| 1 |
forever |
sonsuza kadar |
adv. |
|
- We do not necessarily want to rule this out forever, but it is premature to introduce it in this context.
- Bunu sonsuza kadar göz ardı etmek istemiyoruz ancak bu bağlamda tanıtmak için henüz erken.
- It seems that relations between Israel and Palestine will be forever hopeless as a result.
- Sonuç olarak İsrail ve Filistin arasındaki ilişkiler sonsuza kadar ümitsiz olacak gibi görünüyor.
- Witnessing it last Saturday will remain with me forever.
- Geçtiğimiz Cumartesi günü tanık olduğum bu olay sonsuza kadar hafızamda kalacak.
- That is why the new standards cannot be put on hold forever.
- Bu nedenle yeni standartlar sonsuza kadar askıya alınamaz.
- If the size of the debt is not radically reduced, these countries will be condemned to repaying it forever and ever.
- Borcun boyutu önemli ölçüde azaltılmazsa, bu ülkeler sonsuza kadar bu borcu geri ödemeye mahkum olacaklardır.
- The future must not forever remain the hostage of the past.
- Gelecek sonsuza kadar geçmişin rehinesi olarak kalmamalıdır.
- The voting goes on forever, with sometimes hundreds of amendments.
- Oylama bazen yüzlerce değişiklikle sonsuza kadar devam ediyor.
- Therefore, from a strictly legal point of view, the establishment of a permanent exception should be ruled out forever.
- Bu nedenle, hukuki açıdan bakıldığında, daimi bir istisnanın tesis edilmesi sonsuza kadar göz ardı edilmelidir.
- We will also forever associate it with a sense of gratitude.
- Ayrıca bunu sonsuza kadar minnettarlık duygusuyla ilişkilendireceğiz.
- The first of these problems is the danger that this procedure will go on forever without achieving results.
- Bu sorunlardan ilki, bu sürecin sonuç alınmadan sonsuza kadar devam etmesi tehlikesidir.
- If the size of the debt is not radically reduced, these countries will be condemned to repaying it forever and ever.
- Borcun boyutu radikal bir şekilde azaltılmazsa, bu ülkeler sonsuza kadar geri ödemeye mahkum olacaklardır.
- The voting goes on forever, with sometimes hundreds of amendments.
- Oylama bazen yüzlerce değişiklik önergesi ile sonsuza kadar devam eder.
- Fast aid because the dikes which have been inundated will not hold up forever.
- Hızlı yardım çünkü sular altında kalan setler sonsuza kadar dayanmayacaktır.
- However, the European Parliament cannot carry on forever reducing its external commitments.
- Ancak Avrupa Parlamentosu dış taahhütlerini sonsuza kadar azaltmaya devam edemez.
- The future must not forever remain the hostage of the past.
- Gelecek sonsuza kadar geçmişin esiri olarak kalmamalıdır.
- The first of these problems is the danger that this procedure will go on forever without achieving results.
- Bu sorunlardan ilki, bu sürecin sonuç alınmaksızın sonsuza kadar devam etmesi tehlikesidir.
- Such personal attacks must be ousted from this House forever.
- Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.
- I don't understand why we fell apart after being friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olma durumundan bu ayrılığa nasıl düştük bilmiyorum.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Sonsuza kadar en iyi arkadaşlar oldular, çok samimi ve hoş bir şekilde.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Sonsuza kadar en yakın arkadaş olmuşlar, çok samimi ve kibarlar.
- I don't understand why we fell apart after being friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olacağız derken neden ayrı düştüğümüzü anlamıyorum.
- Speak now or forever hold your peace.
- Ya şimdi konuş ya da sonsuza kadar sus.
- I'm going to live forever.
- Sonsuza kadar yaşayacağım.
- Tom wanted Mary to stay with him forever.
- Tom, Mary'nin sonsuza kadar onunla kalmasını istedi.
- That's going to take forever.
