yle tartıştı.
- Do not argue with him.
- Onunla tartışmayın.
- Sami was arguing with Layla.
- Sami, Layla ile tartışıyordu.
- Why do you continue to argue with Tom?
- Neden Tom'la tartışıp duruyorsunuz?
- I wouldn't argue with Tom if I were you.
- Yerinde olsam Tom ile tartışmazdım.
- Tom loves to argue with people.
- Tom insanlarla tartışmayı sever.
- She knows better than to argue with him.
- Onunla tartışmaması gerektiğini biliyordu.
- I have no desire to argue with you.
- Seninle tartışmak istemiyorum.
- Tom didn't intend to argue with Mary.
- Tom'un Mary ile tartışmaya niyeti yoktu.
- I heard you arguing with Tom.
- Tom'la tartıştığınızı duydum.
- The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda kabul etti ve haklı olduğumu söyledi.
- There's no arguing with Tom.
- Tom'la tartışmaya gerek yok.
- Tom often argues with Mary.
- Tom sık sık Mary ile tartışır.
- Is it true that you argued with Taninna?
- Taninna'yla tartıştığın doğru mu?
- I heard her arguing with her.
- Onunla tartışmasını duydum.
- I argued with Tom a little bit.
- Tom'la biraz tartıştık.
- I'm not going to argue with you.
- Seninle tartışmayacağım.
- This is the first time I've ever argued with Mary.
- Mary ile ilk kez tartışıyorum.
- Tom isn't going to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmayacak.
- I don't want to argue with Tom.
- Tom'la tartışmaya girmek istemem.
- Tom and Mary are arguing with each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle tartışıyorlar.
- We are arguing with the neighbors.
- Komşularla tartışıyoruz.
- Have you ever argued with your manager?
- Hiç müdürünüzle tartıştınız mı?
- Why are you arguing with the manager?
- Neden yöneticiyle tartışıyorsun?
- If you're tired of arguing with strangers on the Internet, try talking with one of them in real life.
- İnternette yabancılarla tartışmaktan yorulduysanız, onlardan biriyle gerçek hayatta konuşmayı deneyin.
- I argued with them.
- Onlarla tartıştım.
- He knows better than to argue with her.
- Onunla tartışmayacak kadar akıllı.
- Tom doesn't want to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmak istemiyor.
- I heard you arguing with Tom.
- Tom'la tartıştığını duydum.
- Tom knew better than to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmaması gerektiğini biliyordu.
- Tom and Mary argue with each other all the time.
- Tom ve Mary birbirleri ile her zaman tartışırlar.
- We are arguing with the neighbors.
- Biz komşularla tartışıyoruz.
- I don't want to argue with you.
- Seninle tartışmak istemiyorum.
- I don't think it would be wise to argue with Tom.
- Tom'la tartışmanın mantıklı olacağını sanmıyorum.
- Have you ever argued with your manager?
- Hiç yöneticinle tartıştın mı?
- Tom didn't want to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmak istemedi.
- Tom and I argued with each other about what we should do.
- Tom ve ben ne yapmamız gerektiği konusunda birbirimizle tartıştık.
- We argued with each other about the best place for a holiday.
- Bir tatil için en iyi yer hakkında birbirimizle tartıştık.
- Tom even argued with the judge.
- Tom yargıçla bile tartıştı.
- How can you argue with logic like that?
- Böyle bir mantıkla nasıl tartışabilirsin?
- You can't argue with an angel.
- Sen bir melekle tartışamazsın.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak, suyu boğmaya, ateşi yakmaya, toprağı kazmaya ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- I do not want to argue with you.
- Seninle tartışmak istemiyorum.
- Tom didn't intend to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmak niyetinde değildi.
- Tom and Mary were too tired to argue with each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle tartışamayacak kadar yorgundular.
- It's hard to argue with Tom.
- Tom'la tartışmak zor.
- I love arguing with her.
- Onunla tartışmayı seviyorum.
- Tom ought to know better than to argue with Mary.
- Tom'un Mary ile tartışmaması gerektiğini bilmesi gerekirdi.
- Tom didn't argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmadı.
- If you're tired of arguing with strangers on the Internet, try talking with one of them in real life.
- İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.
- I argued with Yoko a little bit.
- Yoko ile biraz tartıştım.
