Tureng - famous - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	famous	ünlü	adj.
	On 6 July 2002 a very famous world sporting event will start. 6 Temmuz 2002 tarihinde çok ünlü bir dünya spor etkinliği başlayacaktır. Greek sailors are excellent and famous for being of a high standard. Yunan denizciler mükemmeldir ve yüksek standartlara sahip olmalarıyla ünlüdürler. The situation is thus completely different from that raised by the famous "Edinburgh patent". Dolayısıyla durum, ünlü "Edinburgh patenti" ile ortaya çıkan durumdan tamamen farklıdır. In this respect, I would remind the chairman - who furthermore is Greek - of the famous myth of Procrustes. Bu bağlamda, Yunanlı olan başkana ünlü Procrustes efsanesini hatırlatmak isterim. As far as the famous requests still outstanding are concerned, I will look into it. Hala çözülmemiş olan ünlü taleplere gelince, bunları inceleyeceğim. On 6 July 2002 a very famous world sporting event will start. 6 Temmuz 2002 tarihinde çok ünlü bir dünya spor etkinliği başlayacak. Is the purpose of the famous training centres to provide jobs for instructors or trainees? Ünlü eğitim merkezlerinin amacı eğitmenlere ya da kursiyerlere iş sağlamak mıdır? Does France not fight for the famous principle of cultural exception? Fransa ünlü kültürel istisna ilkesi için mücadele etmiyor mu? The Council is about to adopt a very famous rule based on one rule with 15 exceptions. Konsey, 15 istisnaya sahip tek bir kurala dayanan çok ünlü bir kuralı kabul etmek üzere. On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals. Bu tam günlük gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsünün içinden tekneyle geçeceksiniz. Everyone loves you and your dad's like famous, or something. Herkes seni seviyor ve baban ünlü falan. It turns out that being the morality police does not make you famous. Meğerse ahlak polisi olmak seni ünlü yapmıyormuş. On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals. Bu tam günlük gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsü arasında tekneyle gezineceksiniz. On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals. Tam günlük bu gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsü arasında tekneyle dolaşacaksınız. Everyone wants to know you; you're famous. Herkes seni tanımak ister; sen ünlüsün. Ireland is famous for lace. İrlanda dantelleriyle ünlüdür. Do you like being famous? Ünlü olmayı sever misin? Tom used to be a famous singer. Tom eskiden ünlü bir şarkıcıydı. The town in which I was born is famous for its old castle. Doğduğum kasaba eski kalesiyle ünlüdür. This region is famous for its fowl. Bu bölge kümes hayvanlarıyla ünlüdür. Tom is a famous restaurant critic. Tom ünlü bir restoran eleştirmeni. Jean-Paul Sartre was a famous French philosopher. Jean-Paul Sartre ünlü bir Fransız filozoftu. Tom will be famous someday. Tom bir gün ünlü olacak. This company is famous for its high-quality production. Bu şirket, yüksek kaliteli üretimi ile ünlüdür. Her father is a famous doctor. Onun babası ünlü bir doktordur. Tom's father is a famous artist. Tom'un babası ünlü bir sanatçıdır. Do you want to be famous? Ünlü olmak istiyor musun? I am a famous actor. Ben ünlü bir aktörüm. I used to be famous. Ben eskiden ünlüydüm. Her uncle is a famous doctor. Onun amcası ünlü bir doktordur. I don't care if they're famous. Ünlü olmaları umurumda değil. Switzerland is famous for its scenic beauty. İsviçre doğal güzelliği ile ünlüdür. The city of Rome is famous. Roma şehri ünlüdür. Not only his son, but his daughter is famous as well. Sadece oğlu değil, kızı da ünlüdür. The man standing by the door is a famous singer. Kapının yanında duran adam ünlü bir şarkıcı. Donald Trump is a famous business person. Donald Trump ünlü bir iş adamıdır. I hope someone famous sings one of my songs. Umarım ünlü biri benim şarkılarımdan birini söyler. I'm not as famous as I used to be. Eskisi kadar ünlü değilim. Her uncle is a famous doctor. Amcası ünlü bir doktor. Why is Facebook so famous? Facebook neden bu kadar ünlü? Yoshino is a place famous for its cherry blossoms. Yoshino, kiraz çiçekleriyle ünlü bir yerdir. Did you know that Mesut Özil, the famous German footballer, is also Turkish? Ünlü Alman futbolcu Mesut Özil'in de Türk olduğunu biliyor muydun? I always wanted to be rich and famous. Hep zengin ve ünlü olmak istedim. Tom is married to a famous actress. Tom ünlü bir aktrisle evlidir. That man is a famous cabaret performer. Bu adam ünlü bir kabare sanatçısı. Cezanne is famous for his landscapes. Cezanne, manzaraları ile ünlüdür. Tom hoped that he would become a famous writer. Tom ünlü bir yazar olacağını umuyordu. John Motson is one of the most famous British commentators. John Motson en ünlü İngiliz yorumculardan biridir. He is one of the most famous singers in Japan. Japonya'nın en ünlü şarkıcılarından biridir. This university is famous. Bu üniversite ünlüdür. Tom always wanted to be rich and famous. Tom her zaman zengin ve ünlü olmak istemiştir. This is a mountain famous for its scenery. Burası manzarasıyla ünlü bir dağ. The musician is famous abroad as well as in Japan. Müzisyen, Japonya'da olduğu kadar yurtdışında da ünlü. Tom isn't famous. Tom ünlü değil. I'm a famous person now. Artık ünlü bir kişiyim. He is a famous merchant. O ünlü bir tüccar. Would you like to be famous? Ünlü olmak ister misiniz? He is famous as a pianist. O bir piyanist olarak ünlüdür. It was easy for them to be famous all over the world. Dünya çapında ünlü olmak onlar için kolaydı. My sister is famous. Kız kardeşim ünlüdür. She was beside herself with joy when she met the famous singer. Ünlü şarkıcıyla tanıştığında sevinçten havalara uçtu. Tom wasn't famous. Tom ünlü değildi. Tom isn't the only famous person here. Buradaki tek ünlü insan Tom değil. He was a famous poet and a competent diplomat. O ünlü bir şair ve yetenekli bir diplomattı. Tom is not famous. Tom ünlü değil. Many famous artists live in Boston. Birçok ünlü sanatçı Boston'da yaşıyor. The speaker was so famous as to need no introduction. Konuşmacı tanıtıma ihtiyaç duymayacak kadar ünlüydü. Tom quickly became very famous. Tom çabucak ünlü oldu. Tom got famous. Tom ünlü oldu. Tom does impersonations of famous people. Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar. Would you like to be famous? Siz de ünlü olmak ister misiniz? Tom hopes to become a famous painter. Tom ünlü bir ressam olmayı umuyor. This is his most famous piece. Bu onun en ünlü eseri. You will be famous. Ünlü olacaksın. Tom knows many famous people. Tom birçok ünlü insan tanıyor. That man is a famous cabaret performer. O adam ünlü bir kabare oyuncusu. That incident made him famous. Bu olay onu ünlü yaptı. She is a famous Philadelphia lawmaker. O ünlü bir Philadelphia meclis üyesidir. She is more famous than you. O, sizden daha ünlüdür. Rome is famous for its ancient architecture. Roma, antik mimarisi ile ünlüdür. Tom is more famous than you are. Tom senden daha ünlü. I never for a moment imagined that I'd be able to meet so many famous people. Bir an bile bu kadar ünlü insanla tanışabileceğimi hayal etmemiştim. Scotland is famous for its woollen textiles. İskoçya, yünlü tekstili ile ünlüdür. Someone famous said that imagination is more important than intelligence. Ünlü biri hayal gücünün zekadan daha önemli olduğunu söylemiş. Tom and Mary were not famous. Tom ve Mary ünlü değillerdi. I want to become a famous artist. Ünlü bir sanatçı olmak istiyorum. This park is famous for its cherry blossoms. Bu park kiraz çiçekleriyle ünlüdür. This novel was written by a famous American writer. Bu roman ünlü bir Amerikalı yazar tarafından yazıldı. She is more famous than you. Senden daha ünlü. She always has her hair done by a famous hairdresser. Saçlarını her zaman ünlü bir berbere yaptırır. What's Australia most famous for? Avustralya en çok nesiyle ünlü? My dream is to become a famous singer. Hayalim ünlü bir şarkıcı olmak. Have you ever seen any famous people in this restaurant? Bu restoranda hiç ünlü birini gördün mü? The city is famous for the fossils in its museums. Şehir, müzelerindeki fosillerle ünlüdür. Real Madrid is one of the most famous