| 1 |
eager |
hevesli |
adj. |
|
- He seemed eager to ride his new motorcycle.
- Yeni motosikletini sürmeye hevesli görünüyordu.
- He is eager to go there.
- Oraya gitmeye çok hevesli.
- I'm not eager to meet him.
- Onunla tanışmaya hevesli değilim.
- He was eager to try on the blue shirt.
- Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- Tom was eager to leave.
- Tom ayrılmaya hevesliydi.
- Tom is eager to do that.
- Tom bunu yapmaya hevesli.
- Tom was eager to do that.
- Tom onu yapmak için hevesliydi.
- He was eager to show off his new bicycle to his friends.
- Yeni bisikletini arkadaşlarına göstermeye hevesliydi.
- Tom was eager to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmeye hevesliydi.
- Tom is eager to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaya hevesli.
- Our staff is eager to help you.
- Personelimiz size yardım etmeye hevesli.
- I'm eager to come to work.
- İşe gelmeye hevesliyim.
- She was eager to feed the birds.
- Kuşları beslemeye hevesliydi.
- Tom was eager to speak to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaya hevesliydi.
- Tom is eager to go there.
- Tom oraya gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte her yere gitmeye hevesli.
- Tom was eager to help Mary out.
- Tom, Mary'ye yardım etmeye hevesliydi.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
- Bize gelmememiz söylendiğinde gitmeye daha da hevesli oluyoruz.
- He is very eager to go there.
- Oraya gitmek için çok hevesli.
- He is eager to go to China.
- Çin'e gitmek için çok hevesli.
- I'm not very eager to go.
- Gitmeye pek hevesli değilim.
- He is eager to please.
- Memnun etmeye heveslidir.
- Tom is eager to buy a new car.
- Tom yeni bir araba almaya hevesli.
- Tom was eager to leave.
- Tom gitmeye hevesliydi.
- He was always very eager to meet people.
- İnsanlarla tanışmak için her zaman çok hevesliydi.
- I'm always eager.
- Ben hep hevesliyim.
- Don't be so eager.
- Bu kadar hevesli olma.
- The eager spectators crowded into the stadium.
- Hevesli seyirciler stadyuma doluştu.
- I suspect Tom isn't eager to do that.
- Tom'un bunu yapmaya hevesli olmadığından şüpheleniyorum.
- He is eager to become famous.
- Ünlü olmaya hevesli.
- Tom is eager to live in Boston.
- Tom Boston'da yaşamaya heveslidir.
- Ken is an eager student.
- Ken hevesli bir öğrenci.
- Tom is eager to go to Boston.
- Tom Boston'a gitmeye hevesli.
- He is an eager beaver.
- O hevesli biri.
- She is eager to go to France.
- Fransa'ya gitmeye çok hevesli.
- Tom is eager to help Mary out.
- Tom, Mary'ye yardım etmeye hevesli.
- You were eager to do that, weren't you?
- Bunu yapmaya hevesliydin, değil mi?
- Tom was eager to do that.
- Tom bunu yapmaya hevesliydi.
- Tom is always eager to help.
- Tom her zaman yardım etmeye heveslidir.
- She is eager to live in Australia.
- Avustralya'da yaşamaya hevesli.
- I'm always eager.
- Her zaman hevesliyimdir.
- Tom is very eager to go with you.
- Tom seninle gitmek için çok hevesli.
- Tom says he's eager to participate.
- Tom katılmaya hevesli olduğunu söylüyor.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Oğlanların her biri yarışa katılmaya hevesliydi.
- Tom is eager to go abroad.
- Tom yurtdışına gitmeye hevesli.
- Young people are eager to go abroad.
- Gençler yurtdışına gitmeye hevesli.
- Young people are eager to go abroad.
- Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- Tom was eager.
- Tom hevesliydi.
- Tom is eager to participate.
- Tom katılmaya hevesli.
- Tom is eager to go to the hospital to visit Mary.
- Tom, Mary'yi ziyaret etmek için hastaneye gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye heveslidir.
- Tom is eager to leave, isn't he?
- Tom gitmeye hevesli, değil mi?
- Tom said that he was very eager to do that.
- Tom, bunu yapmak için çok hevesli olduğunu söyledi.
- I'm eager to do that.
- Bunu yapmaya hevesliyim.
- Tom seems eager to participate.
- Tom katılmaya hevesli görünüyor.
- I wasn't eager to do that.
- Bunu yapmaya hevesli değildim.
