| 1 |
clothes |
kıyafet |
n. |
|
- The Sikh and Hindu minorities will be required to wear a yellow identification sign on their clothes.
- Sih ve Hindu azınlıkların kıyafetlerine sarı bir kimlik işareti takmaları gerekecektir.
- He was wearing some clothes, but only his night attire.
- Üzerinde birkaç parça kıyafet vardı ama sadece gece kıyafetiydi.
- The addition to children's shoes and clothes is also unacceptable.
- Çocukların ayakkabı ve kıyafetlerine yapılan ilaveler de kabul edilemez.
- We will be sleeping with our clothes on so that we do not miss a single opportunity to reach a compromise.
- Bir uzlaşmaya varmak için tek bir fırsatı bile kaçırmamak için kıyafetlerimizle uyuyacağız.
- What exactly is the black market for these disgusting gym clothes?
- Bu iğrenç spor kıyafetlerinin karaborsası tam olarak nedir?
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için güzel bahar kıyafetleri seçin.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için bahar kıyafetleri seçin.
- This is also why I often avoid describing bodies and clothes.
- Bu yüzden sık sık bedenleri ve kıyafetleri tarif etmekten kaçınıyorum.
- You used to borrow clothes from us to look like men.
- Erkek gibi görünmek için bizden kıyafet ödünç alırdınız.
- This is also why I often avoid describing bodies and clothes.
- Bedenleri ve kıyafetleri anlatmaktan sıklıkla kaçınmamın nedeni de budur.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için baharlık kıyafetler seç.
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Güzel arkadaşlarınla buluşmak için şık kıyafetler aldım.
- My clothes are down there.
- Kıyafetlerim aşağıda.
- She spends a lot of money on clothes.
- Kıyafetlere çok para harcıyor.
- My dried out clothes are getting wet because it is suddenly raining.
- Kurumuş kıyafetlerim ıslanıyor çünkü aniden yağmur yağıyor.
- Tom is looking through his clothes.
- Tom kıyafetlerine bakıyor.
- Her clothes were used.
- Kadının kıyafetleri kullanılmıştı.
- Pretty clothes!
- Güzel kıyafetler!
- Tom makes all his own clothes.
- Tom bütün kıyafetlerini kendi yapar.
- Tom bought some clothes for Mary.
- Tom, Mary için birkaç kıyafet aldı.
- He likes flamboyant clothes.
- Gösterişli kıyafetleri sever.
- He is careless about his clothes.
- Kıyafetleri konusunda dikkatsizdi.
- I think Tom needs to buy some new clothes.
- Bence Tom'un yeni kıyafetler alması gerekiyor.
- I will never buy clothes secondhand.
- Asla ikinci el kıyafet almayacağım.
- I need your clothes and your bicycle.
- Kıyafetlerine ve bisikletine ihtiyacım var.
- Stow away carefully the clothes you removed.
- Çıkardığın kıyafetleri dikkatlice sakla.
- At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
- Partide herkes güzel kıyafetler giyiyordu.
- I wear cool clothes and cool sunglasses.
- Havalı kıyafetler ve havalı güneş gözlükleri takıyorum.
- I have to wash my clothes.
- Kıyafetlerimi yıkamam lazım.
- Tom's clothes were shabby.
- Tom'un kıyafetleri perişandı.
- I put my clothes in the dryer.
- Kıyafetlerimi kurutucuya koydum.
- Can you help me fold clothes?
- Kıyafetlerimi katlamama yardım eder misin?
- Tom is folding his clothes.
- Tom kıyafetlerini katlıyor.
- Tom bought some new clothes last week.
- Tom geçen hafta yeni kıyafetler aldı.
- I would've bought more clothes if I had had the money.
- Param olsaydı daha çok kıyafet alırdım.
- Your clothes are out of fashion.
- Kıyafetlerinin modası geçti.
- I have some clothes for you.
- Senin için bazı kıyafetlerim var.
- Her clothes were strewn about the room, and she found her hat at the foot of the bed.
- Kıyafetleri odaya saçılmıştı ve şapkasını yatağın dibinde buldu.
- He had no clothes on him at all.
- Üzerinde hiç kıyafet yoktu.
- Why are you wearing those clothes?
- Neden o kıyafetleri giyiyorsun?
- Tom started taking his clothes off.
- Tom kıyafetlerini çıkarmaya başladı.
- I iron my clothes almost every day.
- Neredeyse her gün kıyafetlerimi ütülerim.
- I'm not wearing clothes.
- Kıyafet giymiyorum.
- I like her black clothes.
- Onun siyah kıyafetlerini beğenirim.
- Tom threw his wife's clothes in the fire.
- Tom karısının kıyafetlerini ateşe attı.
- The emperor doesn't have any clothes on.
- İmparatorun üzerinde kıyafet yok.
- Tom makes all his own clothes.
- Tom tüm kendi kıyafetlerini yapar.
- The lost child was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk kıyafetlerinden teşhis edildi.
- I need to wash clothes.
- Kıyafetimi yıkamalıyım.
- I talked a little to Aki about clothes.
- Aki ile kıyafetler hakkında biraz konuştuk.
- You look good in those clothes.
- Sen o kıyafetlerle iyi görünüyorsun.
- Tom needs to wash clothes.
- Tom'un kıyafetlerini yıkaması gerekiyor.
- John is indifferent about his clothes.
- John kıyafetleri konusunda kayıtsız.
- I always wash my clothes at the weekend.
- Kıyafetlerimi her zaman hafta sonu yıkarım.
- My wife spends a lot more on clothes than I do.
- Hanımım kıyafetlere benden daha fazla zaman harcıyor.
- I must buy some new clothes.
- Yeni kıyafetler almalıyım.
- These books and clothes are all yours.
- Bu kitaplar ve kıyafetler sizin.
- Tom took off his clothes and got into the bathtub.
- Tom kıyafetlerini çıkardı ve küvete girdi.
- She makes all her own clothes.
- Bütün kıyafetlerini kendi yapıyor.
- Tom wears clothes made by his mother.
- Tom annesinin yaptığı kıyafetleri giyiyor.
- Look at your clothes!
- Kıyafetlerine bak!
- Tom waited while Mary was shopping for clothes.
- Tom, Mary kıyafetler için alışveriş yaparken bekledi.
- We could share clothes.
- Kıyafetlerimizi paylaşabiliriz.
- She told me which clothes would be good to wear.
- Bana hangi kıyafetleri giymemin iyi olacağını söyledi.
- Tom is out shopping for work clothes.
- Tom iş kıyafetleri için alışverişe çıktı.
- Tom's clothes are out of fashion.
- Tom'un kıyafetlerinin modası geçti.
- Mary spends a lot of money on clothes.
- Mary kıyafetlere çok para harcıyor.
- These clothes suit you.
- Bu kıyafetler sana yakışmış.
- Tom is wearing expensive clothes.
- Tom pahalı kıyafetler giyiyor.
- He spends lots of money on clothes.
- Kıyafetlere çok para harcıyor.
- You're always wearing the same clothes.
- Her zaman aynı kıyafetleri giyiyorsun.
- Stop leaving your clothes on the floor.
- Kıyafetlerini yerde bırakmayı bırak.
- I'll send you your clothes and some other things next month by express delivery.
- Kıyafetlerini ve diğer bazı şeyleri gelecek ay hızlı teslimatla göndereceğim.
- Many of the children had no clothes on.
- Çocukların çoğunun üzerinde kıyafet yoktu.
- My clothes are over there.
- Kıyafetlerim orada.
- Tom never minded me wearing his clothes.
- Tom onun kıyafetlerini giymemden hiç rahatsız olmazdı.
- She makes careful choices when she buys clothes.
- Kıyafet alırken dikkatli seçimler yapar.
- I like the silhouette these clothes give me.
- Bu kıyafetlerin bana kazandırdığı silueti seviyorum.
- My mother made some new clothes.
- Annem yeni kıyafetler dikti.
- I love shopping for clothes.
- Kıyafet alışverişine bayılırım.
- Why are you folding my clothes?
- Neden kıyafetlerimi katlıyorsun?
- I slept with my clothes on.
- Kıyafetlerimle uyudum.
- I have to get some new clothes.
- Yeni kıyafetler almam lazım.
- What are you doing in Tom's clothes?
- Tom'un kıyafetleriyle ne yapıyorsun?
- Give the clothes a try.
- Kıyafetleri bir dene.
- What clothes do you think I should put on to go to my date tomorrow?
- Sence yarınki randevuma giderken hangi kıyafetleri giymeliyim?
- I suggest we put on some clean clothes.
- Temiz kıyafetler giymemizi öneriyorum.
- Tom needs some new clothes.
- Tom'un yeni kıyafetlere ihtiyacı var.
- You need to buy him some new clothes.
- Ona yeni kıyafetler almalısın.
- She cares a lot about clothes.
- O kıyafetleri çok önemser.
- John doesn't care a shit about his clothes.
- John kıyafetlerine hiç önem vermez.
- Tom makes his own clothes.
- Tom kendi kıyafetlerini yapıyor.
- Where do you usually buy clothes?
- Genelde nereden kıyafet alırsın?
- Dan didn't even let Linda collect her clothes.
- Dan, Linda'nın kıyafetlerini toplamasına bile izin vermedi.
- How much did you spend on clothes last year?
- Geçen yıl kıyafetlere ne kadar harcadın?
- I'm wearing my swimsuit under my clothes.
- Kıyafetlerimin altına mayomu giyiyorum.
- Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- Basmalı düğmeler çocuk kıyafetleri için pratik bir tutturucudur.
- She is always buying expensive clothes.
- Daima pahalı kıyafetler alır.
- His clothes are always out of style.
- Kıyafetleri her zaman demode.
- Tom usually buys expensive clothes.
- Tom genellikle pahalı kıyafetler alır.
- I can't go to work in these clothes.
- Bu kıyafetlerle çalışmaya gidemem.
- All of my clothes are custom made.
- Bütün kıyafetlerim özel yapım.
- The clothes you washed this morning aren't dry yet.
- Bu sabah yıkadığın kıyafetler henüz kurumadı.
- Tom's clothes are dirty.
- Tom'un kıyafetleri kirli.
- I can't go to work in these clothes.
- Bu kıyafetlerle işe gidemem.
- Mary started taking her clothes off.
- Mary kıyafetlerini çıkarmaya başladı.
- Do you sometimes wear Tom's clothes?
- Bazen Tom'un kıyafetlerini giyiyor musun?
- This scanner can see through clothes.
- Bu tarayıcı kıyafetlerin içini görebiliyor.
- Our clothes were always clean.
- Kıyafetlerimiz hep temizdi.
- These clothes are dirty and need washing.
- Bu kıyafetler kirli ve yıkanması gerekiyor.
- How do you change your clothes so fast?
- Kıyafetlerini nasıl bu kadar hızlı değiştiriyorsun?
- It took me several hours to fold all the clothes.
- Bütün kıyafetleri katlamak birkaç saatimi aldı.
- He has holes in his clothes.
- Kıyafetlerinde delikler var.
- Tom is now dressed in casual clothes.
- Tom şimdi rahat kıyafetler giymiş.
- Tom brought Mary some clothes.
- Tom Mary'ye bazı kıyafetler getirdi.
- He forgot to bring clothes.
- Kıyafet getirmeyi unutmuş.
- Take your clothes off, please.
- Kıyafetlerinizi çıkarın lütfen.
- You should wear your own clothes.
- Kendi kıyafetlerini giymelisin.
- I'll buy you whatever clothes you want.
- Sana ne kıyafet istersen alırım.
- Do you prefer buying clothes with or without a hood?
- Kapüşonlu mu yoksa kapüşonsuz mu kıyafet almayı tercih edersin?
- I have some old clothes I'm going to throw out.
- Atacağım bazı eski kıyafetlerim var.
- Tom spends lots of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcıyor.
- Red clothes suit her.
- Kırmızı kıyafetler ona yakışıyor.
- They made fun of my clothes.
- Kıyafetlerimle dalga geçtiler.