- Is it true that you argued with Taninna?
- Taninna ile tartıştığınız doğru mu?
- I didn't want to spend any more time arguing with Tom.
- Tom'la tartışarak daha fazla zaman harcamak istemedim.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- I love arguing with Tom.
- Tom'la tartışmayı seviyorum.
- Never argue with a drunk.
- Bir sarhoşla asla tartışma.
- Bill never argues with other people.
- Bill, diğer insanlarla asla tartışmaz.
- Tom often argues with his wife about money.
- Tom sık sık para konusunda karısıyla tartışıyor.
- Why are you arguing with the manager?
- Neden müdürle tartışıyorsun?
- There's no use arguing with Tom.
- Tom'la tartışmanın faydası yok.
- She didn't intend to argue with him.
- Onunla tartışmaya niyeti yoktu.
- You aren't really going to argue with Tom, are you?
- Tom ile gerçekten tartışmayacaksın, değil mi?
- Why do you continue to argue with Tom?
- Neden Tom'la tartışmaya devam ediyorsun?
- I don't have time to argue with you.
- Seninle tartışmak için vaktim yok.
- You can't argue with success.
- Başarıyı tartışamazsın.
- Tom often argues with his wife.
- Tom sık sık karısıyla tartışır.
- Tom didn't try to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmaya çalışmadı.
- Tom doesn't want to argue with you.
- Tom sizinle tartışmak istemiyor.
- You'd better not argue with Tom.
- Tom'la tartışmasan iyi edersin.
- I just think I shouldn't argue with Tom.
- Bence Tom'la tartışmamalıyım.
- He knows better than to argue with her.
- Onunla tartışmaktan daha iyisini biliyor.
- I didn't argue with Tom.
- Tom'la tartışmadım.
- Tom overheard Mary arguing with John.
- Tom, Mary'nin John'la tartışmasına kulak misafiri olmuş.
- I'm not going to argue with Tom.
- Tom'la tartışmayacağım.
- I can't be bothered to argue with you anymore.
- Artık seninle tartışmaya zahmet edemem.
- Tom tried to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmaya çalıştı.
- Tom is arguing with Mary.
- Tom, Mary ile tartışıyor.
- Tom doesn't want to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmak istemiyor.
- She argued with him and then hit him.
- Onunla tartıştı ve sonra ona vurdu.
- Tom has been arguing with Mary.
- Tom, Mary ile tartışıyor.
- He often argues with his wife.
- Karısıyla sık sık tartışıyor.
- I don't want to get angry, arguing with that guy on a subject which I don't know thoroughly.
- Zaten tam olarak bilmediğim bir konuda, o kişiyle karşılıklı tartışmaya girip sinirlerimi bozmak istemiyorum.
- It was hard to argue with Tom.
- Tom'la tartışmak zordu.
- Tom is trying to avoid arguing with Mary.
- Tom Mary ile tartışmaktan kaçınmaya çalışıyor.
- I argued with them about the matter.
- Konu hakkında onlarla tartıştım.
- I don't think it would be wise to argue with Tom.
- Tom'la tartışmanın akıllıca olacağını sanmıyorum.
- Tom didn't try to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmaya çalışmadı.
- Tom even argued with the judge.
- Tom bile hakimle tartıştı.
- I argued with Tom.
- Tom'la tartıştım.
- Tom argued with Mary about the matter.
- Tom sorun hakkında Mary ile tartıştı.
- I'm not about to argue with you - you're drunk.
- Seninle tartışacak değilim. Sarhoşsun.
- It's no use arguing with Tom.
- Tom'la tartışmanın faydası yok.
- I never argued with my stepmother, nor she gave me the reasons.
- Üvey annemle hiç tartışmadım, o da bana bunun için nedenler vermedi.
- If you live in hell, then don't argue with the devil!
- Cehennemde yaşarsan, o zaman şeytanla tartışma!
- I argued with him.
- Onunla tartıştım.
- Tom is trying to avoid arguing with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmaktan kaçınmaya çalışıyor.
- You'd better not argue with her.
- Onunla tartışmaya girmezsen iyi edersin.
- Tom argued with Mary.
- Tom, Mary ile tartıştı.
- Do you ever argue with Tom?
- Tom'la hiç tartışıyor musun?
- I wouldn't argue with Tom if I were you.
