| 1 |
comfort |
rahatlık |
n. |
|
- This model is claimed to be designed for comfort, but it is not comfortable at all!
- Bu modelin rahatlık için tasarlandığı iddia ediliyor ama hiç de rahat değil!
- This gives some comfort to operators and provides a more balanced situation.
- Bu, işletmecilere biraz rahatlık verir ve daha dengeli bir durum sağlar.
- What you have just said has given us a lot of comfort and security.
- Az önce söyledikleriniz bizi çok rahatlattı ve güvende hissettirdi.
- This gives some comfort to operators and provides a more balanced situation.
- Bu, operatörlere biraz rahatlık verir ve daha dengeli bir durum sağlar.
- This would merely give comfort to extremists and sharpen the differences with the United States.
- Bu sadece aşırılık yanlılarını rahatlatacak ve ABD ile olan farklılıkları keskinleştirecektir.
- Its one dream seemed to be comfort and peace.
- Tek hayali rahatlık ve huzur gibi görünüyordu.
- Past warmth or cold or comfort.
- Sıcaklık, soğukluk veya rahatlığın ötesinde.
- Now is the time for a new start where you will experience trust, tranquillity, comfort, and pleasure all at once.
- Şimdi güven, huzur, rahatlık ve keyfi bir arada yaşayacağınız yeni bir başlangıcın tam zamanı.
- Past warmth or cold or comfort.
- Sıcağın, soğuğun ya da rahatlığın ötesinde.
- She cried and cried, but no one came to comfort her.
- O ağladıkça ağladı ama hiç kimse onu rahatlatmaya gelmedi.
- I can give you comfort.
- Seni rahatlatabilirim.
- Tom wanted to comfort Mary.
- Tom, Mary'yi rahatlatmak istedi.
- I'm only trying to comfort you.
- Sadece seni rahatlatmaya çalışıyorum.
- Comfort is what matters to me the most.
- Benim için en önemli şey rahatlıktır.
- Tom tried to comfort his mother.
- Tom annesini rahatlatmaya çalıştı.
- It really is the height of comfort!
- Gerçekten rahatlığın doruk noktası!
- Tom knows how to comfort people.
- Tom insanları nasıl rahatlatacağını bilir.
- Comfort him.
- Onu rahatlatın.
- Mary took her daughter in her arms to comfort her.
- Mary kızını rahatlatmak için kollarına aldı.
- Comfort Tom.
- Tom'u rahatlat.
- Comfort is what matters to me the most.
- Benim için en önemli şey rahatlık.
- That's a real comfort.
- Bu gerçekten rahatlatıcı.
- What's your favorite comfort food?
- En sevdiğin rahatlatıcı yemek hangisi?
- His friends tried to comfort him.
- Arkadaşları onu rahatlatmaya çalıştı.
- Mary tried to comfort Tom.
- Mary Tom'u rahatlatmaya çalıştı.
- Tom did his best to comfort Mary.
- Tom, Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yaptı.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
- Bir kadın öfkelendiğinde, onu rahatlatmak için ihtiyacınız olan tek şey dört minik öpücüktür.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
- Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom tried to comfort Mary.
- Tom Mary'yi rahatlatmaya çalıştı.
- I'm only trying to comfort you.
- Ben sadece seni rahatlatmaya çalışıyorum.
- Comfort them.
- Onları rahatlat.
- She tried to comfort him, but he kept crying.
- Onu rahatlatmaya çalıştı ama o sürekli ağlayıp durdu.
- Her friends tried to comfort her.
- Arkadaşları onu rahatlatmaya çalıştı.
- Comfort is what matters to me the most.
- Beni en çok ilgilendiren rahatlığı.
- Mary tried to comfort Tom by singing him a lullaby.
- Mary, Tom'a ninni söyleyerek onu rahatlatmaya çalıştı.
- Sami was enjoying the comfort of his new home.
- Sami yeni evinin rahatlığının tadını çıkarıyordu.
- Comfort her.
- Onu rahatlatın.
- Mary took her daughter in her arms to comfort her.
- Mary onu rahatlatmak için kızını kollarına aldı.