- Bu sonsuza kadar sürecek.
- It would take forever for me to explain everything.
- Her şeyi açıklamak sonsuza kadar sürer.
- We won't be able to keep this a secret forever.
- Bunu sonsuza kadar sır olarak saklayamayız.
- We can't live together forever.
- Sonsuza kadar birlikte yaşayamayız.
- Do you want to live forever?
- Sonsuza kadar yaşamak ister misin?
- I can't hide forever.
- Sonsuza kadar saklanamam.
- I will not wait forever.
- Sonsuza kadar beklemeyeceğim.
- We won't be able to keep this secret forever.
- Bu sırrı sonsuza kadar saklayamayız.
- You'll be forever mine.
- Sonsuza kadar benim olacaksın.
- I wish school would disappear forever!
- Keşke okul sonsuza kadar yok olsa!
- That secret can't be kept forever.
- Bu sır sonsuza kadar saklanamaz.
- You can't hide forever, Tom.
- Sonsuza kadar saklanamazsın, Tom.
- You can't stay mad at me forever.
- Bana sonsuza kadar kızgın kalamazsın.
- I waited forever, and finally, John came.
- Sonsuza kadar bekledim ve sonunda John geldi.
- It seems like it'll take forever and three days.
- Sonsuza kadar ve üç gün sürecek gibi görünüyor.
- Tomorrow I'll leave this city forever.
- Yarın bu şehri sonsuza kadar terk edeceğim.
- It goes on forever.
- Sonsuza kadar devam eder.
- Let's stay here forever.
- Sonsuza kadar burada kalalım.
- I intend to be here forever.
- Sonsuza kadar burada kalmaya niyetliyim.
- Would you really want to live forever?
- Gerçekten sonsuza kadar yaşamak ister miydin?
- She wants to stay single forever.
- Sonsuza kadar bekar kalmak istiyor.
- This is taking forever.
- Bu sonsuza kadar sürer.
- I can't hide you forever.
- Seni sonsuza kadar saklayamam.
- It would take forever for me to explain everything.
- Her şeyi anlatmam sonsuza kadar sürer.
- Let's be together forever.
- Sonsuza kadar birlikte olalım.
- He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever.
- Soran kişi beş dakikalığına aptaldır, ama sormayan kişi sonsuza kadar aptal kalır.
- Friends don't always stay friends forever.
- Arkadaşlar her zaman sonsuza kadar arkadaş kalmazlar.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
- Herkese kaba davranıp sonsuza kadar yanına kar kalmasını bekleyemezsiniz.
- You can't keep it from me forever.
- Bunu benden sonsuza kadar saklayamazsın.
- It'll take forever to clean up this mess.
- Bu karmaşayı temizlemek sonsuza kadar sürecektir.
- Tom should be locked up forever.
- Tom sonsuza kadar kilit altında tutulmalı.
- Do you plan on staying single forever?
- Sonsuza kadar bekar kalmayı mı planlıyorsun?
- Wishing you success forever, my dear friend.
- Sana sonsuza kadar başarılar dilerim, sevgili dostum.
- Flat ironing my hair takes forever.
- Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Speak now, or forever be silent.
- Ya şimdi konuş, ya da sonsuza kadar sessizliğini koru.
- I can't wait forever.
- Sonsuza kadar bekleyemem.
- It goes on forever.
- O sonsuza kadar sürer.
- This could take forever.
- Bu sonsuza kadar sürebilir.
- Babies don't stay babies forever.
- Bebekler sonsuza kadar bebek kalmazlar.
- You can't protect Tom forever.
- Tom'u sonsuza kadar koruyamazsın.
- Let's stay friends forever.
- Sonsuza kadar dost kalalım.
- Speak now or forever hold your peace.
- Ya şimdi konuş, ya da sonsuza kadar sessizliğini koru.
- Nobody lives forever.
- Hiç kimse sonsuza kadar yaşamaz.
- People can't live forever.
