1 |
joke |
şaka |
n. |
|
- After so many debates and so little progress, it seems to have turned into a bad joke.
- Bu kadar tartışmadan ve bu kadar az ilerlemeden sonra, kötü bir şakaya dönüşmüş gibi görünüyor.
- The elections in Zimbabwe are a democratic joke.
- Zimbabve'deki seçimler tam bir demokrasi şakasıdır.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında mutlaka bir gerçek vardır.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında her zaman bir gerçek vardır.
- The joke was that palm trees were being sold on the black market.
- Palmiye ağaçlarının karaborsada satıldığı şakası yapılıyordu.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki bu şakada biraz gerçeklik payı da var.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın ardında daima biraz gerçeklik yatar.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki bu şakanın büyük oranda doğruluk payı var.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki, bu şakada bir hayli doğruluk payı var.
- It might be one of those jokes where you had to be there.
- Orada olman gereken şakalardan biri olabilir.
- It might be one of those jokes where you had to be there.
- Orada olmanız gereken şakalardan biri olabilir.
- The jokes weren't funny.
- Şakalar komik değildi.
- I cannot help laughing at her joke.
- Onun şakasına gülmemek elimde değil.
- You never get my jokes.
- Şakalarımı hiç anlamıyorsun.
- This joke has run its course.
- Bu şaka miadını doldurdu.
- His jokes made us laugh.
- Şakaları bizi güldürdü.
- Is this some kind of joke?
- Bu bir tür şaka mı?
- I love practical jokes.
- Pratik şakaları severim.
- Some people laugh at his jokes, but others don't.
- Bazı insanlar onun şakalarına gülerken, bazıları gülmüyor.
- Is Esperanto a joke, or a serious option?
- Esperanto bir şaka mı yoksa ciddi bir seçenek mi?
- I have had quite enough of his jokes.
- Onun şakalarından gına geldi.
- Tom never laughs at my jokes.
- Tom asla şakalarıma gülmez.
- Tell me this is a joke.
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- They used to love jokes.
- Eskiden şakaları severlerdi.
- It was only a joke.
- Sadece bir şakaydı.
- Nobody thinks this is a joke.
- Kimse bunun bir şaka olduğunu düşünmüyor.
- He entertained us with jokes all evening.
- Bütün akşam bizi şakalarla eğlendirdi.
- Tom often sends me jokes.
- Tom bana sık sık şakalar gönderir.
- How can you put up with Tom's corny jokes?
- Tom'un bayat şakalarına nasıl katlanabiliyorsun?
- I miss your jokes.
- Şakalarını özlüyorum.
- What a joke!
- Ne şaka ama!
- Tom said he thought my jokes were funny.
- Tom şakalarımın komik olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Don't annoy me with those jokes.
- Bu şakalarla beni kızdırma.
- Does Marika know any jokes in Japanese?
- Marika Japonca şakalar biliyor mu?
- No one laughed at Tom's jokes.
- Kimse Tom'un şakalarına gülmedi.
- The joke amused the audience.
- Şaka seyirciyi eğlendirdi.
- Tom is the only one who laughs at Mary's jokes.
- Mary'nin şakalarına gülen tek insan Tom'dur.
- Comedians don't usually laugh at their own jokes.
- Komedyenler genellikle kendi şakalarına gülmezler.
- Have you heard this joke before?
- Bu şakayı daha önce duydun mu?
- It's not a joke.
- O bir şaka değil.
- Have you understood this joke?
- Bu şakayı anladın mı?
- Tom couldn't believe that no one laughed at his jokes.
- Tom kimsenin onun şakalarına gülmediğine inanamıyordu.
- His crude jokes made Jane angry.
- Onun nezaketsiz şakaları Jane'i kızdırdı.
- Tom isn't the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom değil.
- You never laugh at my jokes.
- Şakalarıma hiç gülmüyorsun.
- We couldn't help laughing at Tom's jokes.
- Tom'un şakalarına ister istemez güldük.
- Tell me it was a joke.
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- It was just a joke.
- Sadece bir şakaydı.
- That sounds like a joke.
- Şakaya benziyor.
- I cannot help laughing at her joke.
- Şakasına gülmekten kendimi alamıyorum.
- Was that a joke?
- Şaka mıydı?
- Why did you tell this joke?
- Bu şakayı neden yaptın?
- Everything was only a joke.
- Her şey sadece bir şakaydı.
- I don't want to hear any more of your stupid jokes.
- Aptalca şakalarını daha fazla duymak istemiyorum.
- Is this some sort of joke?
- Bu bir tür şaka mı?
- I guess it's only a joke.
- Sanırım bu sadece bir şaka.
- He likes my jokes.
- Şakalarımı seviyor.
- His jokes are not funny at all.
- Onun şakaları hiç komik değil.
- I don't have any more jokes to tell.
- Yapacak başka şakam yok.
- I've heard this joke already.
- Bu şakayı daha önce duymuştum.
- I cannot help laughing at the joke.
- Şakaya gülmekten kendimi alamıyorum.
- He didn't get the joke at all.
- Şakayı hiç anlamadı.
- Many people in the audience didn't understand your joke.
- Seyircilerin çoğu şakanı anlamadı.
- Her jokes fell flat.
- Onun şakaları işe yaramadı.
- I didn't understand the joke.
- Şakayı anlamadım.