- She wears designer clothes.
- O, tasarımcı kıyafetlerini giyiyor.
- She made clothes for her barbies.
- Barbie bebekleri için kıyafet yapardı.
- He gave us not only clothes but some money.
- Bize sadece kıyafet değil biraz da para verdi.
- Tom doesn't usually buy expensive clothes.
- Tom genelde pahalı kıyafet almaz.
- Why are you wearing Tom's clothes?
- Neden Tom'un kıyafetlerini giyiyorsun?
- Tom's clothes have become too small for him.
- Tom'un kıyafetleri ona çok küçük geliyor.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski kıyafetlerle dışarı çıkmaya utanıyordum.
- Tom put his clothes in the suitcase.
- Tom kıyafetlerini bavula koydu.
- Tom left his clothes lying all over the floor.
- Tom kıyafetlerini yerde bıraktı.
- He makes his own clothes.
- Kendi kıyafetlerini yapıyor.
- I love your clothes.
- Kıyafetlerine bayıldım.
- Mary doesn't like it when Tom leaves his dirty clothes on the floor.
- Mary, Tom'un kirli kıyafetlerini yerde bırakmasından hoşlanmıyor.
- Tom is very particular about his clothes.
- Tom kıyafetleri konusunda çok titizdir.
- I have no clothes to go to the party.
- Partiye gidecek kıyafetim yok.
- Tom likes to wear loose-fitting clothes.
- Tom bol kıyafetler giymeyi seviyor.
- Mary's clothes are grouped by type and color.
- Mary'nin kıyafetleri türlerine ve renklerine göre gruplandırılmış.
- My wife spends a lot more on clothes than I do.
- Karım kıyafetlere benden çok daha fazla para harcıyor.
- He took adequate clothes for a weekend trip.
- Hafta sonu gezisi için yeterince kıyafet aldı.
- His clothes were old, but clean.
- Kıyafetleri eski ama temizdi.
- Do you like my clothes?
- Kıyafetlerimi beğendin mi?
- He went out with a bundle of clothes in his hand.
- Elinde bir bohça kıyafetle dışarı çıktı.
- She looks odd in those clothes.
- Bu kıyafetler içinde tuhaf görünüyor.
- I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başkasının kıyafetlerini giymeyi sevmem.
- I'd like everyone to wear nice clothes.
- Herkesin güzel kıyafetler giymesini istiyorum.
- Tom wore hand-me-down clothes from his older brother.
- Tom, ağabeyinin elden düşme kıyafetlerini giyiyordu.
- His clothes have become too small for him.
- Kıyafetleri ona çok küçük geliyor.
- Put the kid into these clothes.
- Çocuğa bu kıyafetleri giydirin.
- The idea of entering a sauna wearing clothes is unthinkable.
- Saunaya kıyafetle girme fikri düşünülemez.
- I would've bought more clothes if I had had the money.
- Parayı olsaydı, daha fazla kıyafet alırdım.
- He's destroying his clothes.
- Kıyafetlerini mahvediyor.
- Maria spends a lot of money on clothes.
- Maria kıyafetlere çok para harcıyor.
- She spends a lot of money on clothes.
- Kıyafet için çok para harcar.
- Tom bought some new clothes.
- Tom yeni kıyafetler aldı.
- Then, we will go clothes shopping after five o'clock, alright?
- Öyleyse, saat beşten sonra kıyafet alış verişine gideceğiz, değil mi?
- Someone has stolen our clothes.
- Biri kıyafetlerimizi çalmış.
- Mary is wearing demure clothes.
- Mary ağırbaşlı kıyafetler giyiyor.
- There is no such thing as bad weather, only the wrong clothes.
- Kötü hava diye bir şey yoktur, sadece yanlış kıyafetler vardır.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi kıyafetleri ütülemek.
- Tom is wearing clothes.
- Tom kıyafet giyiyor.
- Tom tried on his father's clothes.
- Tom babasının kıyafetlerini denedi.
- If you make your own clothes, it will save you money.
- Kendi kıyafetlerini yaparsan, sana paradan tasarruf ettirir.
- The other girls in Mary's class teased her about her clothes.
- Mary'nin sınıfındaki diğer kızlar onunla kıyafetleri yüzünden alay ediyorlardı.
- They dressed Vassili in fine clothes and next day he was married to Anastasia.
- Vassili'ye güzel kıyafetler giydirdiler ve o ertesi gün Anastasia ile evlendi.
- The bag will easily carry enough clothes for a week.
- Bu çanta bir hafta yetecek kadar kıyafeti rahatlıkla taşır.
- Stop leaving your clothes all over the floor.
- Kıyafetlerini yerde bırakmayı bırak.
- Mary gets upset when Tom leaves his dirty clothes on the floor.
- Tom kirli kıyafetlerini yerde bıraktığında Mary üzülüyor.
- You need some new clothes.
- Bazı yeni kıyafetlere ihtiyacın var.
- I have a lot of clothes.
- Birçok kıyafetim var.
- You look good in those clothes.
- Bu kıyafetlerle iyi görünüyorsun.
- He made all of the clothes himself.
- Bütün kıyafetleri kendisi yaptı.
- They dressed Vassili in fine clothes and next day he was married to Anastasia.
- Vassili'ye güzel kıyafetler giydirdiler ve ertesi gün Anastasia ile evlendi.
- His clothes did not fit well.
- Kıyafetleri tam oturmuyordu.
- I've never bought clothes online.
- İnternetten hiç kıyafet almadım.
- Tom often buys expensive clothes.
- Tom sık sık pahalı kıyafetler satın alır.
- Tom told Mary that she should get rid of all her old clothes.
- Tom, Mary'ye tüm eski kıyafetlerinden kurtulması gerektiğini söyledi.
- I'm only bringing used clothes.
- Yalnızca kullanılmış kıyafetler getiriyorum.
- Tom's clothes are soaking wet.
- Tom'un kıyafetleri sırılsıklam.
- My clothes are full of suds.
- Kıyafetlerim köpük dolu.
- His clothes are out of fashion.
- Kıyafetlerinin modası geçmiş.
- My wife's taste in clothes is different from mine.
- Karımın kıyafet zevki benimkinden farklı.
- Mary can't abide Tom leaving his dirty clothes on the floor.
- Mary, Tom'un kirli kıyafetlerini yerde bırakmasına tahammül edemiyor.
- I know you didn't want Tom to wear your clothes, but his were all wet.
- Tom'un senin kıyafetlerini giymesini istemediğini biliyorum ama onunkilerin hepsi ıslaktı.
- Caroline knows better than to spend all her money on clothes.
- Caroline tüm parasını kıyafetlere harcamayacak kadar mantıklıdır.
- Please wash these clothes.
- Lütfen bu kıyafetleri yıkayın.
- She gives us clothes.
- O bize kıyafet verir.
- I took off my clothes.
- Kıyafetlerimi çıkardım.
- I always try to wear fashionable clothes.
- Ben her zaman modaya uygun kıyafetler giymeye çalışırım.
- Her wet clothes stuck to her body.
- Onun ıslak kıyafetleri vucuduna yapıştı.
- How many times have I told you to fold your clothes?
- Sana kaç kere kıyafetlerini katlamanı söyledim?
- Sami was forced to take off his clothes and shoes.
- Sami kıyafetlerini ve ayakkabılarını çıkarmaya zorlandı.
- Many of the children had hardly any clothes on.
- Çocukların çoğunun üzerinde neredeyse hiç kıyafet yoktu.
- I suggest that you put on some clean clothes.
- Temiz kıyafetler giymenizi öneririm.
- Put the kid into these clothes.
- Çocuğa bu kıyafetleri giydir.
- My father does not care about his clothes at all.
- Babam kıyafetlerine hiç önem vermez.
- Fadil brought some clothes for Dania.
- Fadıl, Dania için bazı kıyafetler getirdi.
- They tore off their clothes.
- Kıyafetlerini yırttılar.
- Where did you get these clothes?
- Bu kıyafetleri nereden aldın?
- Mary never wears the same clothes twice in a week.
- Mary asla aynı kıyafeti bir hafta içinde iki kez giymez.
- The rain soaked through my clothes.
- Yağmur kıyafetlerimi tamamen ıslattı.
- Why are your clothes dirty?
- Neden kıyafetlerin kirli?
- Tom bought Mary some expensive clothes.
- Tom, Mary'ye pahalı kıyafetler aldı.
- All my clothes have gotten dirty since I've been here.
- Buraya geldiğimden beri bütün kıyafetlerim kirlendi.
- Dan asked Linda to take all of her clothes off.
- Dan, Linda'dan tüm kıyafetlerini çıkarmasını istedi.
- We washed our clothes in the river.
- Kıyafetlerimizi nehirde yıkadık.
- Their clothes were used.
- Onların kıyafetleri kullanıldı.
- Tom looked like he'd slept in his clothes.
- Tom kıyafetleriyle uyumuş gibi görünüyordu.
- Mary bought clothes and shoes for the trip.
- Mary yolculuk için kıyafet ve ayakkabı aldı.
- These girls are wearing skimpy clothes.
- Bu kızlar dar ve kısa kıyafetler giyiyor.
- I hate my clothes!
- Kıyafetlerimden nefret ediyorum!
- Stop borrowing my clothes without my permission.
- İznim olmadan kıyafetlerimi ödünç almayı bırak.
- Jane has a lot of clothes to wash.
- Jane'in yıkaması gereken bir sürü kıyafeti var.
- She always buys expensive clothes.
- Daima pahalı kıyafetler alıyor.
- Clothes make the man.
- Kıyafetler insanı adam eder.
- It looks like you slept in your clothes last night.
- Görünüşe bakılırsa dün gece kıyafetlerinle uyumuşsun.
- He buys clothes.
- Kıyafet alır.
- She spends most of her money on clothes.
- Parasının çoğunu kıyafetlere harcıyor.
- She took off her clothes.
- Kıyafetlerini çıkardı.
- These clothes of mine are out of style.
- Bu kıyafetlerimin modası geçti.
- Put your clothes away.
- Kıyafetlerini kaldır.
- When was the last time you ironed your clothes?
- En son ne zaman kıyafetlerini ütüledin?
- Tom leaves his clothes all over the house.
- Tom kıyafetlerini evin her yerinde bırakır.
- You need some new clothes.
- Yeni kıyafetlere ihtiyacın var.
- Tom wears the same color clothes every day.
- Tom her gün aynı renk kıyafetler giyiyor.
- Why are you wearing those clothes?
- Neden bu kıyafetleri giyiyorsun?
- The lost boy was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk kıyafetlerinden teşhis edildi.
- I often buy clothes at Tom & Mary's.
- Tom & Mary's'den sık sık kıyafet alırım.
- His clothes didn't match his age.
- Kıyafetleri yaşına uymuyordu.
- There is no such thing as bad weather, only the wrong clothes.
- Kötü hava yoktur, yanlış kıyafet vardır.
- He wears Chinese-style clothes.
- Çin tarzı kıyafetler giyiyor.
- Proper clothes count for much in business.
- İş hayatında düzgün kıyafetler çok önemlidir.
- Tom's clothes were old, but clean.
- Tom'un kıyafetleri eski ama temizdi.
- How many changes of clothes did you pack?
- Kaç parça kıyafet aldınız?
- Take off your clothes!
- Kıyafetlerini çıkar!
- Tom threw the clothes in the fire.
- Tom kıyafetleri ateşe attı.
- Sami started taking my clothes off.
- Sami kıyafetlerimi çıkarmaya başladı.
- Wash your clothes with normal detergent in 60 to 90 degrees.
- Kıyafetlerinizi 60 ila 90 derecede normal deterjanla yıkayın.
- He imports clothes from Turkey.
- Türkiye'den kıyafet ithal ediyor.
- Tom never wears pink clothes.
- Tom asla pembe kıyafetler giymez.
- Tom's dirty clothes are on the floor.
- Tom'un kirli kıyafetleri yerde.
- Tom spends a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcar.
- Do you need baby clothes?