- İnsanlar sonsuza kadar yaşayamazlar.
- You can't keep using mine forever.
- Benimkini sonsuza kadar kullanamazsın.
- Let's be friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş kalalım.
- I want to be a teenager forever.
- Sonsuza kadar genç kalmak istiyorum.
- And they lived happy forever.
- Ve onlar sonsuza kadar mutlu yaşadılar.
- Tom took forever to get dressed.
- Tom'un giyinmesi adeta sonsuza kadar sürdü.
- Let's stay friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olarak kalalım.
- You can't keep using mine forever.
- Sonsuza kadar benimkini kullanmaya devam edemezsin.
- Dan is staying here forever, whether you like it or not.
- Dan sonsuza kadar burada kalacak, istesen de istemesen de.
- Man cannot live forever.
- İnsan sonsuza kadar yaşayamaz.
- It's not possible to live forever.
- Sonsuza kadar yaşamak mümkün değil.
- I'll be there forever.
- Sonsuza kadar orada olacağım.
- Let's party forever.
- Sonsuza kadar parti yapalım.
- We want to be here forever.
- Sonsuza kadar burada olmak istiyoruz.
- I want to be with you forever.
- Sonsuza kadar seninle olmak istiyorum.
- Fossil fuels won't be available forever.
- Fosil yakıtlar sonsuza kadar var olmayacak.
- I waited forever, and finally, John came.
- Ben sonsuza kadar bekledim ve nihayet John geldi.
- This is going to take forever.
- Bu sonsuza kadar sürecek.
- I'll miss her forever.
- Ben onu sonsuza kadar özleyeceğim.
- I wish I could stay here forever.
- Keşke sonsuza kadar burada kalabilseydim.
- You can't run forever, Tom.
- Sonsuza kadar kaçamazsın, Tom.
- They can't protect us forever.
- Bizi sonsuza kadar koruyamazlar.
- Do you really want to live forever?
- Gerçekten sonsuza kadar yaşamak istiyor musun?
- We'll be friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olacağız.
- Fossil fuels won't be available forever.
- Fosil yakıtlar sonsuza kadar bulunamayacak.
- Tom and I'll be best friends forever.
- Tom ve ben sonsuza kadar en iyi arkadaşlar olacağız.
- People can't live forever.
- İnsanlar sonsuza kadar yaşayamaz.
- I am forever indebted to you.
- Sana sonsuza kadar borçluyum.
- Tom and I'll be best friends forever.
- Tom ve ben sonsuza kadar en iyi arkadaş olacağız.
- We can't keep them in the dark forever.
- Onları sonsuza kadar karanlıkta tutamayız.
- Would you really want to live forever?
- Gerçekten sonsuza kadar yaşamak ister misin?
- I'll be with you forever.
- Sonsuza kadar sizinle olacağım.
- It's going to take forever to do that.
- Bunu yapmak sonsuza kadar sürecek.
- After all, nothing remains forever.
- Sonuçta, hiçbir şey sonsuza kadar kalmaz.
- It'll take forever to do that.
- Bunu yapmak sonsuza kadar sürecek.
- It would take forever for me to explain everything.
- Her şeyi açıklamam sonsuza kadar sürer.
- I want to be with Tom forever.
- Sonsuza kadar Tom'la birlikte olmak istiyorum.
- It can't be kept secret forever.
- Sonsuza kadar gizli tutulamaz.
- We will be together forever.
- Sonsuza kadar beraber olacağız.
- He had returned to England forever.
- O sonsuza kadar İngiltere'ye dönmüştü.
- Dan is here forever.
- Dan sonsuza kadar burada.
- Nobody lives forever.
- Kimse sonsuza kadar yaşamıyor.
- Vampires live forever, unless they're killed.
- Vampirler, öldürülmedikleri sürece sonsuza kadar yaşarlar.
- Many astronomers assume that the universe continues to expand forever.