- I said so by way of a joke.
- Şaka olsun diye söyledim.
- Don't tell your dirty jokes in the presence of children.
- Edepsiz şakalarınızı çocukların yanında yapmayın.
- It's just a private joke between him and me.
- Bu onunla benim aramda özel bir şaka öyle.
- This joke is politically incorrect.
- Bu şaka patavatsızca.
- I think Tom didn't understand the joke.
- Sanırım Tom şakayı anlamadı.
- His jokes are offensive.
- Onun şakaları iğrenç.
- So far, nobody's laughed at any of Tom's jokes.
- Şimdiye kadar kimse Tom'un şakalarına gülmedi.
- Tom thought of a crafty joke.
- Tom kurnazca bir şaka düşündü.
- It's no joke.
- Bu bir şaka değil.
- Was that supposed to be a joke?
- Bunun şaka olması mı gerekiyordu?
- That was just a joke.
- Bu sadece bir şakaydı.
- Of course it's a joke!
- Tabii ki şaka!
- You think this is all some kind of joke?
- Bunun bir tür şaka olduğunu mu düşünüyorsun?
- Nobody laughs at his jokes.
- Kimse onun şakalarına gülmez.
- I don't like this joke.
- Bu şakayı sevmedim.
- Tom laughed at my joke.
- Tom şakama güldü.
- Is that supposed to be a joke?
- Bunun bir şaka olması mı gerekiyor?
- They all laughed at his jokes.
- Hepsi onun şakalarına güldü.
- Hearing the joke, he burst into laughter.
- Şakayı duyunca kahkahalara boğuldu.
- My jokes are not funny.
- Şakalarım komik değil.
- I don't like these kind of jokes.
- Bu tür şakaları sevmiyorum.
- What's wrong with my jokes?
- Benim şakalarımın nesi var?
- It is a joke.
- Bu bir şaka.
- I don't think Tom's jokes are particularly funny.
- Tom'un şakalarının özellikle komik olduğunu düşünmüyorum.
- He doesn't get jokes.
- O şakalardan anlamaz.
- I hate dirty jokes.
- Edepsiz şakalardan nefret ederim.
- Some people laugh at his jokes, but others don't.
- Bazı insanlar onun şakalarına güler ama diğerleri gülmez.
- I think the jokes that Tom tells are funnier than the ones Mary tells.
- Bence Tom'un yaptığı şakalar Mary'ninkilerden daha komik.
- That's a joke, right?
- O bir şaka, değil mi?
- You never get my jokes.
- Sen şakalarımı asla anlamıyorsun.
- Tom isn't the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom değildi.
- Tom realized that it wasn't a joke.
- Tom bunun bir şaka olmadığını fark etti.
- It's just a private joke between him and me.
- Bu sadece onunla ve benim aramda özel bir şaka.
- It was nothing but a joke.
- Bu, şakadan başka bir şey değildi.
- I like Tom's jokes.
- Tom'un şakalarını severim.
- I know dirty jokes, but I don't tell them.
- Edepsiz şakalar bilirim ama anlatmam.
- That joke is offensive.
- Bu şaka saldırgan.
- Tom almost always laughs at his own jokes.
- Tom çoğu zaman yaptığı şakalara kendi de güler.
- This is no time for jokes.
- Şimdi şaka zamanı değil.
- I laughed at his joke.
- Onun şakasına güldüm.
- She's a complete joke.
- Kız tam bir şaka.
- I said so by way of a joke.
- Şaka ile öyle söyledim.
- Please tell me it's a joke.
- Lütfen bana bunu bir şaka olduğunu söyle.
- It is nothing but a joke.
- O, şakadan başka bir şey değil.
- He began with a joke.
- O bir şaka ile başladı.
- Nobody laughs at Tom's jokes.
- Tom'un şakalarına kimse gülmez.
- I know it's not a joke.
- Bunun bir şaka olmadığını biliyorum.
- That joke is offensive.
- O şaka saldırgan.
- They all laughed at his jokes.
- Onların hepsi onun şakalarına güldü.
- The whole class laughed at his joke.
- Bütün sınıf onun şakasına güldü.
- I don't want to hear any more of your stupid jokes.
- Artık aptalca şakalarını duymak istemiyorum.
- Tom's jokes aren't always funny.
- Tom'un şakaları her zaman komik olmuyor.
- Tom laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom, komik olmamalarına rağmen Mary'nin şakalarına güldü.
- Tom treats everything like a joke.
- Tom her şeye şaka muamelesi yapıyor.
- I've heard that joke before.
- Bu şakayı daha önce de duymuştum.
- His joke killed me.
- Onun şakası beni gülmekten öldürdü.
- School is a joke.
- Okul bir şaka.
- Was it a joke?
- Şaka mıydı?
- Is that another joke?
- Bu da başka bir şaka mı?
- It was obviously a joke.
- Belli ki bir şakaydı.
- I told you that was just a joke.
- Onun sadece bir şaka olduğunu sana söyledim.
- He could not see the joke.
- O, şakayı anlayamadı.
- I have had quite enough of his jokes.
- Şakalarından bıktım artık.
- Tom's friends laughed at Tom's joke.
- Tom'un arkadaşları Tom'un şakasına güldüler.
- He could not see the joke.
- Şakayı anlayamadı.
- This was not a joke.