Show More (35)
|
| 2 |
comfort |
teselli etmek |
v. |
|
- Give thanks for his life and comfort one another in our grief.
- Onun yaşamı için şükredin ve kederimizde birbirinizi teselli edin.
- Wherefore, comfort yourselves one another with these words.
- Onun için, bu sözlerle birbirinizi teselli edin.
- Wherefore, comfort yourselves one another with these words.
- Bu nedenle, bu sözlerle birbirinizi teselli edin.
- Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- He tried to comfort her, but she kept crying.
- Onu teselli etmeye çalışmış ama kız ağlamış durmuş.
- Tom comforted Mary.
- Tom Mary'i teselli etti.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
- Ağladı, ağladı ama kimse onu teselli etmeye gelmedi.
- Mary tried to comfort Tom.
- Mary Tom'u teselli etmeye çalıştı.
- Tom's mother comforted him.
- Tom'un annesi onu teselli etti.
- Mary tried to comfort her friend.
- Mary arkadaşını teselli etmeye çalıştı.
- His mother comforted him.
- Annesi onu teselli etti.
- She cried and cried, but no one came to comfort her.
- Ağladı, ağladı ama kimse onu teselli etmeye gelmedi.
- Tom comforted Mary the best he could.
- Tom elinden gelenin en iyisini yaparak Mary'yi teselli etti.
- His friends tried to comfort him.
- Arkadaşları onu teselli etmeye çalıştı.
- Tom comforted Mary the best he could.
- Tom elinden geldiğince Mary'yi teselli etti.
- Tom saw that Mary was crying and went over to comfort her.
- Tom, Mary'nin ağladığını gördü ve onu teselli etmek için yanına gitti.
- He tried to comfort her.
- Onu teselli etmeye çalıştı.
- They can't comfort each other.
- Birbirlerini teselli edemezler.
- Mary tried to comfort her mother.
- Mary annesini teselli etmeye çalıştı.
- He didn't want me to comfort him.
- Onu teselli etmemi istemedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
- Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Tom tried to comfort his mother.
- Tom annesini teselli etmeye çalıştı.
- Tom saw that Mary was crying and went over to comfort her.
- Tom, Mary'nin ağladığını gördü ve onu teselli etmeye gitti.
- Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Mary'yi teselli etmek istemişti.
- My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
- Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.
- They can't comfort each other.
- Onlar birbirlerini teselli edemiyor.
- Tom tried to comfort Mary, but she kept crying.
- Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı ama o ağlamaya devam etti.
- Her friends tried to comfort her.
- Arkadaşları onu teselli etmeye çalıştı.
- Her mother comforted her.
- Annesi onu teselli etti.
Show More (26)
|
| 3 |
comfort |
konfor |
n. |
|
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı üniteler bir evin tüm konforunu sunuyor.
- Dark tinted laminated glass further increases your climate comfort and security.
- Koyu renkli lamine cam, klima konforu ve güvenliğini daha da artırıyor.
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı daireler ev konforunun tamamını sunuyor.
- The automatic fan function can be set in five different levels to maximise the climate comfort for each occupant.
- Otomatik fan işlevi, her bir yolcunun iklim konforunu en üst düzeye çıkarmak için beş farklı seviyeye ayarlanabilir.
- Dark tinted laminated glass further increases your climate comfort and security.
- Koyu renkli lamine cam, iklim konforunuzu ve güvenliğinizi daha da artırır.
- Electric hospital beds are advantageous in all cases as they offer the much needed comfort sought by patients.
- Elektrikli hasta yatakları her durumda avantajlıdır çünkü hastalar tarafından ihtiyaç duyulan konforu onlara sunarlar.
- Electric hospital beds are advantageous in all cases as they offer the much needed comfort sought by patients.
- Elektrikli hastane yatakları, hastaların aradığı konforu sunduğu için her durumda avantajlıdır.
- Our Hotel is a green paradise, designed for comfort and fun.
- Otelimiz konfor ve eğlence için tasarlanmış yeşil bir cennettir.
- His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
- He lives in comfort.
- O konfor içinde yaşıyor.