- Birçok gökbilimci evrenin sonsuza kadar genişlemeye devam ettiğini varsayıyor.
- I can't hide out forever.
- Sonsuza kadar saklanamam.
- I will love you forever.
- Seni sonsuza kadar seveceğim.
- It'll take forever to do that.
- Bunu yapmak sonsuza kadar sürecektir.
- Dan is considering living in London forever.
- Dan sonsuza kadar Londra'da yaşamayı düşünüyor.
- Do you want to live forever?
- Sonsuza kadar yaşamak istiyor musun?
- Don't you want to live forever?
- Sonsuza kadar yaşamak istemiyor musun?
- You can't hide forever.
- Sonsuza kadar saklanamazsın.
- You can't hide from me forever.
- Benden sonsuza kadar gizlenemezsin.
- We can't stay here forever.
- Sonsuza kadar burada kalamayız.
- We will be best friends forever.
- Sonsuza kadar en iyi arkadaş olacağız.
- She will forever live on in our memories.
- O sonsuza kadar bizim anılarımızda yaşayacak.
- The blue sky seemed to stretch forever.
- Mavi gökyüzü sonsuza kadar uzanıyor gibi görünüyordu.
- I'll remember this incident forever.
- Bu olayı sonsuza kadar hatırlayacağım.
- I can't stay here forever.
- Sonsuza kadar burada kalamam.
- Let's be friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olalım.
- I'll be with you forever.
- Sonsuza kadar seninle olacağım.
- It'll take forever to do that.
- Bunu yapmak sonsuza kadar sürer.
- You can't protect me forever.
- Beni sonsuza kadar koruyamazsın.
- You can't hide from me forever.
- Benden sonsuza kadar saklanamazsın.
- Do you really want to stay young forever?
- Gerçekten sonsuza kadar genç kalmak istiyor musun?
- I will love you forever!
- Seni sonsuza kadar seveceğim!
- Tom will be around forever.
- Tom sonsuza kadar buralarda olacak.
- I've been doing that forever.
- Onu sonsuza kadar yapıyorum.
- We can't keep this a secret forever.
- Bunu sonsuza kadar sır olarak saklayamayız.
- Our supplies won't last forever.
- Erzaklarımız sonsuza kadar dayanmaz.
- He will love her forever.
- Onu sonsuza kadar sevecek.
- I'm not going to stay forever.
- Sonsuza kadar kalmayacağım.
- It would take forever to explain everything.
- Her şeyi açıklamak sonsuza kadar sürer.
- People don't live forever.
- İnsanlar sonsuza kadar yaşamaz.
- Tom can't stay mad at me forever.
- Tom bana sonsuza kadar kızgın kalamaz.
- I will live forever.
- Sonsuza kadar yaşayacağım.
- I don't want to live forever.
- Sonsuza kadar yaşamak istemiyorum.
- We cannot live on it forever.
- Sonsuza kadar bununla yaşayamayız.
- You can't live forever.
- Sonsuza kadar yaşayamazsın.
- Dan is a citizen of this country and he will stay here forever.
- Dan bu ülkenin bir vatandaşı ve sonsuza kadar burada kalacak.
- It'll take forever to clean up this mess.
- Bu pisliği temizlemek sonsuza kadar sürecek.
- I intend to live forever.
- Sonsuza kadar yaşamaya niyetliyim.
- Your parents can't keep us apart forever.
- Ailen bizi sonsuza kadar ayrı tutamaz.
- Flat ironing my hair takes forever.
- Saçımı düz ütülemek sonsuza kadar sürüyor.
- I wish we could stay here forever.
- Keşke sonsuza kadar burada kalabilseydik.
- She wants to stay single forever.
- O sonsuza kadar bekar kalmak istiyor.
- I won't wait forever.
- Sonsuza kadar beklemeyeceğim.
Show More (150)
|
| 2 |
forever |
sonsuza dek |
adv. |
|
- She knew nothing would last forever.
- Hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini biliyordu.
- I cannot help thinking that the boundaries are forever being extended.
- Sınırların sonsuza dek genişlediğini düşünmeden edemiyorum.
- Which could bring it to an end in intellectual terms and forever, if that is possible.
- Bu da, eğer mümkünse, entelektüel anlamda ve sonsuza dek sona erdirebilir.
- And my heart forebodes that soon it will pass away forever.
- Ve gönlüm yakında sonsuza dek göçüp gideceğinden korkuyor.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun yüzünden müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- The king hopes and believes that the love that his people show to him will last forever.
- Kral, halkının ona gösterdiği sevginin sonsuza dek süreceğini umuyor ve buna inanıyor.
- I can't hide out forever.
- Sonsuza dek saklanamam.
- No pain will last forever.
- Hiçbir acı sonsuza dek sürmeyecek.
- One day, Jesus will return for us and we will be with him forever.
- Bir gün İsa bizim için geri dönecek ve sonsuza dek onunla olacağız.
- Why can't vacation last forever?
- Neden tatil sonsuza dek sürmüyor?
- He passed away, but his memories will be with us forever.
- Öldü ama anıları sonsuza dek bizimle olacak.
- You can't protect Tom forever.
- Tom'u sonsuza dek koruyamazsın.
- I'll miss her forever.
- Onu sonsuza dek özleyeceğim.
- You must realize that prosperity does not last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini fark etmelisin.
- Do you intend to ignore me forever?
- Sonsuza dek beni görmezden gelmeyi mi düşünüyorsun?
- I can't hide you forever.
- Seni sonsuza dek saklayamam.
- I've waited forever for this day to come.
- Sonsuza dek bugünün gelmesini bekledim.
- I'll love you forever.
- Seni sonsuza dek seveceğim.
- The tans will fade, but the memories will last forever.
- Bronzluk solacak, ama anılar sonsuza dek kalacaktır.
- Oppressive regimes don't live forever.
- Baskıcı rejimler sonsuza dek yaşamaz.
- We left Africa forever.
- Afrika'yı sonsuza dek terk ettik.
- I wish we could stay here forever.
- Keşke sonsuza dek burada kalabilsek.
- I thought I'd lost you forever.
- Seni sonsuza dek kaybettiğimi düşündüm.
- Dan is considering living in London forever.
- Dan sonsuza dek Londra'da yaşamayı düşünüyor.
- Tom wanted to be with Mary forever.
- Tom sonsuza dek Mary ile birlikte olmak istedi.
- You can't keep it from me forever.
- Onu sonsuza dek benden saklayamazsın.
- She will forever live on in our memories.
- Sonsuza dek anılarımızda yaşayacak.
- I left Africa forever.
- Afrika'yı sonsuza dek terk ettim.
- This lucky streak won't last forever.
- Bu şanslı seri sonsuza dek sürmeyecek.
- Galileo's discoveries forever changed the face of astronomy.
- Galileo'nun keşifleri astronominin çehresini sonsuza dek değiştirdi.
- I thought I'd lost Mary forever.
- Mary'yi sonsuza dek kaybettiğimi sanmıştım.
- The recession won't last forever.
- Durgunluk sonsuza dek sürmeyecek.
- I thought I'd lost Mary forever.
- Mary'yi sonsuza dek kaybettiğimi düşündüm.
- I feel like I've known Tom forever.
- Tom'u sonsuza dek tanıyacakmışım gibi hissediyorum.
- Do you intend to ignore me forever?
- Beni sonsuza dek görmezden gelmeye niyetli misin?
- We can't keep this secret forever.
- Bu sırrı sonsuza dek saklayamayız.
- She'll love him forever.
- Onu sonsuza dek sevecek.
- The war can't last forever.
- Savaş sonsuza dek süremez.
- I thought Tom would live forever.
- Tom'un sonsuza dek yaşayacağını düşünmüştüm.