- Bebek kıyafetlerine ihtiyacın var mı?
- Tom often buys clothes online.
- Tom sık sık internetten kıyafet alıyor.
- Tom always comments on my clothes.
- Tom her zaman kıyafetlerim hakkında yorum yapar.
- Tom slept with his clothes on.
- Tom kıyafetleriyle uyudu.
- Tom is in casual clothes.
- Tom rahat kıyafetler içerisinde.
- Tom is wearing clothes that are too big for him.
- Tom kendisine çok büyük gelen kıyafetler giyiyor.
- Manuela's clothes are very stylish.
- Manuela'nın kıyafetleri çok şık.
- Tom spent three hundred dollars on clothes last month.
- Tom geçen ay kıyafetlere 300 dolar harcamış.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary kız kardeşinin kıyafetlerini ödünç almasına izin vermez.
- I have to get some new clothes.
- Ben, yeni kıyafetler almak zorundayım.
- These clothes are too big for you.
- Bu kıyafetler sana çok büyük.
- What kinds of clothes do you like to wear?
- Ne tür kıyafetler giymekten hoşlanıyorsun?
- She cares a lot about clothes.
- Kıyafetlere çok önem verir.
- We took our clothes off and played in the street.
- Kıyafetlerimizi çıkarıp sokakta oynadık.
- Tom has taken off all his clothes.
- Tom bütün kıyafetlerini çıkardı.
- Tom bought Mary some expensive clothes.
- Tom, Mary'ye bazı pahalı kıyafetler satın aldı.
- She is ashamed of her old clothes.
- Eski kıyafetlerinden utanır.
- She can make all her own clothes.
- Bütün kıyafetlerini kendi yapabiliyor.
- All the money was spent on clothes.
- Bütün para kıyafetlere harcandı.
- The emperor has no clothes.
- İmparatorun kıyafeti yok.
- Tom prefers his clothes to be loose-fitting.
- Tom kıyafetlerinin bol olmasını tercih eder.
- The clothes are drying.
- Kıyafetler kuruyor.
- She's destroying her clothes.
- Kıyafetlerini mahvediyor.
- Mary borrowed my clothes without asking me.
- Mary bana sormadan kıyafetlerimi ödünç aldı.
- His clothes always smell bad.
- Kıyafetleri her zaman kötü kokar.
- Sami started taking my clothes off.
- Sami kıyafetlerimi çıkartmaya başladı.
- Mary's destroying her clothes.
- Mary kıyafetlerini mahvediyor.
- How many changes of clothes did you pack?
- Yanına kaç kıyafet aldın?
- Laura is very particular about her clothes.
- Laura kıyafetleri konusunda çok titizdir.
- Men's clothes are on the third floor.
- Erkek kıyafetleri üçüncü katta.
- My clothes are wet.
- Kıyafetlerim ıslak.
- Do you only sell clothes?
- Sadece kıyafet mi satıyorsunuz?
- My husband is indifferent to his clothes.
- Kocam kıyafetlerine karşı kayıtsızdır.
- I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başkasının kıyafetlerini giymeyi sevmiyorum.
- I don't want anyone wearing my clothes but me.
- Benden başka kimsenin kıyafetlerimi giymesini istemiyorum.
- Tom can't fit into his old clothes anymore.
- Tom artık eski kıyafetlerine sığamıyor.
- Why are these clothes lying around?
- Bu kıyafetler neden ortalıkta?
- Tom took off all his clothes.
- Tom bütün kıyafetlerini çıkardı.
- How did you change your clothes so fast?
- Kıyafetlerini nasıl bu kadar çabuk değiştirdin?
- I hate it when my clothes smell like cigarettes.
- Kıyafetlerimin sigara gibi kokmasından nefret ediyorum.
- If you fall into the water, you should strip off all wet clothes.
- Eğer suya düşersen, tüm ıslak kıyafetlerini çıkarmalısın.
- Don't judge a man by his clothes.
- Bir adamı kıyafetlerine göre yargılama.
- Your clothes were used.
- Kıyafetleriniz kullanılmıştı.
- Where do you buy clothes?
- Nereden kıyafet alıyorsun?
- He jumped into the water clothes and all.
- Kıyafetleriyle birlikte suya atladı.
- Her wet clothes stuck to her body.
- Islak kıyafetleri vücuduna yapışmıştı.
- How did you change your clothes so quickly?
- Kıyafetlerini nasıl bu kadar çabuk değiştirdin?
- We don't fight for trendy clothes, we fight for justice.
- Modaya uygun kıyafetler için savaşmıyoruz, adalet için savaşıyoruz.
- Those old people manufacture men's clothes.
- Bu yaşlı insanlar, erkek kıyafetleri üretiyor.
- Mary is sewing baby clothes.
- Mary, bebek kıyafetleri dikiyor.
- The clothes you washed this morning aren't dry yet.
- Bu sabah yıkadığın kıyafetler henüz kuru değil.
- I asked Tom not to wear his sister's clothes.
- Tom'dan kız kardeşinin kıyafetlerini giymemesini istedim.
- My mother spends a lot of money on clothes.
- Annem kıyafetlere çok para harcar.
- I like to buy clothes.
- Kıyafet almayı seviyorum.
- Have you ever wrung sweat out of your clothes?
- Hiç terli kıyafetlerini sıktın mı?
- The marionette took off his clothes and laid them on the sand to dry.
- Kukla kıyafetlerini çıkardı ve kuruması için kumun üzerine serdi.
- Mayuko designed her own clothes.
- Mayuko kendi kıyafetlerini tasarladı.
- Mary is sewing baby clothes.
- Mary bebek kıyafetleri dikiyor.
- I know you didn't want Tom to wear your clothes, but his were all wet.
- Tom'un senin kıyafetlerini giymesini istemediğini biliyorum ama onunkiler ıslaktı.
- Tom swam in his clothes.
- Tom kıyafetleriyle yüzdü.
- These clothes are too small for her.
- Bu kıyafetler onun için çok küçük.
- She washes clothes at least once a week.
- Kıyafetlerini haftada en az bir kez yıkar.
- She wears designer clothes.
- O tasarımcı kıyafetleri giyiyor.
- How often do you wash your gym clothes?
- Spor kıyafetlerini ne sıklıkla yıkarsın?
- Mary's closets are full of clothes she hasn't worn in years.
- Mary'nin dolapları yıllardır giymediği kıyafetlerle dolu.
- Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
- Kadınların yüzleri genellikle kıyafetlerini çıkardıklarında daha güzel olur, çünkü o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmeyi bırakırlar.
- How often do you buy new clothes?
- Ne sıklıkla yeni kıyafetler alırsınız?
- Please take off all your clothes except your underpants and bra.
- Lütfen donunuz ve sütyeniniz hariç tüm kıyafetlerinizi çıkarın.
- Many of the children had no clothes on.
- Çocukların çoğunun kıyafeti yoktu.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
- Kalan kıyafetlerini çamaşırhaneye koydum.
- What kinds of clothes do you like to wear?
- Ne tür kıyafetler giymeyi seviyorsun?
- We're destroying our clothes.
- Kıyafetlerimizi mahvediyoruz.
- I need to buy some new clothes.
- Yeni kıyafetler almam lazım.
- Red clothes suit her.
- Kırmızı kıyafetler ona uygun.
- I think Tom should buy some new clothes.
- Bence Tom yeni kıyafetler almalı.
- It looks like Tom only wears expensive clothes.
- Görünüşe göre Tom sadece pahalı kıyafetler giyiyor.
- She cut off all her beautiful long brown hair and dressed herself in boy's clothes.
- Güzelim uzun kahverengi saçlarını kesmiş ve erkek kıyafetleri giymiş.
- All Tom's clothes are made by his mother.
- Tom'un tüm kıyafetlerini annesi dikiyor.
- His clothes were used.
- Adamın kıyafetleri kullanılmıştı.
- The boy has grown out of all his old clothes.
- Çocuk büyüdü ve bütün eski kıyafetlerini çıkardı.
- This store sells clothes and shoes for both men and women.
- Bu mağaza hem erkekler hem de kadınlar için kıyafet ve ayakkabı satıyor.
- Tom likes to wear tight clothes.
- Tom dar kıyafetler giymeyi seviyor.
- Tom bought Mary some clothes.
- Tom, Mary'ye birkaç kıyafet aldı.
- Sami saw Layla's clothes there.
- Sami orada Layla'nın kıyafetlerini gördü.
- How much did you spend on clothes last year?
- Geçen yıl kıyafete ne kadar harcadın?
- My sister stole my clothes.
- Kız kardeşim kıyafetlerimi çaldı.
- Sami wore his regular work clothes.
- Sami normal iş kıyafetlerini giyiyordu.
- She moved my clothes.
- Kıyafetlerimi taşıdı.
- Change into some old clothes before you clean the garage.
- Garajı temizlemeden önce eski kıyafetlerinizi giyin.
- You have good taste in clothes.
- İyi bir kıyafet zevkin var.
- I don't have any nice clothes.
- Hiç güzel kıyafetim yok.
- I need some new clothes.
- Yeni kıyafetlere ihtiyacım var.
- I don't usually buy expensive clothes.
- Genelde pahalı kıyafetler almam.
- There are no special rules about what clothes we have to wear.
- Hangi kıyafetleri giymemiz gerektiği konusunda özel bir kural yok.
- Mary is wearing some sexy clothes.
- Mary seksi kıyafetler giyiyor.
- She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Daha şık göstermek için eski kıyafetlerini değiştirdi.
- Tom spends a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcıyor.
- She has quite a lot of clothes.
- Oldukça fazla kıyafeti var.
- Change out of those wet clothes.
- Şu ıslak kıyafetleri değiştir.
- I don't have any clothes on.
- Üzerimde kıyafet yok.
- Whose clothes are these?
- Bu kıyafetler kimin?
- What type of clothes do you like to wear?
- Ne tür kıyafetler giymeyi seviyorsun?
- Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed.
- Pahalı kıyafetler giymemesine rağmen, düzgün giyinmişti.
- I only have clothes.
- Sadece kıyafetlerim var.
- I like buying clothes.
- Kıyafet almayı seviyorum.
- Have you ever ironed your clothes by yourself?
- Hiç kıyafetlerinizi kendiniz ütülediniz mi?
- They're wearing expensive clothes.
- Pahalı kıyafetler giyiyorlar.
- Tom walked into the bedroom to get some clothes.
- Tom bazı kıyafetler almak için yatak odasına girdi.
- He took off his clothes and stepped into the shower.
- O da kıyafetlerini çıkardı ve duşa girdi.
- Why are Tom's clothes dirty?
- Tom'un kıyafetleri neden kirli?
- Our store sells a wide range of fashionable clothes.
- Mağazamızda çok çeşitli moda kıyafetler satılıyor.
- Tom walked into the bedroom to get some clothes.
- Tom kıyafet almak için yatak odasına gitti.
- His clothes are worn out.
- Kıyafetleri yıpranmış.
- These clothes are beautiful, but pricey.
- Bu kıyafetler güzel ama pahalı.
- Make a bundle of these clothes.
- Bu kıyafetlerden bir demet yap.
- The boy filled his bag with clothes.
- Çocuk çantasını kıyafetlerle doldurdu.
- They're really good at making clothes.
- Kıyafet yapmakta çok iyiler.
- These clothes are not appropriate for a cold winter day.
- Bu kıyafetler soğuk bir kış günü için uygun değil.
- Then, we will go clothes shopping after five o'clock, alright?
- O zaman saat beşten sonra kıyafet alışverişine gideriz, tamam mı?
- Mary once again tried on all the clothes she had bought the day before.
- Mary bir gün önce aldığı tüm kıyafetleri bir kez daha denedi.
- Stop borrowing my clothes without asking.
- Sormadan kıyafetlerimi ödünç almayı bırak.
- You need new clothes.
- Yeni kıyafetlere ihtiyacın var.
- Why aren't you wearing any clothes?
- Neden hiç kıyafet giymiyorsun?
- I've bought some clothes.
