badly - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
badly kötü adv.
  • All of this undermines confidence in politics, and that reflects badly on us.
  • Tüm bunlar siyasete olan güveni sarsıyor ve bu da bize kötü yansıyor.
  • That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
  • Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.
  • Examined in human and economic terms, Moldova is faring very badly.
  • İnsani ve ekonomik açıdan incelendiğinde Moldova'nın durumu çok kötü.
Show More (179)
badly çok adv.
  • The reports concerning discharge show just how badly administrative reforms are needed.
  • Taburculukla ilgili raporlar idari reformlara ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
  • We are badly behind now in this matter.
  • Bu konuda şu anda çok gerideyiz.
  • We badly need them for all our futures.
  • Hepimizin geleceği için onlara çok ihtiyacımız var.
Show More (39)
badly fena halde adv.
  • I was badly in need of his help at that time.
  • O zaman fena halde onun yardımına ihtiyacım vardı.
  • I was badly wounded.
  • Fena halde yaralandım.
  • Tom needed money badly.
  • Tom'un paraya fena halde ihtiyacı vardı.
Show More (29)
badly fena adv.
  • I've burned myself badly.
  • Kendimi fena şekilde yaktım.
  • I need help badly.
  • Fena şekilde yardıma ihtiyacım var.
  • I am badly in need of your help.
  • Fena şekilde yardımınıza ihtiyacım var.
Show More (12)
badly ağır adv.
  • It's badly damaged.
  • Ağır hasarlı.
  • Many were injured, some badly.
  • Birçoğu yaralandı, bazıları ağır.
  • Tom's bag was badly damaged.
  • Tom'un çantası ağır hasar görmüştü.
Show More (9)
badly kötü bir şekilde adv.
  • Funding for projects we have committed to arrives late and sometimes badly.
  • Taahhüt ettiğimiz projeler için finansman geç ve bazen de kötü bir şekilde ulaşmaktadır.
  • I would be the first to admit that the French Government has presented its case badly.
  • Fransız Hükümetinin kendi durumunu kötü bir şekilde sunduğunu kabul eden ilk kişi ben olacağım.
  • This buck-passing game has backfired badly on Europe.
  • Bu sorumluluktan kaçma oyunu Avrupa'da kötü bir şekilde geri tepti.
Show More (6)
badly şiddetle adv.
  • I applaud the entire Marco Polo Programme, which is badly needed to stop congestion.
  • Tıkanıklığı durdurmak için şiddetle ihtiyaç duyulan Marco Polo Programının tamamını alkışlıyorum.
  • Tom needed the money badly.
  • Tom'un paraya şiddetle ihtiyacı vardı.
  • If a thing is worth doing it is worth doing badly.
  • Eğer bir şey yapmaya değiyorsa, şiddetle yapmaya değer.
Show More (2)
badly fena bir şekilde adv.
  • Tom was cut badly.
  • Tom fena bir şekilde kesildi.
  • Tom has been badly beaten.
  • Tom fena bir şekilde dövüldü.
Show More (-1)
badly berbat bir şekilde adv.
  • The badly burnt pilot was still in the cockpit.
  • Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
  • He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
  • O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
Show More (-1)
badly berbat adv.
  • Mary was embarrassed by her badly cooked dinner.
  • Mary berbat şekilde pişirdiği akşam yemeğinden utandı.
  • Some people are well off and others are badly off.
  • Bazı insanların durumu iyi, bazılarının ise berbat.
Show More (-1)