frank - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
frank dürüst adj.
  • To be frank, we can find no explanation for this systematic negative vote.
  • Dürüst olmak gerekirse bu sistematik olumsuz oy için hiçbir açıklama bulamıyoruz.
  • To be perfectly frank, the Commission high-handedly invalidated the decisions of Parliament.
  • Dürüst olmak gerekirse Komisyon, Parlamento'nun kararlarını el altından geçersiz kılmıştır.
  • I chose to be frank and made a carefully-considered, informed decision.
  • Dürüst olmayı seçtim ve dikkatlice düşünülmüş, bilinçli bir karar verdim.
Show More (22)
frank açık sözlü adj.
  • Sometimes we must conduct our debates in this house in frank terms as well.
  • Bazen bu evdeki tartışmalarımızı da açık sözlü bir şekilde yürütmeliyiz.
  • It was particularly with regard to the country of origin principle that we were more frank.
  • Özellikle menşe ülke ilkesi konusunda daha açık sözlü davrandık.
  • He is an extremely frank person.
  • Son derece açık sözlü bir insandır.
Show More (10)
frank samimi adj.
  • The report underpins this frank conclusion in a convincing manner.
  • Rapor, bu samimi sonucun ikna edici bir şekilde altını çizmektedir.
  • There was a frank debate on the situation in Chechnya.
  • Çeçenistan'daki durum hakkında samimi bir tartışma yapıldı.
  • Prime Minister, I welcome this frank, incisive, active start to our cooperation and the friendly atmosphere too.
  • Sayın Başbakan, işbirliğimizin bu samimi, isabetli, faal başlangıcını ve dostane atmosferi memnuniyetle karşılıyorum.
Show More (9)
frank açık adj.
  • Each individual issue has to be approached and discussed in a frank and transparent way.
  • Her bir mesele açık ve şeffaf bir şekilde ele alınmalı ve tartışılmalıdır.
  • Tom is quite frank.
  • Tom oldukça açık yürekli.
  • Tom was very frank.
  • Tom çok açık yürekliydi.
Show More (0)