- Birkaç kıyafet aldım.
- These clothes are too small for him.
- Bu kıyafetler onun için çok küçük.
- Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers.
- Mary kıyafetlerini özenle katladı ve şifonyerinin çekmecelerine yerleştirdi.
- I'd rather wear ugly clothes than wear no clothes at all.
- Hiç kıyafet giymemektense çirkin kıyafetler giymeyi tercih ederim.
- Tom's clothes are disheveled.
- Tom'un kıyafetleri darmadağınık.
- Sami dressed in his wife's clothes.
- Sami karısının kıyafetlerini giymişti.
- Why are these clothes lying around?
- Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Tom waited while Mary was shopping for clothes.
- Mary kıyafet alışverişi yaparken Tom bekledi.
- Did you fit all the clothes in the bag?
- Bütün kıyafetleri çantaya sığdırdın mı?
- These clothes are all Tom's and mine.
- Bu kıyafetlerin hepsi Tom'un ve benim.
- Tom didn't like the way Mary ironed his clothes.
- Tom, Mary'nin kıyafetlerini ütüleme şeklinden hoşlanmıyordu.
- Can Superman also see through clothes?
- Süpermen kıyafetlerin içini de görebilir mi?
- It's very hot, these clothes are going to kill you!
- Hava çok sıcak, bu kıyafetler seni öldürecek!
- Tom is still wearing his work clothes.
- Tom hala iş kıyafetlerini giyiyor.
- I don't sew their clothes.
- Kıyafetlerini ben dikmiyorum.
- Tom has been spending a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcıyordu.
- The suitcase contained nothing but dirty clothes.
- Bavulun içinde kirli kıyafetlerden başka bir şey yoktu.
- Mary threw her boyfriend's clothes in the fire.
- Mary erkek arkadaşının kıyafetlerini ateşe attı.
- Mary makes her own clothes.
- Mary kendi kıyafetini yapar.
- Sami wanted to buy Layla clothes.
- Sami, Layla'ya kıyafet almak istedi.
- The other girls teased her about her clothes.
- Diğer kızlar kıyafetleri yüzünden onunla dalga geçtiler.
- You spend a lot more money on clothes than I do.
- Sen kıyafetlere benim harcadığımdan çok daha fazla para harcıyorsun.
- I have a lot of clothes.
- Bir sürü kıyafetim var.
- I like to buy clothes.
- Kıyafet almayı severim.
- Tom likes wearing expensive clothes.
- Tom pahalı kıyafetler giymeyi sever.
- I made these clothes myself.
- Bu kıyafetleri kendim yaptım.
- Mary makes all her own clothes.
- Mary bütün kıyafetlerini kendi yapar.
- Please wash these clothes.
- Lütfen bu kıyafetleri yıka.
- Tom usually doesn't buy expensive clothes.
- Tom genellikle pahalı kıyafetler almaz.
- Where do you buy clothes?
- Kıyafetleri nerede satın alırsın?
- Clothespins are used to hang up clothes.
- Mandallar kıyafet asmak için kullanılır.
- He jumped into water without removing his clothes.
- Kıyafetlerini çıkarmadan suya atladı.
- I like clothes.
- Kıyafetleri severim.
- Why do you need so many clothes?
- Neden bu kadar çok kıyafete ihtiyacın var?
- Is it possible to send mourning clothes to the cleaner?
- Yas kıyafetlerini temizleyiciye göndermek mümkün mü?
- I like showy clothes.
- Gösterişli kıyafetleri severim.
- I have more clothes than I need.
- İhtiyacımdan fazla kıyafetim var.
- Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom kıyafetlerini asar, sonra renklerine göre düzenler.
- I can't fit into those clothes anymore.
- Artık o kıyafetlere sığamıyorum.
- I've never bought clothes online.
- Hiçbir zaman online olarak kıyafet satın almadım.
- You spend a lot more money on clothes than I do.
- Kıyafetlere benden çok daha fazla para harcıyorsun.
- Thanks for ironing my clothes for me.
- Kıyafetlerimi benim için ütülediğin için teşekkürler.
- You had better go there in decent clothes.
- Oraya düzgün kıyafetlerle gitsen iyi olur.
- Clothespins are used to hang up clothes.
- Mandallar kıyafetleri asmada kullanılır.
- She wears flamboyant clothes to draw attention.
- Dikkat çekmek için gösterişli kıyafetler giyiyor.
- She wastes all of her money on clothes.
- Bütün parasını kıyafetlere harcıyor.
- I bought new clothes after my diet.
- Diyetimden sonra yeni kıyafetler aldım.
- I gave my old clothes away.
- Eski kıyafetlerimi verdim.
- Those clothes suit you well.
- Bu kıyafetler sana çok yakışıyor.
- I like showy clothes.
- Ben gösterişli kıyafetlerden hoşlanırım.
- The clothes at this boutique are particularly expensive.
- Bu butikteki kıyafetler çok pahalı.
- She looks better in Japanese clothes.
- Japon kıyafetleri içinde daha iyi görünüyor.
- She spends all of her money on clothes.
- Bütün parasını kıyafetlere harcıyor.
- Tom brought some clothes for Mary.
- Tom Mary'ye bazı kıyafetler getirdi.
- Please pack these clothes in a suitcase.
- Lütfen bu kıyafetleri bir bavula koy.
- Tom dried his clothes by the fire.
- Tom kıyafetlerini ateşin yanında kuruttu.
- Could I have these clothes ironed?
- Bu kıyafetleri ütületebilir miyim?
- Her clothes were made of very cheap material.
- Kıyafetleri çok ucuz malzemeden yapılmış.
- She stole my clothes!
- Kıyafetlerimi çaldı!
- Tom usually doesn't buy expensive clothes.
- Tom genelde pahalı kıyafet almaz.
- The clothes are there.
- Kıyafetler orada.
- My mother is the only one who sews clothes in our family.
- Ailemizde kıyafet diken tek kişi annemdir.
- He ruined his clothes.
- Kıyafetlerini mahvetti.
- Where are my clothes?
- Kıyafetlerim nerede?
- Caroline knows better than to spend all her money on clothes.
- Caroline tüm parasını kıyafetlere harcamayacak kadar akıllıdır.
- Why don't you have any clothes on?
- Neden üzerinde hiç kıyafet yok?
- Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
- She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.
- Tom is unpacking his clothes.
- Tom kıyafetlerini bavuldan çıkarıyor.
- Mary threw her husband's clothes in the fire.
- Mary kocasının kıyafetlerini ateşe attı.
- He took off her clothes.
- O kıyafetlerini çıkardı.
- I think Tom should get some new clothes.
- Bence Tom yeni kıyafetler almalı.
- Tom needs clothes.
- Tom'un kıyafete ihtiyacı var.
- I have to change into my work clothes.
- İş kıyafetlerimi giymeliyim.
- Sami took his clothes off.
- Sami kıyafetlerini çıkardı.
- You should not judge a person by his clothes.
- Bir insanı kıyafetlerine göre yargılamamalısın.
- You are very pretty in those clothes.
- Bu kıyafetler içinde çok güzelsin.
- Mary bought clothes and shoes for the trip.
- Mary yolculuk için kıyafetler ve ayakkabılar satın aldı.
- Tom's destroying his clothes.
- Tom kıyafetlerini mahvediyor.
- She makes her own clothes.
- Kendi kıyafetlerini dikiyor.
- He wears expensive clothes and owns a lot of jewelry.
- Pahalı kıyafetler giyiyor ve çok sayıda mücevhere sahip.
- I like her black clothes.
- Siyah kıyafetlerini seviyorum.
- Her clothes were clean but dowdy.
- Kıyafetleri temizdi ama eski püsküydü.
- Tom stole my clothes.
- Tom kıyafetlerimi çaldı.
- Dan discovered a pile of dirty clothes in Linda's backyard.
- Dan, Linda'nın arka bahçesinde bir yığın kirli kıyafet buldu.
- Tom's mother still buys his clothes for him.
- Tom'un annesi hala onun yerine kıyafet alıyor.
- These are clothes that Mary made by herself.
- Bunlar Mary'nin kendi yaptığı kıyafetler.
- We provided them with money and clothes.
- Onlara para ve kıyafet yardımında bulunduk.
- Tom doesn't usually buy expensive clothes.
- Tom genellikle pahalı kıyafetler almaz.
- He took off his clothes.
- Kıyafetlerini çıkardı.
- Am I spending too much on clothes?
- Kıyafetlere çok mu para harcıyorum?
- I'm only bringing used clothes.
- Sadece kullanılmış kıyafetler getiriyorum.
- These are the clothes that Tom gave me.
- Bunlar Tom'un bana verdiği kıyafetler.
- If you want to borrow some of my clothes, ask first.
- Eğer kıyafetlerimi ödünç almak istiyorsan, önce sor.
- Can you iron these clothes for me?
- Bu kıyafetleri benim için ütüleyebilir misin?
- Tom slept in his clothes.
- Tom kıyafetleriyle uyudu.
- I always try to wear fashionable clothes.
- Her zaman modaya uygun kıyafetler giymeye çalışırım.
- You're always wearing the same clothes.
- Hep aynı kıyafetleri giyiyorsun.
- The boy who had been missing was identified by his clothes.
- Kaybolan çocuk kıyafetlerinden teşhis edildi.
- Mary doesn't let her sister borrow her clothes.
- Mary kız kardeşinin kıyafetlerini ödünç almasına izin vermiyor.
- If it's that hot, how about you take off all your clothes?
- O kadar sıcaksa, tüm kıyafetlerini çıkarmaya ne dersin?
- I think Tom ought to buy some new clothes.
- Bence Tom yeni kıyafetler almalı.
- John is very careless about his clothes.
- John kıyafetleri konusunda çok dikkatsiz.
- Did you spend a lot on clothes last year?
- Geçen yıl kıyafetlere çok para harcadın mı?
- I often buy clothes online.
- Sık sık internetten kıyafet alırım.
- Liza spends all her money on clothes.
- Liza bütün parasını kıyafetlere harcar.
- I came home very tired and with greasy clothes.
- Eve çok yorgun ve yağlı kıyafetlerle geldim.
- Tom's mother makes all his clothes.
- Tom'un bütün kıyafetlerini annesi dikiyor.
- I took my clothes to be cleaned.
- Kıyafetlerimi temizletmeye götürdüm.
- She knows better than to spend all her money on clothes.
- Bütün parasını kıyafetlere harcamaması gerektiğini biliyor.
- The boy crammed all his clothes into the bag.
- Oğlan tüm kıyafetlerini çantaya tıkıştırdı.
- Nobody is going to know where you purchased your clothes.
- Kıyafetlerini nereden aldığını kimse bilmeyecek.
- The man is wearing grubby clothes.
- Adam kirli kıyafetler giyiyor.
- Tom put some old clothes in the box.
- Tom kutuya eski kıyafetler koydu.
- Women's clothes are on the third floor.
- Kadın kıyafetleri üçüncü katta.
- Ever since we've been wearing clothes, we haven't known one another.
- Kıyafet giymeye başladığımızdan beri birbirimizi tanımıyoruz.
- How often do you buy new clothes?
- Ne sıklıkta yeni kıyafet alıyorsun?
- Sami didn't have clothes in his wardrobe.
- Sami'nin gardırobunda kıyafet yoktu.
- I think I'll throw some of my old clothes away.
- Sanırım eski kıyafetlerimden bazılarını atacağım.
- I was talking about clothes.
- Kıyafetler hakkında konuşuyordum.
- Mary threw the clothes in the fire.
- Mary kıyafetleri ateşe attı.
- Change out of those wet clothes.
- Islak kıyafetlerini değiştir.
- I should put on more clothes.
- Daha fazla kıyafet giymeliyim.
- Tom fell asleep with his clothes on.
- Tom kıyafetleri üzerindeyken uyuyakaldı.
- I put away my clothes.
- Kıyafetlerimi kaldırdım.
- He took adequate clothes for a weekend trip.
- Hafta sonu gezisi için yeterli kıyafet aldı.
