1 |
descent |
iniş |
n. |
|
- The descent from the summit took us 8 hours.
- Zirveden inişimiz 8 saatimizi aldı.
- Our failure on this approach has meant a further descent into renewed clashes.
- Bu yaklaşımdaki başarısızlığımız, yeni çatışmalara doğru daha fazla iniş anlamına gelmektedir.
- It's a device for slowing one's rate of descent.
- İniş hızını yavaşlatan bir alet.
- It's a device for slowing one's rate of descent.
- İnsanın iniş hızını yavaşlatmaya yarayan bir cihaz.
- It's a device for slowing one's rate of descent.
- Kişinin iniş hızını düşüren bir cihaz.
- It's a device for slowing one's rate of descent.
- Kişinin iniş hızını yavaşlatmaya yarayan bir cihaz.
- The descent is dangerous.
- İniş tehlikelidir.
- Ladies and gentlemen, we are about to begin our descent.
- Bayanlar ve baylar, inişe başlamak üzereyiz.
- Ladies and gentlemen, we are about to begin our descent.
- Bayanlar ve baylar yakında inişimize başlamak üzereyiz.
- The descent to hell is easy.
- Cehenneme iniş kolaydır.
- A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
- The descent is dangerous.
- İniş tehlikeli.
Show More (9)
|
2 |
descent |
alçalmak |
v. |
|
- The plane began its descent.
- Uçak alçalmaya başladı.
- We're going to begin the descent for Honolulu.
- Honolulu'ya doğru alçalmaya başlayacağız.
Show More (-1)
|
3 |
descent |
soy |
n. |
|
- He claims direct descent from Christopher Columbus.
- Direkt olarak Kristof Kolomb'un soyundan geldiğini iddia ediyor.
Show More (-2)
|
4 |
descent |
bayır |
n. |
|
- There is a gradual descent to the ocean.
- Okyanusa doğru kademeli inen bir bayır var.
Show More (-2)
|
5 |
descent |
baskın |
n. |
|
- The troops' descent on the city was unexpected.
- Birliklerin şehre yaptığı baskını kimse beklemiyordu.
Show More (-2)
|
6 |
descent |
sürüklenme |
n. |
|
- His descent into madness was inevitable.
- Deliliğe sürüklenmesi kaçınılmazdı.
Show More (-2)
|
7 |
descent |
köken |
n. |
|
- Both Muslim citizens and citizens of Turkish descent have a place in the European Union.
- Hem Müslüman vatandaşların hem de Türk kökenli vatandaşların Avrupa Birliği'nde yeri vardır.
Show More (-2)
|
8 |
descent |
alçalma |
n. |
|
- It's a device for slowing one's rate of descent.
- Alçalma hızını azaltmaya yarayan bir alet.
Show More (-2)
|