|
- Against that background it gives me great pleasure now to invite President Paksas to address our Parliament.
- Bu çerçevede Başkan Paksas'ı Parlamentomuza hitap etmek üzere davet etmekten büyük memnuniyet duyuyorum.
- I warmly invite my fellow Members to come and see how it is done in the Netherlands.
- Üye arkadaşlarımı gelip Hollanda'da bunun nasıl yapıldığını görmeye davet ediyorum.
- I would like to make that quite clear before I invite President Prodi to speak.
- Başkan Prodi'yi konuşmaya davet etmeden önce şunu açıkça belirtmek isterim.
- If so, I invite them to do so now.
- Eğer öyleyse, onları şimdi bunu yapmaya davet ediyorum.
- That is why we invite you to support our amendments.
- Bu nedenle sizi değişikliklerimizi desteklemeye davet ediyoruz.
- I expect that eventually you or some of your colleagues might invite the Commission to take a number of measures.
- Sonunda sizin ya da bazı meslektaşlarınızın Komisyonu bir dizi tedbir almaya davet edeceğinizi umuyorum.
- I thank her for the initiative in inviting you here today.
- Bugün sizi buraya davet etme inisiyatifi için kendisine teşekkür ediyorum.
- I should like to invite them to Belgium.
- Kendilerini Belçika'ya davet etmek isterim.
- The Scottish breast-screening programme currently invites eligible women aged 50-64 every three years.
- İskoçya meme tarama programı şu anda her üç yılda bir 50-64 yaş arası uygun kadınları davet etmektedir.
- To conclude, I would invite Members to support the Commission's proposal.
- Sonuç olarak Üyeleri Komisyonun önerisini desteklemeye davet ediyorum.
- It is now my great honour and privilege to invite you to address the House.
- Şimdi sizi Meclis'e hitap etmeye davet etmek benim için büyük bir onur ve ayrıcalıktır.
- Well, let us invite two holders of the Nobel Peace Prize to discuss the subject of peace with us here in Strasbourg.
- Gelin, Nobel Barış Ödülü'nün iki sahibini burada, Strazburg'da bizimle barış konusunu tartışmaya davet edelim.
- I can only invite all national states to heed this law.
- Tüm ulusal devletleri bu yasayı dikkate almaya davet ediyorum.
- I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance.
- Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum.
- This invites the Commission to present a report within six months.
- Bu da Komisyon'u altı ay içerisinde bir rapor sunmaya davet etmektedir.
- I invite you to observe a minute’s silence.
- Sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
- The presidency is responsible for inviting and chairing the meetings of the Fifteen.
- Başkanlık, On Beşlerin toplantılarını davet etmekten ve toplantılara başkanlık etmekten sorumludur.
- As always, however, we are content to welcome, request and invite.
- Ancak, her zaman olduğu gibi hoş geldiniz demekten, talep etmekten ve davet etmekten memnuniyet duyuyoruz.
- Perhaps you will invite us into your group one day so that we can share in your joy.
- Belki bir gün bizi de grubunuza davet edersiniz, böylece sevincinizi paylaşabiliriz.
- And I invite them to search their consciences.
- Ve onları vicdanlarını yoklamaya davet ediyorum.
- It gives me great pleasure to invite you to address the European Parliament.
- Sizi Avrupa Parlamentosuna hitap etmeye davet etmekten büyük memnuniyet duyuyorum.
- I would like to invite Parliament to support the Commission proposals.
- Parlamentoyu Komisyon önerilerini desteklemeye davet etmek istiyorum.
- The Council therefore invites the honourable Member to contact the relevant authorities directly.
- Bu nedenle Konsey, Sayın Üyeyi ilgili makamlarla doğrudan temasa geçmeye davet etmektedir.
- That is something which I think invites reflection.
- Bu bence düşünmeye davet eden bir şey.
- Could I perhaps invite the rapporteur to present his oral amendment to 335?
- Raportörü 335'e sözlü değişiklik önergesini sunması için davet edebilir miyim?
- I would like to invite the Council and the Commission to tell us how they assess these effects.
- Konsey ve Komisyon'u bu etkileri nasıl değerlendirdiklerini bize anlatmaya davet ediyorum.
- I therefore invite all the Members to discuss the issue responsibly.
- Bu nedenle tüm Üyeleri konuyu sorumlu bir şekilde tartışmaya davet ediyorum.
- In those circumstances I would invite the presidency to resist the demands of this sectoral council.
- Bu koşullar altında dönem başkanlığını bu sektörel konseyin taleplerine direnmeye davet ediyorum.
- And I would invite the President of the Council to act on this straight away.
- Ve Konsey Başkanını bu konuda derhal harekete geçmeye davet ediyorum.
- I invite you to read the Rules of Procedure relating to Question Time.
- Sizi Soru Zamanı ile ilgili Usul Kurallarını okumaya davet ediyorum.
- The least that you can do is to officially invite us when you have a codecision process.
- En azından bir karar alma süreciniz olduğunda bizi resmi olarak davet edebilirsiniz.
- We then tried to invite him to Belgium, and the Belgium authorities would not give him a visa either.
- Daha sonra kendisini Belçika'ya davet etmeye çalıştık ancak Belçika makamları da kendisine vize vermedi.
- We invite you when we have a codecision process.
- Bir karar sürecimiz olduğunda sizi davet ediyoruz.
- I can only invite all national states to heed this law.
- Tüm ulusal devletleri bu yasaya kulak vermeye davet ediyorum.
- I thank her for the initiative in inviting you here today.
- Sizi bugün buraya davet etme inisiyatifi için kendisine teşekkür ediyorum.
- Could I invite the other fourteen governments finally to follow this Belgian example?
- Son olarak diğer on dört hükümeti de Belçika örneğini izlemeye davet edebilir miyim?
- I invite you to reflect on the matter.
- Sizi konu üzerinde düşünmeye davet ediyorum.
- In conclusion, I invite Parliament to adopt the outcome of conciliation and to join us in moving forward.
- Sonuç olarak Parlamentoyu uzlaşı sonucunu benimsemeye ve ilerlemede bize katılmaya davet ediyorum.
- I should like to invite them to Belgium.
- Onları Belçika'ya davet etmek istiyorum.
- We are inviting the new countries to join our Union because we want peace and stability across the whole continent.
- Yeni ülkeleri Birliğimize katılmaya davet ediyoruz çünkü tüm kıtada barış ve istikrar istiyoruz.
- It is against this background that I invite you to look at the present proposal.
- İşte bu arka plan ışığında sizi mevcut teklifi incelemeye davet ediyorum.
- The debate that I am inviting you to participate in mainly focuses on the period after 2006.
- Sizi katılmaya davet ettiğim tartışma esas olarak 2006 sonrası döneme odaklanmaktadır.
- As always, however, we are content to welcome, request and invite.
- Bununla birlikte, her zaman olduğu gibi, memnuniyetle karşılıyor, talep ediyor ve davet ediyoruz.
- We invite you when we have a codecision process.
- Bir kod karar sürecimiz olduğunda sizi davet ediyoruz.
- I invite you now to observe a minute's silence in their memory.
- Şimdi sizleri onların anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
- I invite the rapporteur to speak again briefly.
- Raportörü tekrar kısaca konuşmaya davet ediyorum.
- I thank her for the initiative in inviting you here today.
- Bugün sizleri buraya davet etme inisiyatifi için kendisine teşekkür ediyorum.
- I invite you, therefore, to reflect upon yesterday's tragedy.
- Bu nedenle sizi dün yaşanan trajedi üzerine düşünmeye davet ediyorum.
- Invite elected representatives to the next summit in Laeken.
- Seçilmiş temsilcileri Laeken'deki bir sonraki zirveye davet edin.
- To conclude, I would invite Members to support the Commission's proposal.
- Sonuç olarak, Üyeleri Komisyon'un önerisini desteklemeye davet ediyorum.
- I wanted to invite you over for fish soup tonight.
- Bu akşam seni balık çorbasına davet etmek istedim.
- You are creating a world from scratch and inviting people into it.
- Sıfırdan bir dünya yaratıyorsunuz ve insanları içine davet ediyorsunuz.
- We want to celebrate it tonight and we will invite everybody.
- Bu gece kutlamak istiyoruz ve herkesi davet edeceğiz.
- We want to celebrate it tonight and we will invite everybody.
- Bu gece bunu kutlamak istiyoruz ve herkesi davet edeceğiz.
- I wanted to invite you over for fish soup tonight.
- Bu akşam sizi balık çorbası içmeye davet etmek istedim.
- I wanted to invite you over for fish soup tonight.
- Sizi bu akşam balık çorbası içmeye davet etmek istiyorum.
- Tom invited us to lunch.
- Tom bizi öğle yemeğine davet etti.
- Tom invited Mary to a party at the country club.
- Tom, Mary'yi şehir kulübündeki bir partiye davet etti.
- They invited me to dinner.
- Beni yemeğe davet ettiler.
- My room is so cluttered that I'm too embarrassed to invite anyone in.
- Odam o kadar dağınık ki kimseyi içeri davet etmeye utanıyorum.
- Tom personally invited Mary.
- Tom, Mary'yi bizzat davet etti.
- How did you get invited?
- Nasıl davet edildin?
- Did you invite her to dinner?
- Onu akşama yemeğe davet ettin mi?
- Thanks for inviting us.
- Bizi davet ettiğiniz için teşekkürler.
- She invited me over for coffee.
- O, kahve için beni davet etti.
- Tom invited me to his birthday party.
- Tom beni doğum günü partisine davet etti.
- Mary invited my best friend to a party, but not me.
- Mary en iyi arkadaşımı partiye davet etti ama beni etmedi.
- Tom invited Mary to join him and his family for dinner.
- Tom Mary'yi akşam yemeği için ona ve ailesine katılması için davet etti.
- Tom invited Mary over to dinner.
- Tom, Mary'yi akşam yemeğine davet etti.
- Tom has invited some friends over for dinner.
- Tom bazı arkadaşlarını akşam yemeğine davet etti.
- Tom isn't often invited to parties.
- Tom partilere pek davet edilmez.
- I've invited Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet ettim.
- I invited Tom to lunch.
- Tom'u öğle yemeğine davet ettim.
- Can I invite Tom to dinner tonight?
- Tom'u bu gece akşam yemeğine davet edebilir miyim?
- How about inviting Tom and Mary over for dinner this evening?
- Tom ile Mary'yi bu akşam yemeğe davet etmeye ne dersiniz?
- Are you seriously suggesting that we don't invite Tom to our party?
- Tom'u partimize davet etmememizi ciddi olarak öneriyor musun?
- I invited them to breakfast.
- Onları kahvaltıya davet ettim.
- You weren't invited.
- Davet edilmedin.
- I'm glad you invited me.
- Beni davet ettiğine memnun oldum.
- Tom said he invited Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet ettiğini söyledi.
- I am grateful to you for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğin için minnettarım.
- We invited him to the party, but he did not show up.
- Onu partiye davet ettik ama gelmedi.
- I invited Tom to our party.
- Tom'u partimize davet ettim.
- I didn't invite him.
- Onu ben davet etmedim.
- I invited him to the party and he accepted.
- Onu partiye davet ettim ve o kabul etti.
- I was the only one not invited to the party.
- Ben partiye davet edilmeyen tek kişiydim.
- Who invited you?
- Seni kim davet etti?
- I want to invite you to dinner.
- Seni akşam yemeğine davet etmek istiyorum.
- I'd like to invite you to the party.
- Seni partiye davet etmek isterim.
