|
- She charged the prime minister with making too many concessions to the Tamil Tigers.
- Başbakanı Tamil Kaplanlarına çok fazla taviz vermekle suçladı.
- Nor is this report free of concessions to certain obscurantist ideas, whether religious or otherwise.
- Bu rapor, dini ya da başka türlü olsun, bazı gerici fikirlere taviz vermekten de uzaktır.
- He only has to threaten and the heads of government come begging for concessions on bended knees.
- Tek yapması gereken tehdit etmek, ve sonrasında hükümet başkanları diz çökerek taviz için yalvaracaklardır.
- However, significant concessions were made regarding budgetary allocation, in the direction that Parliament wanted.
- Bununla birlikte, bütçe tahsisi konusunda Parlamentonun istediği yönde önemli tavizler verilmiştir.
- There can be no upfront concessions at the expense of human rights.
- İnsan hakları pahasına peşinen taviz verilemez.
- She has known when to hold firm and when to make concessions.
- Ne zaman sağlam duracağını ve ne zaman taviz vereceğini bilmiştir.
- Parliament has secured significant concessions on transparency, on consultation and on oversight.
- Parlamento şeffaflık, istişare ve gözetim konularında önemli tavizler elde etmiştir.
- However, in negotiations, granting prior concessions sometimes leads to double concessions.
- Ancak müzakerelerde önceden taviz vermek bazen çifte tavize yol açmaktadır.
- We would very much like to know how many of these concessions might have been negotiated.
- Bu tavizlerin kaç tanesinin müzakere edilmiş olabileceğini bilmek isteriz.
- But of course we are not happy with some of the substantial concessions we had to make.
- Ancak elbette vermek zorunda kaldığımız bazı önemli tavizlerden memnun değiliz.
- We need to create a virtuous circle where the concessions made by the various parties ultimately benefit everyone.
- Çeşitli taraflarca verilen tavizlerin nihayetinde herkesin yararına olduğu bir erdemli döngü yaratmamız gerekiyor.
- Of course, we must also be prepared to make further concessions.
- Elbette daha fazla taviz vermeye de hazır olmalıyız.
- The United States does not wish to make the necessary concessions, and the EU is hesitating.
- ABD gerekli tavizleri vermek istemiyor ve AB tereddüt ediyor.
- He mentioned not making political concessions, particularly to large Member States.
- Özellikle büyük Üye Devletlere siyasi taviz verilmemesinden bahsetti.
- However, we must not make concessions on questions of principle for anyone.
- Ancak, ilkesel konularda hiç kimse için taviz vermemeliyiz.
- Each party continues to grant reciprocal concessions on certain products.
- Taraflar belirli ürünlerde karşılıklı tavizler vermeyi sürdürmektedir.
- I would like to emphasise that I am very willing to make concessions, but not when the other side throws them away.
- Taviz vermeye çok istekli olduğumu ancak karşı tarafın bu tavizleri bir kenara atmaması gerektiğini vurgulamak isterim.
- After all, what matters now is for yesterday's concessions to Iran to be realised.
- Ne de olsa şu anda önemli olan İran'a dün verilen tavizlerin hayata geçirilmesidir.
- The European Parliament should continue to demand this, without any concessions.
- Avrupa Parlamentosu hiçbir taviz vermeden bunu talep etmeye devam etmelidir.
- She has known when to hold firm and when to make concessions.
- Ne zaman sağlam duracağını ve ne zaman taviz vereceğini biliyor.
- We made concessions and ended up receiving nothing in return.
- Tavizler verdik ve karşılığında hiçbir şey alamadık.
- The common foreign and security policy is evidently not important enough to make concessions for it.
- Ortak dış ve güvenlik politikasının bu konuda taviz verecek kadar önemli olmadığı açıktır.
- However, in negotiations, to grant prior concessions sometimes leads to double concessions.
- Ancak müzakerelerde önceden taviz vermek bazen çifte tavize yol açar.
- He mentioned not making political concessions, particularly to large Member States.
- Özellikle büyük Üye Devletlere siyasi taviz vermemekten bahsetti.
- I would like to emphasise that I am very willing to make concessions, but not when the other side throws them away.
- Şunu vurgulamak isterim ki, taviz vermeye çok istekliyim, ancak karşı taraf bu tavizleri bir kenara attığında değil.
- We solved the problem by mutual concessions.
- Karşılıklı tavizlerle sorunu çözdük.
Show More (23)
|