- He is careless about his clothes.
- Kıyafetlerine dikkat etmez.
- Tom and I wear each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giyiyoruz.
- He sent his old clothes home for his brothers, and sent his family money, too.
- Eski kıyafetlerini kardeşleri için eve gönderdi ve ailesine para da gönderdi.
Show More (493)
|
| 2 |
clothes |
giysi |
n. |
|
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Tüm sevimli arkadaşlarınla buluşmak için şık giysiler aldım.
- First I should go home and change my clothes.
- Önce eve gitmeliyim ve giysilerimi değiştirmeliyim.
- Where are our clothes made, and how are they being made?
- Giysilerimiz nerede ve nasıl üretiliyor?
- I talked a little to Aki about clothes.
- Giysiler hakkında Aki'yle biraz konuştum.
- Please take off all of your clothes from the waist down.
- Lütfen belden aşağıdaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- Tom's clothes are disheveled.
- Tom'un giysileri darmadağınık.
- Clothes make people, rags make lice.
- Giysiler insan yapar, paçavralar bit yapar.
- I've bought some clothes.
- Bazı giysiler aldım.
- These clothes are finally dry.
- Bu giysiler nihayet kuru.
- I hate it when my clothes smell of cigarette smoke.
- Giysilerimin sigara dumanı gibi kokmasından nefret ediyorum.
- If you look after your clothes, they last a lot longer.
- Giysilerinize iyi bakarsanız, çok daha uzun ömürlü olurlar.
- What are you doing in Tom's clothes?
- Neden Tom'un giysilerini giyiyorsun?
- Tom took off his clothes and put on his pajamas.
- Tom giysilerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- Please take off all of your clothes from the waist up.
- Lütfen belinizden yukarıdaki tüm giysileri çıkarın.
- Why are you changing your clothes?
- Neden giysilerini değiştiriyorsun?
- She made clothes for her dolls with her mom.
- Annesiyle birlikte bebekleri için giysiler yaptı.
- Your clothes were used.
- Senin giysilerin kullanıldı.
- She needs to change her clothes before the party this evening.
- O bu akşamki partiden önce giysilerini değiştirmeli.
- He hangs his clothes, then arranges them by color.
- Giysilerini asıyor, sonra renklerine göre düzenliyor.
- Where are your clothes?
- Giysilerin nerede?
- My clothes get wet so I took off them.
- Giysilerim ıslandığı için onları çıkardım.
- Tom spends lots of money on clothes.
- Tom giysilere çok para harcıyor.
- Tom helped Mary hang the clothes on the clothesline.
- Tom Mary'nin giysileri çamaşır ipine asmasına yardım etti.
- Your clothes are out of fashion.
- Giysilerin demode.
- Do I need to change clothes?
- Giysileri değiştirmeli miyim?
- Tom's clothes are soaking wet.
- Tom'un giysileri sırılsıklam.
- Tom shoved his wet clothes into the dryer.
- Tom ıslak giysilerini kurutucuya soktu.
- Jane has a lot of clothes to wash.
- Jane'in yıkanacak çok giysisi var.
- Do you need baby clothes?
- Bebek giysilerine ihtiyacınız var mı?
- Wet clothes stick to your skin.
- Islak giysiler cildinize yapışır.
- Tom is in his room, changing clothes.
- Tom, odasında, giysileri değiştiriyor.
- Tom jumped into water without taking off his clothes.
- Tom giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- He put the clothes in the washtub.
- Giysileri leğene koydu.
- Our clothes were always clean.
- Giysilerimiz her zaman temizdi.
- Tom threw his wife's clothes in the fire.
- Tom karısının giysilerini ateşe attı.
- Most of the clothes that Canadians wear are made outside of Canada.
- Kanadalıların giydikleri giysilerin çoğu Kanada'nın dışında yapılmaktadır.
- Tom put on his clothes.
- Tom giysilerini giydi.
- I don't usually buy expensive clothes.
- Genellikle pahalı giysiler satın almam.
- The boy filled his bag with clothes.
- Erkek çocuğu çantasını giysilerle doldurdu.
- Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.
- Tom sessizce giysilerini giydi ve parmak uçlarında odadan çıktı.
- His clothes didn't match his age.
- Onun giysileri yaşına uymadı.
- These clothes are made locally.
- Bu giysiler yerel olarak üretiliyor.
- These clothes are dirty and need to be washed.
- Bu giysiler kirli ve yıkanması gerekir.
- Your clothes are dirty.
- Giysilerin kirli.
- Sami dressed in thick clothes to protect himself from the cold.
- Sami kendini soğuktan korumak için kalın giysiler giydi.
- Please take off all of your clothes from the waist down.
- Lütfen belden aşağınızdaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- Most of the clothes that Europeans wear are made outside of Europe.
- Avrupalıların giydikleri giysilerin çoğu Avrupa'nın dışında yapılmaktadır.
- He gave me clothes as well as food.
- Bana yemeğin yanı sıra giysi de verdi.
- This scanner can see through clothes.
- Bu tarayıcılar giysilerin içini görebilir.
- Mary can't abide Tom leaving his dirty clothes on the floor.
- Mary, Tom'un kirli giysilerini yere bırakmasına tahammül edemiyor.
- How often do you wash your clothes?
- Giysilerinizi ne sıklıkla yıkarsınız?
- Can you help me fold the clothes?
- Giysileri katlamama yardım edebilir misin?
- All the money was spent on clothes.
- Tüm para giysilere harcandı.
- Tom took off his clothes and stepped into the shower.
- Tom giysilerini çıkardı ve duşa girdi.
- Stop borrowing my clothes without asking.
- Sormadan giysilerimi almaktan vazgeç.
- Liza spends all her money on clothes.
- Liza tüm parasını giysilere harcıyor.
- I love your clothes.
- Giysilerini seviyorum.
- He had no clothes other than what he was wearing.
- Üzerindekinden başka giysisi yoktu.
- Get your clothes on.
- Giysilerini giy.
- You look good in those clothes.
- Sen o giysiler içinde iyi görünüyorsun.
- I always wash my clothes on week ends.
- Daima hafta sonları giysilerimi yıkarım.
- His clothes were used.
- Onun giysileri eskiydi.
- Tom threw the clothes in the fire.
- Tom giysileri ateşe attı.
- Tom makes his own clothes.
- Tom kendi giysilerini yapar.
- Tom tried his best not to get paint on his clothes.
- Tom giysilerini boyamamak için elinden geleni yaptı.
- Tom threw his girlfriend's clothes in the fire.
- Tom kız arkadaşının giysilerini ateşe attı.
- Put on some decent clothes.
- Bazı düzgün giysiler giy.
- Tom gave a lot of his old clothes to a homeless man that he met recently.
- Tom eski giysilerinin çoğunu geçenlerde tanıştığı evsiz bir adama verdi.
- She took off her clothes.
- O giysilerini çıkardı.
- These are the clothes that Tom gave me.
- Bunlar Tom'un bana verdiği giysiler.
- How often do you wash clothes?
- Ne sıklıkta giysi yıkıyorsunuz?
- I need to buy some new clothes.
- Birkaç yeni giysi satın almalıyım.
- How much money do you spend on clothes?
- Giysilere ne kadar para harcarsın?
- Tom's clothes were shabby.
- Tom'un giysileri eskimişti.
- My clothes are dirty.
- Giysilerim kirli.
- Mayuko designed her own clothes.
- Mayuko kendi giysilerini tasarladı.
- Tom put his clothes on.
- Tom giysilerini giydi.
- Mary gets upset when Tom leaves his dirty clothes on the floor.
- Tom kirli giysilerini yere bıraktığında Mary üzülür.
- Clothes are getting cheap.
- Giysiler ucuzluyor.
- Please take off all of your clothes from the waist up.
- Lütfen belden yukarıdaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- Tom went swimming in the river, but when he got out, his clothes had been stolen.
- Tom nehirde yüzmeye gitti, ama çıktığında giysilerinin çalındığını gördü.
- Can you help me fold the clothes?
- Giysileri katlamama yardım eder misin?
- When was the last time you ironed your clothes?
- Giysilerinizi en son ne zaman ütülediniz?
- Clothes are more expensive here than in the United States.
- Burada giysiler Birleşik Devletler'dekinden daha pahalı.
- Tom slept in his clothes.
- Tom giysileriyle uyudu.
- The wet clothes stick to my skin.
- Islak giysiler tenime yapışıyor.
- Tom stole my clothes.
- Tom giysilerimi çaldı.
- You should put on warmer clothes.
- Daha sıcak tutan giysiler giymelisin.
- Your clothes are filthy.
- Giysilerin kirli.
- The lost child was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi.
- Caroline knows better than to spend all her money on clothes.
- Caroline bütün parasını giysilere harcamaması gerektiğini biliyor.
- Am I spending too much on clothes?
- Ben giysilere çok fazla harcıyor muyum?
- Don't judge a man by the clothes he wears.
- Bir kişiyi giydiği giysiden dolayı yargılama.
- They deal in shoes and clothes at that store.
- O mağazada ayakkabı ve giysi satıyorlar.
- He likes flamboyant clothes.
- O gösterişli giysilerden hoşlanır.
- Take care of your clothes.
- Giysilerinize iyi bakın.
- It took me several hours to fold all the clothes.
- Tüm giysileri katlamak birkaç saatimi aldı.
- Tom put his clothes in the suitcase.
- Tom giysilerini bavula koydu.
- Mary's closets are full of clothes she hasn't worn in years.
- Mary'nin dolapları yıllarca giymediği giysilerle dolu.
- These clothes are finally dry.
- Bu giysiler sonunda kurudu.
- Tom didn't like the way Mary ironed his clothes.
- Tom Mary'nin giysilerini ütüleme şeklini beğenmedi.
- These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence.
- Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi.
- Take the clothes and go wash them.
- Giysileri alın ve onları yıkamaya gidin.
- Do you prefer buying clothes with or without a hood?
- Kapuşonlu giysiler mi yoksa kapuşonsuz giysiler mi almayı tercih edersin?
- I hate it when my clothes smell like cigarettes.
- Giysilerim sigara gibi koktuğunda bundan nefret ederim.
- Tom put away his clothes.
- Tom giysilerini kaldırdı.
- Tom has some clothes that need to be washed.
- Tom'un yıkanması gereken bazı giysileri var.
- She put on her best clothes and went out.
- O en iyi giysilerini giydi ve dışarı çıktı.
- How often do you wash your clothes?
- Ne sıklıkta giysilerini yıkarsın?
- How often do you wash your gym clothes?
- Ne sıklıkta spor giysilerini yıkarsın?
- Your clothes are dirty.
- Senin giysilerin kirli.
- I haven't unpacked my clothes yet.
- Giysilerimi henüz yerleştirmedim.
- Tom has been spending a lot of money on clothes.
- Tom giysilere çok para harcıyor.
- She made clothes for her dolls with her mom.
- O, annesiyle birlikte bebekleri için giysiler yaptı.
- Tom got out of the bath and put on his clothes.
- Tom banyodan çıktı ve giysilerini giydi.
- My clothes got wet because it was pouring down rain.
- Sağanak yağmur yağdığı için giysilerin ıslandı.
- Tom put some old clothes in the box.
- Tom kutuya bazı eski giysiler koydu.
- Put on warm clothes, the night air is very cold.
- Sıcak giysiler giyin, gece çok soğuktur.
- Tom's clothes are dirty.
- Tom'un giysileri kirli.
- She spends all of her money on clothes.
- O, parasının hepsini giysilere harcar.
- I saw many people who had no clothes and I saw many clothes which had no people in them.
- Ne insanlar gördüm giysisi yok, ne giysiler gördüm içinde insan yok.
- Give the clothes a try.
- Giysileri dene.
- My clothes got wet because it was pouring down rain.
- Giysilerim ıslandı çünkü sağanak yağmur yağıyordu.
- I took off my clothes.
- Giysilerimi çıkardım.
- I want to change my clothes.
- Giysilerimi değiştirmek istiyorum.