- They wouldn't have come here if Tom hadn't invited them.
- Tom onları davet etmeseydi, onlar buraya gelmezdi.
- Was Tom invited to your birthday party?
- Tom doğum günü partine davet edildi mi?
- Dan invited Linda for a very specific reason.
- Dan, Linda'yı çok özel bir nedenle davet etti.
- I invited you to the party.
- Seni partiye davet ettim.
- Thank you for inviting me.
- Beni davet ettiğiniz için size teşekkür ederim.
- They invite us to their conferences.
- Bizi konferanslarına davet ediyorlar.
- He never gets invited to parties.
- O partilere hiç davet edilmiyor.
- Tom invited the gardener in for a cup of coffee.
- Tom bahçıvanı bir fincan kahve içmeye davet etti.
- I'd like to invite you to lunch, if you're not busy.
- Meşgul değilseniz, sizi öğle yemeğine davet etmek isterim.
- She invited him in for a cup of coffee.
- Bir fincan kahve için onu içeriye davet etti.
- She invited her friends to dinner.
- Arkadaşlarını akşam yemeğine davet etti.
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Biz de çocuğun annesini Seul'e davet ettik.
- Did you invite him to the party?
- Onu partiye davet ettin mi?
- You ought to have invited him, but you didn't.
- Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
- They invited me back again.
- Onlar beni tekrar davet ettiler.
- That's why I invited Tom.
- Tom'u bu yüzden davet ettim.
- We're invited, too.
- Biz de davet edildik.
- He is planning on inviting a lot of guests to the closing ceremony.
- Kapanış törenine çok sayıda konuk davet etmeyi planlıyor.
- Tom invited Mary out to lunch.
- Tom, Mary'yi yemeğe davet etti.
- It is very kind of you to invite me.
- Beni davet ettiğin için çok naziksin.
- Tom didn't invite me.
- Tom beni davet etmedi.
- The king invited everyone to a party.
- Kral herkesi bir partiye davet etti.
- She is one of the girls we invited to the party.
- O, partiye davet ettiğimiz kızlardan biridir.
- Why wasn't Tom invited?
- Tom neden davet edilmedi?
- Did you invite Tom to the party?
- Tom'u partiye davet ettin mi?
- Tom never gets invited to parties.
- Tom asla partilere davet edilmez.
- Let's invite Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeği için davet edelim.
- Are you going to invite her to the party?
- Onu partiye davet edecek misin?
- Why did you invite Tom to dinner?
- Neden Tom'u akşam yemeğine davet ettiniz?
- How many people have you invited to your wedding?
- Düğününüze kaç kişiyi davet ettiniz?
- I didn't invite Tom.
- Tom'u davet etmedim.
- I'll invite her for dinner.
- Onu akşam yemeğe davet edeceğim.
- I don't want to invite Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmek istemiyorum.
- Thanks for inviting us to the party.
- Bizi partiye davet ettiğin için teşekkürler.
- I never get invited to parties.
- Asla partilere davet edilmem.
- Aren't you going to invite her somewhere?
- Onu bir yere davet etmeyecek misin?
- Mary invited my best friend to her party, but she hasn't invited me.
- Mary en iyi arkadaşımı partiye davet etti ama beni davet etmedi.
- My grandson called to invite me over.
- Torunum beni davet etmek için aradı.
- I'm glad Tom invited you.
- Tom'un seni davet etmesine sevindim.
- Tom didn't invite Mary to his wedding.
- Tom Mary'yi nikâhına davet etmedi.
- Is there someone you want to invite to my party?
- Partime davet etmek istediğin biri var mı?
- I invited Tom to my house.
- Tom'u evime davet ettim.
- I invited a Chinese friend to my apartment.
- Çinli bir arkadaşımı daireme davet ettim.
- I invited him to my house.
- Onu evime davet ettim.
- Tom wasn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek çocuk Tom değildi.
- Why did you invite us?
- Neden bizi davet ettin?
- My boss invited me to dinner.
- Patronum beni akşam yemeğine davet etti.
- Tom said he didn't invite Mary to his party.
- Tom Mary'yi partisine davet etmediğini söyledi.
- Tom is the only one not invited to my party.
- Tom partime davet edilmeyen tek kişi.
- I invited her to a movie.
- Ben onu bir filme davet ettim.
- I invited my friends over for coffee.
- Arkadaşlarımı kahve içmeye davet ettim.
- I like to invite my friends home.
- Arkadaşlarımı eve davet etmeyi seviyorum.
- You may invite anyone you like.
- İstediğini davet edebilirsin.
- Let's invite Tom over for dinner.
- Tom'u yemeğe davet edelim.
- I'm never invited to parties.
- Partilere hiç davet edilmem.
- I can't invite all my friends at once.
- Bütün arkadaşlarımı aynı anda davet edemem.
- She has invited you all.
- Hepinizi davet etti.
- I've invited all my friends.
- Bütün arkadaşlarımı davet ettim.
- Don't forget to invite Tom.
- Tom'u davet etmeyi unutma.
- Whom did you invite to dinner?
- Akşam kimi yemeğe davet ettin?
- Tom told me to invite you to his party.
- Tom seni partisine davet etmemi söyledi.
- I invited my friends to dinner.
- Arkadaşlarımı akşam yemeğine davet ettim.
- You're the one who invited them.
- Onları davet eden kişi sensin.
- Why didn't you invite Tom to your wedding?
- Tom'u neden düğününe davet etmedin?
- How did you get invited?
- Nasıl davet edildiniz?
- Fadil invited me to have a drink.
- Fadil beni bir içki içmeye davet etti.
- Tom invited Mary to the party, didn't he?
- Tom, Mary'yi partiye davet etti, değil mi?
- You're the one who invited her.
- Onu davet eden de sensin.
- He invited me to the party.
- Beni partiye davet etti.
- Tom is the one who invited me.
- Beni davet eden Tom'du.
- Tom should have invited Mary, but he didn't.
- Tom, Mary'yi davet etmeliydi, ama etmedi.
- Why didn't you invite Tom to your wedding?
- Neden Tom'u düğününe davet etmedin?
- We're going to invite Tom and Mary.
- Tom ve Mary'yi davet edeceğiz.
- Please invite us out to dinner.
- Lütfen bizi dışarıda akşam yemeği yemeye davet edin.
- Tom didn't invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmedi.
- Are you going to invite Tom to your wedding?
- Tom'u, düğününe davet edecek misin?
- Thank you so much for inviting me.
- Beni davet ettiğin için çok çok teşekkür ederim.
- She invited him and me to the party.
- Onu ve beni partiye davet etti.
- My sister-in-law invited me to lunch in their new house.
- Baldızım beni yeni evlerinde öğle yemeğine davet etti.
- Tom invited me to his house after school.
- Tom okuldan sonra beni evine davet etti.
- Thank you for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğiniz için teşekkür ederim.
- Tom invited me to stay overnight.
- Tom beni gece kalmaya davet etti.
- Who did you invite to your birthday party?
- Doğum günü partine kimi davet ettin?
- It's very kind of you to invite me to your birthday party.
- Beni doğum günü partinize davet etmeniz çok nazik bir davranış.
- Tom wanted Mary to invite John and Alice over for dinner.
- Tom Mary'nin akşam yemeği için John ve Alice'i davet etmesini istedi.
- Tom didn't invite me to his party.
- Tom beni partisine davet etmedi.
- Tom won't go even if he's invited.
- Tom davet edilse bile gitmez.
- They invite us to their conferences.
- Onlar bizi konferanslarına davet ediyor.
- Tom invited me to the ballet.
- Tom beni baleye davet etti.
- I'll invite you next time.
- Bir dahaki sefere seni davet edeceğim.
- Tom invited his relatives over for afternoon tea.
- Tom akrabalarını ikindi çayı için davet etti.
- I wasn't invited.
- Davet edilmemiştim.
- They haven't invited me - I came because I felt like it.
- Beni davet etmediler; canım istediği için geldim.
- Would you like to invite a friend?
- Bir arkadaşını davet etmek ister misin?
- I'm not going if you don't invite Mary, too.
- Mary'yi de davet etmezsen ben gitmiyorum.
- You are not invited, so this is not your business.
- Sen davet edilmedin, bu nedenle bu senin işin değil.
- You invite us every year.
- Bizi her yıl davet edersiniz.
- Tom talked Mary into inviting John to the party.
- Tom Mary'yi John'u partiye davet etmesi için ikna etti.
- I'm not going if you don't invite Mary, too.
- Mary'yi de davet etmezsen gitmiyorum.
- They also invited Snow White's godless stepmother.
- Onlar ayrıca Snow White'ın dinsiz üvey annesini de davet ettiler.
- Tom could've invited me.
- Tom beni davet edebilirdi.
- Tom and I weren't invited to Mary's party.
- Tom ve ben Mary'nin partisine davet edilmedik.
- I invited my friend to dinner.
- Arkadaşımı yemeğe davet ettim.
- She's not invited to parties.
- Partilere davet edilmiyor.
- He invited me to slow dance.
- Beni slow dansa davet etti.
- I told Tom I'd invite Mary to my party.
- Tom'a Mary'yi partime davet edeceğimi söyledim.
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Çocuğun annesini de Seul'e davet ettik.
- Tom doesn't often get invited to parties.
- Tom genellikle partilere davet edilmez.
- Who invited you guys?
- Sizi kim davet etti?
- Who invited Tom along?
- Tom'u kim davet etti?
- Uncle Bob invited us to have dinner.
- Bob Amca, bizi yemeğe davet etti.
- Tom and Mary invited me to their wedding.
- Tom ve Mary beni düğünlerine davet etti.
- The Jacksons invited me to have dinner with them.
- Jackson'lar beni akşam yemeğe davet etti.
- It was very kind of you to invite me.
- Beni davet ettiğin için çok naziksin.
- The friend whom I invited never showed up.
- Davet ettiğim arkadaş asla gelmedi.
- This is the first time I've invited Mary.
- Mary'i ilk kez davet ediyorum.
- She invited me.
- Beni davet etti.
- Sami invited Layla to stay for lunch.
- Sami, Layla'yı öğle yemeğine davet etti.
- Did you invite Tom to dinner without telling me?
- Bana söylemeden Tom'u yemeğe davet ettin mi?
- We were never invited back.
- Biz asla geri davet edilmedik.
- You're the one who invited Tom, aren't you?
- Tom'u davet eden sendin, değil mi?
- Has anybody invited you yet?
- Henüz biri seni davet etti mi?
- Tom and I invited Mary to our wedding.
- Tom ve ben Mary'yi düğünümüze davet ettik.
- You can invite any person you like.
- İstediğin kişiyi davet edebilirsin.
- Why don't you invite her here?
- Neden kızı buraya davet etmiyorsun?
- How many guests did you invite?
- Kaç tane misafir davet ettin?
- I don't remember inviting Tom to dinner.
- Tom'u yemeğe davet ettiğimi hatırlamıyorum.
- Do you think Tom will invite me to his party?
- Sence Tom beni partisine davet eder mi?
- Does Tom know why Mary didn't invite him to her party?
- Tom neden Mary'nin onu partisine davet etmediğini biliyor mu?
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom akşam yemeği yemek için Mary'yi eve davet etti.
- Why don't you invite him here?
- Neden onu buraya davet etmiyorsun?
- Was Tom invited to Mary's birthday party?
- Tom, Mary'nin doğum günü partisine davet edildi mi?
- I wasn't invited to the party.
- Partiye davet edilmedim.