- Bad weather doesn't last forever; human suffering will not endure forever.
- Kötü hava sonsuza dek sürmez; insanların acıları da sonsuza dek sürmez.
- Isn’t love supposed to last forever?
- Aşkın sonsuza dek sürmesi gerekmiyor mu?
- I'm forever indebted to you.
- Sana sonsuza dek borçluyum.
- We can't keep them in the dark forever.
- Onları sonsuza dek karanlıkta saklayamayız.
- Tom will forever live in my heart.
- Tom sonsuza dek kalbimde yaşayacak.
- Within seconds, Dan's life will change forever.
- Saniyeler içinde Dan'in hayatı sonsuza dek değişecek.
- A true friendship will last forever.
- Gerçek bir dostluk sonsuza dek sürer.
- No adversity lasts forever.
- Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmez.
- I intend to live forever.
- Sonsuza dek yaşamak istiyorum.
- Tom can't stay mad at me forever.
- Tom sonsuza dek bana kızgın kalamaz.
- It seems like it'll take forever and three days.
- Bu sonsuza dek sürecek gibi görünüyor.
- It would take forever to explain everything.
- Her şeyi açıklamak sonsuza dek sürer.
- This can't last forever.
- Bu sonsuza dek süremez.
- I hope Tom will be happy forever.
- Umarım Tom sonsuza dek mutlu olur.
- You can't stay mad at me forever.
- Sonsuza dek bana kızgın kalamazsın.
- Let's be together forever.
- Sonsuza dek birlikte olalım.
- I feel like I've known her forever.
- Onu sonsuza dek tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- She'll love her husband forever.
- Kocasını sonsuza dek sevecek.
- I thought that we'd be together forever.
- Ben sonsuza dek birlikte olacağımızı düşündüm.
- He had returned to England forever.
- Sonsuza dek İngiltere'ye döndü.
- People don't live forever.
- İnsanlar sonsuza dek yaşamazlar.
- I am forever indebted to you.
- Sana sonsuza dek borçluyum.
- I thought Tom would live forever.
- Tom'un sonsuza dek yaşayacağını düşündüm.
- Babies don't stay babies forever.
- Bebekler sonsuza dek bebek kalmazlar.
- We will be together forever.
- Sonsuza dek birlikte olacağız.
- One day, Jesus will return for us and we will be with him forever.
- Bir gün, İsa bizim için geri dönecek ve biz sonsuza dek onunla olacağız.
- He will forever live on in our memories.
- Sonsuza dek anılarımızda yaşayacak.
- I wish I could stay here forever.
- Keşke sonsuza dek burada kalabilsem.
- She will live forever in our hearts.
- O sonsuza dek kalbimizde yaşayacak.
- Tom's life was about to change forever.
- Tom'un hayatı sonsuza dek değişmek üzereydi.
- Dan is staying here forever, whether you like it or not.
- Hoşuna gitsin ya da gitmesin Dan sonsuza dek burada kalıyor.
- He left Africa forever.
- O, sonsuza dek Afrika'yı terk etti.
- True friendships last forever.
- Gerçek dostluklar sonsuza dek sürer.
- Tomorrow I'll leave this city forever.
- Yarın bu şehri sonsuza dek terk edeceğim.
- We can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamayız.
- President Kennedy was killed, but his legend will live on forever.
- Başkan Kennedy öldürüldü ama efsanesi sonsuza dek yaşayacak.
- I want to be with Tom forever.
- Sonsuza dek Tom ile birlikte olmak istiyorum.
- No pain will last forever.
- Hiçbir acı sonsuza dek sürmez.
- He will live forever in our hearts.
- Sonsuza dek kalbimizde yaşayacak.
- You can't live forever.
- Sonsuza dek yaşayamazsın.
- He left Africa forever.
- Afrika'yı sonsuza dek terk etti.
- Joy will not last forever.
- Neşe sonsuza dek sürmeyecek.
- I feel like I've known him forever.