- He was eager to try on the blue shirt.
- Mavi gömleği denemek için çok hevesliydi.
- Is Tom eager to do that?
- Tom bunu yapmaya hevesli mi?
- Are you eager to do that?
- Bunu yapmaya hevesli misin?
- Don't be too eager for success.
- Başarı için çok hevesli olmayın.
- Tom is eager for the apple.
- Tom elma için çok hevesli.
- Tom is eager to succeed.
- Tom başarılı olmaya hevesli.
- Tom seems to be eager to participate.
- Tom katılmaya hevesli görünüyor.
- Tom is eager to press on.
- Tom devam etmeye hevesli.
- He is very eager to go there.
- Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is eager to go abroad.
- Yurtdışına gitmek için çok hevesli.
- Tom is always eager to help.
- Tom her zaman yardımcı olmaya heveslidir.
- Tom is eager to leave.
- Tom gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
Show More (66)
|
| 2 |
eager |
istekli |
adj. |
|
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
- Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- He was eager to return to school in September.
- Eylül ayında okula dönmek için istekliydi.
- Tom seems eager.
- Tom istekli görünüyor.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- Tom is eager to help Mary out.
- Tom Mary'ye yardım etmeye istekli.
- She is eager to live in Australia.
- O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- He is eager to go to the hospital.
- O hastaneye gitmek için isteklidir.
- Are you eager to do that?
- Bunu yapmak için istekli misin?
- Tom is eager to press on.
- Tom devam etmeye istekli.
- Is Tom eager to do that?
- Tom bunu yapmak için istekli mi?
- Tom was eager to go home.
- Tom eve gitmek için istekliydi.
- Tom didn't appear to be particularly eager to go with us.
- Tom bizimle gelmeye pek istekli görünmüyordu.
- Tom is eager to participate.
- Tom katılmak için istekli.
- I was eager to visit Tom.
- Tom'u ziyaret etmek için istekliydim.
- Tom said he was eager to do that.
- Tom onu yapmak için istekli olduğunu söyledi.
- Tom is eager to go to Boston.
- Tom Boston'a gitmeye istekli.
- Tom is eager to succeed.
- Tom başarılı olmak için istekli.
- Tom says he's eager to participate.
- Tom katılmak için istekli olduğunu söylüyor.
- She's eager to speak to you.
- O seninle konuşmak için istekli.
- Our staff is eager to help you.
- Personelimiz size yardımcı olmak için isteklidir.
- I'm eager to do that.
- Onu yapmaya istekliyim.
- Tom was eager to speak to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için istekliydi.
- Don't be so eager.
- Bu kadar istekli olma.
- He is eager for a chance to study abroad.
- O, yurtdışında eğitim alma fırsatı için istekli.
- He is eager to go to China.
- O, Çin'e gitmek için istekli.
- People were eager for peace.
- İnsanlar barış için istekliydiler.
- He is eager to go abroad.
- O, yurt dışına gitmek için istekli.
- Tom is eager to leave.
- Tom ayrılmaya istekli.
- She was eager to feed the birds.
- O, kuşları beslemek için istekliydi.
- Tom is eager to do that.
- Tom onu yapmaya isteklidir.
- Our staff is eager to help you.
- Bizim personelimiz size yardım etmeye isteklidir.
- He is eager to become famous.
- O, ünlü olmak için isteklidir.
- Our staff is eager to help you.
- Personellerimiz size yardım etmekte istekli.
- Each of the boys was eager to join in the race.
- Erkek çocuklarından her biri yarışa katılmaya istekliydi.
- Tom is eager to speak to you.
- Tom seninle konuşmak için isteklidir.
- Tom is eager to help Mary out.
- Tom, Mary'ye yardım etmeye isteklidir.
- Tom said that he was very eager to do that.
- Tom bunu yapmak için çok istekli olduğunu söyledi.
- Tom seems to be eager to participate.
- Tom katılmak için istekli görünüyor.
- You were eager to do that, weren't you?
- Bunu yapmaya istekliydin, değil mi?
- Tom is eager to meet Mary again.
- Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- They are eager for peace.
- Barış için istekliler.
- She said that she was eager to go there.
- Oraya gitmek için istekli olduğunu söyledi.
- Tom is eager to go there.
- Tom oraya gitmek için istekli.
- Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
- He is eager to please.
- O, memnun etmek için isteklidir.
- He was always very eager to meet people.
- O her zaman insanlarla tanışmak için çok istekliydi.