- How many people did you invite?
- Kaç kişi davet ettin?
- Who have you invited to your birthday party?
- Kimi doğum günü partine davet ettin?
- Tom wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmedi.
- I think you shouldn't invite Tom to your party.
- Bence Tom'u partinize davet etmemelisiniz.
- Tom isn't often invited to parties.
- Tom genellikle partilere davet edilmez.
- They did not invite me to their wedding.
- Beni düğünlerine davet etmediler.
- I'm rarely invited to parties.
- Ben nadiren partilere davet edilirim.
- We didn't go to the party because we weren't invited.
- Davet edilmediğimiz için partiye gitmedik.
- My cousin invited me to her big birthday party.
- Kuzenim beni büyük doğum günü partisine davet etti.
- I was the only one not invited to the party.
- Partiye davet edilmeyen tek kişi bendim.
- Tom doesn't often get invited to parties.
- Tom partilere pek sık davet edilmez.
- Tom invited Mary to the party.
- Tom, Mary'i partiye davet etti.
- She invited him in for a cup of coffee.
- Onu bir fincan kahve içmeye davet etti.
- How many people did you invite to your party?
- Partine kaç kişi davet ettin?
- I invite anyone, who wants to come.
- Gelmek isteyen herkesi davet ediyorum.
- Tom is the only boy that Mary has invited to her party.
- Mary'nin, partisine davet ettiği tek çocuk Tom'dur.
- Thank you for inviting us to dinner.
- Bizi akşam yemeğine davet ettiğiniz için teşekkürler.
- He invited me over to watch a movie.
- O bir film izlemek için beni davet etti.
- We invited him to our house.
- Biz onu evimize davet ettik.
- Tom invited me to stay at his place in Boston for spring break.
- Tom bahar tatilinde Boston'daki evinde kalmam için beni davet etti.
- You ought to have invited him, but you didn't.
- Onu davet etmeliydiniz, ama etmediniz.
- We'll definitely invite Tom.
- Kesinlikle Tom'u davet edeceğiz.
- Don't you want to invite Tom to your birthday party?
- Tom'u doğum günü partine davet etmek istemiyor musun?
- I wanted to invite you, but your friend beat me to it.
- Seni davet etmek istedim ama arkadaşın benden önce davrandı.
- Why don't you invite them here?
- Neden onları buraya davet etmiyorsun?
- Tom invited me to his party, but I'm not going.
- Tom beni partisine davet etti ama ben gitmiyorum.
- Tom is going to invite Mary.
- Tom, Mary'yi davet edecek.
- They invited me to the party.
- Onlar beni partiye davet ettiler.
- They weren't invited.
- Davet edilmemişlerdi.
- He invited her to go to the concert.
- Onu konsere davet etti.
- He invited her for a spa weekend.
- Onu hafta sonu spa için davet etti.
- He invited me to his house.
- Beni evine davet etti.
- We invited our new neighbors over for a drink.
- Yeni komşularımızı bir şeyler içmeye davet ettik.
- We were never invited back.
- Hiç geri davet edilmedik.
- Tom invited Mary.
- Tom Mary'yi davet etti.
- Tom invited me over for coffee.
- Tom beni kahve içmeye davet etti.
- I regret not inviting Tom.
- Tom'u davet etmediğim için pişmanım.
- The company invited their prospective customers to the party.
- Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.
- She invited him to her party.
- Onu partisine davet etti.
- I'm often invited to parties.
- Ben sık sık partilere davet edilirim.
- Why were only students invited?
- Neden sadece öğrenciler davet edildi?
- Did you invite him?
- Onu davet ettin mi?
- I didn't invite you.
- Ben seni davet etmedim.
- We invite you to listen to us again.
- Bizi tekrar dinlemeye davet ediyoruz.
- His wife liked inviting guests.
- Onun karısı misafir davet etmeyi severdi.
- He will figure on inviting a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok sayıda konuk davet etmeyi düşünüyor.
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istememesine rağmen, Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar çok kibardı.
- I'm surprised you weren't invited.
- Davet edilmediğine şaşırdım.
- Have you decided who you'll invite to the party?
- Partiye kimi davet edeceğine karar verdin mi?
- You may invite any person you like.
- İstediğin herhangi bir kişiyi davet edebilirsin.
- I'm not the one who invited Tom.
- Tom'u davet eden ben değilim.
- You may invite whoever wants to come.
- Gelmek isteyen herkesi davet edebilirsin.
- Tom invited me inside.
- Tom beni içeri davet etti.
- Who did you think Tom would invite to his party?
- Tom'un, partisine kimi davet edeceğini düşündün?
- You're the one who invited Tom.
- Tom'u davet eden sensin.
- The Tanakas invited me to dine with them.
- Tanaka ailesi onlarla yemek yemem için beni davet etti.
- He invited me to a party.
- Beni bir partiye davet etti.
- They invited me back again.
- Beni tekrar davet ettiler.
- Tom invited me to a party at his home.
- Tom beni evindeki bir partiye davet etti.
- She opened the door and invited the young farmer in.
- Kapıyı açtı ve genç çiftçiyi içeriye davet etti.
- Did you invite Tom to dinner?
- Tom'u akşam yemeğine davet ettin mi?
- I heard that you have invited Tom to play mahjong with us tomorrow night.
- Tom'u yarın akşam bizimle mahjong oynamaya davet ettiğini duydum.
- Figaro invited us to his wedding, but when we arrived everyone had already left.
- Figaro bizi düğününe davet etti ama biz gittiğimizde herkes çoktan gitmişti.
- My boss has never invited me to her house.
- Patronum beni hiç evine davet etmedi.
- Somebody invited me to have sex and I agreed.
- Biri beni seks yapmak için davet etti ve ben kabul ettim.
- Dan invited Linda to have a coffee with him.
- Dan, Linda'yı kahve içmeye davet etti.
- You can invite other people.
- Başkalarını da davet edebilirsiniz.
- You've invited your friends too, haven't you?
- Arkadaşlarınızı da davet ettiniz, değil mi?
- Tom is the only boy that Mary has invited to her party.
- Tom, Mary'nin partisine davet ettiği tek çocuk.
- She invited her friends to dinner.
- Arkadaşlarını yemeğe davet etti.
- I shouldn't have invited Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmemem gerekirdi.
- Are you going to invite Tom to your party?
- Tom'u partine davet edecek misin?
- Did you invite her to dinner?
- Onu akşam yemeğine davet ettin mi?
- She was the only one not invited to the party.
- O, partiye davet edilmeyen tek kişiydi.
- He always invited me to his dinner parties.
- O beni her zaman yemek partilerine davet etti.
- Don't invite him to the party.
- Onu partiye davet etme.
- I want to hug you and invite you to coffee this evening, how can I do that?
- Bu akşam sana sarılmak ve seni kahve içmeye davet etmek istiyorum, bunu nasıl yapabilirim?
- Tom should've invited Mary.
- Tom, Mary'yi davet etmeliydi.
- We're not invited.
- Biz davet edilmedik.
- Tom is upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmediği için üzgün.
- I wasn't invited to the party, but Tom was.
- Partiye ben davet edilmedim ama Tom davet edildi.
- Tom invited me to dinner.
- Tom bizi akşam yemeğine davet etti.
- Who have you invited to your birthday party?
- Doğum günü partinize kimi davet ettiniz?
- Why was Tom invited?
- Tom neden davet edildi?
- Tom wanted Mary to invite him to her party.
- Tom, Mary'nin onu partisine davet etmesini istedi.
- Have you ever invited Tom to your parties?
- Hiç Tom'u partilerine davet ettin mi?
- It was kind of you to invite us.
- Bizi davet etmeniz büyük incelikti.
- Thank you for inviting me to your birthday party.
- Beni doğum günü partine davet ettiğin için teşekkür ederim.
- You aren't invited.
- Davet edilmedin.
- Would you have come to visit me if I had invited you?
- Seni davet etseydim beni ziyarete gelir miydin?
- Tom invited too many people to his party.
- Tom partisine çok fazla insanı davet etti.
- He invited me personally.
- O beni şahsen davet etti.
- Should I invite Tom to dinner?
- Tom'u yemeğe davet etmeli miyim?
- A Danish zoo killed a baby giraffe and invited the public to watch the dissection.
- Bir Danimarka hayvanat bahçesi yavru bir zürafayı öldürdü ve halkı diseksiyonu izlemeye davet etti.
- You could've invited me.
- Beni davet edebilirdin.
- Why was I invited?
- Neden davet edildim?
- Tom invited me to go with him, but I said I didn't want to.
- Tom beni onunla gitmeye davet etti, ama ben istemediğimi söyledim.
- Tom is the one who invited me here.
- Beni buraya davet eden kişi Tom'dur.
- Why didn't you invite Tom to your wedding?
- Nikâhına Tom'u neden davet etmedin?
- He was not invited.
- O davet edilmedi.
- They invited me to the party.
- Beni partiye davet ettiler.
- They invited her to go to the party.
- Onu partiye gitmek için davet ettiler.
- Tom forgot to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmeyi unuttu.
- I invited Tom to go to a movie with me.
- Tom'u benimle bir sinemaya gitmesi için davet ettim.
- I invited Tom to eat dinner with us tomorrow.
- Tom'u yarın bizimle akşam yemeğine davet ettim.
- Tom invited Mary over to dinner.
- Tom, Mary'yi yemeğe davet etti.
- I invited Tom to Boston.
- Tom'u Boston'a ben davet ettim.
- Tom invited me over for dinner.
- Tom beni akşam yemeğine davet etti.
- How many people are you planning on inviting?
- Kaç kişi davet etmeyi planlıyorsun?
- Sami invited Layla to spend the night with him.
- Sami, Layla'yı geceyi onunla geçirmesi için davet etti.
- I invited my neighbors to dinner.
- Komşularımı yemeğe davet ettim.
- Please invite me the next time you have a party.
- Bir dahaki sefere parti verdiğinizde lütfen beni de davet edin.
- The Jacksons invited me to have dinner with them.
- Jacksonlar onlarla akşam yemeği yemem için beni davet etti.
- Tom invited too many people to his party.
- Tom partisine çok fazla insan davet etti.
- Why don't you invite her here?
- Neden onu buraya davet etmiyorsun?
- You can invite other people.
- Başka insanları davet edebilirsin.
- I wonder who to invite.
- Kimi davet etsem acaba?
- Are you upset that you weren't invited to Tom's party?
- Tom'un partisine davet edilmediğine üzgün müsün?
- You invite us every year.
- Bizi her yıl davet ediyorsun.
- Our neighbors are having a party and have invited us.
- Bizim komşular bir parti veriyorlar ve bizi davet ettiler.
- Why did you invite them?
- Neden onları davet ettin?
- Why did you invite Tom?
- Tom'u neden davet ettin?
- Tom was not invited to the party.
- Tom partiye davet edilmedi.
- I think Tom would've come if you'd invited him.
- Bence davet etseydiniz Tom da gelirdi.
- Do you want to invite friends over for your birthday?
- Doğum günün için arkadaşlarını davet etmek ister misin?
- Does Tom know why Mary didn't invite him to her party?
- Tom, Mary'nin onu partiye neden davet etmediğini biliyor mu?
- Let's not invite them.
- Onları davet etmeyelim.
- Tom invites me to his place in Boston.
- Tom beni Boston'daki evine davet etti.
- The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.
- Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.
- Don't you want us to invite Tom, too?
- Tom'u da davet etmemizi istemiyor musun?
- There's no reason we shouldn't invite Tom.