soccer teams in Spain and in the world. Real Madrid, İspanya ve dünyadaki en ünlü futbol takımlarından biridir. I'll never be that famous. Ben asla o kadar ünlü olmayacağım. He is proud that his father was a famous scientist. Babasının ünlü bir bilim adamı olmasından gurur duyuyor. The singer is famous not only in Japan but also in Europe. Şarkıcı sadece Japonya'da değil, aynı zamanda Avrupa'da da ünlü. Her success at singing made her famous. Şarkı söylemedeki başarısı onu ünlü yaptı. Angelina Jolie has filed for divorce from Brad Pitt, bringing an end to one of the world’s most famous couples. Angelina Jolie, Brad Pitt'ten boşanmak için başvuruda bulunarak dünyanın en ünlü çiftlerinden birinin sonunu getirdi. The scientist is famous both at home and abroad. Bilim insanı hem yurtiçinde hem de yurtdışında ünlüdür. Amsterdam is famous for its canals. Amsterdam kanallarıyla ünlüdür. We students can also become famous journalists! Biz öğrenciler de ünlü gazeteciler olabiliriz. With regards to music, he is one of the most famous critics. Müzik konusunda en ünlü eleştirmenlerden biridir. Idaho is famous for potatoes. Idaho patatesleriyle ünlüdür. My dream is to become a famous singer. Benim hayalim ünlü bir şarkıcı olmak. Many famous musicians live in Boston. Boston'da birçok ünlü müzisyen yaşıyor. I'm neither rich nor famous. Ne zengin ne de ünlüyüm. Tom quickly became very famous. Tom hızla çok ünlü oldu. I'm neither rich not famous. Ben ne zenginim ne de ünlü. Tom will be famous one day. Tom bir gün ünlü olacak. This is a mountain famous for its scenery. Bu, manzarasıyla ünlü bir dağdır. I awoke one morning and found myself famous. Bir sabah uyandım ve kendimi ünlü buldum. Tom wants to be a famous baseball player. Tom ünlü bir beyzbol oyuncusu olmak istiyor. Tom is a famous artist. Tom ünlü bir sanatçı. I never set out to be famous. Asla ünlü olmak için yola çıkmadım. These artists are going to be famous some day. Bu artistler bir gün ünlü olacaklar. Are you famous? Ünlü müsün? Maria Callas was a famous opera singer. Maria Callas ünlü bir opera sanatçısıydı. Tom is Mary's most famous son. Tom, Mary'nin en ünlü oğludur. I'm reading things like famous novels which have been rewritten in simplified French. Basitleştirilmiş Fransızcayla yeniden yazılmış ünlü romanlar gibi şeyler okuyorum. His daughter, as well as his son, was famous. Oğlu kadar kızı da ünlüydü. Tom got very famous very quickly. Tom çok çabuk ünlü oldu. The Romans are famous for their aqueducts. Romalılar su kemerleriyle ünlüdür. I'm more famous. Ben daha ünlüyüm. The Royal Palace is a famous historic building in Paris. Kraliyet Sarayı Paris'teki ünlü bir tarihi yapıdır. Everyone wants to know you; you're famous. Herkes seni tanımak istiyor; sen ünlüsün. Mary is a famous bounty hunter. Mary ünlü bir ödül avcısıdır. Taro is the most famous of the three. Taro üçü arasında en ünlüsüdür. Nagoya is famous for its castle. Nagoya kalesi ile ünlüdür. I don't want to be famous. Ünlü olmak istemiyorum. I am a decendant of Isreal's famous King David. Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım. Tom was not famous. Tom ünlü değildi. Of all the famous baseball players, he stands out as a genius. Tüm ünlü beyzbol oyuncuları arasında o, bir dahi olarak öne çıkıyor. His daughter, as well as his son, were famous. Oğlunun yanı sıra kızı da ünlüydü. She's famous as a singer but not as a poet. Şarkıcı olarak ünlü ama şair olarak değil. Kyoto is famous for its shrines and temples. Kyoto, türbe ve tapınaklarıyla ünlüdür. I know many famous people. Birçok ünlü insan tanıyorum. Yonge street is a famous street in Toronto. Yonge Caddesi Toronto'da ünlü bir caddedir. Tom is more famous than Mary. Tom Mary'den daha ünlüdür. I would like to become a famous soccer player. Ünlü bir futbolcu olmak istiyorum. Tom's famous. Tom ünlü. He became more and more famous as a critic. Eleştirmen olarak gittikçe daha ünlü oldu. I'm not as famous as I used to be. Eskiden olduğum kadar ünlü değilim. His son became a famous pianist. Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu. How did Tom get to be so famous? Tom nasıl bu kadar ünlü oldu? It was easy for them to be famous all over the world. Tüm dünyada ünlü olmak onlar için kolaydı. I want to become a famous artist. Ünlü bir ressam olmak istiyorum. He was becoming a famous singer. O ünlü bir şarkıcı oluyordu. Finland is famous for its saunas. Finlandiya saunalarıyla ünlüdür. He is more famous than Taro. O, Taro'dan daha ünlüdür. That incident made him famous. O olay onu ünlü yaptı. Tom isn't famous, but Mary is. Tom ünlü değildir ama Mary ünlüdür. He's a famous Japanese popstar. O ünlü bir Japon pop yıldızıdır. The whole earth is the sepulchre of famous men. Tüm yeryüzü ünlü adamların mezarlığıdır. His brother is a famous soccer player. Onun erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur. He is one of the most famous singers in Japan. Japonya'daki en ünlü şarkıcılardan biridir. What's Australia most famous for? Avustralya en çok neyiyle ünlüdür? Tom wanted to be a famous baseball player. Tom ünlü bir beyzbol oyuncusu olmak istiyordu. Tom spent the whole evening searching the Web for photos of famous people. Tom bütün akşamı internette ünlü insanların fotoğraflarını arayarak geçirdi. I hear she's a famous actress. Onun ünlü bir aktris olduğunu duyuyorum. The Vienna Philharmonic is one of the most famous orchestras in the world. Viyana Flarmoni dünyadaki en ünlü orkestralardan biridir. Her book is famous not only in England but also in Japan. Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü. Galileo Galilei is one of the most famous astronomers in history. Galileo Galilei tarihteki en ünlü astronomlardan biridir. In addition to being a doctor, he was a very famous novelist. Doktor olmasının yanı sıra çok ünlü bir romancıydı. This area is famous for tangerines. Bu bölge mandalinalarıyla ünlüdür. This is the house where the famous novelist was born. Burası ünlü roman yazarının doğduğu ev. The man sitting over there is a famous singer. Şurada oturan adam ünlü bir şarkıcı. This building was laid out by a famous architect. Bu bina ünlü bir mimar tarafından tasarlanmış. Those are very famous people. Onlar çok ünlü insanlar. Nagoya is a city that's famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir. I hear that she's a famous actress. Ünlü bir aktris olduğunu duydum. Kobe is famous as a port city. Kobe bir liman şehri olarak ünlüdür. Tom is a famous restaurateur. Tom ünlü bir restoran işletmecisi. The New York skyline with all its skyscrapers is probably the most famous in the world. Tüm gökdelenleriyle New York silüeti muhtemelen dünyanın en ünlüsüdür. Tom is more famous than I am. Tom benden daha ünlü. The most famous landmarks in my country are the pyramids. Ülkemdeki en ünlü simge piramitlerdir. She is famous as a soprano. Soprano olarak ünlüdür. Tom is famous, isn't he? Tom ünlü, değil mi? He is also very famous in Japan. O, Japonya'da da çok ünlüdür. That's a famous restaurant. Bu ünlü bir restoran. There is no question that George Balanchine was one of the most famous ballet choreographers of his time. George Balanchine'nin zamanının en ünlü bale koreograflarından biri olduğuna dair hiçbir şüphe yoktur. Tom became a famous actor. Tom ünlü bir aktör oldu. My younger sister is famous. Küçük kız kardeşim ünlüdür. Nagoya is a city famous for its castle. Nagoya, kalesi ile ünlü bir şehir. I have a friend whose father is a famous novelist. Babası ünlü bir romancı olan bir arkadaşım var. You're gonna be famous one day. Bir gün ünlü olacaksın. Not only his son, but his daughter is also famous. Sadece oğlu değil, kızı da ünlü. That story is a famous one that everyone knows. Bu hikaye herkesin bildiği ünlü bir hikaye. It's famous. Bu çok ünlü. Tom is a famous pianist. Tom ünlü bir piyanist. Fish'n'chips is the most famous English food. Balık ve patates kızartması en ünlü İngiliz yiyeceğidir. This area is famous for tangerines. Bu bölge mandalina ile ünlüdür. Osiris, Anubis, and Horus are some of the most famous ancient Egyptian deities. Osiris, Anubis ve Horus en ünlü eski Mısır tanrılarından