- They are eager for peace.
- Onlar barış için istekliler.
- Tom is eager to go to the hospital to visit Mary.
- Tom Mary'yi ziyaret etmek için hastaneye gitmeye istekli.
- Tom is very eager to go with you.
- Tom seninle gitmek için çok istekli.
- Tom was eager.
- Tom istekliydi.
- Tom said that he was really eager to do that.
- Tom gerçekten bunu yapmak için istekli olduğunu söyledi.
- Tom is eager to buy a new car.
- Tom, yeni bir araba almaya istekli.
- Tom was eager to help Mary out.
- Tom Mary'ye yardım etmek için istekliydi.
- Tom is eager to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmeye istekli.
- We are all eager to know the truth.
- Hepimiz gerçeği bilmek için istekliyiz.
- I don't want to seem too eager.
- Çok istekli görünmek istemiyorum.
- He is eager to go there.
- O, oraya gitmek için istekli.
- Don't be too eager for success.
- Başarı için çok istekli olma.
- Tom said that he was really eager to do that.
- Tom bunu yapmak için gerçekten istekli olduğunu söyledi.
- Tom was eager to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmek için istekliydi.
- I suspect Tom isn't eager to do that.
- Tom'un bunu yapmak için istekli olmadığından şüpheliyim.
- Tom is eager for the apple.
- Tom, elma için istekli.
- He's eager to speak to you.
- O seninle konuşmak için isteklidir.
- She is eager to go to France.
- O, Fransa'ya gitmek için isteklidir.
- Tom is eager to live in Boston.
- Tom Boston'da yaşamaya istekli.
- He is eager to buy a new car.
- Yeni bir araba almaya çok istekli.
- Tom didn't appear to be particularly eager to go with us.
- Tom bizimle gitmek için özellikle istekli görünmüyordu.
Show More (64)
|
| 3 |
eager |
sabırsız |
adj. |
|
- We are eager to find out!
- Bunu öğrenmek için sabırsızlanıyoruz!
- He is eager to go to the hospital.
- Hastaneye gitmek için sabırsızlanıyor.
- They're eager to see you.
- Seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- Tom is eager to see you.
- Tom seni görmek için sabırsızlanıyor.
- Tom is eager to meet Mary again.
- Tom, Mary ile tekrar görüşmek için sabırsızlanıyor.
- They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- He is eager to meet her again.
- Onunla tekrar görüşmek için sabırsızlanıyor.
- They are eager to win the next game.
- Bir sonraki maçı kazanmak için sabırsızlanıyorlar.
- I'm eager to come to work.
- İşe gelmek için sabırsızlanıyorum.
- He is eager to buy a new car.
- Yeni bir araba almak için sabırsızlanıyor.
- He was eager to return to school in September.
- Eylül'de okula dönmek için sabırsızlanıyordu.
- Tom was eager to see Mary.
- Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
- We are all eager to know the truth.
- Hepimiz gerçeği öğrenmek için sabırsızlanıyoruz.
- I was eager to visit Tom.
- Tom'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyordum.
- I'm eager to go to Boston.
- Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- He is eager for a chance to study abroad.
- Yurtdışında okuma şansı için sabırsızlanıyor.
- Tom was eager to begin his vacations.
- Tom tatiline başlamak için sabırsızlanıyordu.
- We are all eager to see the movie.
- Hepimiz filmi görmek için sabırsızlanıyoruz.
- Tom said that he was eager to eat lunch with her.
- Tom onunla öğle yemeği yemek için sabırsızlandığını söyledi.
- Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom, Mary ile öğle yemeği yemek için sabırsızlandığını söyledi.
- Tom was eager to get started.
- Tom başlamak için sabırsızlanıyordu.
- She said that she was eager to go there.
- Oraya gitmek için sabırsızlandığını söyledi.
- I'm eager to visit Boston.
- Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
Show More (20)
|
| 4 |
eager |
can atan |
adj. |
|
- He's eager to speak to you.
- Seninle konuşmaya can atıyor.
- She was eager to go home.
- Eve gitmek için can atıyordu.
- Tom is eager to speak to you.
- Tom seninle konuşmak için can atıyor.
- People were eager for peace.
- İnsanlar barış için can atıyordu.
- Our throats are eager to drink something.
- Boğazlarımız bir şeyler içmek için can atıyor.
- Tom was eager to go home.
- Tom eve gitmek için can atıyordu.
- They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için can atıyorlar.
Show More (4)
|