- Bu bir şaka değildi.
- It wasn't a joke.
- Bu bir şaka değildi.
- We're a complete joke.
- Biz tam bir şakayız.
- Tom's jokes are offensive.
- Tom'un şakaları rahatsız edici.
- It must be some sort of a bad joke.
- Kötü bir şaka falan olmalı.
- It's an offensive joke.
- Bu saldırgan bir şaka.
- This joke belongs to me.
- Bu şaka bana ait.
- Tom told us another one of his stupid jokes.
- Tom bize aptalca şakalarından birini daha yaptı.
- Please tell me it's a joke.
- Lütfen bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- Tom chuckled at Mary's joke.
- Tom, Mary'nin şakasına kıkırdadı.
- He never laughs at my jokes.
- Şakalarıma hiç gülmez.
- The jokes were unoriginal.
- Şakalar orijinal değildi.
- He didn't get the joke.
- Şakayı anlamadı.
- He doesn't get jokes.
- Şakadan anlamaz.
- Tom was amused by the joke.
- Tom şakayla eğlendi.
- It's not a joke.
- Bu bir şaka değil.
- I liked boring jokes, too.
- Ben de sıkıcı şakaları severdim.
- It's nothing but a kind of joke.
- Bir tür şakadan başka bir şey değil.
- It was a joke.
- O bir şakaydı.
- I couldn't help laughing at his joke.
- Onun şakasına gülmekten kendimi alamadım.
- I don't like these kind of jokes.
- Ben bu tür şakaları sevmiyorum.
- I assure you this isn't a joke.
- Sizi temin ederim ki bu bir şaka değil.
- I love jokes.
- Şakaları severim.
- I hardly ever laugh at Tom's jokes.
- Tom'un şakalarına neredeyse hiç gülmüyorum.
- It was just a joke.
- O, sadece bir şakaydı.
- Is this a joke?
- Bu bir şaka mı?
- This joke is politically incorrect.
- Bu şaka azınlık grupları incitebilecek nitelikte.
- Tom thought it was all a big joke.
- Tom hepsinin büyük bir şaka olduğunu düşünüyordu.
- What kind of jokes do you like?
- Ne tür şakalardan hoşlanırsın?
- I cannot help laughing at her jokes.
- Onun şakalarına gülmekten kendimi alamıyorum.
- Is this another one of your puerile jokes?
- Bu da senin çocukça şakalarından biri mi?
- It was a joke in poor taste.
- Zevksiz bir şakaydı.
- Was that another joke?
- Bu da başka bir şaka mıydı?
- He entertained us with jokes all evening.
- Bütün akşam şakalarıyla bizi eğlendirdi.
- Don't annoy me with those jokes.
- O şakalarla beni kızdırma.
- I couldn't understand his joke.
- Şakasını anlayamadım.
- Tom thinks it's all a joke.
- Tom bunun bir şaka olduğunu düşünüyor.
- Tom didn't understand the joke Mary told.
- Tom Mary'nin söylediği şakayı anlamadı.
- Tom couldn't understand Mary's joke.
- Tom, Mary'nin şakasını anlayamadı.
- He likes my jokes.
- Benim şakalarımı sever.
- It's a private joke.
- Bu özel bir şaka.
- Tom was amused by the joke.
- Tom şaka ile eğlenmişti.
- She ended off her speech with some jokes.
- Konuşmasını bazı şakalarla bitirdi.
- Tom didn't understand your joke.
- Tom şakanı anlamadı.
- This joke doesn't have anything to do with you.
- Bu şakanın seninle hiçbir ilgisi yok.
- My jokes didn't make anyone laugh.
- Şakalarım kimseyi güldürmedi.
- Tom is too stupid to understand your jokes.
- Tom senin şakalarını anlamayacak kadar çok aptal.
- Tom laughed at all of Mary's jokes, even the ones he didn't think were funny.
- Tom Mary'nin tüm şakalarına güldü, komik bulmadıklarına bile.
- I never heard that joke before.
- Bu şakayı daha önce hiç duymamıştım.
- I like Tom's jokes.
- Tom'un şakaları severim.
- We all laughed at his joke.
- Hepimiz onun şakasına güldük.
- It was a joke in poor taste.
- Tatsız bir şakaydı.
- I assume that's a joke.
- Bunun bir şaka olduğunu varsayıyorum.
- It's a joke, of course.
- Şaka tabii ki de.
- Your joke is funny no matter how many times I hear it.
- Kaç kere duyarsam duyayım, şakanız komik.
- It was nothing but a joke.
- Şakadan başka bir şey değildi.
- Have I told you this joke before?
- Bu şakayı sana daha önce anlatmış mıydım?
- As the night wore on and Tom drank more and more, his jokes got progressively smuttier.
- Gece ilerledikçe ve Tom daha fazla içtikçe, şakaları giderek daha müstehcen hale geldi.
- Tom explained the joke to Mary.
- Tom Mary'ye şakayı açıklıyor.
- Your jokes aren't funny.
- Şakaların komik değil.
- That joke was funny.
- O şaka komikti.
- I didn't find any jokes in this book.
- Bu kitapta hiç şaka bulamadım.
- Tom isn't in the mood for jokes.
- Tom şaka havasında değil.
- I didn't understand your joke.
- Şakanı anlamadım.
- Tom didn't laugh at my joke.