- These clothes are too small for him.
- Bu giysiler onun için çok küçük.
- My mother made some new clothes.
- Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- Take care of your clothes.
- Giysilerine iyi bak.
- Stop leaving your clothes all over the floor.
- Giysilerini zeminin her yerine bırakmaktan vazgeç.
- These books and clothes are all yours.
- Bu kitap ve giysilerin hepsi senin.
- Tom folded his clothes and put them in his suitcase.
- Tom giysilerini katladı ve onları valizine koydu.
- I have some clothes for you.
- Bende senin için birtakım giysiler var.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
- Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- Mary makes her own clothes.
- Mary kendi giysilerini dikiyor.
- I slept with my clothes on.
- Ben giysilerimle yattım.
- Tom usually buys expensive clothes.
- Tom genellikle pahalı giysiler alır.
- Their clothes were used.
- Onların giysileri kullanıldı.
- I had to go home and change clothes.
- Eve gitmek ve giysileri değiştirmek zorunda kaldım.
- Tom didn't want his neighbors to see him without clothes.
- Tom komşularının onu giysileri olmadan görmesini istemedi.
- I always wash my clothes on week ends.
- Giysilerimi hep hafta sonları yıkarım.
- Tom wasn't afraid to get his clothes dirty.
- Tom giysilerini kirletmekten korkmuyordu.
- Tom got out of the shower and put his clothes back on.
- Tom duştan çıktı ve giysilerini giydi.
- Stop borrowing my clothes without my permission.
- İznim olmadan giysilerimi almaktan vazgeç.
- What do you do with your clothes when they are worn out?
- Giysileriniz eskidiğinde onları ne yaparsınız?
- The boy who had been missing was identified by his clothes.
- Kayıp olan çocuk giysileri ile tespit edildi.
- Whose clothes are these?
- Bunlar kimin giysileri?
- He carried a bundle of clothes.
- O bir bohça giysi taşıdı.
- Clothes make the man.
- İnsanı gösteren giysileridir.
- These clothes are too big for you.
- Bu giysiler senin için fazla büyük.
- Tom tried to wash the blood off his clothes.
- Tom giysilerindeki kanı yıkayarak çıkarmaya çalıştı.
- I like the silhouette these clothes give me.
- Bu giysilerin bana kazandırdığı silüeti seviyorum.
- My clothes are full of suds.
- Giysilerim köpük dolu.
- Tom slept with his clothes on.
- Tom giysileri ile uyudu.
- Have you ever ironed your clothes by yourself?
- Hiç giysilerini kendin ütüledin mi?
- Make a bundle of these clothes.
- Bu giysilerden bir paket yap.
- The lost boy was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi.
- Tom got out of the bath, dried himself off, and put on his clothes.
- Tom banyodan çıktı, kurulandı ve giysilerini giydi.
- My mother spends a lot of money on clothes.
- Annem giysilere çok para harcar.
- Tom can't fit into his old clothes anymore.
- Tom artık eski giysilerine sığamıyor.
- Tom put his dirty clothes in the laundry basket.
- Tom kirli giysilerini çamaşır sepetine koydu.
- Tom is very particular about his clothes.
- Tom giysileri hakkında çok titizdir.
- I should put on more clothes.
- Daha fazla giysi giymeliyim.
- Please hang your clothes over here.
- Lütfen giysilerinizi buraya asın.
- I'm not sewing your clothes.
- Giysilerini dikmiyorum.
- My clothes are down there.
- Giysilerim orada.
- Tom gave John some of his clothes.
- Tom John'a giysilerinden bazılarını verdi.
- Tom got out of the bath and put his clothes on.
- Tom banyodan çıktı ve giysilerini giydi.
- Tom put on some clean clothes.
- Tom, bazı temiz giysiler giydi.
- Tom took his clothes off and put them into the washing machine.
- Tom giysilerini çıkardı ve çamaşır makinesine koydu.
- If you look after your clothes, they last a lot longer.
- Eğer giysilerine bakarsan, onlar çok daha uzun dayanır.
- Tom got out of the bath, dried himself off, and put his clothes on.
- Tom banyodan çıktı, kurulandı ve giysilerini giydi.
- I changed my clothes.
- Giysilerimi değiştirdim.
- He imports clothes from Turkey.
- O Türkiye'den giysiler ithal etmektedir.
- Wash your clothes with normal detergent in 60 to 90 degrees.
- Giysilerinizi normal deterjanla 60 ila 90 derecede yıkayın.
- He jumped into water without removing his clothes.
- O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- My wet clothes clung to my body.
- Islak giysilerim vücuduma yapıştı.
- Mary doesn't like it when Tom leaves his dirty clothes on the floor.
- Tom kirli giysilerini yere bıraktığında Mary bundan hoşlanmaz.
- Do you like my clothes?
- Giysilerimi seviyor musun?
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız dışındaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- I don't want to get my clothes dirty.
- Ben giysilerimin kirlenmesini istemiyorum.
- I only have clothes.
- Benim yalnızca giysilerim var.
- Have you ever wrung sweat out of your clothes?
- Sen hiç giysilerinin terini sıktın mı?
- Caroline knows better than to spend all her money on clothes.
- Caroline tüm parasını giysilere harcamaması gerektiğini biliyor.
- I need to change clothes.
- Giysileri değiştirmem gerekiyor.
- Tom's dirty clothes are on the floor.
- Tom'un kirli giysileri yerde.
- Tom tried his father's clothes on.
- Tom babasının giysilerini denedi.
- She can make all her own clothes.
- Tüm giysilerini kendi yapabilir.
- These clothes are not appropriate for a cold winter day.
- Bu giysiler soğuk bir kış günü için uygun değildir.
- He had no clothes other than what he was wearing.
- Üstündekilerden başka giysisi yoktu.
- Tom put his clothes back on.
- Tom giysilerini tekrar giyindi.
- Come on, how often do you think a fictitious character needs to change clothes?
- Hadi, hayali bir karakterin ne sıklıkta giysileri değiştirmesi gerektiğini düşünüyorsun?
- These clothes are more expensive, but they are made in an eco-friendly and responsible way.
- Bu giysiler daha pahalıdır ancak çevre dostu ve sorumlu bir şekilde üretilirler.
- Stop leaving your clothes on the floor.
- Giysilerini yere bırakmaktan vazgeç.
- I balanced my checkbook while you were washing clothes.
- Sen giysileri yıkarken ben çek defterini dengeledim.
- The clothes soaked in water overnight were heavy.
- Gece boyunca suyla ıslanan giysiler ağırlaşmıştı.
- I need to wash my clothes.
- Giysilerimi yıkamam lazım.
- I gave some of my old clothes to the Salvation Army.
- Eski giysilerimin bir kısmını Kurtuluş Ordusu'na verdim.
- I like clothes.
- Ben giysileri severim.
- Tom is folding his clothes.
- Tom giysilerini katlıyor.
- She is ashamed of her old clothes.
- Eski giysilerinden utanıyor.
- I hate my clothes!
- Giysilerimden nefret ediyorum.
- It's about to rain; bring in the clothes.
- Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.
- Could I have these clothes ironed?
- Bu giysileri ütülettirebilir miyim?
- Tom brushed the snow off his clothes.
- Tom giysilerindeki karı fırçaladı.
- She has quite a lot of clothes.
- Bir sürü giysisi var.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
- Kirli giysiler soyunma odasının havasında kötü bir koku bırakıyordu.
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız hariç tüm giysilerinizi çıkarın.
- The boy took off his clothes and put on his pajamas.
- Çocuk giysilerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- Tom took his clothes off.
- Tom giysilerini çıkardı.
- Tom put some clean clothes on.
- Tom bazı temiz giysiler giydi.
- Tom tried on his father's clothes.
- Tom babasının giysilerini denedi.
- Tom is unpacking his clothes.
- Tom giysilerini boşaltıyor.
- Tom often buys clothes online.
- Tom genellikle giysileri internet üzerinden satın alır.
- These clothes are dirty and need to be washed.
- Bu giysiler kirli ve yıkanması gerekiyor.
- I need to wash my clothes.
- Giysilerimi yıkamam gerekiyor.
- Tom jumped into the water with his clothes on.
- Tom giysileri ile suya atladı.
- He has holes in his clothes.
- Onun giysilerinde delikler var.
- Tom folded his clothes and put them in his suitcase.
- Tom giysilerini katladı ve bavuluna koydu.
- Tom's mother used to wash his clothes for him, but now he washes them himself.
- Tom'un annesi eskiden giysilerini onun için yıkardı, ama şimdi kendisi yıkıyor.
- Tom brought Mary some clothes.
- Tom Mary'ye birtakım giysiler getirdi.
- We could share clothes.
- Giysileri paylaşabiliriz.
- Are my clothes dry yet?
- Giysilerim kurudu mu?
- Don't judge a man by his clothes.
- Bir erkeği giysilerine göre yargılama.
- Her clothes were used.
- Onun giysileri kullanılmıştı.
- It's about to rain; bring in the clothes.
- Yağmur yağmak üzere, giysileri getir.
- Make sure you check all the pockets for tissues before washing your clothes.
- Giysilerinizi yıkamadan önce mendil için tüm cepleri kontrol ettiğinizden emin olun.
- I don't usually buy expensive clothes.
- Genellikle pahalı giysiler almam.
- I was talking about clothes.
- Ben giysiler hakkında konuşuyordum.
- I don't sew their clothes.
- Onların giysilerini ben dikmem.
- Most of the clothes that Americans wear are made outside of America.
- Amerikalıların giydikleri giysilerin çoğu Amerika'nın dışında yapılmaktadır.
- He sent his old clothes home for his brothers, and sent his family money, too.
- O eski giysilerini erkek kardeşleri için eve gönderdi ve ailesine de para gönderdi.
- Mary threw her boyfriend's clothes in the fire.
- Mary erkek arkadaşının giysilerini ateşe attı.
- Tom hung his clothes on the clothesline.
- Tom giysilerini çamaşır ipine astı.
- They tore off their clothes.
- Onlar giysilerini yırttılar.
- Tom's clothes are out of fashion.
- Tom'un giysilerinin modası geçmiş.
- I hate it when my clothes smell of cigarette smoke.
- Giysilerim sigara dumanı koktuğunda bundan nefret ederim.
- These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence.
- Bu kirli giysiler onun masumiyetini kanıtlamak için yeni bir delil olabilir.
- He carried a bundle of clothes.
- Bir bohça giysi taşıdı.
- The clothes are there.
- Giysiler orada.
- We provided them with money and clothes.
- Biz onlara para ve giysi sağladık.
- How many changes of clothes did you pack?
- Kaç kıyafet değiştirecek kadar giysi aldın?
- Tom often buys expensive clothes.
- Tom sık sık pahalı giysiler satın alır.
- I wash my clothes.
- Giysilerimi yıkıyorum.
- How much money do you spend on clothes?
- Giysilere ne kadar para harcıyorsun?
- Have you ever pegged your clothes up in the balcony?
- Sen hiç giysilerini balkona astın mı?
- The clothes are drying.
- Giysiler kuruyor.
- He forgot to bring clothes.
- O giysi getirmeyi unuttu.
- Mary threw the clothes in the fire.
- Tom giysileri ateşe attı.
- Tom started taking his clothes off.
- Tom giysilerini çıkarmaya başladı.
- I have to wash my clothes.
- Giysilerimi yıkamam gerekiyor.
- Wet clothes adhere to the skin.
- Islak giysiler tene yapışır.
- My sister stole my clothes.
- Kız kardeşim giysilerimi çaldı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
- Felaket bölgesine gönderilmek üzere eski giysilerle dolu üç yüz karton kutu vardı.
- Mary once again tried on all the clothes she had bought the day before.
- Mary bir gün önce aldığı bütün giysileri bir kez daha denedi.
- Hang your clothes out to dry!
- Kurutmak için giysilerini dışarıya as!
- Tom has taken off all his clothes.
- Tom tüm giysilerini çıkardı.
- I don't iron my clothes.
- Giysilerimi ütülemem.