- Tom'u davet etmememiz için hiçbir sebep yok.
- Who else do you plan to invite?
- Başka kimi davet etmeyi planlıyorsun?
- Tom and I invited Mary to our wedding.
- Tom ve ben Mary'i düğünümüze davet ettik.
- Tom invited me to a party.
- Tom beni partiye davet etti.
- He invited me to a Halloween party.
- Beni Cadılar Bayramı partisine davet etti.
- I want to invite you to a party.
- Sizi bir partiye davet etmek istiyorum.
- Tom has invited me to come and stay with him in Boston.
- Tom beni gelmem ve onunla Boston'da kalmam için davet etti.
- The King invited not only us but also a lot of other people.
- Kral yalnızca bizi değil birçok başka insanı da davet etti.
- She invited me to her home.
- Beni evine davet etti.
- Why don't you invite some friends over for a party?
- Neden birkaç arkadaşını partiye davet etmiyorsun?
- Are you going to invite Tom to the party?
- Tom'u partiye davet edecek misin?
- I suggest we invite Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmemizi öneriyorum.
- I can't understand why do you insist all the time in inviting her.
- Onu davet etmekte neden bu kadar ısrarcı olduğunuzu anlayamıyorum.
- Why did you invite Tom to the party?
- Neden Tom'u partiye davet ettin?
- Tom was upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilmediğinden dolayı üzgündü.
- Did you want to invite Mary, as well?
- Mary'yi de davet etmek istedin mi?
- Tom and I weren't invited.
- Tom ve ben davet edilmedik.
- Mary invited all the popular guys to her party.
- Mary tüm popüler erkekleri partisine davet etti.
- Tom invited us to have dinner with him and his wife.
- Tom bizi kendisi ve karısıyla akşam yemeğe davet etti.
- Is there anyone we invited who hasn't come yet?
- Davet ettiğimiz henüz gelmeyen biri var mı?
- Tom is going to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet edecek.
- I invited them to dinner.
- Onları akşam yemeğine davet ettim.
- He was kind enough to invite me.
- Beni davet edecek kadar nazikti.
- The captain invited her for breakfast.
- Kaptan onu kahvaltıya davet etti.
- They invited me to the wedding.
- Beni düğüne davet ettiler.
- Why don't you invite him over?
- Neden onu davet etmiyorsun?
- I want to invite you to a party.
- Seni bir partiye davet etmek istiyorum.
- Her parents invited me to dinner.
- Ailesi beni yemeğe davet etti.
- Tom invited me to a party at his house.
- Tom beni evindeki partiye davet etti.
- Did you find out who Tom is going to invite to his party?
- Tom'un partisine kimleri davet edeceğini öğrendin mi?
- Why did you invite me?
- Neden beni davet ettin?
- Are you seriously suggesting that we don't invite Tom to our party?
- Cidden Tom'u partimize davet etmememizi mi öneriyorsun?
- I invited Tom to dinner tonight.
- Tom'u bu akşam yemeğe davet ettim.
- Tom often invites me to his house for dinner.
- Tom akşam yemeği için sık sık beni evine davet eder.
- I invited Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeği için davet ettim.
- I don't know why Tom wasn't invited.
- Tom'un neden davet edilmediğini bilmiyorum.
- Tom personally invited me.
- Tom beni şahsen davet etti.
- I invited Tom to the party.
- Tom'u partiye ben davet ettim.
- We plan to invite both Tom and Mary.
- Hem Tom'u hem de Mary'yi davet etmeyi planlıyoruz.
- Invite us to dinner at a restaurant.
- Bizi bir restoranda akşam yemeğine davet edin.
- Tom invited me to come along.
- Tom birlikte gelmem için beni davet etti.
- Tom isn't invited to parties often.
- Tom genellikle partilere davet edilmez.
- Why don't you invite a friend over?
- Neden bir arkadaşını davet etmiyorsun?
- Do you know why Tom didn't invite Mary to his party?
- Tom'un neden Mary'yi partisine davet etmediğini biliyor musun?
- The cannibal invited her to breakfast.
- Yamyam onu kahvaltıya davet etti.
- She invited me to her birthday party.
- Beni doğum günü partisine davet etti.
- Sami invited Farid into the mosque.
- Sami, Farid'i camiye davet etti.
- He invited me to dinner.
- Beni yemeğe davet etti.
- He always invites himself for dinner.
- Her zaman kendini yemeğe davet eder.
- You weren't invited.
- Davet edilmemiştin.
- You're the one who invited Tom, aren't you?
- Tom'u davet eden kişi sensin, değil mi?
- Because he invited me.
- Çünkü beni davet etti.
- If you invite him, he may come.
- Onu davet edersen gelebilir.
- My cousin invited me to her wedding.
- Kuzenim beni düğününe davet etti.
- Someone invited me to a party, but I was too scared to go.
- Biri beni partiye davet etti ama gitmeye çok korktum.
- Do you think they will invite us to the film showing?
- Sence bizi film gösterimine davet ederler mi?
- Sami invited Layla for tea.
- Sami Layla'yı çaya davet etti.
- Can I invite some friends over?
- Birkaç arkadaşımı davet edebilir miyim?
- I don't remember inviting you here.
- Seni buraya davet ettiğimi hatırlamıyorum.
- Tom invited Mary over to his place for dinner.
- Tom, Mary'yi akşam yemeği için evine davet etti.
- If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.
- Evim bir malikane olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.
- Tom is the one who invited Mary.
- Tom, Mary'yi davet eden kişidir.
- Why did you invite him?
- Neden onu davet ettin?
- We wish to invite Peter to Japan in the near future.
- Peter'ı yakın gelecekte Japonya'ya davet etmek istiyoruz.
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom, Mary'yi yemeğe davet etti.
- He invited me over to watch a movie.
- Beni film izlemeye davet etti.
- Tom and Mary invited us to spend the weekend with them.
- Tom ve Mary hafta sonunu onlarla geçirmemiz için bizi davet etti.
- The stranger invited me to a nearby café.
- Yabancı beni yakındaki bir kafeye davet etti.
- My boss invited me to dinner.
- Patronum beni yemeğe davet etti.
- Thanks for inviting me.
- Beni davet ettiğiniz için teşekkürler.
- I should've invited Tom to dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet etmeliydim.
- It occurred to me while I was waiting for Tom that maybe I shouldn't have invited Mary.
- Tom'u beklerken aklıma Mary'yi davet etmemem gerektiği geldi.
- This is the first time I've invited Tom to one of my parties.
- Tom'u ilk kez bir partime davet ediyorum.
- I still can't believe you invited Tom.
- Tom'u davet ettiğine hâlâ inanamıyorum.
- How about inviting Tom to our party?
- Tom'u partimize davet edelim mi?
- We invited ten couples to the party.
- Partiye on çift davet ettik.
- Tom invited me to join him.
- Tom beni kendisine katılmaya davet etti.
- Dan invited Linda for a very specific reason.
- Dan Linda'yı çok özel bir neden için davet etti.
- Don't forget to invite Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmeyi unutma.
- Dan invited Linda to have a drink with him.
- Dan, Linda'yı kendisiyle bir içki içmeye davet etti.
- I wouldn't be here if Tom hadn't invited me.
- Tom beni davet etmeseydi burada olmazdım.
- May I invite you to a chat?
- Sizi sohbete davet edebilir miyim?
- I'm rarely invited to parties.
- Partilere nadiren davet edilirim.
- I've invited Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeği için davet ettim.
- I invited her to go to the movies.
- Onu sinemaya davet ettim.
- Tom invited Mary to a party at his house.
- Tom, Mary'yi evindeki partiye davet etti.
- Tom and Mary invited us to spend the weekend with them.
- Tom ve Mary hafta sonunu onlarla geçirmemiz için bizi davet ettiler.
- I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
- You should have invited him, but you didn't.
- Sen onu davet etmeliydin ama etmedin.
- I didn't invite Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmedim.
- Here's a list of people I want to invite to our wedding.
- Benim bizim düğünümüze davet etmek istediğim insanların bir listesi burada.
- She was not invited.
- O davet edilmedi.
- Tom invited his friends to dinner.
- Tom arkadaşlarını yemeğe davet etti.
- Thanks for inviting us to the party.
- Bizi partiye davet ettiğiniz için teşekkürler.
- I could invite Tom over for dinner.
- Akşam yemeği için Tom'u eve davet edebilirim.
- Tom invited Mary to the party, didn't he?
- Tom Mary'yi partiye davet etti, değil mi?
- Thank you for inviting us to dinner.
- Bizi yemeğe davet ettiğiniz için teşekkürler.
- Tom invited Mary to his home for dinner.
- Tom, Mary'yi akşam yemeği için evine davet etti.
- Some friends invited me to dinner.
- Bazı arkadaşlar beni yemeğe davet etti.
- I invited a Chinese friend to my apartment.
- Çinli bir arkadaşımı evime davet ettim.
- Tom has invited Mary to Boston.
- Tom, Mary'yi Boston'a davet etti.
- I didn't invite her.
- Ben onu davet etmedim.
- Tom invited his friends over for a barbecue.
- Tom arkadaşlarını barbekü için davet etti.
- In Harbin, many people invite me to their homes to have dinner.
- Harbinde, birçok kişi akşam yemeği yemek için beni evlerine davet ediyor.
- Tom invited me to his house for dinner.
- Tom beni akşam yemeği için evine davet etti.
- We're going to invite Tom and Mary to our party.
- Biz Tom ve Mary'yi partimize davet edeceğiz.
- We invited ten couples to the party.
- On çifti partiye davet ettik.
- Tom was the only one not invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilmeyen tek kişiydi.
- Who invited you here?
- Seni buraya kim davet etti?
- It occurred to me while I was waiting for Tom that maybe I shouldn't have invited Mary.
- Tom'u beklerken belki de Mary'yi davet etmemem gerektiği aklıma geldi.
- Tom invited me to his party.
- Tom beni partisine davet etti.
- It is very kind of you to invite me to dinner.
- Beni yemeğe davet etmeniz çok nazik bir davranış.
- I'm not often invited to parties.
- Partilere pek sık davet edilmem.
- Is there someone you want to invite to my party?
- Partime davet etmek istediğin birisi var mı?
- He was the only one not invited to the party.
- Partiye davet edilmeyen tek kişi oydu.
- We should invite Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet etmemiz gerekir.
- I'm glad you invited me.
- Beni davet ettiğine sevindim.
- She has tried to invite him to her birthday party.
- Onu doğum günü partisine davet etmeye çalıştı.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Seni bir yandan yemeğe davet etmek, diğer yandan da oğlumun evleneceğini söylemek için aradım.
- Is there anyone we invited who hasn't come yet?
- Davet ettiğimiz ama daha gelmemiş olan var mı?
- If Tom hadn't invited me, I wouldn't have come.
- Tom beni davet etmeseydi, gelmezdim.
- Why didn't you invite him in?
- Neden onu içeriye davet etmedin?
- Why don't we invite Tom to dinner?
- Neden Tom'u akşam yemeğine davet etmiyoruz?
- I invited a Chinese friend over to my apartment.
- Çinli bir arkadaşımı evime davet ettim.
- Tom wasn't invited to his sister's wedding.
- Tom kız kardeşinin düğününe davet edilmemişti.
- Are you upset that you weren't invited to Tom's party?
- Tom'un partisine davet edilmediğin için üzgün müsün?
- You shouldn't have invited Tom.
- Tom'u davet etmemeliydin.
- He never gets invited to parties.
- O asla partilere davet edilmez.
