divide - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
divide bölmek v.
  • I know that politics divides us because we have our convictions.
  • Siyasetin bizi böldüğünü biliyorum çünkü inançlarımız var.
  • The Union decided to divide up access to the local loop.
  • Birlik, yerel döngüye erişimi bölmeye karar vermiştir.
  • They want globalisation to be a project that integrates rather than divides the whole planet.
  • Küreselleşmenin tüm gezegeni bölmek yerine bütünleştiren bir proje olmasını istiyorlar.
Show More (30)
divide ayırmak v.
  • I would like to divide my contribution into two parts.
  • Katkımı iki bölüme ayırmak istiyorum.
  • This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
  • Bizi ayıran da budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların hayatı.
  • What binds us together is more important that what divides us.
  • Bizi birbirimize bağlayan şeyler, bizi ayıran şeylerden daha önemlidir.
Show More (11)
divide paylaştırmak v.
  • I divided my time equally between the Greek and Turkish parts of Cyprus.
  • Zamanımı Kıbrıs'ın Rum ve Türk kesimleri arasında eşit olarak paylaştırdım.
  • How exactly will the Agency's powers be divided among national inspection authorities?
  • Ajans'ın yetkileri ulusal denetim makamları arasında tam olarak nasıl paylaştırılacak?
  • We will divide the large area of family land equally between our children.
  • Geniş aile arazisini çocuklarımız arasında eşit olarak paylaştıracağız.
Show More (9)
divide uçurum n.
  • Initially, in the Commission's proposal, 25% of the budget was dedicated to fighting the digital divide.
  • Başlangıçta Komisyonun teklifinde bütçenin %25'i dijital uçurumla mücadeleye ayrılmıştı.
  • Politicians across the political divide are starting to become anxious.
  • Siyasi uçurumun her tarafındaki politikacılar endişelenmeye başladı.
  • The Rome Summit has once again revealed the divide between the northern and southern hemispheres.
  • Roma Zirvesi kuzey ve güney yarımküreler arasındaki uçurumu bir kez daha ortaya koymuştur.
Show More (8)
divide bölünme n.
  • Eventually, we might stop thinking in terms of a divide.
  • Sonunda, bir bölünme terimleriyle düşünmeyi bırakabiliriz.
  • Those attacks resulted in a deep divide between the two cultures.
  • Bu saldırılar iki kültür arasında derin bir bölünmeye yol açmıştır.
  • Combating this divide deserves our support.
  • Bu bölünmeyle mücadele etmek desteğimizi hak ediyor.
Show More (6)
divide paylaşmak v.
  • Tom and Mary divided the money between themselves.
  • Tom ve Mary parayı kendi aralarında paylaştılar.
  • Let's divide the work equally.
  • İşi eşit olarak paylaşalım.
  • We divided the money between us.
  • Parayı aramızda paylaştık.
Show More (6)
divide bölüştürmek v.
  • Their accumulated profits should be used to maintain salaries even if it means dividing the work between everyone.
  • Birikmiş karları, işi herkes arasında bölüştürmek anlamına gelse bile maaşları korumak için kullanılmalıdır.
  • Emissions trading in itself does not yet reduce greenhouse gas emissions, but simply divides them up in a different way.
  • Emisyon ticareti kendi başına sera gazı emisyonlarını azaltmamakta, sadece farklı bir şekilde bölüştürmektedir.
  • Divide the cake among you three.
  • Üçünüz arasında pastayı bölüştürün.
Show More (5)
divide ayrılmak v.
  • The road divides here into two.
  • Yol burada ikiye ayrılıyor.
  • The railroad divides into two after the bridge.
  • Köprüden sonra demiryolu ikiye ayrılır.
  • The railroad divides into two after the bridge.
  • Demiryolu köprüden sonra ikiye ayrılıyor.
Show More (0)
divide ikiye ayırmak v.
  • It was then the United Nations which divided the area into a Jewish state and an Arab state.
  • O dönemde bölgeyi bir Yahudi devleti ve bir Arap devleti olarak ikiye ayıran Birleşmiş Milletler'di.
  • A river divides the town.
  • Bir nehir kasabayı ikiye ayırıyor.
Show More (-1)
divide parçalara ayırmak v.
  • He peels the potatoes and divides them into pieces.
  • Patatesleri soyup parçalara ayırıyor.
  • Please divide the pizza into three parts.
  • Lütfen pizzayı üç parçaya ayırın.
Show More (-1)
divide ayrım yapmak v.
  • There can be no artificial divide between humanitarian aid and military action.
  • İnsani yardım ile askeri harekât arasında yapay bir ayrım yapılamaz.
Show More (-2)
divide dağıtmak v.
  • He divided one million dollars among his five sons.
  • O, bir milyon doları beş oğlu arasında dağıttı.
Show More (-2)