base - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
base dayandırmak v.
  • This report emphasises that the studies the Commission has based its proposals on are not very reliable.
  • Bu rapor, Komisyon'un önerilerini dayandırdığı çalışmaların çok da güvenilir olmadığını vurgulamaktadır.
  • It is important that we base our existence on common values, democracy, respect for human dignity and transparency.
  • Varlığımızı ortak değerlere, demokrasiye, insan onuruna saygıya ve şeffaflığa dayandırmamız önemlidir.
  • It is the achievements today that count and this is on which we should base our judgment.
  • Önemli olan bugün elde edilen başarılardır ve yargımızı buna dayandırmalıyız.
Show More (34)
base üs n.
  • We are, in fact, taking far too long about implementing the Brenner base tunnel.
  • Aslında Brenner üs tünelini hayata geçirme konusunda çok geç kaldık.
  • It appears that the Commission favours the Brenner base tunnel project.
  • Komisyon'un Brenner üs tüneli projesini desteklediği görülmektedir.
  • It is scandalous that the prisoners at the Guantanamo Bay base are still in legal limbo.
  • Guantanamo Körfezi üssündeki mahkumların hala yasal belirsizlik içinde olması skandaldır.
Show More (23)
base temel n.
  • The main obstacles to progress in this regard had been the lack of agreement on the legal base.
  • Bu konuda ilerleme kaydedilmesinin önündeki başlıca engeller, yasal temel üzerinde mutabakat sağlanamaması olmuştur.
  • Firstly, the European Parliament must demand a legal base guaranteeing Parliament the right of codecision.
  • İlk olarak, Avrupa Parlamentosu, Parlamento'ya kodifikasyon hakkını garanti eden yasal bir temel talep etmelidir.
  • In order to do this, however, I must address the issue that the rapporteur raised on the legal base of the programme.
  • Ancak bunu yapabilmek için, raportörün programın yasal temeline ilişkin dile getirdiği soruna değinmem gerekiyor.
Show More (13)
base taban n.
  • The Commission has proposed a broadly based approach to reform.
  • Komisyon, reform için geniş tabanlı bir yaklaşım önermiştir.
  • The accession of the candidate countries with their strong skills base will offer the Union enormous opportunities.
  • Güçlü beceri tabanına sahip aday ülkelerin katılımı Birliğe muazzam fırsatlar sunacaktır.
  • We need broadly based follow-up systems in different eco-systems in different types of water.
  • Farklı su türlerindeki farklı eko-sistemlerde geniş tabanlı takip sistemlerine ihtiyacımız var.
Show More (13)
base kale n.
  • I stole a base.
  • Bir kale kaptım.
  • Tom stole second base.
  • Tom ikinci kaleyi çaldı.
  • Tom used to play second base for his high school's baseball team.
  • Tom eskiden lisenin beyzbol takımında ikinci kalede oynardı.
Show More (1)
base baz n.
  • I enjoy cocktails with a Rum base.
  • Rom bazlı kokteylleri severim.
  • Ammonia is a base.
  • Amonyak bir bazdır.
  • Tom stole a base.
  • Tom bir baz çaldı.
Show More (0)
base kurmak v.
  • The European Union is basing its policy on respect for fundamental rights.
  • Avrupa Birliği politikasını temel haklara saygı üzerine kuruyor.
  • The European Union is basing its policy on respect for fundamental rights.
  • Avrupa Birliği politikasını temel haklara saygı üzerine kurmaktadır.
  • We need multinational companies to base their businesses within our continent.
  • Çok uluslu şirketlerin işlerini kıtamızda kurmalarına ihtiyacımız var.
Show More (0)
base etek (dağ) n.
  • This city lies at the base of a mountain.
  • Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
  • This city lies at the base of a mountain.
  • Bu şehir bir dağın eteklerinde yer alıyor.
Show More (-1)
base şirket merkezi n.
  • Our company's base is in Tokyo.
  • Şirketimizin merkezi Tokyo'dadır.
  • Our company's base is in Tokyo.
  • Şirketimizin merkezi Tokyo'da.
Show More (-1)
base dip n.
  • I could see something shining at the base of the cliff.
  • Uçurumun dibinde parlayan bir şey görebiliyordum.
Show More (-2)
base (bir yerde) yaşamak v.
  • She is a costume designer based in New York.
  • New York'ta yaşayan bir kostüm tasarımcısıdır.
Show More (-2)
base esas n.
  • Since its inception the European Union has always been based upon the values of solidarity and community.
  • Avrupa Birliği kuruluşundan bu yana her zaman dayanışma ve topluluk değerlerini esas almıştır.
Show More (-2)
base zemin n.
  • I hope that we can reach an agreement on a legal base.
  • Umarım yasal bir zeminde bir anlaşmaya varabiliriz..
Show More (-2)
base altyapı n.
  • The accession of the candidate countries with their strong skills base will offer the Union enormous opportunities.
  • Güçlü yetenek altyapısına sahip aday ülkelerin katılımı Birliğe muazzam fırsatlar sunacaktır.
Show More (-2)
base dayanmak v.
  • The Commission makes every effort to base itself on available objective information, in particular IAEA sources.
  • Komisyon, başta IAEA kaynakları olmak üzere, mevcut objektif bilgilere dayanmak için her türlü çabayı göstermektedir.
Show More (-2)
base askeri üs n.
  • The soldiers were sent back to their base.
  • Askerler üslerine geri gönderildi.
Show More (-2)
base ana n.
  • We found it very hard going back to our base camp in the blizzard.
  • Kar fırtınasında ana kampımıza geri dönmek çok zor geldi.
Show More (-2)