- It really is the height of comfort!
- Bu gerçekten en büyük konfor!
- She lives in comfort.
- O konfor içinde yaşar.
- He worked day and night so that his family could live in comfort.
- Ailesi konfor içinde yaşayabilsin diye gündüz ve gece çalıştı.
- The eye doesn't see beyond its own comfort level.
- Göz kendi konfor seviyesinin ötesini görmez.
- She lives in comfort.
- Konfor içinde yaşıyor.
- He lives in comfort.
- Konfor içinde yaşıyor.
Show More (13)
|
| 4 |
comfort |
teselli |
n. |
|
- I called her to offer comfort; she's going through hard times.
- Ona teselli vermek için aradım, zor dönemler geçiriyor.
- I'm praying to help me find comfort with that decision.
- Bu kararla teselli bulabileyim diye dua ediyorum.
- That was my only comfort.
- Benim tek tesellim buydu.
- You're a great comfort to me, Tom.
- Benim için büyük bir tesellisin Tom.
- You're a great comfort to me, Tom.
- Benim için harika bir tesellisin, Tom.
- Comfort him.
- Onu teselli et.
- That was my only comfort.
- O benim tek tesellimdi.
- That was our only comfort.
- Bu bizim tek tesellimizdi.
- That was our only comfort.
- Tek tesellimiz buydu.
- Tom doesn't need comforting.
- Tom'un teselliye ihtiyacı yok.
- Comfort them.
- Onları teselli et.
Show More (8)
|
| 5 |
comfort |
rahatlatmak |
v. |
|
- Her kind words comforted me.
- Nazik sözleri beni rahatlattı.
- The silence of the night comforts us.
- Gecenin sessizliği bizi rahatlatır.
- She always comforted herself with music when she was lonely.
- Yalnız kaldığında kendini hep müzikle rahatlatırdı.
- Tom comforted Mary.
- Tom Mary'yi rahatlattı.
- His mother comforted him.
- Annesi onu rahatlattı.
- Tom's mother comforted him.
- Tom'un annesi onu rahatlattı.
Show More (3)
|
| 6 |
comfort |
huzur |
n. |
|
- Our Hotel is a green paradise, designed for comfort and fun.
- Otelimiz huzur ve eğlence için tasarlanmış tam bir yeşillik cennetidir.
- I'm praying to help me find comfort with that decision.
- O kararın huzur bulmama yardımı olsun diye dua ediyorum.
Show More (-1)
|
| 7 |
comfort |
avutmak |
v. |
|
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
- O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- You're just comforting yourself with a fantasy!
- Kendini bir fanteziyle avutuyorsun!
Show More (-1)
|
| 8 |
comfort |
avuntu |
n. |
|
- My cat, Dojo, has been a perfect comfort since I lost my dog, Betty.
- Kedim Dojo, köpeğim Betty'yi kaybettiğimden beri mükemmel bir avuntu oldu.
Show More (-2)
|
| 9 |
comfort |
refah |
n. |
|
- Her life insurance ensured me a life of comfort.
- Onun hayat sigortası bana refah içinde bir yaşam sağladı.
Show More (-2)
|
| 10 |
comfort |
konfor sağlamak |
v. |
|
- Electric hospital beds are advantageous in all cases as they offer the much needed comfort sought by patients.
- Elektrikli hastane yatakları, hastaların ihtiyaç duyduğu konforu sağladıkları için her durumda avantajlıdır.
Show More (-2)
|
| 11 |
comfort |
rahat ettirmek |
v. |
|
- Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
Show More (-2)
|
| 12 |
comfort |
ferahlık |
n. |
|
- A change of scenery would provide comfort.
- Tebdilimekânda ferahlık vardır.
Show More (-2)
|
| 13 |
comfort |
rahat |
n. |
|
- You need to get out of your comfort zone.
- Rahat bölgenden çıkmalısın.
Show More (-2)
|
| 14 |
comfort |
yatıştırmak |
v. |
|
- Mary tried to comfort Tom by singing him a lullaby.
- Mary ninni söyleyerek Tom'u yatıştırmaya çalıştı.
Show More (-2)
|