- Tom şakama gülmedi.
- It's merely a joke.
- Bu, sadece bir şaka.
- I never listen to dirty jokes.
- Edepsiz şakaları asla dinlemem.
- Tom didn't laugh at any of Mary's jokes.
- Tom Mary'nin şakalarından hiçbirine gülmedi.
- The joke's on you.
- Şaka sizin üzerinizde.
- Neither of us got the joke.
- İkimiz de şakayı anlamadık.
- It is nothing but a joke.
- Şakadan başka bir şey olamaz.
- His joke eased the tension in the room.
- Onun şakası odadaki gerginliği azalttı.
- What's your favorite blonde joke?
- En sevdiğin sarışın şakası nedir?
- Tom didn't laugh at any of Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin hiçbir şakasına gülmedi.
- It's a joke, of course.
- Bu bir şaka tabii ki.
- I knew it was a joke.
- Bunun bir şaka olduğunu biliyordum.
- At first, she thought it was a joke.
- İlk başta, o bunun bir şaka olduğunu düşündü.
- It's an offensive joke.
- Bu iğrenç bir şaka.
- His crude jokes made Jane angry.
- Kaba şakaları Jane'i kızdırdı.
- He didn't understand his joke.
- Yaptığı şakayı anlamadı.
- It was only a joke.
- Bu sadece bir şakaydı.
- I don't get the joke.
- Şakayı anlamadım.
- She took my joke seriously.
- Şakamı ciddiye aldı.
- Nobody ever laughs at my jokes.
- Kimse benim şakalarıma gülmez.
- He thought the whole thing a bad joke.
- Her şeyin kötü bir şaka olduğunu düşündü.
- Is that some kind of joke?
- Bu bir tür şaka mı?
- That was a funny joke.
- Bu komik bir şakaydı.
- This is a joke.
- Bu bir şaka.
- I didn't get the joke.
- Şakayı anlamadım.
- Honestly, it sounds like a joke.
- Cidden kulağa şaka gibi geliyor.
- Is this another one of your puerile jokes?
- Bu senin çocukça şakalarından başka biri mi?
- I hope that's a joke.
- Bunun bir şaka olduğunu umuyorum.
- Tom thought Mary's joke was hilarious.
- Tom, Mary'nin şakasının çok komik olduğunu düşündü.
- He didn't understand Mary's joke.
- O, Mary'nin şakasını anlamadı.
- He incorporated the joke into his repertoire.
- Şakayı repertuarına dahil etti.
- I never heard that joke before.
- Bu şakayı daha önce hiç duymadım.
- It was a joke.
- Bu bir şakaydı.
- Tom seldom laughed at Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin şakalarına nadiren gülermiş.
- They're a complete joke.
- Onlar tam bir şaka.
- I didn't think Tom's joke was funny.
- Tom'un şakasını komik bulmadım.
- We couldn't help laughing at Tom's jokes.
- Tom'un şakalarına gülmekten kendimizi alamadık.
- I don't get the joke.
- Şakayı anlamıyorum.
- I know a million jokes.
- Milyonlarca şaka biliyorum.
- We couldn't help laughing at the teacher's joke.
- Öğretmenin şakasına gülmekten kendimi alamadım.
- It's a joke.
- Bu bir şaka.
- I cannot help laughing at her jokes.
- Onun şakalarına gülmeden edemiyorum.
- I could not help laughing at his jokes.
- Ben onun şakalarına gülmekten kendimi alamadım.
- Nobody laughs at my jokes.
- Kimse benim şakalarıma gülmez.
- They made a joke of the whole thing.
- Her şeyi şakaya vurdular.
- I don't want to hear any more of your stupid jokes.
- Aptalca şakalarını artık duymak istemiyorum.
- Is this some sort of joke?
- Bu bir çeşit şaka mı?
- Tom didn't understand the joke.
- Tom şakayı anlamadı.
- Tell me that was a joke!
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle!
- It was a joke, of course.
- Şakaydı tabii.
- Tom had to explain the joke to Mary.
- Tom, Mary'ye şakayı açıklamak zorunda kaldı.
- Tom always falls for my jokes.
- Tom her zaman şakalarıma kanar.
- Do you think this is a joke?
- Bunun bir şaka olduğunu düşünüyor musun?
- He did not understand her joke.
- Onun şakasını anlamadı.
- That was a joke.
- Bu bir şakaydı.
- My life is like a sick joke.
- Hayatım iğrenç bir şaka gibi.
- Tom should've laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom, komik olmasalar bile Mary'nin şakalarına gülmeliydi.
- That's one of the funniest jokes I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şakalardan biri.
- I don't think I've ever heard that joke before.
- Bu şakayı daha önce duyduğumu sanmıyorum.
- What a sick joke!
- Ne iğrenç bir şaka!
- Tom likes my jokes.
- Tom şakalarımı sever.
- My uncle told me the story by way of a joke.
- Amcam bu hikâyeyi bana şaka olsun diye anlatmıştı.
- He thought the whole thing a bad joke.
- O, her şeyi kötü bir şaka sandı.
- I hope Tom laughed at your jokes.
- Umarım Tom şakalarına gülmüştür.
- Tom often laughs at his own jokes.
- Tom sık sık kendi şakalarına güler.
- I thought it was a joke.
- Bunun bir şaka olduğunu düşündüm.
- She laughed at my jokes.