- Should we have invited Tom for lunch?
- Tom'u öğle yemeği için davet etmeli miydik?
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom, Mary'i yemeğe davet etti.
- Tom turned up at Mary's party even though he wasn't invited.
- Tom davet edilmediği halde Mary'nin partisine geldi.
- You may invite whoever wants to come.
- Kim gelmek isterse davet edebilirsin.
- Is it OK if I invite Tom to your party?
- Tom'u partinize davet etsem sorun olur mu?
- Tom invites me to all his parties.
- Tom beni bütün partilerine davet eder.
- He invited me personally.
- Beni şahsen davet etti.
- Tom invited us to his party, but we're not going.
- Tom bizi partisine davet etti ama biz gitmiyoruz.
- Tom invited Mary to his home.
- Tom Mary'yi evine davet etti.
- Tom invited Mary and her sister to his party.
- Tom Mary ve kız kardeşini partisine davet etti.
- Are you going to invite her to the party?
- Partiye onu davet edecek misin?
- Did you invite Tom?
- Tom'u sen mi davet ettin?
- I'm invited to a party tonight.
- Bu gece bir partiye davet edildim.
- Tom invited Mary out just minutes after they met.
- Tom, tanışmalarından hemen birkaç dakika sonra Mary'yi gezmeye davet etti.
- Tom invited Mary to a party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etti.
- We weren't invited.
- Davet edilmedik.
- Tom invited Mary to join him and his family for dinner.
- Tom, Mary'yi akşam yemeğinde kendisine ve ailesine katılması için davet etti.
- How many people have you invited to your wedding?
- Düğününe kaç kişiyi davet ettin?
- Do you think Tom will invite me to his party?
- Sence Tom beni partisine davet edecek mi?
- Tom invited Mary.
- Tom, Mary'yi davet etti.
- Thank you for inviting me here.
- Beni buraya davet ettiğin için teşekkürler.
- Who else will you invite to your party?
- Partinize başka kimi davet edecekiniz?
- Sami invited Layla again to convert to Islam.
- Sami, Layla'yı İslam'a geçmesi için tekrar davet etti.
- Tom invited Mary to spend the night with him.
- Tom geceyi onunla geçirmesi için Mary'yi davet etti.
- I invited her to a movie.
- Onu sinemaya davet ettim.
- In Harbin, many people invite me to their homes to have dinner.
- Harbin'de birçok kişi beni akşam yemeği için evlerine davet ediyor.
- Did you also invite your friends?
- Arkadaşlarını da davet ettin mi?
- If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.
- Evim bir köşk olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.
- Play your cards right and Tom might invite you to his party.
- Kartlarınızı doğru oynarsanız Tom sizi partisine davet edebilir.
- Tom invited us to have dinner with him and his wife.
- Tom kendisi ve karısıyla akşam yemeği yememiz için bizi davet etti.
- Let's not invite him.
- Onu davet etmeyelim.
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom Mary'yi akşam yemeği yemeye davet etti.
- You made a mistake when you invited him.
- Onu davet ederek hata yaptın.
- Mary invited me to her house after school.
- Mary okuldan sonra beni evine davet etti.
- We're going to invite Tom and Mary to visit us next summer.
- Tom ve Mary'yi gelecek yaz bizi ziyaret etmeleri için davet edeceğiz.
- Who else do you want to invite to the party?
- Partiye başka kimi davet etmek istiyorsun?
- Tom and Mary weren't invited to John's party.
- Tom ve Mary, John'un partisine davet edilmedi.
- Tom invited Mary to Boston.
- Tom, Mary'yi Boston'a davet etti.
- I invited my neighbor to breakfast.
- Komşumu kahvaltıya davet ettim.
- Tom invited me to go with him, but I said I didn't want to.
- Tom onunla gitmem için beni davet etti ama gitmek istemediğimi söyledim.
- Tom is the only Canadian that I invited to my party.
- Tom partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- Tom invited me to stay overnight.
- Tom geceleyin kalmam için beni davet etti.
- She opened the door and invited the young farmer in.
- Kapıyı açtı ve genç çiftçiyi içeri davet etti.
- It is very kind of you to invite me to dinner.
- Beni akşam yemeğine davet etmeniz büyük incelik.
- I've invited Tom to dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet ettim.
- I invited Tom to eat dinner with us tomorrow.
- Yarın bizimle birlikte akşam yemeği yemesi için Tom'u davet ettim.
- She's not invited to parties.
- O, partilere davet edilmiyor.
- It is very kind of you to invite me to the party.
- Beni partiye davet etmeniz çok nazik bir davranış.
- The fact is we were not invited.
- Gerçek şu ki, biz davet edilmedik.
- Tom invited Mary over.
- Tom, Mary'yi davet etti.
- Among the guests invited to the party were two foreign ladies.
- Partiye davet edilmiş konuklar arasında iki yabancı kadın vardı.
- I'm glad Tom invited you.
- Tom'un seni davet ettiğine memnun oldum.
- We'll definitely invite Tom.
- Tom'u kesinlikle davet edeceğiz.
- Tom isn't invited.
- Tom davet edilmedi.
- Tom invited me to dinner.
- Tom beni akşam yemeğine davet etti.
- They did not invite me to their wedding.
- Onlar beni düğünlerine davet etmediler.
- We weren't invited.
- Davet edilmemiştik.
- It is very kind of you to invite me.
- Beni davet etmeniz çok nazik bir davranış.
- I invited Tom and his wife to our party.
- Tom'u ve eşini partimize davet ettim.
- Tom said he didn't invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmediğini söyledi.
- Tom invited me to a party at his house.
- Tom beni evindeki bir partiye davet etti.
- Tom invited a lot of people to his party.
- Tom partisine çok fazla insan davet etti.
- You should have invited him, but you didn't.
- Onu davet etmeliydin ama etmedin.
- I want to invite you to the party.
- Seni partiye davet etmek istiyorum.
- I'm glad I invited you.
- Seni davet ettiğime sevindim.
- We're not invited.
- Davet edilmedik.
- I suggest we invite Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmeyi öneriyorum.
- Thank you so much for inviting me.
- Beni davet ettiğin için çok teşekkür ederim.
- I invited her to the party.
- Onu partiye davet ettim.
- Tom invited Mary to a party.
- Tom, Mary'yi bir partiye davet etti.
- I didn't know why Tom wasn't invited.
- Tom'un neden davet edilmediğini bilmiyordum.
- Tom wanted Mary to invite John and Alice over for dinner.
- Tom, Mary'den John ve Alice'i akşam yemeğine davet etmesini istedi.
- Did I invite you?
- Seni ben mi davet ettim?
- Tom said he would've come if we'd invited him.
- Tom, onu davet etseydik geleceğini söyledi.
- Tom invited me to stay at his place in Boston for spring break.
- Tom beni bahar tatilinde Boston'da onun evinde kalmam için davet etti.
- You may invite whoever wants to come.
- Gelmek isteyen kim varsa davet edebilirsiniz.
- Some friends invited me to dinner.
- Bazı arkadaşlar beni akşam yemeğine davet etti.
- Did you invite Tom to dinner?
- Tom'u yemeğe davet ettin mi?
- Tom invited Mary and her friends to dinner.
- Tom, Mary ve arkadaşlarını yemeğe davet etti.
- He invited me to the party.
- O beni partiye davet etti.
- Have you ever invited Tom to your parties?
- Hiç Tom'u partilerinize davet ettiniz mi?
- I invited Tom to dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet ettim.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bahane olarak kullanabileceğim bir Japon kartpostal koleksiyonum var.
- Who did you think Tom would invite to his party?
- Tom'un partisine kimi davet edeceğini sanıyordun?
- Marie invited them to dinner.
- Marie onları yemeğe davet etti.
- Tom invited me to join him.
- Tom ona katılmam için beni davet etti.
- I invited Tom to dinner.
- Tom'u yemeğe davet ettim.
- Maybe I shouldn't invite Tom to the party.
- Belki de Tom'u partiye davet etmemeliyim.
- Let's invite some friends over for dinner.
- Akşam yemeğine birkaç arkadaş davet edelim.
- Among the guests invited to the party were two foreign ladies.
- Partiye davet edilen konuklar arasında iki yabancı kadın vardı.
- He was mad because he was not invited.
- Davet edilmediği için kızgındı.
- Do you know why Tom didn't invite Mary to his party?
- Tom'un Mary'yi partisine neden davet etmediğini biliyor musun?
- She is one of the girls we invited to the party.
- Partiye davet ettiğimiz kızlardan biriydi.
- Why did you invite Tom to the party?
- Niçin Tom'u partiye davet ettin?
- He invited her to go to the concert.
- Onu konsere gitmek için davet etti.
- I think we invited too many people to our party.
- Bence partimize çok fazla insanı davet ettik.
- Tom invited me to come along.
- Tom beni davet etti.
- Tom and Mary invited John and Alice to their wedding.
- Tom ve Mary, John ve Alice'i düğünlerine davet ettiler.
- Here's a list of people I want to invite to our wedding.
- İşte düğünümüze davet etmek istediğim insanların listesi.
- Tom invited Mary over to his place.
- Tom, Mary'yi evine davet etti.
- Did you invite her to the party?
- Onu partiye davet ettin mi?
- Who else do you plan to invite?
- Başka kim davet etmeyi planlıyorsun?
- You're not invited to my party.
- Partime davet edilmiyorsun.
- I want to invite you to dinner.
- Seni yemeğe davet etmek istiyorum.
- We sometimes invite friends over to dinner.
- Bazen akşam yemeğine arkadaşları davet ederiz.
- Fadil invited me to have a drink.
- Fadıl beni bir şeyler içmeye davet etti.
- Why did you invite them?
- Onları neden davet ettin?
- They also invited Snow White's godless stepmother.
- Pamuk Prenses'in dinsiz üvey annesini de davet ettiler.
- Tom invited the gardener in for a cup of coffee.
- Tom bir fincan kahve için bahçıvanı davet etti.
- Tom isn't invited to parties often.
- Tom partilere pek sık davet edilmez.
- Did you invite them to the party?
- Onları partiye davet ettin mi?
- Nobody invited you here.
- Kimse sizi buraya davet etmedi.
- We have invited our new neighbours for a drink.
- Yeni komşularımızı bir şeyler içmeye davet ettik.
- She invites us to all her parties.
- Bizi tüm partilerine davet ediyor.
- We wish to invite Peter to Japan in the near future.
- Yakın zamanda Peter'ı Japonya'ya davet etmeyi istiyoruz.
- You shouldn't have invited him.
- Onu davet etmemeliydin.
- He invited us to get in the car.
- O, arabaya binmemiz için bizi davet etti.
- Dan invited Linda to a student party.
- Dan Linda'yı bir öğrenci partisine davet etti.
- I told Tom I'd invite Mary to my party.
- Mary'yi partime davet etmek istediğimi Tom'a söyledim.
- Thanks again for inviting us to your party.
- Bizi partinize davet ettiğiniz için tekrar teşekkürler.
- I don't remember inviting you.
- Seni davet ettiğimi hatırlamıyorum.
- Tom is upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmediği için üzgündü.
- The corporation invited bids for the construction project.
- Şirket, inşaat projesi için teklifleri davet etti.
- Why don't you invite some friends over?
- Neden birkaç arkadaşını davet etmiyorsun?
- I still think we should've invited Tom to go with us.
- Hâlâ Tom'u bizimle gelmesi için davet etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Tom invited you to dinner.
- Tom seni yemeğe davet etti.
