1 |
badly |
kötü |
adv. |
|
- All of this undermines confidence in politics, and that reflects badly on us.
- Tüm bunlar siyasete olan güveni sarsıyor ve bu da bize kötü yansıyor.
- That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
- Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.
- Examined in human and economic terms, Moldova is faring very badly.
- İnsani ve ekonomik açıdan incelendiğinde Moldova'nın durumu çok kötü.
- Mr Prodi's Commission has started off badly with regard to information.
- Sayın Prodi'nin Komisyonu bilgilendirme konusunda kötü bir başlangıç yapmıştır.
- To tell the truth of the matter, Europe legislates too much and too badly.
- İşin doğrusunu söylemek gerekirse Avrupa çok fazla ve çok kötü yasama yapıyor.
- A well-maintained single-hull tanker is safer than a badly maintained double-hull tanker.
- Bakımı iyi yapılmış tek gövdeli bir tanker, bakımı kötü yapılmış çift gövdeli bir tankerden daha güvenlidir.
- Much of the report, I feel, is very badly drafted and very repetitive.
- Raporun büyük bir kısmının çok kötü hazırlandığını ve birbirinin tekrarı olduğunu düşünüyorum.
- Those people who have stayed are intimidated, imprisoned and badly treated.
- Kalmaya devam eden insanlar korkutuluyor, hapsediliyor ve kötü muamele görüyor.
- Today we lose a lot of time over badly prepared votes.
- Bugün kötü hazırlanmış oylamalar yüzünden çok zaman kaybediyoruz.
- The European shipbuilding sector is doing particularly badly.
- Avrupa gemi inşa sektörü özellikle kötü durumda.
- Whether this project is managed well or badly will determine whether Europe's unity will be strengthened or weakened.
- Bu projenin iyi ya da kötü yönetilmesi Avrupa'nın birliğinin güçlenmesini ya da zayıflamasını belirleyecektir.
- Admittedly, however, the conference did start badly.
- Ancak konferansın kötü başladığını da kabul etmek gerekir.
- So, in fact, we as Liberals are not too badly represented in the European institutions.
- Yani aslında Liberaller olarak Avrupa kurumlarında çok da kötü temsil edilmiyoruz.
- We are wealthy in the EU, much wealthier than, for example, the badly affected Czech Republic and Slovakia.
- Biz AB'de zenginiz, örneğin kötü durumdaki Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'dan çok daha zenginiz.
- We see here the consequences of badly negotiated treaties.
- Burada kötü müzakere edilmiş anlaşmaların sonuçlarını görüyoruz.
- These people are being badly informed.
- Bu insanlar kötü bilgilendiriliyor.
- That is really badly thought through.
- Bu gerçekten çok kötü düşünülmüş.
- I slept extremely badly last night and had a real nightmare.
- Dün gece çok kötü uyudum ve gerçek bir kabus gördüm.
- That is something we must not forget now that things are going so badly in Macedonia.
- Makedonya'da işler bu kadar kötü giderken unutmamamız gereken bir şey var.
- Seldom has a UN Conference been so well-intended and so badly understood as Durban.
- Bir BM Konferansı nadiren Durban kadar iyi niyetli ve bu kadar kötü anlaşılmıştır.
- Much of the report, I feel, is very badly drafted and very repetitive.
- Raporun büyük bir kısmının çok kötü kaleme alındığını ve birbirinin tekrarı olduğunu düşünüyorum.
- Are you badly hurt?
- Kötü mü yaralandın?
- Sami's body was badly burned.
- Sami'nin cesedi çok kötü yanmıştı.
- I was badly hurt.
- Çok kötü yaralandım.
- Tom writes badly.
- Tom kötü yazıyor.
- Tom is badly hurt.
- Tom çok kötü yaralandı.
- Tom hasn't done badly.
- Tom kötü yapmadı.
- My arm is hurting badly.
- Kolum çok kötü ağrıyor.
- I came out really badly in this photo.
- Bu fotoğrafta çok kötü çıkmışım.
- I fight badly.
- Çok kötü kavga ediyorum.
- He gets along badly with his boss.
- Patronuyla çok kötü anlaşıyor.
