Tureng - come up to - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	come up to	gelmek	v.
	A stranger came up to me and asked the way. Bir yabancı yanıma geldi ve yolu sordu. A strange man came up to me and asked for money. Garip bir adam bana geldi ve para istedi. A stranger came up to me and asked me the time. Bir yabancı bana doğru geldi ve bana saati sordu. Allow me to know in advance when you are coming up to Tokyo. Tokyo'ya ne zaman geldiğini önceden bilmeme izin ver. Mary came up to me when she saw me. Mary, beni görünce yanıma geldi. He is scheduled to come up to Tokyo tomorrow. Yarın Tokyo'ya gelmesi planlanıyor. He came up to Tokyo with a big dream. Büyük hayallerle Tokyo'ya geldi. The water came up to my waist. Su belime kadar geldi. Tom came up to me after class and asked me a few questions. Tom dersten sonra bana geldi ve bana birkaç soru sordu. He came up to my room. O benim odama geldi. I came up to Boston from Nashville a few years ago. Ben birkaç yıl önce Nashville'den Boston'a geldim. He came up to Tokyo, and there married her. Tokyo'ya geldi ve orada onunla evlendi. Ken came up to me. Ken bana geldi. A policeman came up to him. Bir polis ona doğru geldi. One day when I was around the fountain, a poor woman came up to me asking for something to drink. Bir gün çeşme başındayken fakir bir kadın yanıma gelip içecek bir şey istedi. A group of boys were coming up to me. Bir grup çocuk bana doğru geliyordu. Whenever he comes up to Tokyo, he stays with us. O ne zaman Tokyo'ya gelse bizimle kalır. I came up to Boston from Nashville a few years ago. Birkaç yıl önce Nashville'den Boston'a geldim. A strange man came up to me and asked for money. Garip bir adam yanıma geldi ve para istedi. The water came up to his waist. Su beline kadar geldi. Tom is coming up to Boston for a visit. Tom bir ziyaret için Boston'a geliyor. A stranger came up to me and asked me the time. Bir yabancı yanıma geldi ve bana saati sordu. A strange man came up to us. Tuhaf bir adam bize doğru geldi. A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was. Sokakta bir adam Tom'un yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı ama Tom'un kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. She came up to me and asked my name. Yanıma geldi ve adımı sordu. A strange man came up to us. Garip bir adam yanımıza geldi. A stranger came up to me and asked the way. Yabancı biri yanıma geldi ve yolu sordu. A man came up to me and asked for a match. Bir adam bana geldi ve bir kibrit istedi. The waiter came up to his table. Garson onun masasına geldi. The water came up to his waist. Su onun beline kadar geldi. The total bill for drinks came up to 7000 dollars. İçeceklerin toplam faturası 7000 dolara geldi. Two men came up to me. İki adam yanıma geldi. A policeman came up to me. Bir polis bana geldi. Whenever he comes up to Tokyo, he stays with us. Ne zaman Tokyo'ya gelse, bizimle kalır. He came up to Tokyo with a big dream. Tokyo'ya büyük bir hayalle geldi. Tom came up to my room. Tom odama geldi. She came up to Tokyo at eighteen. Tokyo'ya on sekizinde geldi. A policeman came up to me. Bir polis memuru, yanıma geldi. He came up to Tokyo, and there married her. Adam Tokyo'ya geldi ve orada onunla evlendi. One by one, friends came up to speak to him. Arkadaşları teker teker onunla konuşmaya geldi. Ken came up to me. Ken yanıma geldi. A man came up to me and asked for a match. Bir adam yanıma geldi ve bir kibrit istedi. Tom came up to me after class and asked me a few questions. Tom dersten sonra yanıma geldi ve bana birkaç soru sordu. He is scheduled to come up to Tokyo tomorrow. Yarın Tokyo'ya gelmeyi planlıyor. She came up to Tokyo at eighteen. On sekiz yaşında Tokyo'ya gelmiş. Whenever he comes up to Tokyo, he stays at our house. O Tokyo'ya geldiğinde bizim evde kalır. Two men came up to me. İki adam bana geldi. Whenever he comes up to Tokyo, he stays at our house. Ne zaman Tokyo'ya gelse, bizim evde kalır. Tom is coming up to Boston for a visit. Tom ziyaret için Boston'a geliyor. The water came up to my knees. Su dizlerime kadar geldi. She came up to me and asked my name. O bana geldi ve adımı sordu. He came up to my room. Odama geldi. Show More (49)
2	come up to	ulaşmak	v.
	There are few who actually come up to it. Buna gerçekten ulaşan çok az kişi var. It is vital that the candidate countries maintain their efforts to come up to the required standards. Aday ülkelerin gerekli standartlara ulaşma çabalarını sürdürmeleri hayati önem taşımaktadır. The total bill for drinks came up to 7000 dollars. İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı. We tried to come up to the standard. Biz standarda ulaşmaya çalıştık. Show More (1)
3	come up to	yaklaşmak	v.
	A stranger came up to her and asked her the time. Bir yabancı ona yaklaştı ve saati sordu. Mary came up to me when she saw me. Mary, beni gördüğünde bana yaklaştı. A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was. Sokakta bir adam Tom'a yaklaştı ve onunla konuşmaya başladı, ancak Tom'un onun kim olduğu konusunda bir fikri yoktu. A group of boys were coming up to me. Bir grup delikanlı bana yaklaşıyordu. Show More (1)
4	come up to	erişmek	v.
	We tried to come up to the standard. Standartlara erişmeye çalıştık. Show More (-2)