- I invited Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet ettim.
- You invited Tom, didn't you?
- Tom'u sen davet ettin, değil mi?
- We invited them for dinner.
- Onları akşam yemeğine davet ettik.
- I'll invite whoever wants to come.
- Kim gelmek isterse davet edeceğim.
- I was thinking of inviting Tom to dinner.
- Tom'u yemeğe davet etmeyi düşünüyordum.
- Why did you invite us?
- Bizi neden davet ettin?
- I invited Tom over to my place.
- Tom'u evime davet ettim.
- Why didn't you invite him in?
- Neden onu içeri davet etmedin?
- Tom was sad because he was the only one not invited to the party.
- Tom üzgündü çünkü partiye davet edilmeyen tek kişiydi.
- I would've come even if you hadn't invited me.
- Beni davet etmeseydin bile gelirdim.
- Tom and Mary invited us for a Christmas dinner at their house.
- Tom ve Mary, Noel gecesi için bizi kendi evlerine davet ettiler.
- If Jane's mother were in Japan, I could invite her to the Doll's Festival.
- Jane'in annesi Japonya'da olsaydı, onu Bebek Festivali'ne davet edebilirdim.
- Am I invited?
- Davet edildim mi?
- Today, I invite you to have dinner.
- Bugün seni yemeğe davet ediyorum.
- Tom is the only Canadian I invited to my party.
- Tom, partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- Tom invited me to sit with his family.
- Tom beni ailesiyle oturmaya davet etti.
- Today, I invite you to have dinner.
- Seni bugün akşam yemeğine davet ediyorum.
- Who do you plan to invite to your wedding?
- Düğününüze kimi davet etmeyi planlıyorsunuz?
- I can't believe I didn't get invited.
- Davet edilmediğime inanamıyorum.
- It's rare for me to get invited to parties.
- Partilere nadiren davet edilirim.
- I was thinking of inviting Tom to dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet etmeyi düşünüyordum.
- I shouldn't have invited Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmemeliydim.
- I invited Tom to Boston.
- Tom'u Boston'a davet ettim.
- You may invite anyone you like.
- İstediğin kişiyi davet edebilirsin.
- I'd like to invite you to lunch, if you're not busy.
- Eğer meşgul değilseniz, sizi öğle yemeğine davet etmek isterim.
- It was very kind of you to invite me.
- Beni davet etmeniz çok nazik bir davranıştı.
- I invited Mary, but I don't think she'll come.
- Mary'yi davet ettim ama geleceğini sanmıyorum.
- Tom invited me to a party at his home.
- O beni evindeki bir partiye davet etti.
- Tom invited me over for coffee.
- Tom kahve için beni davet etti.
- Tom invited Mary to his birthday party.
- Tom, Mary'yi doğum günü partisine davet etti.
- If you invited him, he might come.
- Onu davet edersen gelebilir.
- I'm inviting you.
- Seni davet ediyorum.
- Mary invited my best friend to her party, but she hasn't invited me.
- Mary en iyi arkadaşımı partisine davet etti ama beni davet etmedi.
- Tom invited Mary to his birthday party.
- Tom Mary'yi doğum günü partisine davet etti.
- I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
- He invited her for a spa weekend.
- Hafta sonu için onu bir kaplıcaya davet etti.
- Have you decided who you'll invite to the party?
- Kimi partiye davet edeceğine karar verdin mi?
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istemediği halde Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar kibardı.
- Marie invited them to dinner.
- Marie onları akşam yemeğine davet etti.
- I wouldn't be here if Tom hadn't invited me.
- Tom beni davet etmemiş olsaydı burada olmazdım.
- Tom invited Mary over to his place to watch a movie.
- Tom bir film izlemek için Mary'yi evine davet etti.
- She invites us to all her parties.
- O bizi bütün partilerine davet eder.
- Tom invited Mary over to his place to watch a movie.
- Tom, Mary'yi film izlemek için evine davet etti.
- Who invited you to the party?
- Sen partiye kim davet etti.
- I'm going to invite Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeği için davet edeceğim.
- Tom invited Mary out just minutes after they met.
- Tom onlarla bir araya geldikten sadece birkaç dakika sonra Mary'yi dışarı davet etti.
- Tom invited Mary to Boston for the weekend.
- Tom hafta sonu için Mary'i Boston'a davet etti.
- Tom is the only Canadian I invited to my party.
- Tom partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.
- Çocuk, hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu kahve içmeye davet edeceğini söyledi.
- I invited Jane to dinner.
- Jane'i yemeğe davet ettim.
- Sami is not often invited to parties.
- Sami partilere pek sık davet edilmez.
- Was Tom invited to the party?
- Tom partiye davet edildi mi?
- I shouldn't have invited Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmemeliydim.
- Who invited Tom to the party?
- Tom'u partiye kim davet etti?
- They invited me to dinner.
- Onlar beni akşam yemeğine davet etti.
- He invited me to slow dance.
- O beni slow dansa davet etti.
- Tom and Mary didn't invite John to their wedding.
- Tom ve Mary John'u düğünlerine davet etmediler.
- Tom was upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmediği için üzgündü.
- How many guests did you invite?
- Kaç misafir davet ettin?
- She has invited you all.
- O hepinizi davet etti.
- I'll invite whoever wants to come.
- Gelmek isteyen herkesi davet edeceğim.
- What was your response when he invited you?
- Seni davet ettiğinde cevabın ne oldu?
- I didn't invite him.
- Ben onu davet etmedim.
- Who else will you invite to your party?
- Partine başka kimi davet edeceksin?
- Tom didn't know Mary thought he should invite John and Alice to their wedding.
- Tom Mary'nin, John ve Alice'i düğünlerine davet etmesi gerektiğini düşündüğünü bilmiyordu.
- How many people did you invite to your wedding?
- Düğününüze kaç kişi davet ettiniz?
- The company invited their prospective customers to the party.
- Şirket, potansiyel müşterilerini partiye davet etti.
- You should invite Tom to your party, but I doubt that he'll come.
- Tom'u partinize davet etmelisiniz ama geleceğinden şüpheliyim.
- Her parents invited me to dinner.
- Onun ailesi beni yemeğe davet etti.
- You can invite any person you like.
- İstediğiniz herhangi bir kişiyi davet edebilirsiniz.
- Tom invited me to Mary's party even though she didn't want me there.
- Tom, o beni orada istemese bile beni Mary'nin partisine davet etti.
- His wife liked inviting guests.
- Karısı misafir davet etmeyi severdi.
- Tom invited Mary to Boston.
- Tom Mary'yi Boston'a davet etti.
- A Danish zoo killed a baby giraffe and invited the public to watch the dissection.
- Bir Danimarka hayvanat bahçesi, bir bebek zürafayı öldürdü ve halkı diseksiyonu izlemeye davet etti.
- My boss has never invited me to her house.
- Patronum beni evine hiç davet etmedi.
- We invited them to dinner.
- Onları yemeğe davet ettik.
- Let's invite some friends over for dinner.
- Akşam yemeği için bazı arkadaşları davet edelim.
- He invited me to a party.
- O beni bir partiye davet etti.
- She was the only one not invited to the party.
- Partiye davet edilmeyen tek kişi oydu.
- Did you invite Tom to dinner without telling me?
- Bana söylemeden Tom'u yemeğe mi davet ettin?
- I invited my friends over for coffee.
- Kahve için arkadaşlarımı davet ettim.
- Tom invited his friends to dinner.
- Tom arkadaşlarını akşam yemeğine davet etti.
- We were not invited to the party.
- Partiye davet edilmedik.
- Tom doesn't get invited to parties anymore.
- Tom artık partilere davet edilmiyor.
- Tom invited me to go out on his motorboat.
- Tom beni motorlu teknesiyle gezmeye davet etti.
- They were not invited.
- Davet edilmediler.
- Tom is the one who invited me.
- Tom beni davet eden kişidir.
- Tom wasn't invited.
- Tom davet edilmedi.
- I invited all my friends.
- Bütün arkadaşlarımı davet ettim.
- Tom invited me to his house for dinner.
- Tom akşam yemeği için beni evine davet etti.
- I invited Tom to go to a movie with me.
- Tom'u benimle sinemaya gelmesi için davet ettim.
- Why don't you invite them over?
- Neden onları davet etmiyorsun?
- He invites us to his parties.
- O bizi partilerine davet ediyor.
- Tom invited Mary and her friends to dinner.
- Tom Mary ve arkadaşlarını akşam yemeğine davet etti.
- Tom didn't know Mary thought he should invite John and Alice to their wedding.
- Tom, Mary'nin John ve Alice'i düğünlerine davet etmesi gerektiğini düşündüğünü bilmiyordu.
- I'm very particular about what kind of people I invite into my house.
- Evime davet ettiğim insanlar konusunda çok titizimdir.
- Tom invited me to his house.
- Tom beni evine davet etti.
- Should we have invited Tom for lunch?
- Tom'u öğlen yemeğe davet etmeli miydik?
- I didn't invite Tom to my wedding.
- Tom'u düğünüme ben davet etmedim.
- Tom invited Mary to the party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etti.
- Tom invited Mary to a party at his house.
- Tom, Mary'yi evindeki bir partiye davet etti.
- Did you want to invite Mary, as well?
- Mary'yi de davet etmek ister misin?
- Tom invited me personally.
- Tom beni şahsen davet etti.
- He was very kind to invite me to his birthday party.
- Beni doğum günü partisine davet edecek kadar nazikti.
- Tom invited Mary out to lunch.
- Tom Mary'yi öğle yemeği yemek için dışarı davet etti.
- Tom invited Mary over for dinner.
- Tom akşam yemeğine Mary'yi davet etti.
- We invite you to listen to us again.
- Sizi bizi tekrar dinlemeye davet ediyoruz.
- Tom invited Mary to a party at the country club.
- Tom Mary'yi golf kulübündeki bir partiye davet etti.
- She invited Tom and me to the party.
- O, Tom'u ve beni partiye davet etti.
- She invited Tom and me to the party.
- Tom ve beni partiye davet etti.
- Tom invites me to all his parties.
- Tom beni tüm partilerine davet eder.
- Tom forgot to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etmeyi unuttu.
- Why don't you invite Tom over to watch a video with us?
- Neden Tom'u bizimle video izlemeye davet etmiyorsun?
- You're the one who invited him.
- Onu davet eden sensin.
- If Jane's mother were in Japan, I could invite her to the Doll's Festival.
- Jane'in annesi Japonya'da olsaydı, ben onu Bez Bebek Şenliğine davet edebilirdim.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- Is it OK if I invite Tom to your party?
- Tom'u partinize davet etmemin bir sakıncası var mı?
- I suppose you want me to invite Tom to the wedding.
- Sanırım Tom'u düğüne davet etmemi istiyorsun.
- I don't often get invited to parties.
- Partilere pek sık davet edilmem.
- Tom should have invited Mary, but he didn't.
- Tom Mary'yi davet etmeliydi, ama etmedi.
- Dan invited Linda to have a drink with him.
- Dan, Linda'yı onunla bir içki içmeye davet etti.
- The queen was gracious enough to invite us.
- Kraliçe bizi davet edecek kadar nazikti.
- Tom and I were both invited.
- Hem Tom hem de ben davet edildim.
- We sometimes invite friends over to dinner.
- Bazen arkadaşlarımızı akşamları yemeğe davet ederiz.
- Tom invited his relatives over for afternoon tea.
- Tom akrabalarını öğleden sonra çayı için davet etti.
- They weren't invited.