- I feel like this is going to end badly.
- Kötü bitecekmiş gibi hissediyorum.
- The notice was badly printed.
- İlan kötü basılmıştı.
- Tom never cried, no matter how badly he was beaten.
- Tom ne kadar kötü dövülürse dövülsün asla ağlamazdı.
- Tom burned himself badly when he took the pie pan out of the oven without using an oven mitt.
- Tom fırın eldiveni kullanmadan tart kalıbını fırından çıkardığında kendini kötü şekilde yaktı.
- Everything is going very badly.
- Her şey çok kötü gidiyor.
- Tom got injured pretty badly.
- Tom kötü yaralandı.
- Tom cut his finger and it's bleeding pretty badly.
- Tom parmağını kesti ve oldukça kötü kanıyor.
- They were badly off at that time.
- O zamanlar durumları kötüydü.
- Tom was badly hurt.
- Tom kötü yaralandı.
- We played very badly.
- Çok kötü oynuyorduk.
- He was badly treated at the hands of his enemies.
- Düşmanlarından kötü muamele gördü.
- He speaks English so badly that he is often misunderstood.
- İngilizceyi çok kötü konuştuğu için çoğu zaman yanlış anlaşılıyor.
- It seems that he was badly scolded.
- Görünüşe göre çok kötü azarlanmış.
- Sami's body was badly decomposed.
- Sami'nin cesedi çok kötü çürümüştü.
- How badly did Tom get injured?
- Tom ne kadar kötü yaralandı?
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
- Tom emniyet kemerini takmış olsaydı, bu kadar kötü yaralanmazdı.
- Tom behaved very badly.
- Tom çok kötü davrandı.
- This restaurant is badly managed.
- Bu restoran kötü yönetiliyor.
- Tom's leg was badly burned.
- Tom'un bacağı çok kötü yanmış.
- I was badly burned.
- Çok kötü yanmıştım.
- I've seen how badly Tom dances.
- Tom'un ne kadar kötü dans ettiğini gördüm.
- How badly was Tom hurt?
- Tom ne kadar kötü yaralandı?
- I slept badly last night.
- Dün gece çok kötü uyudum.
- Tom never cried, no matter how badly he was beaten.
- Tom ne kadar kötü dövülürse dövülsün hiç ağlamadı.
- She treated me badly.
- Bana kötü davrandı.
- Tom was badly beaten up.
- Tom kötü şekilde dövüldü.
- Tom's face is badly bruised.
- Tom'un yüzü çok kötü morarmış.
- He was badly treated at the hands of his enemies.
- Ona düşmanlarının elinde kötü muamele edildi.
- How badly injured is Tom?
- Tom ne kadar kötü yaralandı?
- Tom got injured pretty badly.
- Tom çok kötü yaralandı.
- He treated me badly.
- O bana kötü davrandı.
- Tom has been badly beaten.
- Tom kötü dövüldü.
- Treat them badly, and they will treat you badly.
- Onlara kötü davranırsan, onlar da sana kötü davranır.
- He was badly wounded.
- Kötü yaralanmıştı.
- I haven't done badly.
- Kötü bir şey yapmadım.
- The house was very badly built.
- Ev çok kötü inşa edilmişti.
- That will end badly.
- O kötü biçimde bitecek.
- Tom has been beaten up pretty badly.
- Tom oldukça kötü şekilde dövüldü.
- It would be unfair if we treated him so badly.
- Ona bu kadar kötü davransak, haksızlık etmiş olurduk.
- Tom treated Mary badly.
- Tom Mary'ye kötü davrandı.
- It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsaydık, haksızlık olurdu.
- That will end badly.
- Bu işin sonu kötü bitecek.
- I had no idea Tom would take it so badly.
- Tom'un bunu bu kadar kötü karşılayacağını hiç düşünmemiştim.
- She seems to have slept badly last night.
- Dün gece çok kötü uyumuş gibi görünüyor.
- Are you badly hurt?
- Kötü yaralandın mı?
- The girl was badly injured in the traffic accident.
- Kız, trafik kazasında kötü biçimde yaralandı.
- Tom behaved quite badly.
- Tom oldukça kötü davrandı.
