|
- A colleague recommended me for the position.
- Bir meslektaşım bu pozisyon için beni önerdi.
- The report of our colleague, which I support, leads me to emphasise three points.
- Meslektaşımızın desteklediğim raporu beni üç noktayı vurgulamaya yöneltiyor.
- I trust that his colleague will pass my question on to him.
- Meslektaşının sorumu kendisine ileteceğine inanıyorum.
- As our esteemed former colleague the President-in-Office has said, decisions involving money rarely are.
- Saygıdeğer eski meslektaşımız Dönem Başkanının da söylediği gibi, para ile ilgili kararlar nadiren öyle olur.
- Our colleague quite rightly states that this aid could be allocated to regions of the candidate countries.
- Meslektaşımız haklı olarak bu yardımın aday ülkelerin bölgelerine tahsis edilebileceğini belirtmektedir.
- I completely agree with my Spanish colleague on this point.
- Bu noktada İspanyol meslektaşıma tamamen katılıyorum.
- I am entirely in agreement with the presentation of the problem, as outlined here by my esteemed colleague.
- Değerli meslektaşım tarafından burada ana hatlarıyla ortaya konan sorunun sunumuna tamamen katılıyorum.
- I think there are more fundamental questions to be asked following on from what our colleague said.
- Meslektaşımızın söylediklerinin ardından sorulması gereken daha temel sorular olduğunu düşünüyorum.
- A cost, by the way, which your colleague responsible for the budget wants nothing to do with.
- Bu arada, bütçeden sorumlu meslektaşınızın hiçbir şey yapmak istemediği bir maliyet.
- I would like to present a communiqué concerning our colleague Patricia McKenna.
- Meslektaşımız Patricia McKenna ile ilgili bir tebliğ sunmak istiyorum.
- I refer, of course, to the great Derryman, Irishman and European, your colleague and Nobel Laureate, John Hume.
- Elbette büyük Derry'li, İrlandalı ve Avrupalı, meslektaşınız ve Nobel ödüllü John Hume'a atıfta bulunuyorum.
- I wanted to reply to my Bavarian colleague, but he has left the chamber.
- Bavyeralı meslektaşıma cevap vermek istemiştim ama kendisi meclisi terk etti.
- I do not know how my former colleague had thought the Council could remove this threat.
- Eski meslektaşımın Konsey'in bu tehdidi ortadan kaldırabileceğini nasıl düşündüğünü bilmiyorum.
- His colleague Lobsang Dhondup also faces the death penalty without reprieve.
- Meslektaşı Lobsang Dhondup da ertelemesiz ölüm cezasıyla karşı karşıya.
- I should like to know what your colleague meant by this threat.
- Meslektaşınızın bu tehditle neyi kastettiğini bilmek isterim.
- I say this so that our colleague is properly informed.
- Bunu meslektaşımızın doğru bilgilendirilmesi için söylüyorum.
- I would address my former colleague, the Minister of the Belgian Presidency.
- Ben eski meslektaşım, Belçika Dönem Başkanlığı Bakanı'na hitap ediyorum.
- Finally I want to thank our colleague, Charlotte Cederschiöld, for the valuable work she has done.
- Son olarak meslektaşımız Charlotte Cederschiöld'e yapmış olduğu değerli çalışmalar için teşekkür etmek istiyorum.
- I am entirely in agreement with the presentation of the problem, as outlined here by my esteemed colleague.
- Değerli meslektaşım tarafından burada özetlendiği şekliyle sorunun ortaya konmasına tamamen katılıyorum.
- Our colleague from the Group of the Greens/European Free Alliance will be talking about Kaliningrad in a moment.
- Yeşiller Grubu/Avrupa Özgür İttifakı'ndan meslektaşımız birazdan Kaliningrad hakkında konuşacak.
- His colleague Lobsang Dhondup also faces a death penalty, without reprieve.
- Meslektaşı Lobsang Dhondup da ertelemesiz ölüm cezasıyla karşı karşıya.
- Our colleague Dr Friedrich has already spoken about this.
- Meslektaşımız Dr. Friedrich bu konuda zaten konuşmuştu.
- She made some derogatory remarks about her colleagues.
- Meslektaşları hakkında bazı küçümseyici sözler söyledi.
- Tom and Mary are both colleagues of mine.
- Hem Tom hem de Mary benim meslektaşlarım.
- Tom is very supportive of his colleagues.
- Tom meslektaşlarına karşı çok destekleyicidir.
- They are both colleagues of mine.
- İkisi de meslektaşım.
- Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.
- Tek meslektaşım emekli olduğu için artık tek başıma uçuyorum.
- Black eyeglasses cover the eyes of my blind colleague.
- Siyah gözlükler kör meslektaşımın gözlerini kapatıyor.
- Tom lost his colleagues' trust.
- Tom meslektaşlarının güvenini kaybetti.
