|
- Experience in the UK and elsewhere is frightening.
- Birleşik Krallık'ta ve başka yerlerde yaşanan deneyimler korkutucudur.
- This is unreasonable and frightening, and it undermines the UN's credibility.
- Bu mantıksız ve korkutucudur ve BM'nin güvenilirliğini zedelemektedir.
- That is a frightening thought.
- Bu korkutucu bir düşünce.
- The destabilising effects for the whole region of the under-development of the enclave would be frightening.
- Enklavın yeterince gelişmemesinin tüm bölge için istikrarı bozucu etkileri korkutucu olacaktır.
- The aftermath of the loss of the Prestige is frightening.
- Prestij'in kaybedilmesinin ardından yaşananlar korkutucudur.
- I have to admit that the prospects for further so-called progress under the Danish Presidency are frightening.
- İtiraf etmeliyim ki Danimarka Dönem Başkanlığı altında sözde daha fazla ilerleme kaydedilmesi ihtimali korkutucudur.
- The latest reports are frightening.
- Son raporlar korkutucudur.
- The report's lack of realism and its relentless pursuit of ideas despite the evidence are frightening.
- Raporun gerçekçilikten yoksun olması ve kanıtlara rağmen fikirlerin peşini bırakmaması korkutucu.
- The latest reports are frightening.
- Son raporlar korkutucu.
- The report's lack of realism and its relentless pursuit of ideas despite the evidence are frightening.
- Raporun gerçekçilikten yoksun olması ve kanıtlara rağmen fikirlerin peşini bırakmaması korkutucudur.
- Perhaps the most frightening aspect of all of this is that the situation is not improving.
- Belki de tüm bunların en korkutucu yanı durumun iyiye gitmiyor olmasıdır.
- The alternative would be far more frightening, namely that of not obtaining any rules at all.
- Bunun alternatifi çok daha korkutucu olurdu, yani hiçbir kurala sahip olmamak.
- The alternative would be far more frightening, namely that of not obtaining any rules at all.
- Bunun alternatifi çok daha korkutucu olurdu yani hiçbir kuralın kabul edilmemesi.
- The statistics of the epidemic are frightening and still getting worse.
- Salgınla ilgili istatistikler korkutucudur ve daha da kötüye gitmektedir.
- The notion of a closed defence core is strange, puzzling and even frightening.
- Kapalı bir savunma çekirdeği kavramı garip, şaşırtıcı ve hatta korkutucudur.
- This is unreasonable and frightening, and it undermines the UN's credibility.
- Bu mantıksız ve korkutucu bir durumdur ve BM'nin güvenilirliğini zedelemektedir.
- A world so unreal and yet, at once, so frightening.
- Çok gerçek dışı ve aynı zamanda çok korkutucu bir dünya.
- It was frightening.
- O korkutucuydu.
- Nothing could be more frightening.
- Hiçbir şey daha korkutucu olamazdı.
- I made a frightening mask in art class.
- Sanat dersinde korkutucu bir maske yaptım.
- The amount of money they spent on the wedding is frightening.
- Onların düğün için harcadıkları para korkutucu.
- Negotiating stairs for someone with a disability can be frightening.
- Engelli biri için merdiven çıkmak korkutucu olabilir.
- You ignorance is truly frightening.
- Senin cehaletin gerçekten korkutucu.
- It's truly frightening.
- Gerçekten korkutucu.
- You ignorance is truly frightening.
- Cehaletin gerçekten korkutucu.
- It must be frightening.
- Bu korkutucu olmalı.
- I made a frightening mask in art class.
- Sanat sınıfında korkutucu bir maske yaptım.
- This movie is frightening to the children.
- Bu film çocuklar için korkutucu.
- It was a frightening experience.
- Korkutucu bir deneyimdi.
- It must be frightening.
- Korkutucu olmalı.
- It was a frightening experience.
- Bu korkutucu bir deneyimdi.
- The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki isyan korkutucu.
- The facts are frightening.
- Gerçekler korkutucu.
- That's a frightening prospect.
- Bu korkutucu bir beklenti.
- When we were on the way to pick up Monica, we saw something frightening.
- Monica'yı almak için gidiyorken, korkutucu bir şey gördük.
- It was pretty frightening.
- O, oldukça korkutucuydu.
- It was pretty frightening.
- Oldukça korkutucuydu.
- The thought of being eaten alive was both frightening and intriguing.
- Canlı canlı yenme düşüncesi hem korkutucu hem de ilgi çekiciydi.
- Sami made a frightening discovery.
- Sami korkutucu bir keşif yaptı.
- A person without faith is frightening.
- İnancı olmayan bir insan korkutucudur.
- It's frightening.
- Bu korkutucu.
- It was frightening.
- Korkutucuydu.
- This is rather frightening.
- Bu oldukça korkutucu.
- This is a frightening place.
- Burası korkutucu bir yer.
- It sounds downright frightening.
- Düpedüz korkutucu geliyor.
- When we were on the way to pick up Monica, we saw something frightening.
- Monica'yı almaya giderken korkutucu bir şey gördük.
- That's a frightening possibility.
- Bu korkutucu bir olasılık.
- That's a frightening thought.
- Bu korkutucu bir düşünce.
- The amount of money they spent on the wedding is frightening.
- Düğün için harcadıkları para korkutucu.
- Nothing could be more frightening.
- Hiçbir şey daha korkutucu olamaz.
- It sounds downright frightening.
- Bu tamamen korkutucu görünüyor.
- Is bungee jumping frightening or fun?
- Bungee jumping korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- That's a frightening prospect.
- Bu korkutucu bir ihtimal.
- That's a frightening possibility.
- Bu korkutucu bir olasılıktır.
Show More (51)
|