- Onlar davet edilmediler.
- Am I not invited?
- Davet edilmedim mi?
- I invited Jane to dinner.
- Jane'i akşam yemeğine davet ettim.
- I've invited Tom to dinner.
- Tom'u yemeğe davet ettim.
- I'm going to invite Tom over for dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet edeceğim.
- Tom was the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek çocuk Tom'du.
- He was very kind to invite me to his birthday party.
- Beni doğum günü partisine davet etmesi çok kibarcaydı.
- I'm never invited to parties.
- Partilere hiç davet edilmiyorum.
- I invited Tom to the party.
- Tom'u partiye davet ettim.
- Thank you very much for inviting me.
- Beni davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
- He invited them for dinner.
- Onları akşama yemeğe davet etti.
- Tom personally invited me.
- Tom beni bizzat davet etti.
- I regret not inviting Tom.
- Tom'u davet etmediğime pişmanım.
- Nobody invited you here.
- Kimse seni buraya davet etmedi.
- Tom invited Mary to his house.
- Tom Mary'yi evine davet etti.
- Did you invite Tom?
- Tom'u davet ettin mi?
- Tom invited me to his home.
- Tom beni evine davet etti.
- Thank you for inviting me here.
- Beni buraya davet ettiğin için teşekkür ederim.
- World War II ended and the Olympics were revived in 1948 in London, but the losing countries of the war, Germany and Japan, were not invited.
- 2.Dünya Savaşı sona erdi ve Olimpiyatlar 1948'de Londra'da yeniden başladı, ama savaşın kaybeden ülkeleri olan Almanya ve Japonya davet edilmediler.
- Tom is going to invite Mary, isn't he?
- Tom Mary'yi davet edecek, değil mi?
- I could kick myself for not inviting Tom and Mary to my party.
- Tom ve Mary'yi partime davet etmediğim için kendime kızabilirim.
- He invited me to dinner.
- O beni akşam yemeğine davet etti.
- I am grateful to you for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğiniz için size minnettarım.
- I wasn't invited.
- Davet edilmedim.
- Tom doesn't get invited to many parties.
- Tom pek fazla partiye davet edilmez.
- Tom invited Mary to a party he was hosting.
- Tom, Mary'yi kendi ev sahipliği yaptığı bir partiye davet etti.
- Why wasn't I invited?
- Ben neden davet edilmedim?
- Has anybody invited you yet?
- Seni davet eden oldu mu?
- Tom persuaded Mary to invite John to the party.
- Tom Mary'yi John'u partiye davet etmesi için ikna etti.
- Tom told me to invite you to his party.
- Tom bana seni partisine davet etmemi söyledi.
- Tom often invites me to his house for dinner.
- Tom beni sık sık akşam yemeği için evine davet eder.
- He was not invited.
- Davet edilmedi.
- Somebody invited me to have sex and I agreed.
- Biri beni seks yapmaya davet etti ve ben de kabul ettim.
- I invited him to the party.
- Onu partiye davet ettim.
- Tom invited me personally.
- Tom beni bizzat davet etti.
- You're the one who invited them.
- Onları davet eden sensin.
- Tom invited everyone to attend.
- Tom herkesi katılmaya davet etti.
- The friend whom I invited never showed up.
- Davet ettiğim arkadaşım hiç gelmedi.
- It was very kind of you to invite me.
- Beni davet ettiğiniz için çok naziksiniz.
- Why did you invite me?
- Beni neden davet ettin?
- I made a list of people I wanted to invite to my party.
- Partime davet etmek istediğim insanların bir listesini yaptım.
- Tom never gets invited to parties.
- Tom partilere hiç davet edilmez.
- Thanks for inviting me.
- Beni davet ettiğin için teşekkürler.
- Tom isn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değil.
- You may invite whoever wants to come.
- Her kim gelmek isterse davet edebilirsin.
- She invited me to eat.
- O beni yemeğe davet etti.
- Was Tom invited to your birthday party?
- Tom doğum günü partinize davet edildi mi?
- Tom invited Mary over.
- Tom Mary'yi davet etti.
- Tom invited me over to watch a movie.
- Tom, beni bir film seyretmek için davet etti.
- She invited me to eat.
- Beni yemeğe davet etti.
- Layla invited Sami to a dinner.
- Leyla, Sami'yi bir akşam yemeğine davet etti.
- I didn't invite her.
- Onu ben davet etmedim.
- Tom didn't invite Mary to his wedding.
- Tom, Mary'i düğününe davet etmedi.
- I didn't invite them.
- Onları ben davet etmedim.
- My cousin invited me to her big birthday party.
- Kuzenim beni onun büyük doğum günü partisine davet etti.
- The King invited not only us but also a lot of other people.
- Kral sadece bizi değil, başka birçok insanı da davet etti.
- Tom invites me to his place in Boston.
- Tom beni Boston'daki mekanına davet ediyor.
- Tom invited Mary to his home for dinner.
- Tom akşam yemeği için Mary'yi evine davet etti.
- Tom invited Mary to his party.
- Tom Mary'yi partisine davet etti.
- It's very kind of you to invite me to your birthday party.
- Beni doğum günü partinize davet ettiğiniz için çok naziksiniz.
- His parents invited me to dinner.
- Ailesi beni yemeğe davet etti.
- I'm often invited to parties.
- Sık sık partilere davet ediliyorum.
- I invited him to the party and he accepted.
- Onu partiye davet ettim ve o da kabul etti.
- Why don't you invite Tom over to watch a video with us?
- Bizimle bir video izlemesi için niçin Tom'u eve davet etmiyorsun?
- She invited him and me to the party.
- Partiye onu ve beni davet etti.
- Sami invited Layla for tea.
- Sami, Leyla'yı çaya davet etti.
- Why did you invite Tom to dinner?
- Neden Tom'u akşam yemeğine davet ettin?
- He personally invited me.
- Beni bizzat davet etti.
- We weren't invited to the party.
- Partiye davet edilmedik.
- I didn't invite you.
- Ben sizi davet etmedim.
- Tom should have invited Mary, but he didn't.
- Tom Mary'yi davet etmeliydi fakat etmedi.
- Tom didn't invite Mary to his wedding.
- Tom Mary'yi düğününe davet etmedi.
- How many people did you invite to your party?
- Partinize kaç kişi davet ettiniz?
- You had better invite them or they will be offended.
- Onları davet etseniz iyi olur yoksa gücenirler.
- She invited me over for coffee.
- Beni kahve içmeye davet etti.
- I invited twelve people to my party, but one person could not come.
- Partime on iki kişiyi davet ettim ama bir kişi gelemedi.
- You're the one who invited her.
- Onu davet eden sendin.
- This is the first time I've invited Tom to one of my parties.
- Ben ilk kez Tom'u partilerimden birine davet ettim.
- I didn't invite Tom to my wedding.
- Tom'u düğünüme davet etmedim.
- I invited Tom, but he didn't come.
- Tom'u davet ettim ama gelmedi.
- We're going to invite Tom and Mary to visit us next summer.
- Tom ve Mary'yi gelecek yaz bizi ziyaret etmeye davet edeceğiz.
- Tom and Mary weren't invited.
- Tom ve Mary davet edilmedi.
- Did I invite you?
- Seni davet ettim mi?
- Tom is the one who invited Mary.
- Mary'yi davet eden Tom'du.
- Can I invite Tom to dinner tonight?
- Tom'u bu akşam yemeğe davet edebilir miyim?
- We'll certainly invite Tom.
- Tom'u kesinlikle davet edeceğiz.
- I'm not the one who invited Tom.
- Tom'u davet eden kişi ben değilim.
- Tom wasn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değildi.
- She invited him in.
- Onu içeri davet etti.
- Why didn't you invite Tom?
- Neden Tom'u davet etmedin?
- Tom was the only one not invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilmeyen tek kişi Tom'du.
- Tom and Mary weren't invited to John's party.
- Tom ve Mary, John'un partisine davet edilmemişlerdi.
- They invited me to play cards.
- Onlar kart oynamam için beni davet ettiler.
- Tom invited Mary to a party he was hosting.
- Tom düzenlediği bir partiye Mary'yi davet etti.
- Why don't you invite Tom over?
- Neden Tom'u davet etmiyorsun?
- Even though I plucked up courage to invite Mary to a film, she stood me up.
- Mary'yi filme davet etmek için cesaretimi toplamama rağmen beni ekti.
- They wouldn't have come here if Tom hadn't invited them.
- Tom onları davet etmeseydi buraya gelmezlerdi.
- Tom and Mary invited me to their wedding.
- Tom ve Mary beni düğünlerine davet ettiler.
- Tom and Mary didn't invite John to their wedding.
- Tom ve Mary, John'u düğünlerine davet etmediler.
- I don't remember inviting Tom to dinner.
- Tom'u akşam yemeğine davet ettiğimi hatırlamıyorum.
- Tom invited us to lunch.
- Tom bizi yemeğe davet etti.
- Who invited Tom along?
- Tom'u kim buraya davet etti?
- Tom and Mary didn't invite me to their wedding.
- Tom ve Mary beni düğünlerine davet etmediler.
- You may invite any person you like.
- İstediğin kişiyi davet edebilirsin.
- He invited me to his house.
- O, beni evine davet etti.
- The captain invited them for breakfast.
- Kaptan onları kahvaltıya davet etti.
- I'm not going if you don't invite Tom, too.
- Tom'u da davet etmezsen gitmem.
- You invited Tom, didn't you?
- Tom'u davet ettin, değil mi?
- I could invite Tom over for dinner.
- Tom'u yemeğe davet edebilirim.
- I invited some friends for a party.
- Bazı arkadaşlarımı partiye davet ettim.
- You could invite me.
- Beni davet edebilirsin.
- Thanks for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğin için teşekkürler.
- Figaro invited us to his wedding, but when we arrived everyone had already left.
- Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.
- Tom invited me to sit with his family.
- Tom ailesiyle oturmam için beni davet etti.
- Why did you invite Tom?
- Neden Tom'u davet ettin?
- They invited me to play cards.
- Beni kâğıt oynamaya davet ettiler.
- Tom wasn't invited to his sister's wedding.
- Tom kız kardeşinin düğününe davet edilmedi.
- Did you invite them to dinner?
- Onları akşama yemeğe davet ettin mi?
- Tom invited us to a costume party.
- Tom bizi kostüm partisine davet etti.
- You didn't invite me.
- Beni davet etmedin.
- Aren't you going to invite Tom to your party?
- Tom'u partine davet etmeyecek misin?
- Why don't you invite her over?
- Neden onu davet etmiyorsun?
- Are you going to invite Tom?
- Tom'u davet edecek misin?
- I think we invited too many people to our party.
- Sanırım partimize çok fazla insan davet ettik.
- I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemeyeceğim ama yine de beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.
- Tom invited his friends over.
- Tom arkadaşlarını davet etti.
- Tom invited Mary to go to a concert with him.
- Tom, Mary'yi onunla konsere gitmesi için davet etti.
- Who invited you to the party?
- Seni partiye kim davet etti?
- I'm not going if you don't invite Tom, too.
- Tom'u davet etmezsen ben de gitmiyorum.
- I've invited Tom to join us.
- Tom'u bize katılması için davet ettim.
- She invited two of her classmates - Jane and Mary.
- Sınıf arkadaşlarından ikisini davet etti; Jane ve Mary.
- She invited us to her birthday party.
- Bizi doğum günü partisine davet etti.
- Are you going to invite Tom to your wedding?
- Tom'u düğününe davet edecek misin?