- Some were pretty badly burned.
- Bazıları oldukça kötü biçimde yanmıştı.
- Dan carefully lifted the badly decayed body of the cat.
- Dan kedinin kötü biçimde çürümüş cesedini dikkatle kaldırdı.
- I didn't get badly hurt.
- Kötü yaralanmadım.
- Tom was badly beaten.
- Tom çok kötü dövülmüştü.
- The dinner they served was badly cooked.
- Servis ettikleri yemek kötü pişmişti.
- My arm is hurting badly.
- Kolum kötü ağrıyor.
- Don't lash out at me just because my brother treated you badly.
- Kardeşim sana kötü davrandı diye bana saldırma.
- I wasn't badly injured.
- Kötü yaralanmadım.
- Tom reacted badly.
- Tom kötü tepki verdi.
- We haven't done too badly.
- Çok da kötü yapmadık.
- Jimmy is coughing badly because he has a cold.
- Jimmy soğuk aldığından dolayı kötü öksürüyor.
- I slept very badly.
- Çok kötü uyudum.
- I'm bleeding badly.
- Benim kötü bir kanamam var.
- I came out really badly in this photo.
- Bu fotoğrafta gerçekten çok kötü çıktım.
- Tom was badly burned.
- Tom çok kötü yandı.
- I was badly wounded.
- Çok kötü yaralanmıştım.
- Some were pretty badly burned.
- Bazıları çok kötü yanmıştı.
- Sami was injured quite badly in Iraq.
- Sami Irak'ta çok kötü yaralandı.
- Layla has been badly beaten.
- Leyla kötü bir biçimde dövüldü.
- I must have expressed myself badly.
- Ben kendimi kötü ifade etmiş olmalıyım.
- Tom was badly beaten.
- Tom kötü dövüldü.
- His bag was badly damaged.
- Çantası çok kötü hasar görmüş.
- Tom expresses himself badly.
- Tom kendisini kötü biçimde ifade ediyor.
- Tom has been badly wounded.
- Tom kötü yaralandı.
- I burned myself badly.
- Kendimi çok kötü yaktım.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
- Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki sık sık yanlış anlaşılıyor.
- They beat us badly.
- Onlar bizi kötü yendi.
- Let's hope Tom wasn't injured too badly.
- Tom'un çok kötü yaralanmadığını umalım.
- Tom might be badly hurt.
- Tom kötü yaralanmış olabilir.
- The cuffs of his suit jacket are badly frayed.
- Onun ceketinin manşetleri kötü yıpranmış.
- It ended badly for Tom.
- Tom için kötü bitti.
- Tom cut his finger and it's bleeding pretty badly.
- Tom parmağını kesti ve çok kötü kanıyor.
- It ended badly for Tom.
- O Tom için kötü sona erdi.
- Tom was badly injured.
- Tom kötü yaralanmıştı.
- Don't speak badly of him in his absence.
- Onun yokluğunda onun hakkında kötü konuşma.
- Is Tom badly hurt?
- Tom kötü mü yaralandı?
- They treated me badly.
- Bana kötü davrandılar.
- Jimmy is coughing badly because he has a cold.
- Jimmy üşüttüğü için çok kötü öksürüyor.
- The last time I went to the beach, I got badly sunburned.
- Plaja son kez gittiğimde, güneşte kötü şekilde yandım.
- My tooth hurts badly.
- Dişim çok kötü ağrıyor.
- Tom reacted badly.
- Tom kötü tepki gösterdi.
- How did you get hurt so badly?
- Nasıl bu kadar kötü yaralandın?
- If you ever come back to me, I'll never treat you badly again.
- Eğer bana geri dönersen, sana bir daha asla kötü davranmayacağım.
- He is badly off, because his book doesn't sell well.
- O oldukça kötü, çünkü kitabı iyi satmıyor.
- How badly is Tom hurt?
- Tom ne kadar kötü yaralandı?
- Layla was badly wounded.
- Leyla kötü biçimde yaralandı.
- No one was badly injured.
- Kimse kötü yaralanmadı.
- This could end very badly.
- Bu çok kötü bitebilir.
- I'm bleeding badly.