- Onu sonsuza dek tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I want to be a teenager forever.
- Sonsuza dek bir genç olmak istiyorum.
- When a language dies, valuable scientific data disappears forever.
- Bir dil öldüğünde, değerli bilimsel veriler sonsuza dek yok olur.
- Our love will burn forever.
- Aşkımız sonsuza dek sürecek.
- I hope you'll be happy forever.
- Umarım sonsuza dek mutlu olursun.
- I'll be forever grateful.
- Sonsuza dek minnettar olacağım.
- And history was changed forever.
- Ve tarih sonsuza dek değişti.
- It'll take forever to do that.
- Bunu yapmak sonsuza dek sürer.
- And they lived happy forever.
- Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar.
- Speak now or forever hold your peace.
- Ya şimdi konuş ya da sonsuza dek sus.
- Tom has left us forever.
- Tom bizi sonsuza dek terk etti.
- The blue sky seemed to stretch forever.
- Mavi gökyüzü sonsuza dek uzanıyor gibiydi.
- I hope that Tom will be happy forever.
- Umarım Tom sonsuza dek mutlu olur.
- Life is for one generation; a good name is forever.
- Hayat bir nesil içindir; iyi bir isim ise sonsuza dek kalıcıdır.
- You'll be forever mine.
- Sonsuza dek benim olacaksın.
- I thought I'd lost you forever.
- Seni sonsuza dek kaybettiğimi sandım.
- Man cannot live forever.
- İnsan sonsuza dek yaşayamaz.
- Neither happiness nor misery last forever.
- Ne mutluluk ne de sefalet sonsuza dek sürmez.
- You can't hide forever.
- Sonsuza dek saklanamazsın.
- Do you really want to stay young forever?
- Gerçekten sonsuza dek genç kalmak istiyor musunuz?
- Dan is a citizen of this country and he will stay here forever.
- Dan bu ülkenin bir vatandaşı ve sonsuza dek burada kalacak.
- Vampires live forever.
- Vampirler sonsuza dek yaşar.
- Our friendship will last forever.
- Arkadaşlığımız sonsuza dek sürecektir.
- Our love will burn forever.
- Aşkımızın ateşi sonsuza dek yanacak.
- Tom wanted to be with Mary forever.
- Tom sonsuza dek Mary ile birlikte olmak istiyordu.
- You must realize that prosperity does not last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini anlamalısınız.
- I'll be there forever.
- Sonsuza dek orada olacağım.
- Tom will be around forever.
- Tom sonsuza dek etrafta olacak.
- I'm not going to stay forever.
- Sonsuza dek kalmayacağım.
- It's not possible to live forever.
- Sonsuza dek yaşamak mümkün değil.
- A good book is the best friend, now and forever.
- İyi bir kitap en iyi arkadaştır, şimdi ve sonsuza dek.
- He will love her forever.
- Onu sonsuza dek sevecek.
- Vampires live forever, unless they're killed.
- Vampirler sonsuza dek yaşarlar, öldürülmedikleri sürece.
- I've been waiting for this day forever.
- Bu günü sonsuza dek bekliyorum.
- You can't run forever, Tom.
- Sonsuza dek koşamazsın, Tom.
- His memory will live forever.
- Onun anısı sonsuza dek yaşayacak.
- This could take forever.
- Bu sonsuza dek sürebilir.
- Many astronomers assume that the universe continues to expand forever.
- Birçok gökbilimci evrenin sonsuza dek büyümeye devam edeceğini varsayıyor.
- Within seconds, Dan's life will change forever.
- Saniyeler içinde Dan'ın hayatı sonsuza dek değişecek.
- You need to understand that prosperity doesn't last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini anlamalısın.
- I'll remember you forever.
- Seni sonsuza dek hatırlayacağım.
- I don't want to live forever.
- Sonsuza dek yaşamak istemiyorum.
- I will forever be immortal.
- Sonsuza dek ölümsüz olacağım.
