| Anglais | Turc | |
|---|---|---|
| Phrasals | ||
| Phrasals | bow to something v. | bir şeye boyun eğmek |
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Phrasals | ||||
| Phrasals | bow to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) boyun eğmek | ||
|
People are wondering if the Commission has bowed to bullying pressure from Spain. İnsanlar Komisyonun İspanya'dan gelen zorbalık baskısına boyun eğip eğmediğini merak ediyor. More Sentences |
||||
| Phrasals | bow to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) baş eğmek | ||
|
Tom bowed to me as he passed by. Tom geçerken başını eğerek bana selam verdi. More Sentences |
||||
| Phrasals | bow to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) itaat etmek | ||
| Phrasals | bow to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) bağlılık yemini etmek | ||