- O, şakalarıma güldü.
- Many people in the audience didn't understand your joke.
- Dinleyiciler içinde birçok insan şakanı anlamadı.
- I like clean jokes.
- Temiz şakaları severim.
- I can't help laughing at her jokes.
- Onun şakalarına gülmekten kendimi alamıyorum.
- Tom never laughs at any of Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin hiçbir şakasına gülmez.
- Tom never laughs at my jokes.
- Tom şakalarıma hiç gülmez.
- Do you think this is a joke?
- Sence bu bir şaka mı?
- This must be a joke.
- Bu bir şaka olmalı.
- Tom didn't think Mary's joke was funny at all.
- Tom Mary'nin şakasının komik olduğunu hiç düşünmüyordu.
- Tom chuckled when he heard Mary's joke.
- Tom, Mary'nin şakasını duyunca kıkırdadı.
- We could not help laughing at the joke.
- Şakaya gülmekten kendimizi alamadık.
- That's one of the funniest jokes that I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şakalardan biri.
- Fadil said it was a joke.
- Fadıl bunun bir şaka olduğunu söyledi.
- She laughed at my jokes.
- Şakalarıma güldü.
- When he heard the joke, he burst into laughter.
- Şakayı duyunca kahkahalara boğuldu.
- Tom often laughs at his own jokes.
- Tom genellikle kendi şakalarına güler.
- Tom couldn't understand Mary's joke.
- Tom Mary'nin şakasını anlayamadı.
- He didn't get the joke at all.
- O, şakayı hiç anlamadı.
- That joke wasn't funny.
- Bu şaka komik değildi.
- Jokes are no laughing matter.
- Şakalar gülünecek şeyler değildir.
- It's all a big joke.
- Hepsi büyük bir şaka.
- What a stupid joke!
- Ne aptalca bir şaka!
- This has got to be a joke.
- Bu bir şaka olmalı.
- It's nothing but a kind of joke.
- Bu bir tür şakadan başka bir şey değil.
- His joke killed me.
- Şakası beni gülmekten öldürdü.
- My joke went over very well.
- Benim şaka çok iyi gitti.
- We thought his threat was only a joke.
- Onun tehdidinin sadece bir şaka olduğunu düşündük.
- Her joke fell flat.
- Onun şakası ilgi görmedi.
- Tom laughs at his own jokes.
- Tom kendi şakalarına güler.
- Was that a joke?
- Bu bir şaka mıydı?
- Don't tell me this joke.
- Bana bu şakayı anlatma.
- His joke was great.
- Şakası harikaydı.
- Don't even joke about that.
- Bunun hakkında şaka bile yapma.
- That's the worst joke I've ever heard.
- Bu duyduğum en kötü şaka.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
- Açık saçık şakaları sevmem ama sen anlatınca çok hoşuma gidiyor.
- Tom didn't find Mary's jokes funny at all.
- Tom, Mary'nin şakalarını hiç komik bulmadı.
- Is that supposed to be a joke?
- Bunun bir şaka olması mı gerekiyordu?
- Tom said it was a joke.
- Tom bunun bir şaka olduğunu söyledi.
- You think this is all some kind of joke?
- Bunların hepsinin bir tür şaka olduğunu mu düşünüyorsun?
- It was a stupid joke.
- Aptalca bir şakaydı.
- This joke is ancient!
- Bu şaka çok eski!
- I could not help laughing at his jokes.
- Onun şakalarına gülmemek elimde değildi.
- What kind of a sick joke is this?
- Bu ne biçim bir şaka böyle?
- Was that another joke?
- O başka bir şaka mıydı.
- I don't like dirty jokes.
- Edepsiz şakaları sevmem.
- This joke doesn't have anything to do with you.
- Bu şakanın seninle bir alakası yok.
- Tom's jokes aren't funny.
- Tom'un şakaları komik değil.
- Tom explained the joke to Mary.
- Tom Mary'ye şakayı açıkladı.
- I'd never heard that joke before.
- Bu şakayı daha önce hiç duymamıştım.
- What is a joke?
- Şaka nedir?
- I've heard his jokes many times already.
- Onun şakalarını defalarca dinledim.
- I don't remember a single joke.
- Tek bir şaka hatırlamıyorum.
- How do you write your jokes?
- Şakalarını nasıl yazıyorsun?
- That was a terrible joke.
- O korkunç bir şakaydı.
- Everybody could not help laughing at his joke.
- Herkes onun şakasına gülmekten kendini alamadı.
- That is the funniest joke that I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şaka.
- Tom didn't understand the joke Mary told.
- Tom, Mary'nin yaptığı şakayı anlamadı.
- I knew it was a joke.
- Ben bunun bir şaka olduğunu biliyordum.
- Honestly, it sounds like a joke.
- Gerçekten, şaka gibi geliyor.
- They didn't understand your joke.
- Onlar şakanı anlamadı.
- It's a complete joke.
- Bu tam bir şaka.
- It was a stupid joke.
- Bu aptalca bir şakaydı.
- Nobody ever laughs at my jokes.
- Şakalarıma hiç kimse gülmez.
- His jokes are offensive.
- Onun şakaları saldırgan.
- It's no joke.
- Bu şaka değil.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
- Edepsiz şakalar bilirim ama asla yapmam.
- He laughed at my joke.
- Şakama güldü.