- I haven't seen you in forever.
- Seni sonsuza dek görmedim.
- Tom is gone forever.
- Tom sonsuza dek gitti.
- It felt like forever.
- Sonsuza dek sürecekmiş gibi geldi.
- I know that nothing lasts forever.
- Hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini biliyorum.
- I wish school would disappear forever!
- Keşke okul sonsuza dek ortadan kalksa!
- Nothing lasts forever.
- Hiçbir şey sonsuza dek sürmez.
- No winter lasts forever.
- Hiçbir kış sonsuza dek sürmez.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun sayesinde müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- I will love you forever!
- Seni sonsuza dek seveceğim!
- I could do this forever.
- Bunu sonsuza dek yapabilirim.
- I thought that we'd be together forever.
- Sonsuza dek birlikte olacağımızı sanmıştım.
- We are not on the earth forever, but only for a time.
- Sonsuza dek değil, sadece bir süreliğine dünyadayız.
- Speak now, or forever be silent.
- Ya şimdi konuş, ya da sonsuza dek sessiz kal.
- I will love you forever.
- Seni sonsuza dek seveceğim.
- Neither joy nor sorrow can last forever.
- Ne neşe ne de keder sonsuza dek sürebilir.
- We won't be able to keep this secret forever.
- Bu sırrı sonsuza dek koruyamayacağız.
- The intro lasts forever.
- Giriş sonsuza dek sürer.
- That secret can't be kept forever.
- O sır sonsuza dek saklanamaz.
- Neither happiness nor misery last forever.
- Ne mutluluk ne de mutsuzluk sonsuza dek sürmez.
- I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
Show More (141)
|
| 3 |
forever |
ebediyen |
adv. |
|
- I hope you'll be happy forever.
- Ebediyen mutlu olacağını umuyorum.
- Speak now or forever hold your peace.
- Ya şimdi konuş, ya da ebediyen sus.
- We left Africa forever.
- Ebediyen Afrika'yı terk ettik.
- I'll remember this incident forever.
- Bu olayı ebediyen hatırlayacağım.
- Nothing lasts forever.
- Hiçbir şey ebediyen sürmez.
- Tom has left us forever.
- Tom bizi ebediyen terk etti.
- She'll love her husband forever.
- O, kocasını ebediyen sevecek.
- I'll remember you forever.
- Seni ebediyen hatırlayacağım.
- I'll love you forever.
- Seni ebediyen seveceğim.
- We'll be friends forever.
- Biz ebediyen arkadaş olacağız.
- People can't live forever.
- İnsanlar ebediyen yaşayamaz.
Show More (8)
|
| 4 |
forever |
daima |
adv. |
|
- We will be best friends forever.
- Biz daima en iyi arkadaşlar olacağız.
- Tom will forever live in my heart.
- Tom daima kalbimde yaşayacak.
- I am forever busy.
- Ben daima meşgulüm.
Show More (0)
|
| 5 |
forever |
hep |
adv. |
|
- Dan is here forever.
- Dan hep buradadır.
- I've been waiting for this day forever.
- Hep bu günü bekliyordum.
- I've been doing that forever.
- Bunu hep yapıyorum.
Show More (0)
|
| 6 |
forever |
ebedi |
adj. |
|
- Nothing is forever.
- Hiçbir şey ebedi değildir.
- We saw that as our forever love.
- Biz onu ebedi aşkımız olarak gördük.
Show More (-1)
|
| 7 |
forever |
uzun |
adv. |
|
- It took us forever to get to the airport.
- Havaalanına ulaşmak uzun sürdü.
Show More (-2)
|
| 8 |
forever |
devamlı |
adj. |
|
- People are forever going in and out of university towns.
- İnsanlar üniversite şehirlerine devamlı olarak girip çıkmaktadır.
Show More (-2)
|
| 9 |
forever |
her zaman |
adv. |
|
- He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
Show More (-2)
|
