bubble - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
bubble baloncuk n.
  • Add some sugar when you see the bubbles.
  • Baloncukları gördüğünüzde biraz şeker ekleyin.
  • The girl is blowing bubbles.
  • Kız baloncukları üflüyor.
  • Rose was blowing bubbles.
  • Rose baloncuklar üflüyordu.
Show More (3)
bubble fokurdamak v.
  • The anger is still bubbling inside his heart.
  • Öfke hala kalbinde fokurduyor.
  • The Middle East can be depicted as a pressure cooker, in which the water is bubbling and seething.
  • Ortadoğu, içinde suyun fokurdadığı ve kaynadığı bir düdüklü tencere olarak tasvir edilebilir.
  • The coffee bubbled in the pot.
  • Kahve cezvede fokurdadı.
Show More (2)
bubble balon n.
  • A substantial number of redundancies are due to take place in the new economy following the bursting of the IT bubble.
  • Bilişim balonunun patlamasının ardından yeni ekonomide önemli sayıda işten çıkarma gerçekleşecektir.
  • I live in a bubble.
  • Ben bir balonun içinde yaşıyorum.
  • Tom's problem is that he lives in his own bubble.
  • Tom'un sorunu kendi balonunda yaşaması.
Show More (2)
bubble spekülatif balon n.
  • The chip shortage caused a bubble in the automotive sector.
  • Çip kıtlığı otomotiv sektöründe spekülatif balonlara neden olmuştur.
  • Since the bursting of the speculative bubble, most pension funds have shown negative yields.
  • Spekülatif balonun patlamasından bu yana çoğu emeklilik fonu negatif getiri göstermiştir.
  • Since the bursting of the speculative bubble, most pension funds have shown negative yields.
  • Spekülatif balonun patlamasından bu yana, çoğu emeklilik fonu negatif getiri göstermiştir.
Show More (0)
bubble patlamak v.
  • Two years ago, however, the bubble burst, causing substantial collateral damage.
  • Ancak iki yıl önce balon patladı ve büyük bir ikincil hasara yol açtı.
  • Two years ago, however, the bubble burst, causing substantial collateral damage.
  • Ancak iki yıl önce bu balon patladı ve ciddi bir ikincil hasara yol açtı.
Show More (-1)
bubble (çizimde) konuşma balonu n.
  • All of the dialogues in this cartoon are given in bubbles.
  • Bu çizgi filmdeki tüm diyaloglar konuşma balonları şeklinde verilmiştir.
Show More (-2)
bubble fokur fokur kaynamak v.
  • The soup was bubbling away.
  • Çorba fokur fokur kaynıyordu.
Show More (-2)
bubble kabarcık n.
  • The bubbles in the steel can cause weaknesses.
  • Çelikteki kabarcıklar zayıflıklara neden olabilir.
Show More (-2)
bubble kabarcıklar çıkarmak v.
  • Scramble the egg until it bubbles.
  • Yumurtayı kabarcıklar çıkana kadar çırpın.
Show More (-2)
bubble yerinde duramamak v.
  • The boy was bubbling over with excitement as it was his birthday.
  • Çocuk doğum günü olduğu için heyecandan yerinde duramıyordu.
Show More (-2)
bubble sabun köpüğü n.
  • Man's but a bubble.
  • Hayat bir sabun köpüğü gibidir.
Show More (-2)