- Mr Turner bade farewell to his colleagues.
- Bay Turner, meslektaşlarına veda etti.
- He is popular among his colleagues.
- Meslektaşları arasında popüler.
- I would like to express our thanks on behalf of my colleagues.
- Meslektaşlarım adına teşekkürlerimizi iletmek isterim.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
- Yeni fikirleri zaman zaman daha muhafazakar meslektaşlarıyla başını derde sokuyor.
- Tom is our new colleague.
- Tom yeni meslektaşımız.
- Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.
- Benim tek meslektaşım emekliye ayrıldığından, ben yalnız uçuyorum.
- He joined his colleagues in the director's office.
- Müdürün ofisinde meslektaşlarına katıldı.
- He planned the project along with his colleagues.
- Projeyi meslektaşları ile birlikte planladı.
- His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
- Yeni fikirleri zaman zaman daha muhafazakar meslektaşlarıyla başının derde girmesine neden oluyor.
- They congratulated their colleague on his promotion.
- Meslektaşlarını terfisinden dolayı tebrik ettiler.
- I must confer with my colleagues on the matter.
- Bu konuda meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.
- Tom veda yemeğinde bir dizi renk dışı şaka yaptı ve bazı meslektaşları bundan rahatsız oldu.
- His speech has a positive influence on all the colleagues.
- Konuşması tüm meslektaşları üzerinde olumlu bir etkiye sahip.
- I'm a colleague of Tom's.
- Ben Tom'un meslektaşıyım.
- His speech has a positive influence on all the colleagues.
- Onun konuşması tüm meslektaşları üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
- Their colleague was transferred to an overseas branch.
- Meslektaşları denizaşırı bir şubeye transfer oldu.
- She made some derogatory remarks about her colleagues.
- Meslektaşları hakkında bazı aşağılayıcı sözler söyledi.
- Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.
- Tom, kendi veda yemeğinde birtakım müstehcen espriler yaptı ve bazı meslektaşları bundan rencide oldu.
- His colleague was transferred to an overseas branch.
- Meslektaşı yurtdışındaki birime tayin edildi.
- Their colleague was transferred to an overseas branch.
- Onların meslektaşları bir yurt dışı şubesine transfer edildi.
- Our colleague's mother has died.
- Meslektaşımızın annesi öldü.
- My colleagues welcomed me very warmly.
- Meslektaşlarım beni çok sıcak karşıladı.
- A colleague is coming to visit me.
- Bir meslektaşım beni ziyarete geliyor.
- Tatoeba is the website I recommend to other translators, colleagues and language students.
- Tatoeba diğer çevirmenlere, meslektaşlarıma ve dil öğrencilerine tavsiye ettiğim bir web sitesi.
- A colleague is coming to visit me.
- Bir meslektaş beni ziyarete geliyor.
- Sami was trying to save a colleague.
- Sami bir meslektaşını kurtarmaya çalışıyordu.
- The colleague whose husband is French has left for Paris.
- Kocası Fransız olan meslektaşım Paris'e gitti.
- Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues.
- Tom, kadın meslektaşlarına cinsel tacizde bulunmakla suçlandı.
- His colleagues gave him a present when he retired.
- Emekli olduğunda meslektaşları ona bir hediye verdi.
- Mr Brown is jealous of his colleague's success.
- Bay Brown meslektaşının başarısını kıskanıyor.
- I'm your father's colleague.
- Ben senin babanın meslektaşıyım.
- I must confer with my colleagues on the matter.
- Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- Tom and Mary are both colleagues of mine.
- Tom ve Mary'nin ikisi de benim meslektaşlarım.
- We have a colleague in Spain.
- İspanya'da bir meslektaşımız var.
- Mary gets frustrated when her colleagues do not recycle.
- Onun meslektaşlarının geri dönüşümü olmadığında Mary hayal kırıklığına uğrar.
- Tom's colleague has just received another prize for his research.
- Tom'un meslektaşı araştırması için yeni bir ödül aldı.
- Tom is very supportive of his colleagues.
- Tom meslektaşları için çok destekleyicidir.
- One of his colleagues whispered.
- Meslektaşlarından biri fısıldadı.
- He joined his colleagues in the director's office.
- O, müdürün odasındaki meslektaşlarına katıldı.
- The study by Meyer and his colleagues was unusual.
- Meyer ve meslektaşlarının çalışması sıradışıydı.
- Black eyeglasses cover the eyes of my blind colleague.
- Siyah gözlükler kör meslektaşımın gözlerini örter.
- Tom and Mary are both colleagues of mine.
- Tom ve Mary her ikisi de benim meslektaşlarım.
- Our colleague's mother passed away.
- Meslektaşımızın annesi vefat etti.
- Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues.
- Tom kadın meslektaşlarına cinsel tacizle suçlandı.
Show More (70)
|