1 |
breakdown |
arıza |
n. |
|
- My truck had a breakdown on the way home.
- Kamyonum eve dönerken arıza yaptı.
- The problem lies with mechanical breakdown.
- Sorun mekanik arızada yatıyor.
- I view the restrictions that are to be introduced on breakdown vehicles in a similarly critical light.
- Arıza yapan araçlara getirilecek kısıtlamaları da benzer şekilde kritik görüyorum.
- I view the restrictions that are to be introduced on breakdown vehicles in a similarly critical light.
- Arıza yapan araçlara getirilecek kısıtlamaları da benzer şekilde eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyorum.
- We are late because our car had a breakdown.
- Arabamızda bir arıza olduğu için geç kaldık.
- She caused the breakdown.
- Arızaya o sebep oldu.
Show More (3)
|
2 |
breakdown |
çöküntü |
n. |
|
- For Europe, in general, it would mean a crisis or breakdown.
- Genel olarak Avrupa için bu bir kriz ya da çöküş anlamına gelecektir.
- There has been almost a complete breakdown in the implementation of the roadmap for peace in the region.
- Bölgede barışa yönelik yol haritasının uygulanmasında neredeyse tam bir çöküş yaşanmıştır.
- Tom had a mental breakdown.
- Tom zihinsel bir çöküş yaşadı.
- Sami was having a breakdown.
- Sami bir çöküş yaşıyordu.
- I had a mental breakdown.
- Ruhsal bir çöküntü yaşadım.
Show More (2)
|
3 |
breakdown |
bozulma |
n. |
|
- Let me also briefly comment on the breakdown of the fisheries agreement with Morocco.
- Fas ile yapılan balıkçılık anlaşmasının bozulmasına da kısaca değinmek istiyorum.
- We are late because our car had a breakdown.
- Geç kaldık çünkü arabamız bozuldu.
- I think you're partly to blame for the negotiation breakdown.
- Bence müzakerelerin bozulmasının suçlusu kısmen sizsiniz.
- A breakdown in the negotiations will mean war.
- Müzakerelerde bir bozulma savaş anlamına gelecektir.
Show More (1)
|
4 |
breakdown |
aksaklık |
n. |
|
- In the procedure in this communication there is a fundamental breakdown, following the June Council.
- Bu tebliğdeki prosedürde, Haziran Konseyini takiben temel bir aksaklık söz konusudur.
- In the procedure in this communication there is a fundamental breakdown, following the June Council.
- Bu bildirimdeki prosedürde, Haziran Konseyini takiben temel bir aksaklık söz konusudur.
- This was very hard to control and it is not surprising that there were breakdowns in the way that was done.
- Bunu kontrol etmek çok zordu ve bunun yapılış biçiminde aksaklıklar olması şaşırtıcı değil.
Show More (0)
|
5 |
breakdown |
çökme |
n. |
|
- In the event of a breakdown of negotiations, a safety clause is provided to protect participation rights.
- Müzakerelerin çökmesi durumunda katılım haklarını korumak için bir güvenlik maddesi sağlanmıştır.
- There has been a general breakdown in the computer network and it lasted five minutes due to defective hardware.
- Bilgisayar ağında genel bir çökme meydana geldi ve arızalı donanım nedeniyle beş dakika sürdü.
- This process must be stopped immediately, otherwise the server will breakdown.
- Bu işlem hemen durdurulmalı, yoksa sunucu çökecek.
Show More (0)
|
6 |
breakdown |
döküm |
n. |
|
- He gave me a breakdown of the costs.
- Bana masrafların bir dökümünü verdi.
- It would be very useful to have this information on the breakdown as regards fish.
- Balıklarla ilgili olarak bu bilgilerin dökümünü almak çok faydalı olacaktır.
Show More (-1)
|
7 |
breakdown |
dağılım |
n. |
|
- What is the breakdown of these alerts between farmed fish and wild fish?
- Bu uyarıların çiftlik balıkları ve yabani balıklar arasındaki dağılımı nedir?
- This breakdown could be modified only by a unanimous decision by the Council.
- Bu dağılım ancak Konseyin oybirliğiyle alacağı bir kararla değiştirilebilir.
Show More (-1)
|
8 |
breakdown |
parçalanma |
v. |
|
- The limit value should relate to a variety of different pesticides, plus their breakdown products.
- Sınır değer, çeşitli farklı pestisitlerle ve bunların parçalanma ürünleriyle ilgili olmalıdır.
- Glucose molecules that come out due to this breakdown cause the blood pressure to increase.
- Bu parçalanma sonucunda ortaya çıkan glikoz molekülleri kan basıncının yükselmesine sebep olur.
Show More (-1)
|
9 |
breakdown |
parçalanma |
n. |
|
- Glycerol is obtained from the breakdown of fat.
- Gliserol yağın parçalanmasından elde edilir.
Show More (-2)
|
10 |
breakdown |
kriz |
n. |
|
- If she goes on like this, she'll have a nervous breakdown.
- Böyle devam ederse sinir krizi geçirecek.
Show More (-2)
|