- Yerinde olsam Tom'la tartışmazdım.
- Tom will do anything to avoid arguing with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmamak için her şeyi yapar.
- I never argue with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla asla tartışmam.
- I don't have time to argue with you; I'm preparing the food.
- Seninle tartışacak zamanım yok; yemek hazırlıyorum.
- Tom didn't want to argue with Mary, so he let the matter drop.
- Tom, Mary ile tartışmak istemedi, bu yüzden konuyu kapattı.
- Tom argued with me.
- Tom benimle tartıştı.
- I often argue with Tom.
- Tom'la sık sık tartışırım.
- He knows how to argue with the manager.
- O, müdürle nasıl tartışacağını biliyor.
- It is no use trying to argue with him.
- Onunla tartışmaya çalışmanın faydası yok.
- Do not argue with him.
- Onunla tartışma.
- I have no desire to argue with you.
- Seninle tartışma isteğim yok.
- Do you argue with your wife?
- Karınızla tartışıyor musunuz?
- Tom argued with Mary about money.
- Tom Mary ile para hakkında tartıştı.
- I don't have time to argue with you.
- Seninle tartışacak vaktim yok.
- I argued with Tom a little bit.
- Tom'la biraz tartıştım.
- Who's Tom arguing with?
- Tom kiminle tartışıyor?
- Teenagers often argue with their parents.
- Gençler sık sık aileleriyle tartışır.
- I hate to argue with you.
- Seninle tartışmaktan nefret ediyorum.
- Tom doesn't want to argue with you.
- Tom seninle tartışmak istemiyor.
- She knew better than to argue with him.
- Onunla tartışmaması gerektiğini biliyordu.
- Tom often argues with his wife about money.
- Tom sık sık karısıyla para konusunda tartışır.
- You can't argue with an angel.
- Bir melekle tartışamazsınız.
- Tom argued with Mary about the matter.
- Tom, Mary ile konu hakkında tartıştı.
- If you live in hell, then don't argue with the devil!
- Eğer cehennemde yaşıyorsanız, şeytanla tartışmayın!
- Tom knows better than to argue with Mary.
- Tom, Mary ile tartışmaması gerektiğini biliyor.
- I didn't argue with Tom.
- Tom ile tartışmadım.
- There's no use arguing with Tom.
- Tom'la tartışmanın yararı yok.
- It's no use arguing with her.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- I won't argue with you.
- Seninle tartışmayacağım.
- I don't want to argue with Tom.
- Tom'la tartışmak istemiyorum.
- There's no point arguing with Tom.
- Tom'la tartışmanın bir anlamı yok.
- I heard Tom arguing with Mary.
- Tom'un Mary'le tartıştığını duydum.
- It's no use arguing with her.
- Onunla tartışmak işe yaramaz.
- Tom tried to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmaya çalıştı.
- You argue with us.
- Bizimle tartışıyorsun.
- She may have argued with him, but I don't think she could have hit him.
- Onunla tartışmış olabilir, ama ona vurabileceğini sanmıyorum.
- It is no use arguing with her.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- Tom and Mary argue with each other all the time.
- Tom ve Mary sürekli birbirleriyle tartışıyorlar.
- Have you ever argued with your parents?
- Hiç ebeveynlerinle tartıştın mı?
- You'd better not argue with her.
- Onunla tartışmasan iyi edersin.
- Tom won't argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmayacak.
- I saw Tom arguing with Mary.
- Tom'un Mary ile tartıştığını gördüm.
- He often argues with his wife.
- O sık sık karısı ile tartışır.
- Bill never argues with other people.
- Bill asla başka insanlarla tartışmaz.
- Do you argue with your wife?
- Karınızla tartışır mısınız?
- Tom didn't argue with me.
- Tom benimle tartışmadı.
- Tom is always arguing with Mary.
- Tom her zaman Mary ile tartışıyor.
- Do you ever argue with Tom?
- Tom'la hiç tartıştınız mı?
- It won't do any good to argue with the manager.
- Müdürle tartışmak işe yaramayacak.
- Tom has apparently been arguing with Mary.
- Tom görünüşe göre Mary ile tartışıyor.
- Tom argued with Mary about money.
- Tom, Mary ile para konusunda tartıştı.
- Don't argue with me.
- Benimle tartışma.
Show More (176)
|