bazılarıdır. I met lots of famous people at that party. O partide birçok ünlü insanla tanıştım. My friend's father is a famous novelist. Arkadaşımın babası ünlü bir romancı. Tom is a famous singer. Tom ünlü bir şarkıcı. She will be famous in the future. Gelecekte ünlü olacak. These artists are going to be famous some day. Bu sanatçılar bir gün ünlü olacaklar. He quoted some famous proverbs from the Bible. İncil'den bazı ünlü atasözlerini alıntıladı. I'm going to be famous one day. Ben bir gün ünlü olacağım. The doctor she visited is famous. Gittiği doktor çok ünlü. He wrote a biography of a famous poet. Ünlü bir şairin biyografisini yazdı. Aomori is famous for its good apples. Aomori iyi elmalarıyla ünlüdür. The boy learned the famous poem by heart soon after he read it. Çocuk, okuduktan hemen sonra ünlü şiiri ezberledi. The famous building, the Taj Mahal, is in India. Ünlü yapı Tac Mahal, Hindistan'dadır. That house is famous. O ev ünlüdür. That song reminds me of a famous movie actor. O şarkı bana ünlü bir sinema oyuncusunu hatırlatır. The author of this article is a famous critic. Bu makalenin yazarı ünlü bir eleştirmendir. Tom is probably going to be famous. Tom muhtemelen ünlü olacak. Cambridge is the most famous university in the world. Cambridge dünyanın en ünlü üniversitesidir. I'll never be as famous as Tom. Tom kadar ünlü olmayacağım. He is a famous painter and should be treated as such. O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı. The doctor she visited is famous. Onun gittiği doktor ünlüdür. The most famous landmarks in my country are the pyramids. Ülkemdeki en ünlü yerler piramitlerdir. The man who lives next door to us is a famous actor. Yan komşumuz olan adam ünlü bir aktör. I'm not famous yet. Henüz ünlü değilim. Beaches in Hawaii are famous for their large waves. Hawaii'deki plajlar büyük dalgalarıyla ünlüdür. The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. Ünlü yağlıboya tablo müzayedede 2 milyon dolara satıldı. Germany is famous for its beer. Almanya, birasıyla ünlüdür. This palace is the most famous and best appreciated attraction in our city. Bu saray şehrimizin en ünlü ve en beğenilen cazibe merkezidir. Tom had dreams of becoming a famous tennis player. Tom'un ünlü bir tenisçi olma hayalleri vardı. That song reminds me of a famous movie actor. Bu şarkı bana ünlü bir sinema oyuncusunu hatırlatıyor. The whole earth is the sepulchre of famous men. Bütün dünya ünlü insanların mezarlığıdır. The boy grew up to be a famous scientist. Çocuk büyüdü ve ünlü bir bilim adamı oldu. Kobe is famous for its port. Kobe, limanı ile ünlüdür. He became a famous actor. Ünlü bir aktör oldu. She's going to be famous someday. O da bir gün ünlü olacak. He is very famous. O çok ünlüdür. Sami wanted to go to a big city and be rich and famous. Sami büyük bir şehre gitmek, zengin ve ünlü olmak istiyordu. Tom is a famous portrait painter. Tom ünlü bir portre ressamı. Cezanne is famous for his landscapes. Cezanne, manzaralarıyla ünlüdür. Tom used to be famous. Tom eskiden ünlüydü. Tom is one of the world's richest and most famous men. Tom dünyanın en zengin ve en ünlü erkeklerinden biridir. Siteler is a place famous for its furniture production. Siteler, mobilya imalatıyla ünlü bir yer. They are going to exhibit many famous old paintings at the gallery. Onlar birçok ünlü eski tabloyu galeride sergileyecek. She became a famous painter. Ünlü bir ressam oldu. Tom is more famous than Mary. Tom, Mary'den daha ünlüdür. I know that Tom is famous. Tom'un ünlü olduğunu biliyorum. I'm as famous as you. Ben de senin kadar ünlüyüm. This is the pen which the famous novelist wrote with. Bu ünlü romancının yazı yazdığı kalem. Have you ever met a famous person? Hiç ünlü biriyle tanıştın mı? Tom's dream is to become a famous singer, but the only problem is that he can't sing. Tom'un rüyası ünlü bir şarkıcı olmaktır ama tek sorun onun şarkı söyleyememesidir. The famous Gordian Knot was cut with a sword. Ünlü Gordion Düğümü bir kılıç darbesiyle kesildi. Tufts University is a very famous school in Boston. Tufts Üniversitesi Boston'da çok ünlü bir okuldur. We students can also become famous journalists! Biz öğrenciler de ünlü gazeteciler olabiliriz! She was a famous actress. O ünlü bir oyuncuydu. This city is famous for its beautiful park. Bu şehir güzel parkı ile ünlüdür. Sami wanted to go to a big city and be rich and famous. Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi. This newspaper office is famous in local people. Bu gazete ofisi yerel halk arasında ünlüdür. The scientist is famous not only in Japan but also in foreign countries. Bilim adamı sadece Japonya'da değil, yabancı ülkelerde de ünlüdür. Tom had dreams of becoming a famous tennis player. Tom'un ünlü bir tenis oyuncusu olma hayalleri vardı. London, where I live, used to be famous for its fog. Londra, yaşadığım yer, sisiyle ünlüydü. St Paul's Cathedral is one of the most famous and most recognisable sights in London. St Paul Katedrali Londra'nın en ünlü ve en çok tanınmış yerlerinden biridir. The lady dressed in white is a famous actress. Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir. I hope to be famous someday. Bir gün ünlü olmayı umuyorum. Finland is not famous for its gondolas. Finlandiya, gondolları ile ünlü değildir. Blackbeard is one of the most famous pirates. Kara sakal en ünlü korsanlardan biridir. During World War II, many famous landmarks in Europe were reduced to rubble. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Avrupa'daki birçok ünlü simge yapı enkaza dönüştü. Mary is a famous pop star. Mary ünlü bir pop yıldızı. He is famous as a doctor. Doktor olarak ünlüdür. I have a friend whose father is a famous actor. Babası ünlü bir aktör olan bir arkadaşım var. I'm as famous as you. Senin kadar ünlüyüm. Claude Monet was a famous impressionist painter. Claude Monet ünlü bir empresyonist ressamdı. He is a famous artist. Ünlü bir sanatçı. In addition to being a doctor, he was a very famous novelist. İyi bir doktor olmasının yanı sıra, o çok ünlü bir roman yazarıydı. All the streets in this area are named after famous people. Bu bölgedeki tüm sokaklara ünlü kişilerin isimleri verilmiş. The music was composed by a famous composer. Müzik ünlü bir besteci tarafından bestelenmiştir. Kind of Blue is Miles Davis' most famous album. Kind of Blue, Miles Davis'in en ünlü albümüdür. Washington was the most famous man in the United States. Washington Birleşik Devletler'in en ünlü adamıydı. He's a famous Japanese popstar. O ünlü bir Japon popstar. Tom hoped that he would become a famous writer. Tom ünlü bir yazar olmayı umuyordu. His little brother is a famous soccer player. Küçük kardeşi ünlü bir futbolcu. He is an author famous for his novels and stories. O, roman ve öyküleriyle ünlü bir yazardır. He aspired to be a famous actor. O, ünlü bir aktör olmak için can attı. This novel was written by a famous American writer. Bu roman ünlü bir Amerikan yazar tarafından yazılmıştır. You're famous now. Artık ünlüsün. The Taj Mahal is probably the most famous building in India. Tac Mahal muhtemelen Hindistan'da en ünlü binadır. She is famous as an actress. Bir aktris olarak ünlüdür. Stop making stupid people famous. Aptal insanları ünlü yapmayı bırakın. I know that he is a famous musician. Onun ünlü bir müzisyen olduğunu biliyorum. The musician is famous abroad as well as in Japan. Müzisyen, Japonya'nın yanı sıra yurtdışında da ünlüdür. Tom doesn't want to be famous. Tom ünlü olmak istemiyor. California is famous for its fruits. Kaliforniya, meyveleri ile ünlüdür. I was famous when I was younger. Gençken ünlüydüm. He's a famous popular singer in Japan. Japonya'da ünlü popüler bir şarkıcıdır. He became a famous singer. O ünlü bir şarkıcı oldu. The boy grew up to be a famous musician. Çocuk büyüdü ve ünlü bir müzisyen oldu. He is also very famous in Japan. Japonya'da da çok ünlüdür. You're famous. Sen ünlüsün. Angelina Jolie has filed for divorce from Brad Pitt, bringing an end to one of the world’s most famous couples. Angelina Jolie, Brad Pitt'e boşanma davası açtı ve dünyanın en ünlü beraberliklerinden birine son verdi. Have you ever met someone famous? Hiç ünlü biriyle tanıştın mı? The Royal Palace is a famous historic building in Paris. Kraliyet Sarayı Paris'teki ünlü tarihi bir binadır. Fish'n'chips is the most famous English food. Fish'n'chips en ünlü İngiliz yemeğidir. Lake Towada is famous for its beauty. Towada Gölü güzelliğiyle ünlüdür. Are there any famous musicians on the stage? Sahnede hiç ünlü müzisyenler var mı? That city is famous for its music industry. O şehir müzik endüstrisiyle ünlüdür. Is it true that Tom's father is famous? Tom'un babasının ünlü olduğu doğru mu? He was becoming a famous singer. Ünlü bir şarkıcı olmaya başlamıştı. The picture was painted by a famous painter. Resim ünlü bir ressam tarafından yapıldı. Kyoto is famous for its old temples. Kyoto eski tapınakları ile ünlüdür. The Netherlands is famous for its windmills, tulips, wooden clogs and canals. Hollanda yel değirmenleri, laleleri, tahta takunyaları ve kanalları ile ünlüdür. The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump. Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur. This is a famous university. Burası ünlü bir üniversite. It's famous. O ünlüdür. This temple is famous for its cherry blossoms. Bu tapınak, kiraz çiçekleri ile ünlüdür. I wanted to be famous. Ünlü olmak istedim. I want my songs to be sung by someone famous. Şarkılarımın ünlü biri tarafından söylenmesini istiyorum. I met lots of famous people at that party. O partide çok sayıda ünlü insanla karşılaştım. He was a famous poet and a competent diplomat. Ünlü bir şair ve yetkin bir diplomattı. Elvis Presley is one of the most famous singers. Elvis Presley en ünlü şarkıcılardan biridir. It was one of the famous cases of his time. Zamanının en ünlü davalarından biriydi. The secret remained buried in the grave of the famous philosopher. Sır ünlü filozofun mezarında gömülü kaldı. He's rich, tall and famous. Zengin, uzun boylu ve ünlü. He is famous both at home and abroad. Yurt içinde ve yurt dışında ünlüdür. I'm famous. Ben ünlüyüm. He is a famous composer. O ünlü bir bestecidir. The dove is a famous symbol for peace. Güvercin, ünlü bir barış sembolüdür. He is an author famous for his novels and stories. Romanları ve hikayeleriyle ünlü bir yazar. I'm not famous. Ben ünlü değilim. The man you see over there is a famous writer. Orada gördüğün adam ünlü bir yazardır. I wonder what it would be like to be famous. Ünlü olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum. He's tall, famous, and rich. O uzun boylu, ünlü ve zengindir. Tom didn't want to be famous. Tom ünlü olmak istemedi. The man sitting over there is a famous singer. Orada oturan adam ünlü bir şarkıcıdır. He became a famous singer. Ünlü bir şarkıcı oldu. Tom is a famous restaurateur from Paris. Tom Parisli ünlü bir restoran işletmecisi. The young girl wants to be famous like Nicki Minaj. Genç kız Nicki Minaj gibi ünlü olmak istiyor. Apparently, Tom was already famous before he released that album. Görünüşe göre, Tom o albümü çıkarmadan önce zaten ünlüymüş. He is more famous than Taro. Taro'dan daha ünlü. I'd like to become a famous soccer player. Ünlü bir futbolcu olmak istiyorum. The Orient-Express is one of the world's most famous luxury passenger trains. Orient-Express dünyanın en ünlü lüks yolcu trenlerinden biridir. His son became a famous pianist. Oğlu ünlü bir piyanist oldu. The secret remained buried in the grave of the famous philosopher. Sır, ünlü filozofun mezarında gömülü kaldı. She always has her hair done by a famous hairdresser. O her zaman saçını ünlü bir kuaföre yaptırır. Tom is likely to be famous someday. Tom'un bir gün ünlü olması muhtemel. You'll never be as famous as Tom. Asla Tom kadar ünlü olamayacaksın. Washington was the most famous man in the United States. Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nde ki en ünlü adamdı. Babylon was famous for its hanging gardens. Babil, asma bahçeleriyle ünlüydü. Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist. O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır. Jim Carrey is very famous and a good comedian. Jim Carrey çok ünlü ve iyi bir komedyen. Tom wants to be famous. Tom ünlü olmak istiyor. Karuizawa is famous as a summer resort. Karuizawa yazlık bir tatil yeri olarak ünlüdür. Tom used to be famous. Tom ünlüydü. The event made him famous. Bu olay onu ünlü yaptı. He's a famous physicist not only in Japan, but throughout the world. O sadece Japonya'da değil, dünya çapında da ünlü bir fizikçi. Detroit is famous for its car industry. Detroit, araba endüstrisiyle ünlüdür. The music was composed by a famous composer. Müzik ünlü bir besteci tarafından bestelendi. What is he famous for? O neyiyle ünlü? It's a famous local dish. Ünlü bir yerel yemek. Kobe is famous for its port. Kobe limanıyla ünlüdür. He was the most famous writer of his day. Zamanının en ünlü yazarıydı. The way he spoke attracted the attention of a famous writer. Onun konuşma şekli ünlü bir yazarın dikkatini çekti. This is his most famous symphony. Bu onun en ünlü senfonisidir. Tom is really quite famous, isn't he? Tom gerçekten oldukça ünlü. Prague is one of Eastern Europe's most famous cities. Prag, Doğu Avrupa'nın en ünlü kentlerinden biridir. I'm neither rich not famous. Ben ne zenginim ne de ünlüyüm. She missed her chance to see the famous singer. Ünlü şarkıcıyı görme şansını kaçırdı. She missed her chance to see the famous singer. Ünlü şarkıcıyı görme fırsatını kaçırdı. The two sisters became more and more famous. İki kız kardeş gittikçe daha ünlü oldular. Would you rather be rich or famous? Zengin mi yoksa ünlü mü olmayı tercih ederdin? Japan is famous for her scenic beauty. Japonya doğal güzellikleriyle ünlüdür. We have a very famous jew as a guest. Çok ünlü bir Yahudi konuğumuz var. Sappho was a famous Lesbian poet. Sappho ünlü bir lezbiyen şairdi. Many famous artists live in New York. Birçok ünlü sanatçı, New York'ta yaşıyor. His father is a famous economist. Onun babası ünlü bir ekonomist. He is a physicist famous not only in Japan but all over the world. O sadece Japonya'da değil, tüm dünyada ünlü bir fizikçi. His younger sister is a famous TV star. Küçük kız kardeşi ünlü bir TV yıldızı. Tom is a famous portrait painter. Tom ünlü bir portre ressamıdır. Japan is greatly famous for earthquakes. Japonya depremleriyle çok ünlüdür. That city is famous for its music industry. Bu şehir müzik endüstrisi ile ünlüdür. Tom and Mary, the famous celebrity couple, want to get divorced. Ünlü çift Tom ve Mary boşanmak istiyor. Japan is famous for its scenic landscapes. Japonya doğal manzaralarıyla ünlüdür. The city is most famous for its automobile industry. Şehir en çok otomobil endüstrisi ile ünlüdür. Almost all of Tom's friends are famous. Neredeyse Tom'un bütün arkadaşları ünlüdür. He is a famous baseball player. O, ünlü bir beyzbol oyuncusudur. Tom is a famous cook. Tom ünlü bir aşçıdır. They are going to exhibit many famous old paintings at the gallery. Galeride birçok ünlü eski tabloyu sergileyecekler. The man standing by the door is a famous singer. Kapıda bekleyen adam, ünlü bir şarkıcıdır. There are a lot of famous old buildings in Kyoto. Kyoto'da bir sürü ünlü eski bina var. Tom is married to a famous actress. Tom ünlü bir aktrisle evli. This is the house which was designed by a famous architect. Bu, ünlü bir mimar tarafından tasarlanan evdir. Are we famous now? Şimdi de ünlü mü olduk? Mary is a famous bounty hunter. Mary ünlü bir ödül avcısı. I hear she's a famous actress. Ünlü bir aktris olduğunu duydum. With regards to music, he is one of the most famous critics. Müzik konusunda o, en ünlü eleştirmenlerden biridir. The singer is famous not only in Japan but also in Europe. Şarkıcı sadece Japonya'da değil Avrupa'da da ünlü. The singer is as famous as Madonna. Şarkıcı Madonna kadar ünlü. Her little brother is a famous soccer player. Küçük kardeşi ünlü bir futbolcu. I never for a moment imagined that I'd be able to meet so many famous people. Bu kadar çok ünlü insanlarla tanışabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim. Blackbeard was a very famous pirate. Kara sakal çok ünlü bir korsandı. Are there any famous musicians on