- Kanamam çok kötü.
- Sami was bleeding badly.
- Sami'nin çok kötü kanaması vardı.
- Tom wasn't badly injured.
- Tom kötü yaralanmamıştı.
- Treat them badly, and they will treat you badly.
- Onlara kötü davran, onlar da sana kötü davranacaklardır.
- I didn't do too badly.
- Çok kötü değildim.
- I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
- Tom has been beaten up pretty badly.
- Tom'a çok kötü dayak atıldı.
- That will end badly.
- Kötü bitecek.
- Tom expresses himself badly.
- Tom kendini kötü ifade ediyor.
- He knows he acted badly.
- O kötü davrandığını biliyor.
- She is badly off.
- Kötü durumda.
- It's badly broken.
- Kötü kırıldı.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
- Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
- She is badly off.
- Durumu kötü.
- He is badly off, because his book doesn't sell well.
- Durumu kötü, çünkü kitabı iyi satmıyor.
- Don't speak badly of him in his absence.
- Yokluğunda onun hakkında kötü konuşma.
- She seems to have slept badly last night.
- Dün gece kötü uymuş gibi görünüyor.
- Mary was not badly injured.
- Mary kötü yaralanmamıştı.
- Let's hope Tom wasn't injured too badly.
- Umarım Tom çok kötü yaralanmamıştır.
- Tom was badly hurt.
- Tom çok kötü yaralanmıştı.
- I've burned myself badly.
- Kendimi çok kötü yaktım.
- I slept very badly.
- Ben çok kötü uyudum.
- It's ached before, but never as badly as right now.
- Daha önce de ağrımıştı ama hiç şimdiki kadar kötü olmamıştı.
- Dan's body was badly decomposed.
- Dan'in cesedi çok kötü çürümüştü.
- You're badly hurt, aren't you?
- Kötü yaralanmışsın, değil mi?
- She treated me badly.
- O bana kötü davrandı.
- Tom was badly burned.
- Tom kötü yanmıştı.
- The bread is cutting badly because it's very soft.
- Ekmek çok yumuşak olduğu için kötü kesiliyor.
- She wasn't badly hurt.
- Kötü yaralanmamıştı.
- Not only did Tom break his leg, he got badly burned.
- Tom sadece bacağını kırmadı, çok kötü şekilde yandı da.
- It's badly damaged.
- Kötü hasar gördü.
- I always photograph badly.
- Her zaman kötü fotoğraf çekerim.
- Tom could've been badly hurt.
- Tom kötü yaralanabilirdi.
- Tom was beaten very badly.
- Tom çok kötü dövüldü.
- I didn't do so badly, did I?
- O kadar da kötü değildim, değil mi?
- Tom was cut badly.
- Tom kötü yaralanmış.
- The last time I went to the beach, I got badly sunburned.
- En son plaja gittiğimde çok kötü güneş yanığı oldum.
- He knows he acted badly.
- Kötü davrandığını biliyor.
- I feel like this is going to end badly.
- Bana kötü bitecekmiş gibi geliyor bu.
- Tom's face is badly bruised.
- Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- He speaks English so badly that he is often misunderstood.
- İngilizceyi o kadar kötü konuşuyor ki sık sık yanlış anlaşılıyor.
- Tom treated me badly.
- Tom bana kötü davrandı.
- I didn't do too badly.
- Çok kötü yapmadım.
- Mary was embarrassed by her badly cooked dinner.
- Mary kötü pişmiş akşam yemeğinden utandı.
- I must have expressed myself badly.
- Kendimi kötü ifade etmiş olmalıyım.
- We played very badly.
- Çok kötü oynadık.
- He makes it a rule never to speak badly of others.
- Başkaları hakkında asla kötü konuşmamayı bir kural haline getirir.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
- Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı.
- Dan's body was badly decomposed.
- Dan'in vücudu kötü biçimde çürümüştü.
- Tom got injured pretty badly.
- Tom kötü sakatlandı.
- This could end very badly.
- Bu çok kötü şekilde sona erebilir.
- He burned himself badly.
- Kendini çok kötü yaktı.
- Although he was born in England, he speaks English very badly.