- How about inviting Tom and Mary over for dinner this evening?
- Tom ve Mary'yi bu akşam yemeğe davet etmeye ne dersin?
- You should invite Tom to your party, but I doubt that he'll come.
- Tom'u partinize davet etmeniz gerekir ama geleceğinden şüpheliyim.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok sayıda konuk davet etmeyi planlıyorum.
- Why did you invite him?
- Onu neden davet ettin?
- They invited her to go to the party.
- Onu partiye davet ettiler.
- Did you invite him to dinner?
- Onu akşama yemeğe davet ettin mi?
- Tom has invited Mary to Boston.
- Tom Mary'yi Boston'a davet etti.
- Tom is the only Canadian that I invited to my party.
- Tom, partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- There's no reason we shouldn't invite Tom.
- Tom'u davet etmememiz için hiçbir neden yok.
- Tom invited me to the party.
- Tom beni partiye davet etti.
- Tom is going to invite Mary, isn't he?
- Tom, Mary'yi davet edecek, değil mi?
- If you invited him, he might come.
- Davet edersen gelebilir.
- Tom invited Mary over for dinner.
- Tom, Mary'yi akşam yemeğine davet etti.
- Tom and Mary invited us for a Christmas dinner at their house.
- Tom ve Mary bizi evlerine Noel yemeğine davet ettiler.
- I've been waiting for someone to invite me.
- Birinin beni davet etmesini bekliyordum.
- Dan invited Matt and Linda to dinner.
- Dan, Matt ve Linda'yı akşam yemeğine davet etti.
- Whom did you invite to dinner?
- Akşam yemeğine kimi davet ettin?
- He has invited me to attend his wedding.
- Düğününe katılmam için beni davet etti.
- I can't believe we got invited!
- Davet edildiğimize inanamıyorum!
- World War II ended and the Olympics were revived in 1948 in London, but the losing countries of the war, Germany and Japan, were not invited.
- İkinci Dünya Savaşı sona erdi ve Olimpiyatlar 1948'de Londra'da yeniden canlandırıldı, ancak savaşın kaybeden ülkeleri Almanya ve Japonya davet edilmedi.
- Tom is the one who invited me here.
- Beni buraya davet eden Tom'du.
- I heard that you have invited Tom to play mahjong with us tomorrow night.
- Tom'u yarın gece bizimle çin dominosu oynaması için davet ettiğini duydum.
- Since I wasn't invited, I'll stay home.
- Davet edilmediğim için evde kalacağım.
- Sami invited Farid into the mosque.
- Sami Ferit'i camiye davet etti.
- I invited Tom over.
- Tom'u davet ettim.
- Sami invited Layla to live with him.
- Sami, Layla'yı onunla yaşamaya davet etti.
- The Belgian consul invited us to tea in a restaurant close to his country's embassy.
- Belçika konsolosu bizi ülkesinin elçiliğine yakın bir restoranda çaya davet etti.
- Tom said he wouldn't have gone to Mary's party even if she'd invited him.
- Tom, Mary onu davet etse bile partiye gitmeyeceğini söyledi.
- They were not invited.
- Onlar davet edilmedi.
- Tom invited a lot of people to his party.
- Tom partisine bir sürü insanı davet etti.
- His parents invited me to dinner.
- Onun ebeveynleri beni yemeğe davet etti.
- Tom invited Mary to spend the night with him.
- Tom, Mary'yi geceyi onunla geçirmesi için davet etti.
- Tom personally invited Mary.
- Tom, Mary'yi şahsen davet etti.
- Tom invited me inside.
- Tom beni içeriye davet etti.
- I invited Tom and his wife to our party.
- Tom ve karısını partimize davet ettim.
- We have invited our new neighbours for a drink.
- Yeni komşularımızı bir içki için davet ettik.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- How about inviting Meg to the party?
- Meg'i partiye davet etmeye ne dersin?
- I invited her to go to the movies.
- Sinemaya gitmesi için onu davet ettim.
- I never get invited to parties.
- Ben partilere hiç davet edilmiyorum.
- Please invite us out to dinner.
- Lütfen bizi dışarıda yemeğe davet edin.
- Thanks again for inviting us to your party.
- Bizi partine davet ettiğin için tekrar teşekkürler.
- It is very kind of you to invite me to the party.
- Beni partiye davet etmeniz büyük nezaket.
- Why did you invite her?
- Onu neden davet ettin?
- Tom didn't invite me to his birthday party.
- Tom beni doğum günü partisine davet etmedi.
- Shouldn't we invite Tom, too?
- Tom'u da davet etmemiz gerekmiyor mu?
- Mary invited my best friend to a party, but not me.
- Mary en iyi arkadaşımı bir partiye davet etti ama beni etmedi.
- Did you find out who Tom is going to invite to his party?
- Tom'un partisine kimi davet edeceğini öğrendin mi?
- We are going to invite Jane and Ellen.
- Jane ve Ellen'ı davet edeceğiz.
- I invited them to the party.
- Onları partiye davet ettim.
- I'll invite her for dinner.
- Onu akşam yemeği için davet edeceğim.
- Someone invited me to a party, but I was too scared to go.
- Birisi beni bir partiye davet etti ama gidemeyecek kadar çok korkmuştum.
- Tom invited me to a party.
- Tom beni bir partiye davet etti.
- Tom would've gone with us if we'd invited him.
- Onu davet etseydik Tom da bizimle gelirdi.
- I wonder who to invite.
- Kimi davet edeceğimi merak ediyorum.
- He invited us to get in the car.
- Bizi arabaya binmeye davet etti.
- I'll visit you when you invite me.
- Beni davet ettiğinde seni ziyaret edeceğim.
- Let's not invite Tom.
- Tom'u davet etmeyelim.
- I think you shouldn't invite Tom to your party.
- Tom'u partine davet etmemen gerektiğini düşünüyorum.
- Tom was sad because he was the only one not invited to the party.
- Tom üzgündü çünkü partiye davet edilmeyen tek kişi oydu.
- Do you think they will invite us to the film showing?
- Sence bizi film gösterimine davet edecekler mi?
- I can't believe we got invited.
- Davet edildiğimize inanamıyorum.
- That's why I invited Tom.
- Bu yüzden Tom'u davet ettim.
- Mary invited all the popular guys to her party.
- Mary tüm popüler adamları partisine davet etti.
- He invited me to lunch.
- Beni öğle yemeğine davet etti.
- He is planning on inviting a lot of guests to the closing ceremony.
- Kapanış törenine birçok konuk davet etmeyi planlıyor.
- Tom invited Mary over for lunch.
- Tom, Mary'yi öğle yemeğine davet etti.
- Tom isn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek çocuk Tom değil.
- Dan invited Linda to have a coffee with him.
- Dan, Linda'yı onunla bir kahve içmeye davet etti.
- We're going to invite Tom and Mary to our Halloween party.
- Tom ve Mary'yi cadılar bayramı partimize davet edeceğiz.
- We invited him to the dinner party.
- Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.
- I invited twelve people to my party, but one of them couldn't come.
- Partime on iki kişiyi davet ettim ama biri gelemedi.
- Sami is not often invited to parties.
- Sami partilere sık sık davet edilmiyor.
- Tom was the only boy invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilen tek erkek çocuğuydu.
- If Tom hadn't invited me, I wouldn't have come.
- Eğer Tom beni davet etmeseydi gelmezdim.
- Tom invited us to a costume party.
- Tom bizi bir kostüm partisine davet etti.
- Shouldn't we invite Tom, too?
- Tom'u da davet etmemiz gerekmez mi?
- She invited me to the ballet.
- O beni baleye davet etti.
- Tom didn't even invite Mary to his party.
- Tom, Mary'i partisine davet etmedi bile.
- We should invite Tom over for dinner.
- Tom'u yemeğe davet etmeliyiz.
- Dan didn't even invite Linda.
- Dan, Linda'yı bile davet etmedi.
- Tom invited Mary and her sister to his party.
- Tom, Mary ve kız kardeşini partisine davet etti.
- Tom invited Mary to Boston for the weekend.
- Tom, Mary'yi hafta sonu için Boston'a davet etti.
- Tom invited Mary to dinner.
- Tom Mary'yi akşam yemeğine davet etti.
- Did you invite them to dinner?
- Onları akşam yemeğine davet ettin mi?
- The Jacksons have invited us over for dinner tonight.
- Jackson'lar bizi bu akşam yemeğe davet ettiler.
- Why don't you invite Tom over?
- Niçin Tom'u eve davet etmiyorsun?
- We invited our new neighbors over for a drink.
- Yeni komşularımızı bir içki için eve davet ettik.
- He always invited me to his dinner parties.
- Beni her zaman akşam yemeği partilerine davet eder.
- I was also invited.
- Ben de davet edildim.
- I invited a Chinese friend over to my apartment.
- Bir Çinli arkadaşımı daireme davet ettim.
- She telephoned to invite me to her house.
- Beni evine davet etmek için telefon etti.
- Let's not invite her.
- Onu davet etmeyelim.
- Tom invited Mary to go to a concert with him.
- Tom onunla bir konsere gitmesi için Mary'yi davet etti.
- Nancy invited him to a party.
- Nancy onu bir partiye davet etti.
- I should've invited Tom to dinner.
- Tom'u yemeğe davet etmeliydim.
- Play your cards right and Tom might invite you to his party.
- Kartlarını doğru oynarsan, Tom seni partisine davet edebilir.
- Tom invited me over to watch a movie.
- Tom beni film izlemeye davet etti.
- If you had picked up the phone, I would have invited you to Paulo's house.
- Telefonu açmış olsaydın, seni Paulo'nun evine davet ederdim.
- Nobody invited me to the party.
- Kimse beni partiye davet etmedi.
- Who'd you invite?
- Kimi davet ederdin?
- What was your response when he invited you?
- O seni davet ettiğinde cevabın neydi?
- Sami invited Layla to convert to Islam.
- Sami, Layla'yı Müslüman olmaya davet etti.
- May I invite you to a chat?
- Seni bir sohbete davet edebilir miyim?
- That problem naturally invited debate.
- Bu Sorun doğal olarak tartışmayı davet etti.
- Tom has invited me to come and stay with him in Boston.
- Tom beni Boston'a gelip onunla kalmam için davet etti.
- Who'd you invite?
- Kimi davet ettin?
- Tom invited me to Mary's party even though she didn't want me there.
- Mary istemediği halde Tom beni Mary'nin partisine davet etti.
- She invited me to dinner.
- O, beni akşam yemeğine davet etti.
- Tom didn't think Mary would enjoy his party, so he didn't invite her.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanmayacağını düşündüğü için onu davet etmedi.
- Layla invited Sami to a dinner.
- Layla Sami'yi akşam yemeğe davet etti.
- How many people are you planning on inviting?
- Kaç kişiyi davet etmeyi planlıyorsunuz?
- We don't know who invited everyone.
- Herkesi kimin davet ettiğini bilmiyoruz.
- Because he invited me.
- Çünkü o beni davet etti.
- I'd like to invite you to the party.
- Sizi partiye davet etmek istiyorum.
- How about inviting Tom to our party?
- Tom'u partimize davet etmeye ne dersin?
- Who do you plan to invite to your wedding?
- Düğününe kimi davet etmeyi düşünüyorsun?
- Tom invited Mary into his office.
- Tom, Mary'yi ofisine davet etti.
- Tom invited Mary to dinner.
- Tom, Mary'yi yemeğe davet etti.
Show More (980)
|