the stage? Sahnede ünlü müzisyenler var mı? Her success as a singer made her famous. Bir şarkıcı olarak başarısı onu ünlü yaptı. What's Boston famous for? Boston neyiyle ünlü? Tom is a famous pianist. Tom ünlü bir piyanisttir. He quoted some famous proverbs from the Bible. O, İncil'den bazı ünlü atasözlerini alıntı yaptı. She grew up to be a famous doctor. Büyüyünce ünlü bir doktor oldu. The famous doctor made a speech on AIDS. Ünlü doktor, AIDS hakkında bir konuşma yaptı. This place is famous for its scenic beauty. Bu yer manzarasının güzelliği ile ünlüdür. This church is a very famous and beautiful place. Bu kilise çok ünlü ve güzel bir yerdir. The Taj Mahal is probably the most famous building in India. Taj Mahal muhtemelen Hindistan'daki en ünlü yapıdır. Japan is famous for its scenic landscapes. Japonya, doğal manzaraları ile ünlüdür. She wanted to be famous. Ünlü olmak istiyordu. The Belize barrier reef is the largest barrier reef in the northern hemisphere and is also famous for the Great Blue Hole, a popular diving spot. Belize set resifi, kuzey yarımküredeki en büyük set resifidir ve aynı zamanda popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delikle de ünlüdür. If you could choose one famous person you'd like to spend time with, who would it be? Birlikte zaman geçirmek isteyeceğiniz ünlü bir kişi seçme şansınız olsaydı, bu kim olurdu? The author of this article is a famous critic. Bu makalenin yazarı, ünlü bir eleştirmendir. Tom always wanted to be rich and famous. Tom hep zengin ve ünlü olmak istedi. Paris Hilton and Kim Kardashian are some of today's most famous socialites. Paris Hilton ve Kim Kardashian günümüzün en ünlü sosyetelerinden bazılarıdır. Besides being a surgeon, he was a famous writer. Cerrah olmasının yanı sıra ünlü bir yazardı. I didn't know Tom was famous when we started dating. Biz çıkmaya başladığımızda Tom'un ünlü olduğunu bilmiyordum. The woman in white is a famous actress. Beyaz giymiş kadın ünlü bir aktris. The country is famous for the rapid growth of its economy. Ülke ekonomisinin hızlı büyümesiyle ünlüdür. She is a famous Philadelphia lawmaker. Kendisi ünlü bir Philadelphia milletvekilidir. Does Boston have any famous art museums? Boston'un hiç ünlü sanat müzeleri var mı? My sister is a famous singer. Kız kardeşim ünlü bir şarkıcıdır. Tom was famous. Tom ünlüydü. The famous doctor made a speech on AIDS. Ünlü doktor, AIDS üzerine bir konuşma yaptı. The king was famous for his splendid palace. Kral görkemli sarayı ile ünlüydü. Claude Monet was a famous impressionist painter. Claude Monet ünlü bir izlenimci ressamdı. He is famous as a doctor. O bir doktor olarak ünlüdür. One of the American states is famous for its pineapples. Amerikan eyaletlerinden biri ananaslarıyla ünlüdür. I've decided I don't want to be famous. Ünlü olmak istemediğime karar verdim. California is famous for its fruit. Kaliforniya, meyvesiyle ünlüdür. The scientist is famous both at home and abroad. Bilim adamı hem yurt içinde hem de yurt dışında ünlüdür. His book is famous not only in England but also in Japan. Kitabı sadece İngiltere'de değil Japonya'da da ünlüdür. Andy Warhol was a very famous American artist. Andy Warhol çok ünlü bir Amerikalı sanatçıydı. The man you see over there is a famous writer. Orada gördüğün adam ünlü bir yazar. Sami Bakir defended Layla at her famous trial back in 2006. Sami Bakir 2006'daki ünlü duruşmasında Layla'yı savundu. Dan wished to become a famous poet. Dan ünlü bir şair olmayı diledi. He is a famous baseball player. Ünlü bir beyzbol oyuncusudur. Osiris, Anubis, and Horus are some of the most famous ancient Egyptian deities. Osiris, Anubis ve Horus en ünlü antik Mısır tanrılarından bazılarıdır. Gulliver's Travels was written by a famous English writer. Gulliver'in Gezileri, ünlü bir İngiliz yazar tarafından yazılmıştır. You'll be rich and famous someday. Bir gün zengin ve ünlü olacaksın. That's a famous mountain. Bu ünlü bir dağ. Switzerland is famous for its scenic beauty. İsviçre doğal güzellikleriyle ünlüdür. Are you famous? Ünlü müsünüz? He is famous both at home and abroad. O hem yurdunda hem de yurtdışında ünlüdür. Do you want to be famous? Ünlü olmak ister misin? He is famous as a scientist. Bir bilim insanı olarak ünlüdür. There are many famous old buildings in this part of town. Şehrin bu kısmında birçok ünlü eski bina var. Tom wants to become rich and famous. Tom zengin ve ünlü olmak istiyor. London is famous for its fog. Londra sisi ile ünlüdür. The way he spoke attracted the attention of a famous writer. Konuşma tarzı ünlü bir yazarın dikkatini çekti. I'm neither rich nor famous. Ben ne zenginim ne de ünlü. He behaves as if he were a famous statesman. Sanki o ünlü bir devlet adamı gibi davranıyor. Onion soup is a famous French dish. Soğan çorbası ünlü bir Fransız yemeğidir. Fish'n'chips is the most famous English food. Fish'n'chips, en ünlü İngiliz yemeğidir. I want to be famous. Ünlü olmak istiyorum. His brother is a famous soccer player. Kardeşi ünlü bir futbolcudur. There are many famous old buildings in this part of town. Şehrin bu kısmında çok sayıda ünlü bina var. A Chinese company has bought one of the most famous hotels in New York. Bir Çin şirketi New York'taki en ünlü otellerden birini satın aldı. The catacombes of Paris are famous, but a bit gloomy. Paris'in yeraltı mezarları ünlüdür, ama biraz kasvetlidir. Many famous people are behind the movement. Hareketin arkasında birçok ünlü insan var. Tom and Mary are one of the most famous celebrity couples in the world. Tom ve Mary dünyanın en ünlü çiftlerinden biri. He is famous as a pianist. Piyanist olarak ünlüdür. Ajax Amsterdam is the most famous footbal club of the Netherlands. Ajax Amsterdam Hollanda'nın en ünlü futbol kulübüdür. He's tall, famous, and rich. Uzun boylu, ünlü ve zengin. Tom got famous very quickly. Tom çok çabuk ünlü oldu. The hamburger is a famous American dish. Hamburger ünlü bir Amerikan yemeğidir. Tom is more famous than you. Tom senden daha ünlü. Her father is a famous doctor. Babası ünlü bir doktor. Tom is more famous than his brother. Tom kardeşinden daha ünlü. The Orient-Express is one of the world's most famous luxury passenger trains. Orient-Express, dünyanın en ünlü lüks yolcu trenlerinden biridir. Real Madrid is one of the most famous soccer teams in Spain and in the world. Real Madrid, İspanya'nın ve dünyanın en ünlü futbol takımlarından biridir. I'm reading things like famous novels which have been rewritten in simplified French. Basitleştirilmiş Fransızca ile yeniden yazılmış ünlü romanlar gibi şeyler okuyorum. That affair made him famous. Bu ilişki onu ünlü yaptı. The woman in white is a famous actress. Beyazlı kadın ünlü bir aktris. I hear that she is a famous actress. Ünlü bir aktris olduğunu duydum. Tom's dream is to become a famous singer, but the only problem is that he can't sing. Tom'un hayali ünlü bir şarkıcı olmak, ama tek sorun şarkı söyleyememesi. He's a famous popular singer in Japan. Japonya'da ünlü ve popüler bir şarkıcıdır. The Vienna Philharmonic is one of the most famous orchestras in the world. Viyana Filarmoni Orkestrası dünyanın en ünlü orkestralarından biridir. Donald Trump is a famous business person. Donald Trump ünlü bir iş insanıdır. Lots of famous people come here. Bir sürü ünlü insan buraya geliyor. Lots of famous people come here. Bir sürü ünlü kişi buraya gelir. Tom is kind of famous, isn't he? Tom biraz ünlü, değil mi? Picasso is a famous artist whom everyone knows. Picasso, herkesin tanıdığı ünlü bir sanatçıdır. This cartographer is famous for the precision in his maps. Bu haritacı, haritalarındaki hassasiyetle ünlüdür. I'm a famous person now. Ben artık ünlü biriyim. The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump. Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişman ya da en azından kesinlikle tombul olmuştur. Tom got famous overnight. Tom bir gecede ünlü oldu. Babylon was famous for its hanging gardens. Babil asma bahçeleriyle ünlüdür. Idaho is famous for potatoes. Idaho patatesleri ile ünlüdür. Wine made here is very famous. Burada yapılan şarap çok ünlüdür. Almost all of Tom's friends are famous. Tom'un neredeyse tüm arkadaşları ünlü. Detroit is famous for its car industry. Detroit, araba sanayisiyle ünlüdür. Tom isn't famous, is he? Tom ünlü değil, değil mi? In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi yüzüncü yılını kutladı. Tom might become famous. Tom ünlü olabilir. He's a famous physicist not only in Japan, but throughout the world. O sadece Japonya'da değil, tüm dünyada ünlü bir fizikçi. California is famous for its fruit. Kaliforniya, meyvesi ile ünlüdür. Nagoya is a city that's famous for its castle. Nagoya kalesi ile ünlü bir şehirdir. Tom wants to become a famous singer. Tom ünlü bir şarkıcı olmak istiyor. Many famous artists live in Boston. Boston'da birçok ünlü sanatçı yaşıyor. This is a famous university. Bu ünlü bir üniversitedir. She became a famous painter. O ünlü bir ressam oldu. Tom is one of the world's most famous contemporary artists. Tom dünyanın en ünlü çağdaş sanatçılarından biri. Dan wished to become a famous poet. Dan ünlü bir şair olmak istiyordu. This story is very famous; everyone knows it. Bu hikaye çok ünlüdür; herkes bilir. He wrote a biography of a famous poet. O, ünlü bir şairin biyografisini yazdı. Tom is a famous movie star. Tom ünlü bir film yıldızıdır. Tufts University is a very famous school in Boston. Tufts Üniversitesi Boston'da çok ünlü bir okul. Tom told me that you're famous. Tom bana senin ünlü olduğunu söyledi. I'm not famous. Ünlü değilim. Tom is very famous. Tom çok ünlüdür. The leader of the party is a famous scientist. Partinin lideri ünlü bir bilim adamıdır. Mary is one of Paris' most famous fashion designers. Mary, Paris'in en ünlü moda tasarımcılarından biridir. Yonge street is a famous street in Toronto. Yonge sokak Toronto'da ünlü bir sokaktır. Some famous foreign runners entered that race. Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi. California is famous for its fruit. Kaliforniya meyveleriyle ünlüdür. The boy learned the famous poem by heart soon after he read it. Oğlan, ünlü şiiri okuduktan kısa bir süre sonra ezberledi. Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam. Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin ünlü kılıcıydı, The only reason Tom is famous is because he married a famous singer. Tom'un ünlü olmasının tek nedeni ünlü bir şarkıcıyla evlenmiş olması. A Chinese company has bought one of the most famous hotels in New York. Çinli bir şirket New York'un en ünlü otellerinden birini satın aldı. What food is Boston famous for? Boston hangi yemekleriyle ünlüdür? Don't you want to be famous? Ünlü olmak istemiyor musun? Tom is a famous restaurateur from Paris. Tom, Parisli ünlü bir lokantacıdır. Japan is famous for its scenic beauty. Japonya doğal güzellikleriyle ünlüdür. Does Boston have any famous art museums? Boston'da ünlü sanat müzeleri var mı? The famous conductor lives in New York. Ünlü orkestra şefi New York'ta yaşıyor. She is famous as a singer. Şarkıcı olarak ünlü. He became more and more famous as a critic. O bir eleştirmen olarak gittikçe daha çok ünlü oldu. Tom became very famous quickly. Tom çabucak çok ünlü oldu. This park is famous for its roses. Bu park gülleri ile ünlüdür. The lady dressed in white is a famous actress. Beyaz giysili kadın ünlü bir aktris. Germany is famous for its beer. Almanya birasıyla ünlüdür. Kashgar's pomegranates are the most famous. Kaşgar'ın narları en ünlüsüdür. The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı. He shook hands with the famous singer. Ünlü şarkıcı ile tokalaştı. You're going to be famous. Ünlü olacaksın. This is the house where the famous novelist was born. Bu, ünlü roman yazarının doğduğu evdir. His little brother is a famous soccer player. Onun küçük erkek kardeşi ünlü bir futbol oyuncusu. You're famous, aren't you? Sen ünlüsün, değil mi? Many famous musicians live in Boston. Birçok ünlü müzisyen Boston'da yaşıyor. Her success as a singer made her famous. Şarkıcı olarak başarısı onu ünlü yaptı. Tom is famous. Tom ünlüdür. Perhaps he will never be famous. Belki de asla ünlü olamayacak. Finland is famous for its saunas. Finlandiya saunaları ile ünlüdür. Ireland is famous for its lace. İrlanda dantelleriyle ünlüdür. Tom isn't famous, but Mary is. Tom ünlü değil ama Mary ünlü. Tom is a famous restaurateur from Paris. Tom, Parisli ünlü bir restoratördür. I'll never be that famous. Asla o kadar ünlü olamayacağım. Tom is also very famous in Australia. Tom, Avustralya'da da çok ünlüdür. This famous conductor lives in New York. Bu ünlü orkestra şefi New York'ta yaşıyor. This temple is famous for its cherry blossoms. Bu tapınak kiraz çiçekleriyle ünlüdür. People came to the concert hall to listen to the famous orchestra. İnsanlar ünlü orkestrayı dinlemek için konser salonuna geldiler. Famous artists are pressed by journalists. Ünlü sanatçılar gazeteciler tarafından sıkıştırılıyor. She is a famous singer. O ünlü bir şarkıcıdır. Are we famous now? Artık ünlü müyüz? This is his most famous piece. Bu onun en ünlü parçasıdır. There are a lot of famous old buildings in Kyoto. Kyoto'da birçok ünlü eski bina vardır. Michael Jackson was the most famous singer in the United States. Michael Jackson Birleşik Devletler'in en ünlü şarkıcısıydı. This building was laid out by a famous architect. Bu bina ünlü bir mimar tarafından yapıldı. Picasso is a famous artist whom everyone knows. Picasso, herkesin bildiği ünlü bir sanatçıdır. This is a very famous story. Bu çok ünlü bir hikaye. She wanted to be famous. O ünlü olmak istiyordu. Tom is a famous restaurateur. Tom ünlü bir lokantacıdır. He aspired to be a famous actor. Ünlü bir aktör olmak istiyordu. Raul Seixas is a very famous musician among Brazilians. Raul Seixas Brezilyalılar arasında çok ünlü bir müzisyen. The town is famous for its old castle. Kasaba eski kalesi ile ünlüdür. I don't care if they're famous. Onların ünlü olup olmadığı umurumda değil. Finland is not famous for its gondolas. Finlandiya gondollarıyla ünlü değildir. The picture was painted by a famous painter. Resim ünlü bir ressam tarafından yapılmış. Besides being an actress, she was a famous painter. Aktris olmasının yanı sıra ünlü bir ressamdı. He became more and more famous. O gittikçe ünlü oldu. She was a famous actress. O ünlü bir aktristi. I used to be famous. Eskiden ünlüydüm. Some famous foreign runners entered that race. Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa katıldı. Tom is one of the world's richest and most famous men. Tom dünyanın en zengin ve en ünlü adamlarından biri. Besides being a surgeon, he was a famous writer. Bir cerrah olmanın yanı sıra, o ünlü bir yazardı. Shakespeare created many famous characters. Shakespeare birçok ünlü karakter yarattı. This is the pen which the famous novelist wrote with. Ünlü romancının yazdığı kalem budur. This story is very famous; everyone knows it. Bu hikâye çok ünlüdür; herkes bilir. Justin Bieber is more famous than Katie Holmes. Justin Bieber, Katie Holmes'tan daha ünlüdür. St Paul's Cathedral is one of the most famous and most recognisable sights in London. St Paul Katedrali, Londra'nın en ünlü ve en tanınmış yerlerinden biridir. Tom is quite famous, isn't he? Tom oldukça ünlü, değil mi? Not only his son, but his daughter is famous as well. Onun sadece oğlu değil aynı zamanda kızı da ünlüdür. Raul Seixas is a very famous musician among Brazilians. Raul Seixas, Brezilyalılar arasında çok ünlü olan bir müzisyendir. Many famous people are behind the movement. Birçok ünlü insan hareketi destekliyor. He is very famous. O çok ünlü. The Brandenburg Gate is one of the most famous landmarks in Germany. Brandenburg Kapısı Almanya'nın en ünlü simge yapılarından biridir. This park is famous for its cherry blossoms. Bu park kiraz çiçekleri ile ünlüdür. Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist. Sadece doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir romancıydı. Siteler is a place famous for its furniture production. Siteler mobilya üretimiyle ünlü bir yer. Tom is quite famous, isn't he? Tom çok çok ünlü, değil mi? She grew up to be a famous musician. Büyüdüğünde ünlü bir müzisyen oldu. This is his most famous concerto. Bu onun en ünlü konçertosu. During the 60s and 70s, she published her most famous books. 