- I didn't understand this joke.
- Bu şakayı anlamadım.
- He didn't understand Mary's joke.
- Mary'nin şakasını anlamadı.
- This is a joke, right?
- Bu bir şaka, değil mi?
- Tom didn't understand Mary's joke.
- Tom, Mary'nin şakasını anlamadı.
- Everyone laughed at the speaker's joke.
- Konuşmacının şakasına herkes güldü.
- The joke's on you.
- Şaka senin üzerinde.
- I hope that's a joke.
- Umarım bu bir şakadır.
- That joke isn't funny.
- Bu şaka hiç komik değil.
- My jokes are not funny.
- Benim şakalarım komik değildir.
- I didn't get his joke.
- Şakasını anlamadım.
- The joke is on Tom.
- Şaka Tom'a.
- We couldn't help laughing at his joke.
- Onun şakasına gülmekten kendimizi alamadık.
- I thought it was a joke.
- Ben bunun bir şaka olduğunu düşündüm.
- Tom hasn't yet laughed at any of Mary's jokes.
- Tom henüz Mary'nin hiçbir şakasına gülmedi.
- That joke was funny.
- Bu şaka komikti.
- It is very difficult, if not impossible, to translate jokes.
- Şakaları tercüme etmek imkansız değilse bile çok zordur.
- Tom's jokes aren't always funny.
- Tom'un şakaları her zaman komik değildir.
- At first, she thought it was a joke.
- İlk başta bunun bir şaka olduğunu düşündü.
- I miss your jokes.
- Şakalarını özledim.
- I missed the point of the joke.
- Şakanın amacına ulaşamadım.
- He often laughs at his own jokes.
- Sıklıkla kendi şakalarına güler.
- This isn't a joke.
- Bu bir şaka değil.
- Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
- Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- Tom's joke was met with stony silence.
- Tom'un şakası taş gibi bir sessizlikle karşılandı.
- Tell me that's a joke.
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- That's an old joke.
- Bu eski bir şaka.
- Tom laughed at the joke.
- Tom şakaya güldü.
- The joke is on Tom.
- Şaka Tom'un üzerine.
- That was a funny joke.
- Komik bir şakaydı.
- We are sick of the tired old jokes the teacher keeps making.
- Öğretmenin sürekli yaptığı eski şakalardan bıktık.
- The kind of jokes you tell are very similar to the kind Tom tells.
- Senin anlattığın şakalar Tom'un anlattıklarına çok benziyor.
- I didn't get his joke.
- Ben onun şakasını anlamadım.
- The privacy of people is a joke.
- İnsanların mahremiyeti bir şakadır.
- His jokes amused me.
- Onun şakaları beni eğlendirdi.
- This is no time for your jokes.
- Şakanın sırası değil.
- That joke is mine.
- O şaka benim.
- I love jokes about animals.
- Hayvanlarla ilgili şakaları severim.
- We thought his threat was only a joke.
- Tehdidinin sadece bir şaka olduğunu düşündük.
- Tom keeps telling the same jokes over and over again.
- Tom aynı şakaları tekrar tekrar anlatıp duruyor.
- Tom's jokes are hilarious and get even better after he's had a few beers.
- Tom'un şakaları çok komik ve birkaç bira içtikten sonra daha da güzelleşiyor.
- I don't like his jokes.
- Onun şakalarından hoşlanmıyorum.
- That's an old joke.
- O eski bir şaka.
- Tom laughed at all of Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin tüm şakalarına güldü.
- I told you that was just a joke.
- Sana bunun sadece bir şaka olduğunu söylemiştim.
- It wasn't a joke.
- Şaka değildi.
- Tom was the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom'du.
- Tom laughed at Mary's joke.
- Tom Mary'nin şakasına güldü.
- It was obviously a joke.
- Açıkçası bir şakaydı.
- Tom had to explain the joke to Mary.
- Tom şakayı Mary'ye açıklamak zorunda kaldı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir şakaydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- Her jokes made us all laugh.
- Şakaları hepimizi güldürdü.
- This is not a joke.
- Bu bir şaka değil.
- Tom didn't understand Mary's joke.
- Tom Mary'nin şakasını anlamadı.
- Everything was just a joke.
- Her şey sadece bir şakaydı.
- Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
- Komedyenler şakalarını korkunç ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- Her jokes made us all laugh.
- Onun şakaları hepimizi güldürdü.
- Tom thinks it's all a joke.
- Tom hepsinin bir şaka olduğunu düşünüyor.
- He's a complete joke.
- O tam bir şaka.
- Do you want to hear a joke?
- Bir şaka duymak ister misin?
- This joke is crude.
- Bu şaka çok kaba.
- They didn't understand your joke.
- Şakanı anlamadılar.
- It's all a big joke.
- Bu tamamen büyük bir şaka.
- Tom is too stupid to understand your jokes.
- Tom senin şakalarını anlamayacak kadar aptal.
- It was nothing but a joke.
- O, şakadan başka bir şey değildi.
- He laughed at my joke.
- O benim şakama güldü.
- His joke killed me.
- Onun şakası harikaydı.
- Even the gods love jokes.
- Tanrılar bile şakaları sever.
- Is that another joke?
- O başka bir şaka mı?
- I don't like his jokes.
- Onun şakalarını sevmiyorum.
- That's a joke, right?
- Bu bir şaka, değil mi?