- İngiltere'de doğmasına rağmen İngilizceyi çok kötü konuşuyor.
- How badly was Tom beaten?
- Tom ne kadar kötü dövüldü?
- Tom was badly injured.
- Tom kötü yaralandı.
- I was badly burned.
- Kötü şekilde yanmıştım.
Show More (179)
|
2 |
badly |
çok |
adv. |
|
- The reports concerning discharge show just how badly administrative reforms are needed.
- Taburculukla ilgili raporlar idari reformlara ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
- We are badly behind now in this matter.
- Bu konuda şu anda çok gerideyiz.
- We badly need them for all our futures.
- Hepimizin geleceği için onlara çok ihtiyacımız var.
- I was badly in need of his help at that time.
- O zamanlar onun yardımına çok ihtiyacım vardı.
- I know how badly you want it.
- Bunu ne kadar çok istediğini biliyorum.
- Tom didn't seem to want that as badly as Mary did.
- Tom bunu Mary kadar çok istemiyor gibiydi.
- You're badly hurt, aren't you?
- Çok yaralısın, değil mi?
- Tom seems to want this as badly as Mary does.
- Tom da bunu Mary kadar çok istiyor gibi görünüyor.
- Tom was badly in debt for a while, but he's on his feet again.
- Tom bir ara çok borçlanmıştı ama tekrar ayağa kalktı.
- We are badly in need of food.
- Yiyeceğe çok ihtiyacımız var.
- How badly do you want to come?
- Ne kadar çok gelmek istiyorsun?
- They were badly in need of water.
- Suya çok ihtiyaçları varmış.
- We will miss you badly.
- Seni çok özleyeceğiz.
- I don't want it that badly.
- O kadar da çok istemiyorum.
- Your son-in-law gave it to him, for he needed it badly.
- Damadınız ona verdi, çünkü çok ihtiyacı vardı.
- How badly do you want this?
- Bunu ne kadar çok istiyorsun?
- She badly needed the money.
- Paraya çok ihtiyacı vardı.
- I want to find Tom as badly as you do.
- Tom'u bulmayı ben de senin kadar çok istiyorum.
- Do we need them that badly?
- Onlara o kadar çok mu ihtiyacımız var?
- Tom didn't seem to want that as badly as Mary did.
- Tom, bunu Mary kadar çok istiyor gibi görünmüyordu.
- Markku badly wanted to have a son with a college education.
- Markku kolej eğitimine sahip bir oğlu olmasını çok istedi.
- Tom needs help nearly as badly as we do.
- Tom'un neredeyse bizim kadar çok yardıma ihtiyacı var.
- Tom seemed to want that as badly as Mary did.
- Tom da bunu Mary kadar çok istiyor gibiydi.
- She wants a new dress badly.
- Yeni bir elbiseyi çok istiyor.
- We need it badly.
- Çok ihtiyacımız var.
- Tom wants you badly.
- Tom seni çok istiyor.
- Why does everyone want one of those so badly?
- Neden herkes bunlardan birini bu kadar çok istiyor?
- How badly do you want it?
- Bunu ne kadar çok istiyorsun?
- I don't want it that badly.
- O kadar çok istemiyorum.
- Tom needs help badly.
- Tom'un yardıma çok ihtiyacı var.
- I miss you badly.
- Seni çok özlüyorum.
- Tom badly needs our help.
- Tom'un yardımımıza çok ihtiyacı var.
- Why does everyone want one of those so badly?
- Neden herkes onlardan birini bu kadar çok istiyor?
- I am badly in need of your help.
- Yardımınıza çok ihtiyacım var.
- How badly do you want to come?
- Gelmeyi ne kadar çok istiyorsun?
- Tom seemed to want that as badly as Mary did.
- Tom bunu Mary'nin istediği kadar çok istiyor gibi görünüyordu.
- He wants the camera badly.
- Kamerayı çok istiyor.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- Bir atılım yapma yeteneğini çok abarttı.
- We are badly in need of food.
- Bizim çok fazla yiyeceğe ihtiyacımız var.
- Markku badly wanted to have a son with a college education.
- Markku üniversite eğitimi almış bir oğlu olmasını çok istiyordu.