- Tom got out of bed and quickly put on his clothes.
- Tom yataktan kalktı ve çabucak giysilerini giydi.
- He dried his wet clothes by the fire.
- Islak giysilerini ateşin yanında kuruttu.
- I made these clothes myself.
- Bu giysileri kendim yaptım.
- Change your clothes.
- Giysilerini değiştir.
- She put away her clothes.
- O giysilerini yerine koydu.
- I don't have a problem doing the laundry, but I hate folding the clothes.
- Çamaşır yıkarken bir sorunum yok ama giysileri katlamaktan nefret ediyorum.
- Tom put some clothes on.
- Tom bazı giysiler giydi.
- Tom noticed Mary's clothes hadn't been washed.
- Tom, Mary'nin giysilerinin yıkanmadığını fark etti.
- I need to buy some new clothes.
- Bazı yeni giysiler almam lazım.
- Nobody is going to know where you purchased your clothes.
- Hiç kimse giysilerini nereden aldığını bilmeyecek.
- Tom's clothes have become too small for him.
- Tom'un giysileri onun için çok küçük oldu.
- Tom needs some new clothes.
- Tom'un bazı yeni giysilere ihtiyacı var.
- Mary threw her husband's clothes in the fire.
- Mary kocasının giysilerini ateşe attı.
- Tom went back home to put on some dry clothes.
- Tom kuru giysiler giymek için eve döndü.
- Put on some clothes.
- Bazı giysiler giyin.
- Yesterday, Mary cleaned the house and washed clothes.
- Dün Mary evi temizledi ve giysileri yıkadı.
- Tom isn't afraid to get his clothes dirty.
- Tom giysilerini kirletmekten korkmuyor.
- I think I'll throw some of my old clothes away.
- Sanırım eski giysilerimden bazılarını atacağım.
- Mary borrowed my clothes without asking me.
- Mary bana sormadan giysilerimi aldı.
- Tom washed his clothes.
- Tom giysilerini yıkadı.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi giysileri ütülemek.
Show More (275)
|
| 3 |
clothes |
elbise |
n. |
|
- My clothes are there.
- Elbiselerim orada.
- I will never buy clothes secondhand.
- Asla ikinci el bir elbise satın almam.
- His clothes are out of fashion.
- Onun elbiselerinin modası geçmiştir.
- She slipped into her clothes.
- Elbiselerini giyiverdi.
- Did you spend a lot on clothes last year?
- Geçen sene elbiselere çok harcadın mı?
- My daughter has grown out of all her old clothes.
- Kızımın tüm eski elbiseleri ona küçük geliyor.
- Tom stripped off his dirty clothes and threw them into the washing machine.
- Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.
- She makes her own clothes.
- O kendi elbiselerini yapıyor.
- Tom got out of bed and quickly put on his clothes.
- Tom yataktan kalktı ve hızla elbiselerini giydi.
- Tom burned his clothes.
- Tom elbiselerini yaktı.
- Mary wasn't afraid to get her clothes dirty.
- Mary elbiselerinin kirlenmesinden korkmuyordu.
- Tom tried to wash the blood off his clothes.
- Tom elbiselerindeki kanı yıkamaya çalıştı.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle dışarı çıkmaya utandım.
- Tom helped his mother clean the house and wash clothes.
- Tom, annesinin evi temizlemesine ve elbiseleri yıkamasına yardımcı oldu.
- Wet clothes stick to your skin.
- Islak elbiseler cildine yapışır.
- Tom's clothes were old, but clean.
- Tom'un elbiseleri eski ama temizdi.
- Your clothes are filthy.
- Elbiselerin kirli.
- Where are my clothes?
- Elbiselerim nerede?
- Tom wasn't afraid to get his clothes dirty.
- Tom elbiselerini kirletmekten korkmuyordu.
- Why are you folding my clothes?
- Neden elbiselerimi katlıyorsun?
- Take off your wet clothes.
- Islak elbiselerini çıkar.
- Dan didn't even let Linda collect her clothes.
- Dan, Linda'nın, elbiselerini toplamasına bile izin vermedi.
- Tom took off his clothes.
- Tom elbiselerini çıkardı.
- His clothes always smell bad.
- Onun elbiseleri her zaman kötü kokar.
- She has to change clothes before tonight's party.
- Bu geceki partiden önce elbise değiştirmek zorunda.
- Is it possible to send mourning clothes to the cleaner?
- Yas elbiselerini temizlikçiye göndermek mümkün mü?
- Proper clothes count for much in business.
- Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- He took off his clothes and put on his pajamas.
- Elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- He's destroying his clothes.
- Onun elbiselerini mahvediyor.
- Tom put his clothes on.
- Tom elbiselerini giydi.
- Tom changed clothes.
- Tom elbiseleri değiştirdi.
- Take off your clothes.
- Elbiselerini çıkar.
- I'm going to change my clothes.
- Elbiselerimi değiştireceğim.
- I advise you to change clothes.
- Elbiseni değiştirmeni tavsiye ederim.
- These clothes are beautiful, but pricey.
- Bu elbiseler güzel ama pahalı.
- We must provide the victims with food and clothes.
- Kurbanlara yiyecek ve elbise sağlamalıyız.
- Her clothes were made of very cheap material.
- Onun elbiseleri çok ucuz malzemeden yapılmıştır.
- She spends most of her money on clothes.
- Parasının çoğunu elbiselere harcar.
- Tom hasn't changed his clothes in three weeks.
- Tom üç hafta içinde elbiselerini değiştirmedi.
- The boy stripped off his clothes.
- Çocuk elbiselerini çıkardı.
- How did you change your clothes so fast?
- Elbiselerini nasıl bu kadar çabuk değiştirdin?
- If it's that hot, how about you take off all your clothes?
- Bu kadar sıcaksa bütün elbiselerini çıkarmaya ne dersin?
- Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken, yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerini giyebilecek kadar büyüyecek.
- Tom needs to wash clothes.
- Tom elbiselerini yıkamalı.
- Sami saw Layla's clothes there.
- Sami orada Leyla'nın elbiselerini gördü.
- Thank you for changing your clothes.
- Elbiselerini değiştirdiğin için teşekkürler.
- My wet clothes clung to my body.
- Islak elbiselerim vücuduma yapıştı.
- Tom swam in his clothes.
- Tom elbiseleriyle yüzdü.
- Pick up your clothes.
- Elbiselerini topla.
- She gives us clothes.
- O bize elbiseler verir.
- Tom took his clothes off.
- Tom elbiselerini çıkardı.
- My clothes are full of suds.
- Elbiselerim köpük dolu.
- Hang your clothes out to dry!
- Elbiselerini kuruması için dışarı as!
- He put the clothes in the trough.
- Elbiseleri yalağın içine koydu.
- This store sells clothes and shoes for both men and women.
- Bu mağaza, hem kadın hem de erkek için elbise ve ayakkabı satmaktadır.
- The rain soaked through my clothes.
- Yağmur elbiselerimi sırılsıklam etti.
- He had no clothes on him at all.
- Onun üzerinde hiç elbise yoktu.
- Pick up your clothes.
- Elbiselerini al.
- Tom leaves his clothes all over the house.
- Tom elbiselerini evin her tarafına bırakıyor.
- My father does not care about his clothes at all.
- Babam elbiselerini hiç umursamaz.
- Would you mind looking the other way while I change my clothes?
- Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
- Tom brushed the sand from his clothes.
- Tom elbiselerindeki kumu fırçaladı.
- He turns me on when he wears those clothes.
- O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- Tom bought some clothes for Mary.
- Tom, Mary için birkaç elbise satın aldı.
- These clothes are dirty and need washing.
- Bu elbiseler kirli ve yıkanmaya ihtiyacı var.
- She knows better than to spend all her money on clothes.
- Bütün parasını elbiselere harcamayacak kadar akıllıdır.
- The boy took off his clothes and put on his pajamas.
- Çocuk elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- Mary wasn't afraid to get her clothes dirty.
- Mary elbiselerini kirletmekten korkmazdı.
- She always wore trendy clothes.
- O hep modaya uygun elbiseler giydi.
- He buys clothes.
- O elbiseler satın alır.
- Your clothes are wet.
- Elbiselerin ıslak.
- Tom needs clothes.
- Tom'un elbiselere ihtiyacı var.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- Tom took his clothes off and put them into the washing machine.
- Tom elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine koydu.
- He jumped into the water clothes and all.
- Elbiseleriyle suya atladı.
- His clothes are always out of style.
- Onun elbiseleri her zaman demode.
- Tom always wears dark clothes.
- Tom her zaman koyu elbiseler giyer.
- I spent all morning washing clothes.
- Ben bütün sabahı elbiseleri yıkayarak geçirdim.
- Bring me my clothes.
- Bana elbiselerimi getir.
- Take off your clothes and lie down on the bed!
- Elbiselerini çıkar ve yatağa uzan!
- Tom looked like he'd slept in his clothes.
- Tom elbiseleriyle uyumuş gibi görünüyordu.
- Tom went swimming in the river, but when he got out, his clothes had been stolen.
- Tom nehirde yüzmeye gitti, ama o dışarı çıktığında elbiseleri çalınmıştı.
- He took off his clothes.
- O elbiselerini çıkardı.
- My husband is indifferent to his clothes.
- Kocam elbiselerine karşı duyarsızdır.
- The boy crammed all his clothes into the bag.
- Çocuk, bütün elbiselerini çantaya tıktı.
- My clothes get wet so I took off them.
- Elbiselerim ıslandı bu yüzden onları çıkardım.
- Why are your clothes dirty?
- Elbiseleriniz neden kirli?
- I went home to change my clothes.
- Elbiselerimi değiştirmek için eve gittim.
- Tom jumped into the water with his clothes on.
- Tom elbiseleriyle suya atladı.
- Tom gave John some of his clothes.
- Tom elbiselerinden bazılarını John'a verdi.
- I put my clothes in the dryer.
- Elbiselerimi kurutma makinesine koydum.
- Dan asked Linda to take all of her clothes off.
- Dan, Linda'nın tüm elbiselerini çıkarmasını istedi.
- He dried his wet clothes by the fire.
- Ateşin yanında ıslak elbiselerini kuruttu.
- Layla took a shower and changed clothes.
- Leyla duş aldı ve elbiselerini değiştirdi.
- I'll buy you whatever clothes you want.
- Sana istediğin elbiseleri alacağım.
- She put away her clothes.
- Elbiselerini kaldırdı.
- Mary makes all her own clothes.
- Mary bütün elbiselerini kendi diker.
- Get your clothes on, Tom.
- Elbiselerini giy, Tom.
- John is indifferent about his clothes.
- John elbiseleri hakkında kayıtsız.
- Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed.
- Pahalı elbiseler giymemesine rağmen temiz giyinirdi.
- Almost all humans wear clothes.
- Neredeyse bütün insanlar elbise giyerler.
- Pretty clothes!
- Güzel elbiseler!
- Your clothes are wet.
- Elbiseleriniz ıslak.
- He took off her clothes.
- O, elbiselerini çıkardı.
- Take the clothes and go wash them.
- Elbiseleri al ve gidip yıka.
- Washing clothes and sheets is my work.
- Elbiseleri ve çarşafları yıkamak benim işimdir.
- It's very hot, these clothes are going to kill you!
- Çok sıcak. Bu elbiseler seni öldürecek!
- Tom told Mary that she should get rid of all her old clothes.
- Tom Mary'ye tüm eski elbiselerinden kurtulması gerektiğini söyledi.
- He hangs his clothes, then arranges them by color.
- Elbiselerini asıp renklerine göre düzenler.
- His clothes are worn out.
- Onun elbiseleri yıpranmış.
- Pat stripped off his clothes and dived in.
- Pat, elbiselerini çıkardı ve direkt daldı.
- Someone has stolen our clothes.
- Biri elbiselerimizi çaldı.
- Hang your clothes outside so that they dry.
- Elbiselerini kuruması için dışarı as.
- Tom's mother makes all his clothes.