- Tom laughed at my jokes.
- Tom şakalarıma güldü.
- Is that a joke?
- Bu bir şaka mı?
- Tom is the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom'du.
- This has got to be a joke.
- Bu bir şaka olmak zorunda.
- Your jokes were offensive.
- Şakaların rahatsız ediciydi.
- How can you even joke about that?
- O konuda nasıl şaka bile yapabilirsin?
- Is it a joke?
- Bu bir şaka mı?
- Tom said he thought my jokes were funny.
- Tom benim şakalarımın komik olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom is the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom'dur.
- His joke made us all laugh.
- Onun şakası hepimizi güldürdü.
- The pupils loved that joke.
- Öğrenciler bu şakayı çok sevdi.
- Tom laughed at some of Mary's jokes, but he thought some of them weren't very funny.
- Tom, Mary'nin bazı şakalarına güldü ama bazılarının pek komik olmadığını düşündü.
- I think Tom didn't understand the joke.
- Tom'un şakayı anlamadığını düşünüyorum.
- His joke eased the tension in the room.
- Şakası odadaki gerginliği azalttı.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Küçük şakalarımızı seviyorum ve senin düşüncelerini ve görüşlerini kıskanıyorum.
- That's the worst joke I've ever heard.
- Duyduğum en kötü şaka.
- We were all greatly amused by his jokes.
- Yaptığı şakalarla hepimiz çok eğlendik.
- Is that some kind of joke?
- O bir çeşit şaka mı?
- She ended off her speech with some jokes.
- Konuşmasını birkaç şakayla bitirdi.
- That joke is mine.
- Bu şaka bana ait.
- Tom is in no mood for jokes.
- Tom şaka havasında değil.
- I really hate his dirty jokes.
- Onun edepsiz şakalarından aşırı nefret ediyorum.
- I don't like this kind of joke.
- Bu tür şakaları sevmem.
- I really hate his dirty jokes.
- Gerçekten onun iğrenç şakalarından nefret ediyorum.
- She tells us jokes.
- O bize şakalar anlatır.
- He could not help laughing at her jokes.
- Onun şakalarına gülmekten kendini alamadı.
- Tom laughed at Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin şakalarına güldü.
- I don't like this joke.
- Ben bu şakadan hoşlanmıyorum.
- Tom didn't think Mary's joke was funny at all.
- Tom, Mary'nin şakasının komik olduğunu hiç düşünmedi.
- Everything was only a joke.
- Her şey bir şakaydı.
- He didn't get the joke.
- O şakayı anlayamadı.
- It was a joke, of course.
- Şakaydı tabii ki.
- His joke made us all laugh.
- Şakası hepimizi güldürdü.
- His jokes are meaningless.
- Şakaları anlamsız.
- It was nothing but a joke.
- O, sadece bir şakaydı.
- I haven't heard that joke in ages.
- Bu şakayı uzun zamandır duymamıştım.
- That's a joke.
- Bu bir şaka.
- His jokes amused me.
- Şakaları beni eğlendirdi.
- Is this some kind of joke?
- Bu bir şaka mı?
- The pupils loved that joke.
- Öğrenciler o şakayı seviyordu.
- I used to think your jokes were funny.
- Eskiden şakalarının komik olduğunu düşünürdüm.
- That was a joke.
- O bir şakaydı.
- We couldn't help laughing at the teacher's joke.
- Öğretmenin şakasına gülmeden edemedik.
- That seemed like a joke.
- O bir şaka gibi görünüyordu.
- My jokes didn't make anyone laugh.
- Benim şakalarım kimseyi güldürmedi.
- He began with a joke.
- Bir şakayla başladı.
- My joke went over very well.
- Şakam çok iyi gitti.
- Tom should've laughed at Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin şakalarına gülmeliydi.
- That was a terrible joke.
- Berbat bir şakaydı.
- You never laugh at my jokes.
- Sen benim şakalarıma hiç gülmüyorsun.
- Tom realized that it wasn't a joke.
- Tom bunun bir şaka olmadığını anladı.
- I've heard this joke before.
- Bu şakayı daha önce de duymuştum.
- Tom might not laugh at that joke.
- Tom bu şakaya gülmeyebilir.
- His jokes aren't funny.
- Onun şakaları komik değildir.
- Nobody thinks this is a joke.
- Hiç kimse bunun bir şaka olduğunu düşünmüyor.
- Tom laughed at his own joke.
- Tom kendi şakasına güldü.
- Tom almost always laughs at his own jokes.
- Tom neredeyse her zaman kendi şakalarına güler.
- It is hard to translate a joke into another language.
- Bir şakayı başka bir dile çevirmek zordur.
- This joke is not funny.
- Bu şaka komik değil.
- I guess it was a joke.
- Sanırım bu bir şakaydı.
- This is a sick joke.
- Bu iğrenç bir şaka.
- Tom seldom laughed at Mary's jokes.
- Tom nadiren Mary'nin şakalarına güldü.
- Was that supposed to be a joke?
- Bunu bir şaka olması gerekiyor muydu?
- School is a joke.
- Okul bir şakadır.
- I laughed at his joke.
- Şakasına güldüm.
Show More (459)
|
2 |
joke |
fıkra |
n. |
|
- That reminds me of a joke.
- Bu bana bir fıkrayı hatırlattı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes kahkahayı bastı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir fıkraydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- Tom might not laugh at that joke.