- The bread is cutting badly because it's very soft.
- Ekmek çok yumuşak olduğu için zor kesiliyor.
- I need it badly.
- Ona çok ihtiyacım var.
Show More (39)
|
3 |
badly |
fena halde |
adv. |
|
- I was badly in need of his help at that time.
- O zaman fena halde onun yardımına ihtiyacım vardı.
- I was badly wounded.
- Fena halde yaralandım.
- Tom needed money badly.
- Tom'un paraya fena halde ihtiyacı vardı.
- She wants a new dress badly.
- O, fena halde yeni bir elbise istiyor.
- I will badly miss you if you leave Japan.
- Japonya'dan gidersen, seni fena halde özlerim.
- I need help badly.
- Yardıma fena halde ihtiyacım var.
- Mary has been badly let down.
- Mary fena halde hayal kırıklığına uğradı.
- The badly decomposed body of a young girl was found on the side of a highway.
- Genç bir kızın fena halde çürümüş cesedi otoyolun kenarında bulundu.
- The cuffs of his suit jacket are badly frayed.
- Takım elbise ceketinin manşetleri fena halde yıpranmış.
- Many were injured, some badly.
- Birçoğu yaralandı, bazıları fena halde.
- Tom's leg was badly burned.
- Tom'un bacağı fena halde yanmıştı.
- We are badly in want of water.
- Fena halde suya ihtiyacımız var.
- Tom needed money badly.
- Tom'un fena halde paraya ihtiyacı vardı.
- Not only did Tom break his leg, he got badly burned.
- Tom sadece bacağını kırmakla kalmadı, fena halde de yandı.
- Tom needs money badly.
- Tom'un fena halde paraya ihtiyacı var.
- Tom's been meaning to clean out his badly cluttered garage for years.
- Tom yıllardır fena halde dağınık olan garajını temizlemek istiyordu.
- I was badly hurt.
- Fena halde yaralandım.
- They were badly injured in a car accident.
- Onlar bir araba kazasında fena halde yaralandı.
- I need it badly.
- Buna fena halde ihtiyacım var.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı takmayı unuttum ve yüzüm fena halde güneşten yandı.
- The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Fena halde yanmış olan pilot hala kokpitteydi.
- Dan carefully lifted the badly decayed body of the cat.
- Dan kedinin fena halde çürümüş cesedini dikkatlice kaldırdı.
- I burned myself badly.
- Kendimi fena halde yaktım.
- She badly needed the money.
- Onun fena halde paraya ihtiyacı vardı.
- Tom badly needed money.
- Tom'un paraya fena halde ihtiyacı vardı.
- They were badly in need of water.
- Fena halde suya ihtiyaçları vardı.
- Tom needed the money badly.
- Tom'un fena halde paraya ihtiyacı vardı.
- Tom needs money badly.
- Tom'un paraya fena halde ihtiyacı var.
- Tom badly needed money.
- Tom'un fena halde paraya ihtiyacı vardı.
- Tom badly needs our help.
- Tom'un fena halde yardımımıza ihtiyacı var.
- Layla has been badly beaten.
- Layla fena halde dayak yedi.
- Tom was badly injured in a traffic accident.
- Tom, bir trafik kazasında fena halde yaralandı.
Show More (29)
|
4 |
badly |
fena |
adv. |
|
- I've burned myself badly.
- Kendimi fena şekilde yaktım.
- I need help badly.
- Fena şekilde yardıma ihtiyacım var.
- I am badly in need of your help.
- Fena şekilde yardımınıza ihtiyacım var.
- He was badly wounded.
- Çok fena yaralandı.
- He hasn't done badly, all in all.
- Hiç de fena değildi.
- I miss you badly.
- Seni çok fena özlüyorum.
- It's badly broken.
- Çok fena kırılmış.
- Tom was badly beaten up.
- Tom fena dayak yedi.
- I was badly injured.
- Fena yaralanmıştım.
- They beat us badly.
- Bizi çok fena yendiler.
- The rioters beat him badly.
- İsyancılar onu fena dövmüştü.
- Tom hasn't done badly.
- Tom'un durumu fena değil.
