| 1 |
crude |
kaba |
adj. |
|
- The grass-roots movement is being dealt with in the crudest fashion.
- Tabandan gelen hareket en kaba şekilde ele alınmaktadır.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Tecrübeler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Deneyimler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- They made crude jokes.
- Kaba şakalar yaptılar.
- His answer was crude.
- Cevabı kabaydı.
- Tom is a crude man.
- Tom kaba bir adamdır.
- Tom is a crude man.
- Tom kaba bir adam.
- He's a crude man.
- O kaba bir adam.
- Mike made a crude table out of logs.
- Mike kütüklerden kaba bir masa yaptı.
- This joke is crude.
- Bu şaka çok kaba.
- His crude jokes made Jane angry.
- Kaba şakaları Jane'i kızdırdı.
- Don't be crude.
- Kaba olma.
- Don't tell crude jokes in the presence of my father.
- Babamın yanında kaba şakalar yapma.
- He's a crude man.
- Kaba bir adam.
- Tom said something crude about the way Mary was dressed.
- Tom, Mary'nin giyimi hakkında kaba bir şey söyledi.
- Don't be crude.
- Kaba olmayın.
Show More (13)
|
| 2 |
crude |
ham |
adj. |
|
- This is a crude material imported from Malaysia.
- Bu, Malezya'dan ithal edilmiş bir ham maddedir.
- This is a crude material imported from Malaysia.
- Bu Malezya'dan ithal edilen ham bir malzeme.
- They made crude jokes.
- Onlar ham şakalar yaptı.
Show More (0)
|
| 3 |
crude |
ham petrol |
n. |
|
- The easy bit is to achieve this, using low-sulphur crude or blending.
- İşin kolay kısmı, düşük sülfürlü ham petrol ya da harmanlama kullanarak bunu başarmaktır.
- The easy bit is to achieve this, using low-sulphur crude or blending.
- İşin kolay kısmı, düşük sülfürlü ham petrol veya harmanlama kullanarak bunu başarmaktır.
Show More (-1)
|
| 4 |
crude |
basit |
adj. |
|
- Tom said something crude about the way Mary was dressed.
- Tom Mary'nin giyinme tarzı hakkında basit bir şey söyledi.
- Mike made a crude table out of logs.
- Mike kütüklerden basit bir masa yaptı.
Show More (-1)
|
| 5 |
crude |
nezaketsiz |
adj. |
|
- His answer was crude.
- Onun yanıtı nezaketsizdi.
- His crude jokes made Jane angry.
- Onun nezaketsiz şakaları Jane'i kızdırdı.
Show More (-1)
|
| 6 |
crude |
ilkel |
adj. |
|
- The method was crude, but very effective.
- Yöntem ilkeldi ama çok etkiliydi.
Show More (-2)
|