- Tom'un annesi onun bütün elbiselerini yapar.
- He spends lots of money on clothes.
- O, elbiselere çok para harcıyor.
- I'm not sewing your clothes.
- Elbiselerini dikmiyorum.
- The king took his clothes off.
- Kral, elbisesini çıkardı.
- She moved my clothes.
- O benim elbiselerimi taşıdı.
- She is always buying expensive clothes.
- Her zaman pahalı elbiseleri alıyor.
- I don't want to get my clothes dirty.
- Elbiselerimi kirletmek istemiyorum.
- Tom put on his clothes.
- Tom elbiselerini giydi.
- I wear cool clothes and cool sunglasses.
- Ben klas elbiseler giyerim ve klas gözlükler takarım.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle gitmeye utanıyordum.
- My clothes are dirty.
- Elbiselerim kirli.
- Please pack these clothes in a suitcase.
- Lütfen bu elbiseleri valize koy.
- All my clothes have gotten dirty since I've been here.
- Buraya geldiğimden beri bütün elbiselerim kirlendi.
- John is very careless about his clothes.
- John, elbiseleri hakkında çok dikkatsiz.
- Would you mind looking the other way for just a minute while I change my clothes?
- Elbiselerimi değiştirirken sadece bir dakika için diğer tarafa bakar mısın?
- Why don't you put your clothes back on?
- Neden elbiselerini giymiyorsun?
- Thanks for ironing my clothes for me.
- Elbiselerimi benim için ütülediğiniz için teşekkürler.
- Please take off all your clothes except your underpants and bra.
- Lütfen külot ve sütyenin hariç tüm elbiselerini çıkar.
- Look at your clothes!
- Elbiselerine bak!
- Tom ironed his clothes.
- Tom elbiselerini ütüledi.
- We provided food and clothes for them.
- Onlar için yiyecek ve elbise sağladık.
- Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.
- Hang your clothes outside so that they dry.
- Elbiselerini kurumaları için dışarıya as.
- My clothes are wet.
- Elbiselerim ıslak.
- I'd rather wear ugly clothes than wear no clothes at all.
- Hiç elbise giymemektense çirkin kıyafetler giymeyi tercih ederim.
- Tom folded his clothes.
- Tom elbiselerini katladı.
- I went home to change clothes.
- Elbiseleri değiştirmek için eve gittim.
- These clothes are too small for her.
- Bu elbiseler onun için çok küçük.
- We use cloth to make clothes.
- Elbiseler yapmak için kumaş kullanırız.
- They made fun of my clothes.
- Onlar elbiselerimle dalga geçtiler.
- Tom bought Mary some clothes.
- Tom, Mary'ye birkaç elbise satın aldı.
- The boy has grown out of all his old clothes.
- Çocuk eski elbiselerine sığmayacak kadar büyüdü.
- Tom shoved his wet clothes into the dryer.
- Tom ıslak elbiselerini kurutucu içine itti.
- She always buys expensive clothes.
- Her zaman pahalı elbiseler alır.
- I iron my clothes almost every day.
- Ben hemen hemen her gün elbiselerimi ütülerim.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
- Tom is in casual clothes.
- Tom gündelik elbiselerinin içinde.
- These are clothes that Mary made by herself.
- Bunlar Mary'nin kendi başına yaptığı elbiseler.
- Tom isn't afraid to get his clothes dirty.
- Tom elbiselerini kirletmekten korkmuyor.
- I don't have any clean clothes to wear.
- Giyecek hiç temiz elbisem yok.
- Put your clothes away.
- Elbiselerini yerine koy.
- The identity of the boy who had been missing was verified by the clothes he was wearing.
- Kayıp olan çocuğun kimliği giydiği elbiselerle doğrulandı.
- Where did you get these clothes?
- Bu elbiseleri nereden aldın?
- He put the clothes in the trough.
- Elbiseleri yalağa koydu.
- Tom has gotten his clothes dirty.
- Tom elbiselerini kirletti.
- Hang your clothes here.
- Elbiselerini buraya as.
- Mary hung her clothes on the clothesline.
- Mary elbiselerini çamaşır ipine astı.
- He ruined his clothes.
- O, elbiselerini mahvetti.
- Tom took off his clothes and stepped into the shower.
- Tom elbiselerini çıkardı ve duşa girdi.
- I am changing my clothes.
- Ben elbiselerimi değiştiriyorum.
- The king took his clothes off.
- Kral elbiselerini çıkardı.
- Many of the children had hardly any clothes on.
- Çocukların çoğunun neredeyse hiç elbisesi yoktu.
- I have to change clothes.
- Elbiselerimi değiştirmek zorundayım.
- How did you change your clothes so quickly?
- Elbiselerini nasıl bu kadar çabuk değiştin?
- Tom jumped into water without taking off his clothes.
- Tom elbiselerini çıkarmadan suya atladı.
- We took our clothes off and played in the street.
- Elbiselerimizi çıkarıp sokakta oynadık.
- We are changing our clothes.
- Elbiselerimizi değiştiriyoruz.
- Tom took off his clothes and put on his pajamas.
- Tom, elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- I have no clothes to go to the party.
- Benim partiye gitmek için hiçbir elbisem yok.
- All Tom's clothes are made by his mother.
- Tom'un bütün elbiseleri annesi tarafından yapılır.
- Tom tried his best not to get paint on his clothes.
- Tom elbiselerine boya bulaşmaması için elinden geleni yaptı.
- Sami took his clothes off.
- Sami elbiselerini çıkardı.
- I tear my clothes when I work in the garden.
- Bahçede çalışırken elbiselerimi yırtıyorum.
- The marionette took off his clothes and laid them on the sand to dry.
- Kukla, elbiselerini çıkardı ve kurumaları için onları kumun üzerine serdi.
- Mary doesn't let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- The clothes horse is always in the way!
- Elbise atı her zaman yoluma çıkıyor!
- I tear my clothes when I work in the garden.
- Bahçede çalışırken elbiselerimi yırtarım.
- I need to change my clothes.
- Elbiselerimi değiştirmem gerekiyor.
- He makes his own clothes.
- O kendi elbiselerini yapıyor.
- I suggest that you put on some clean clothes.
- Bazı temiz elbiseler giymeni tavsiye ederim.
- Tom spent three hundred dollars on clothes last month.
- Tom geçen ay elbiselere üç yüz dolar harcadı.
- Have you ever changed your clothes?
- Elbiseni hiç değiştirdin mi?
- Have you ever pegged your clothes up in the balcony?
- Hiç elbiselerini balkona astın mı?
- Where are your clothes?
- Elbiselerin nerede?
- Tom took off his clothes and got into the bathtub.
- Tom elbiselerini çıkardı ve küvete girdi.
- I need your clothes and your bicycle.
- Elbiselerinize ve bisikletinize ihtiyacım var.
- What kind of clothes do you usually wear to school?
- Okul için genellikle ne tür elbiseler giyersin?
- I don't iron my clothes.
- Elbiselerimi ütülemem.
- I can't fit into those clothes anymore.
- Artık bu elbiselere sığamıyorum.
- You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
- She makes all her own clothes.
- O bütün elbiselerini kendisi yapar.
- Mary never wears the same clothes twice in a week.
- Mary asla bir hafta içinde iki kez aynı elbiseyi giymez.
- Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers.
- Mary elbiselerini düzgünce katladı ve onları şifoniyer çekmecelerine yerleştirdi.
- It looks like you slept in your clothes last night.
- Dün gece elbiselerinle uyumuşsun gibi görünüyor.
- Tom took off all his clothes.
- Tom bütün elbiselerini çıkardı.
- You should not judge a person by his clothes.
- Bir insanı elbiseleri ile yargılamamalısın.
- He gave me clothes as well as food.
- Bana hem elbiseler hem de yiyecek verdi.
- I saw many people who had no clothes and I saw many clothes which had no people in them.
- Ne insanlar gördüm elbiseleri yoktu, ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.
- How many times have I told you to fold your clothes?
- Kaç kez sana elbiselerini katlamayı söyledim.
- You are very pretty in those clothes.
- Sen bu elbiseler içinde çok güzelsin.
- Do you only sell clothes?
- Sadece elbise mi satıyorsunuz?
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle gitmeye utandım.
- My clothes are over there.
- Elbiselerim orada.
- Mary stripped off her clothes.
- Mary elbiselerini çıkardı.
- Get your clothes on.
- Elbiselerini giy.
- Tom went back home to put on some dry clothes.
- Tom birkaç kuru elbise giymek için eve döndü.
- Ken put on his clothes.
- Ken elbiselerini giydi.
- Mary started taking her clothes off.
- Mary elbiselerini çıkarmaya başladı.
- Tom is changing his clothes.
- Tom elbiselerini değiştiriyor.
- Mary's clothes are grouped by type and color.
- Mary'nin elbiseleri tipine ve rengine göre gruplandırılmış.
- I am wringing my wet clothes.
- Islak elbiselerimi sıkıyorum.
Show More (212)
|
| 4 |
clothes |
giyecek |
n. |
|
- We supplied them with food and clothes.
- Onlara yiyecek ve giyecek temin ettik.
- We need food, clothes and a home in order to live.
- Yaşamak için yiyecek, giyecek ve bir eve ihtiyacımız var.
- He provided food and clothes for his family.
- Ailesi için yiyecek ve giyecek sağladı.
- We supplied them with food and clothes.
- Onlara yiyecek ve giyecek sağladık.
- We need food, clothes and a home in order to live.
- Yaşamak için yiyeceğe, giyeceğe ve bir eve ihtiyacımız var.
- Tom brought some clothes for Mary.
- Tom, Mary için birkaç giyecek getirdi.
- He provided food and clothes for his family.
- Ailesi için yiyecek ve giyecek temin etti.
- I don't have any clean clothes to wear.
- Giyecek temiz kıyafetim yok.
- We provided food and clothes for them.
- Onlara yiyecek ve giyecek temin ettik.
- We must provide food and clothes for the poor.
- Yoksullara yiyecek ve giyecek sağlamalıyız.
- Food and clothes are necessities of life.
- Yiyecek ve giyecek hayatın gerekleridir.
- Tom often has trouble choosing what clothes to wear.
- Tom bazen giyeceği kıyafetleri seçmekte zorlanır.
- Fadil brought some clothes for Dania.
- Fadıl Dania'ya giyecekler getirdi.
- Tom hadn't washed clothes in a long time, so he searched through his dirty clothes to see if there was something clean enough to wear.
- Tom uzun zamandır kıyafet yıkamamıştı, bu yüzden giyecek kadar temiz bir şey olup olmadığını görmek için kirli kıyafetlerini aradı.
- We must provide food and clothes for the victims.
- Mağdurlar için yiyecek ve giyecek sağlamalıyız.
- We must provide the victims with food and clothes.
- Kurbanlara yiyecek ve giyecek sağlamalıyız.
Show More (13)
|
| 5 |
clothes |
çamaşır |
n. |
|
- Can you help me fold clothes?
- Çamaşırları katlamama yardım eder misin?
- He took off his clothes and stepped into the shower.
- Çamaşırlarını çıkarıp duşa girdi.
- How many changes of clothes did you pack?
- Yanına ne kadar çamaşır aldın?
- I put away my clothes.
- Çamaşırlarımı yerine koydum.
- Did you take the clothes out of the washing machine?
- Çamaşırları çamaşır makinesinden çıkardın mı?
- Washing clothes and sheets is my work.
- Çamaşır ve çarşaf yıkamak benim işim.
- You were drying clothes.
- Çamaşır kurutuyordun.
- Tom helped Mary hang the clothes on the clothesline.
- Tom, Mary'nin çamaşırları çamaşır ipine asmasına yardım etti.
- Tom folded his clothes.
- Tom çamaşırlarını katladı.
- Tom put his dirty clothes in the laundry basket.
- Tom kirli çamaşırlarını çamaşır sepetine koydu.
- Tom put his dirty clothes in the laundry basket.
- Tom kirli çamaşırlarını kirli sepetine attı.
Show More (8)
|