- He hasn't done badly, all in all.
- Sonuç olarak fena iş çıkarmadı.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm güneşten fena yandı.
- He burned himself badly.
- O kendini çok fena yaktı.
Show More (12)
|
5 |
badly |
ağır |
adv. |
|
- It's badly damaged.
- Ağır hasarlı.
- Many were injured, some badly.
- Birçoğu yaralandı, bazıları ağır.
- Tom's bag was badly damaged.
- Tom'un çantası ağır hasar görmüştü.
- He was injured badly in the accident.
- Kazada ağır yaralandı.
- Tom's bag was badly damaged.
- Tom'un çantası ağır hasar gördü.
- Many men were badly wounded in the battle.
- Birçok erkek savaşta ağır biçimde yaralandı.
- His bag was badly damaged.
- Onun çantası ağır hasar gördü.
- Our ship is badly damaged.
- Gemimiz ağır hasar gördü.
- How badly injured is Tom?
- Tom ne kadar ağır yaralandı?
- He was injured badly in the accident.
- O, kazada ağır yaralandı.
- My car was badly damaged in the accident.
- Arabam kazada ağır hasar gördü.
- I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Bir araba kazasında ağır yaralandığını duyduğumda çok şaşırdım.
Show More (9)
|
6 |
badly |
kötü bir şekilde |
adv. |
|
- Funding for projects we have committed to arrives late and sometimes badly.
- Taahhüt ettiğimiz projeler için finansman geç ve bazen de kötü bir şekilde ulaşmaktadır.
- I would be the first to admit that the French Government has presented its case badly.
- Fransız Hükümetinin kendi durumunu kötü bir şekilde sunduğunu kabul eden ilk kişi ben olacağım.
- This buck-passing game has backfired badly on Europe.
- Bu sorumluluktan kaçma oyunu Avrupa'da kötü bir şekilde geri tepti.
- This game of buck passing has backfired badly on Europe.
- Bu sorumluluğu başkasına atma oyunu Avrupa'da kötü bir şekilde geri tepti.
- Funding for projects we have committed to arrives late and sometimes badly.
- Taahhüt ettiğimiz projeler için finansman geç ve bazen de kötü bir şekilde geliyor.
- The Commission proposal, however, was badly drafted.
- Ancak Komisyon önerisi kötü bir şekilde kaleme alınmıştır.
- Why has it been communicated to the European Union so late and so badly?
- Avrupa Birliği'ne neden bu kadar geç ve bu kadar kötü bir şekilde iletildi?
- The Commission proposal, however, was badly drafted.
- Bununla birlikte, Komisyon teklifi kötü bir şekilde kaleme alınmıştır.
- It is over-complicated and is badly presented.
- Aşırı karmaşıktır ve kötü bir şekilde sunulmuştur.
Show More (6)
|
7 |
badly |
şiddetle |
adv. |
|
- I applaud the entire Marco Polo Programme, which is badly needed to stop congestion.
- Tıkanıklığı durdurmak için şiddetle ihtiyaç duyulan Marco Polo Programının tamamını alkışlıyorum.
- Tom needed the money badly.
- Tom'un paraya şiddetle ihtiyacı vardı.
- If a thing is worth doing it is worth doing badly.
- Eğer bir şey yapmaya değiyorsa, şiddetle yapmaya değer.
- We will miss you badly.
- Seni şiddetle özleyeceğiz.
- How badly do you want it?
- Bunu ne kadar şiddetle istiyorsun?
Show More (2)
|
8 |
badly |
fena bir şekilde |
adv. |
|
- Tom was cut badly.
- Tom fena bir şekilde kesildi.
- Tom has been badly beaten.
- Tom fena bir şekilde dövüldü.
Show More (-1)
|
9 |
badly |
berbat bir şekilde |
adv. |
|
- The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
Show More (-1)
|
10 |
badly |
berbat |
adv. |
|
- Mary was embarrassed by her badly cooked dinner.
- Mary berbat şekilde pişirdiği akşam yemeğinden utandı.
- Some people are well off and others are badly off.
- Bazı insanların durumu iyi, bazılarının ise berbat.
Show More (-1)
|