60'lı ve 70'li yıllarda en ünlü kitaplarını yayınladı. Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist. O hem bir doktor hem de çok ünlü bir roman yazarıdır. Scotland is famous for its woollen textiles. İskoçya, yünlü kumaşlarıyla ünlüdür. I'm as famous as you. Ben sizin kadar ünlüyüm. He is famous as a scientist. O, bir bilim adamı olarak ünlüdür. This is the house which was designed by a famous architect. Ünlü bir mimar tarafından tasarlanmış olan ev budur. The Brandenburg Gate is one of the most famous landmarks in Germany. Brandenburg Kapısı Almanya'daki en ünlü yerlerden biridir. His daughter, as well as his son, was famous. Kızı da oğlu gibi ünlüydü. Turpan grapes are famous worldwide. Turpan üzümleri dünya çapında ünlüdür. He is a physicist famous not only in Japan but all over the world. O sadece Japonya'da değil, tüm dünyada ünlü bir fizikçidir. Nagoya is a city famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir. I know Tom is a famous musician. Tom'un ünlü bir müzisyen olduğunu biliyorum. Tom wanted to be famous. Tom ünlü olmak istiyordu. This park is famous for its roses. Bu park gülleriyle ünlü. The town is famous for its hot spring. Kasaba, kaplıcasıyla ünlüdür. Tom became very famous quickly. Tom çok çabuk ünlü oldu. This house is famous. Bu ev ünlüdür. The older he got, the more famous he became. Yaşlandıkça daha da ünlü oldu. There's a famous book in English whose entire last chapter is a single sentence. Son bölümünün tamamı tek bir cümleden oluşan ünlü bir İngilizce kitap vardır. Tom is likely to be famous someday. Tom muhtemelen bir gün ünlü olacak. His younger sister is a famous TV star. Onun küçük kız kardeşi ünlü bir televizyon yıldızı. Albert Einstein's theory of relativity is the most famous formula in the world. Albert Einstein'ın Görelilik Teorisi dünyadaki en ünlü formüldür. I always wanted to be rich and famous. Hep zengin ve ünlü olmak istemişimdir. The garden is famous for its irises. Bahçe süsenleriyle ünlüdür. The event made him famous. Olay onu ünlü yaptı. The town is famous for its hot spring. Kasaba, kaplıcası ile ünlüdür. Tom is kind of famous, isn't he? Tom ünlü sayılır, değil mi? Tom told me that you're famous. Tom bana ünlü olduğunu söyledi. Tom is a famous restaurateur from Paris. Tom Parisli ünlü bir lokantacı. Tom will be famous. Tom ünlü olacak. She is famous as a singer. O bir şarkıcı olarak ünlüdür. He became a famous actor. O, ünlü bir aktör oldu. He is a famous man, to be sure, but I don't like him. Ünlü bir adam olduğu kesin ama ondan hoşlanmıyorum. In music, he is a famous critic. Müzik alanında ünlü bir eleştirmendir. This place is famous for its waterfalls. Burası şelaleleriyle ünlüdür. I know many famous people. Birçok ünlü insanı tanıyorum. That's a famous restaurant. Orası ünlü bir restoran. Besides being an actress, she was a famous painter. Oyuncu olmasının yanında o ünlü bir ressamdı. Atlantic City is famous for its boardwalk. Atlantic City tahta kaldırımıyla ünlüdür. There are many famous old buildings in this part of town. Şehrin bu bölümünde pek çok ünlü yapı var. I'll never be as famous as Tom. Asla Tom kadar ünlü olamayacağım. Do you think that you would enjoy being famous? Ünlü olmaktan hoşlanacağınızı düşünüyor musunuz? He shook hands with the famous singer. Ünlü şarkıcıyla el sıkıştı. The boy grew up to be a famous scientist. Çocuk ünlü bir bilim adamı oldu. Tom is a famous restaurateur. Tom ünlü bir restoratördür. He's tall, famous and rich. Uzun, ünlü ve zengin. What's Boston famous for? Boston neyi ile ünlüdür. Tom is going to be famous someday. Tom bir gün ünlü olacak. In music, he is a famous critic. Müzikte, o ünlü bir eleştirmendir. There is no question that George Balanchine was one of the most famous ballet choreographers of his time. George Balanchine'in zamanının en ünlü bale koreograflarından biri olduğuna şüphe yok. Have you ever met a famous person? Hiç ünlü bir kişiyle tanıştınız mı? He became world famous. Dünya çapında ünlü oldu. Lake Towada is famous for its beauty. Towada Gölü güzelliği ile ünlüdür. This company is famous for its high-quality production. Bu şirket yüksek kaliteli üretimiyle ünlüdür. She is a famous singer. O ünlü bir şarkıcı. She is famous as an actress. O bir aktris olarak ünlüdür. This story is very famous; everyone knows it. Bu hikaye çok ünlü; herkes bunu biliyor. Victor Hugo is a very famous French writer. Victor Hugo çok ünlü bir Fransız yazardır. Taro is the most famous of the three. Taro, üçünün en ünlü olanıdır. Tom became a famous singer. Tom ünlü bir şarkıcı oldu. Picasso is a famous artist. Picasso ünlü bir sanatçıdır. Tom's father is a famous artist. Tom'un babası ünlü bir sanatçı. He's a famous artist. O ünlü bir sanatçı. His book is famous not only in England but also in Japan. Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü. One of the most famous horse races in the world, the Melbourne Cup, will be held today. Dünyanın en ünlü at yarışlarından biri olan Melbourne Kupası bugün yapılacak. She grew up to be a famous musician. Büyüyüp ünlü bir müzisyen oldu. His father is a famous economist. Babası ünlü bir ekonomist. Her little brother is a famous soccer player. Küçük erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur. His pictures are very famous. Onun resimleri çok ünlüdür. Tom is a very famous painter. Tom çok ünlü bir ressamdır. We're famous. Biz ünlüyüz. Maria Callas was a famous opera singer. Maria Callas ünlü bir opera şarkıcısıydı. The famous pianist smiled. Ünlü piyanist gülümsedi. He is a famous composer. O ünlü bir besteci. Her book is famous not only in England but also in Japan. Kitabı sadece İngiltere'de değil Japonya'da da ünlü. Tom is also very famous in Australia. Tom Avustralya'da da çok ünlüdür. Nagoya is famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlüdür. There were two famous artists at the hotel. Otelde iki ünlü sanatçı vardı. I am a decendant of Isreal's famous King David. Ben İsrail'in ünlü Kralı David'in soyundanım. Blackbeard is one of the most famous pirates. Karasakal en ünlü korsanlardan biridir. Washington was the most famous man in America. Washington Amerika'nın en ünlü adamıydı. The Belize barrier reef is the largest barrier reef in the northern hemisphere and is also famous for the Great Blue Hole, a popular diving spot. Belize bariyer resifi kuzey yarımküredeki en büyük bariyer resifidir ve popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delik ile de ünlüdür. This is his most famous symphony. Bu onun en ünlü senfonisi. That's a very famous song. Bu çok ünlü bir şarkı. Please tell me who some of the famous musicians in your country are. Lütfen bana ülkenizdeki ünlü müzisyenlerden bazılarının kim olduğunu söyleyin. I'm as famous as you. Ben senin kadar ünlüyüm. Tom is famous. Tom ünlü. Tom got famous very quickly. Tom çok hızlı ünlü oldu. Paris Hilton and Kim Kardashian are some of today's most famous socialites. Paris Hilton ve Kim Kardashian günümüzün en ünlü sosyetiklerinden bazılarıdır. Tom will probably be famous someday. Tom muhtemelen bir gün ünlü olacak. I never set out to be famous. Ben asla ünlü olmak için yola çıkmadım. Tom wants to be a famous actor. Tom ünlü bir aktör olmak istiyor. This city is famous for its beautiful park. Bu şehir güzel parkıyla ünlüdür. Tom is a famous movie star. Tom ünlü bir film yıldızı. Tom isn't the only famous person here. Tom buradaki tek ünlü kişi değil. Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam. Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin ünlü kılıcıydı. The famous building, the Taj Mahal, is in India. Ünlü bina Tac Mahal, Hindistan'dadır. Rome is famous for its ancient architecture. Roma, antik mimarisiyle ünlüdür. She will be a famous artist in the future. Gelecekte ünlü bir sanatçı olacak. Tom is a very famous painter. Tom çok ünlü bir ressam. Tom is one of the world's most famous contemporary artists. Tom dünyanın en ünlü çağdaş sanatçılarından biridir. His pictures are very famous. Resimleri çok ünlüdür. The catacombes of Paris are famous, but a bit gloomy. Paris'teki yeraltı mezarlığı ünlüdür ama biraz kasvetlidir. Tom is more famous than his brother. Tom erkek kardeşinden daha ünlüdür. What's the most famous college in the world? Dünyadaki en ünlü üniversite hangisidir? The professor was famous for his abstemious meals. Profesör perhiz yemekleriyle ünlüydü. I wish I were famous. Keşke ünlü olsam. This place is famous for its scenic beauty. Burası doğal güzellikleriyle ünlüdür. He behaves as if he were a famous statesman. Sanki ünlü bir devlet adamıymış gibi davranıyor. Florence Nightingale is famous as the woman who began professional nursing. Florence Nightingale profesyonel hemşireliği başlatan kadın olarak ünlüdür. I didn't know Tom was famous when we started dating. Çıkmaya başladığımızda Tom'un ünlü olduğunu bilmiyordum. Tom is neither rich nor famous. Tom ne zengin ne de ünlü. She's neither rich nor famous. Ne zengin ne de ünlü. The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings. Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür. Tom became very famous. Tom çok ünlü oldu. He grew up to be a famous musician in later years. İlerleyen yıllarda ünlü bir müzisyen oldu. I'm going to be famous one day. Bir gün ünlü olacağım. He is a famous painter and should be treated as such. O ünlü bir ressam ve öyle muamele görmeli. Tom and Mary, the famous celebrity couple, want to get divorced. Ünlü şöhretli çift Tom ve Mary boşanmak istiyorlar. Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist. Sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir romancıydı. Tom is really quite famous, isn't he? Tom gerçekten çok ünlü, değil mi? Tom is a famous artist. Tom ünlü bir sanatçıdır. I have a friend whose father is a famous pianist. Babası ünlü bir piyanist olan bir arkadaşım var. Hans Christian Andersen's stories made him the most famous Dane in the world. Hans Christian Andersen'in hikayeleri onu dünyanın en ünlü Danimarkalısı yaptı. One day Byron awoke to find himself famous. Bir gün Byron uyandığında kendini ünlü buldu. This church is a very famous and beautiful place. Bu kilise çok ünlü ve güzel bir yer. Tom is going to be famous. Tom ünlü olacak. I wonder what it would be like to be famous. Ünlü olmanın nasıl bir şey olacağını merak ediyorum. Do you like being famous? Ünlü olmayı seviyor musunuz? The hamburger is a famous American dish. Hamburger ünlü bir Amerikan yemeği. Is Tom famous? Tom ünlü mü? Japan is greatly famous for earthquakes. Japonya depremleriyle ünlüdür. Show More (715)
2	famous	meşhur	adj.
	For example, I have problems with the special constitutionality appeal, which includes the famous subsidiarity appeal. Örneğin, meşhur ikincillik itirazını da içeren özel anayasallık itirazı ile ilgili sorunlarım var. The third point I want to comment on is the famous legal basis for tourism. Yorum yapmak istediğim üçüncü nokta ise turizmin meşhur yasal dayanağıdır. This gap, the famous grey zone, is sometimes giving rise to one or two years' delay. Meşhur gri bölge olarak adlandırılan bu boşluk bazen bir ya da iki yıllık gecikmeye yol açmaktadır. Remember the famous European Union declaration in Laeken, in the final days of December. Aralık ayının son günlerinde Laeken'de yapılan meşhur Avrupa Birliği deklarasyonunu hatırlayın. What value, for example, are telematics health services or the famous European health card to these people? Örneğin telematik sağlık hizmetleri ya da meşhur Avrupa sağlık kartı bu insanlar için ne anlam ifade ediyor? Secondly, the famous 'four freedoms' of the Treaty of Rome were also promises for the future. İkinci olarak Roma Antlaşması'nın meşhur "dört özgürlüğü" de geleceğe yönelik vaatlerdi. These bonds alone would be enough to prove the real nature and mission of the famous ESDP. Sadece bu bağlar bile meşhur AGSP'nin gerçek doğasını ve misyonunu kanıtlamaya yetecektir. This was confirmed by the Court in its now famous 1995 judgment in the Bosman case. Bu durum Divan'ın 1995 yılında Bosman davasında verdiği meşhur kararla da teyit edilmiştir. The European Union can also demand that this illegal wall be destroyed, in accordance with the famous Roadmap. Avrupa Birliği de meşhur Yol Haritası uyarınca bu yasadışı duvarın yıkılmasını talep edebilir. Now you are trying to impose this famous Roadmap. Şimdi de şu meşhur Yol Haritasını dayatmaya çalışıyorsunuz. His famous steady hand is trembling. Meşhur sakinliği sarsılıyor. Where do the famous Petersberg-type force and missions stand? Meşhur Petersberg tipi kuvvet ve görevler nerede duruyor? Secondly, the famous 'four freedoms' of the Treaty of Rome were also promises for the future. İkinci olarak, Roma Antlaşması'nın meşhur 'dört özgürlüğü' de geleceğe yönelik vaatlerdi. Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam. Zülfikar, dördüncü İslam halifesi olan Hazret-i Ali'nin meşhur kılıcıydı. He is one of the most famous singers in Japan. Kendisi Japonya'daki en meşhur şarkıcılardandır. He is a famous artist. O meşhur bir sanatçıdır. It's a famous local dish. Buranın meşhur bir yemeği. Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam. Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin meşhur kılıcıydı. Tom is Mary's most famous son. Tom, Mary'nin en meşhur oğlu. Ireland is famous for its lace. İrlanda, danteliyle meşhurdur. He is famous both at home and abroad. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında meşhurdur. What is it famous for? Neyiyle meşhur? Stop making stupid people famous. Aptal insanları meşhur etmeyi bırakın. Tom might become famous. Tom meşhur olabilir. What is it famous for? O neyi ile meşhurdur? He is famous both at home and abroad. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında meşhur. Adana is famous for its kebab and Hatay for its kanafeh. Adana kebabıyla, Hatay künefesiyle meşhurdur. What's Australia most famous for? Avustralya'nın en çok neyi meşhur? California is famous for its fruit. Kaliforniya meyveleriyle meşhurdur. Japan is famous for her scenic beauty. Japonya, manzaralarının güzelliğiyle meşhurdur. The famous Gordian Knot was cut with a sword blow. Meşhur Gordion Düğümü bir kılıç darbesiyle kesildi. Tom didn't want to be famous. Tom meşhur olmak istemedi. It's a famous dish from this place. Buranın meşhur bir yemeği. California is famous for its fruits. Kaliforniya meyveleriyle meşhurdur. Tom doesn't want to be famous. Tom meşhur olmak istemiyor. Adana is famous for its kebab and Hatay for its kanafeh. Adana'nın kebabı, Hatay'ın künefesi meşhurdur. London, where I live, used to be famous for its fog. Yaşadığım yer olan Londra, eskiden sisi ile meşhurdu. What is he famous for? Nesiyle meşhur? Blackbeard was a very famous pirate. Karasakal çok meşhur bir korsandı. Washington was the most famous man in America. Amerika'nın en meşhur adamı Washington'du. Her success at singing made her famous. Şarkı söylemedeki başarısı onu meşhur etti. Ireland is famous for lace. İrlanda oya işleriyle meşhurdur. I was famous when I was younger. Ben gençken meşhurdum. I wanted to be famous. Meşhur olmak istedim. He is a physicist famous not only in Japan but all over the world. O yalnızca Japonya'da değil, tüm dünyada meşhur bir fizikçi. Tom and Mary are one of the most famous celebrity couples in the world. Tom ve Mary dünyadaki en tanınmış meşhur çiftlerden biridir. Show More (43)
3	famous	tanınmış	adj.
	That's a famous mountain. O tanınmış bir dağdır. He is one of the most famous singers in Japan. O, Japonya'daki en tanınmış şarkıcılardan biridir. The country is famous for the rapid growth of its economy. Ülke, ekonomisinin hızlı büyümesiyle tanınmıştır. Hans Christian Andersen's stories made him the most famous Dane in the world. Hans Christian Andersen'in hikayeleri onu dünyanın en tanınmış Danimarkalısı yaptı. She is famous as a soprano. O bir soprano olarak tanınır. Turpan grapes are famous worldwide. Turpan üzümleri dünyaca tanınmıştır. During the 60s and 70s, she published her most famous books. En tanınmış kitaplarını 60'lı ve 70'li yıllarda yayınladı. Mary is a famous pop star. Mary tanınmış bir pop yıldızıdır. There were two famous artists at the hotel. Otelde iki tanınmış artist vardı. Show More (6)