- Tom bu fıkraya gülmeyebilir.
- You should get Tom to tell you the joke he told me yesterday.
- Dün bana anlattığı fıkrayı Tom'a anlattırmalısın.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
- Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- He told a very funny joke.
- O bana çok komik bir fıkra anlattı.
- We began to laugh when he told the joke.
- Fıkrayı anlattığında gülmeye başladık.
- Tom told me a very funny joke.
- Tom bana çok eğlenceli bir fıkra anlattı.
- Tell us that joke again.
- O fıkrayı bize tekrar anlat.
- She told him a joke, but he didn't laugh.
- Ona bir fıkra anlattı, ama o gülmedi.
- Tom told us a good joke.
- Tom bize iyi bir fıkra anlattı.
- Any new jokes?
- Yeni fıkra var mı?
- I cannot help laughing at the joke.
- Fıkraya gülmemek elimde değil.
- Shay burst out laughing when she heard the joke that David told.
- Shay, David'in anlattığı fıkrayı duyunca kahkahalara boğuldu.
- I'm looking for a book of jokes.
- Bir fıkra kitabı arıyorum.
- I know lots of jokes.
- Bir sürü fıkra bilirim.
- She told the joke with a straight face.
- Fıkrayı düz bir yüzle anlattı.
- I laughed my ass off when they told me that joke.
- Bana bu fıkrayı anlattıklarında çok güldüm.
- This book is full of dirty jokes.
- Bu kitap bel altı fıkralarla dolu.
- I told Tom some jokes.
- Tom'a bazı fıkralar anlattım.
- She tells us jokes.
- O bize fıkralar anlatır.
- I've heard this joke before.
- Bu fıkrayı daha önce duydum.
- They tell me jokes, and then I forget them.
- Onlar bana fıkralar anlatır ve sonra onları unuturum.
- Why doesn't he tell me jokes anymore?
- O neden bana artık fıkra anlatmıyor?
- We started laughing when he told the joke.
- Fıkrayı anlattığında gülmeye başladık.
- I know this joke.
- Bu fıkrayı biliyorum.
- We could not help laughing at the joke.
- Fıkraya gülmemek elimizde değildi.
- I never listen to dirty jokes.
- Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
- They tell me jokes, and then I forget them.
- Bana fıkra anlatıyorlar, sonra unutuyorum.
- Tom told Mary the joke I told him.
- Tom Mary'e ona anlattığım fıkrayı anlattı.
- She told some jokes and sang some funny songs at a patient's beside.
- O bir hastanın yanında bazı fıkralar anlattı ve bazı komik şarkılar söyledi.
- I told them a few jokes.
- Onlara birkaç fıkra anlattım.
- Tom told Mary a joke, but she didn't think it was funny.
- Tom Mary'ye bir fıkra anlattı ama Mary bunu komik bulmadı.
- Tom told a few jokes to warm up the audience.
- Tom seyircileri ısıtmak için birkaç fıkra anlattı.
- I've heard this joke already.
- Bu fıkrayı zaten duydum.
- Tom told me a good joke this morning.
- Tom bu sabah bana iyi bir fıkra anlattı.
- Tom never laughs at my jokes.
- Tom asla fıkralarıma gülmez.
- Want to hear a joke?
- Bir fıkra duymak ister misin?
- Tom almost always laughs at his own jokes.
- Tom çoğu zaman anlattığı fıkralara kendisi de güler.
- This joke is ancient!
- Bu fıkra çok eski!
- Tom laughed at all of Mary's jokes, even the ones he didn't think were funny.
- Tom Mary'nin fıkralarının hepsine güldü, komik olduğunu düşünmediklerine bile.
- Want to hear a joke?
- Bir fıkra dinlemek ister misin?
- Tom and Mary often tell each other jokes.
- Tom ve Mary sık sık birbirlerine fıkralar anlatırlar.
- Tom tells a lot of jokes.
- Tom çok fıkra anlatır.
- Why did you tell this joke?
- Neden bu fıkrayı anlattın?
- Tom told me a joke.
- Tom bana bir fıkra anlattı.
- Let me tell you some jokes you've probably never heard before.
- Size muhtemelen daha önce hiç duymadığınız bazı fıkralar anlatayım.
- Tom often tells us jokes.
- Tom bize sık sık fıkra anlatır.
- I've heard his jokes many times already.
- Onun fıkralarını önceden bir çok kez duydum.
- I don't know a lot of jokes.
- Çok fazla fıkra bilmiyorum.
- I can't help laughing at her jokes.
- Onun fıkralarına gülmemek elimde değil.
- I don't have any more jokes to tell.
- Anlatacak daha fazla fıkram yok.
- Has anyone heard any good jokes recently?
- Son zamanlarda iyi bir fıkra duyan var mı?
- I don't have any more jokes left to tell.
- Anlatacak başka fıkram kalmadı.
- Tom told a very funny joke.
- Tom çok komik bir fıkra anlattı.
- He keeps telling the same jokes over and over again.
- Aynı fıkraları tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.
- I told Tom some jokes.
- Tom'a birkaç fıkra anlattım.
- I don't think Tom's jokes are particularly funny.
- Tom'un fıkralarının özellikle komik olduklarını sanmıyorum.
- He told a good joke.
- Bize iyi bir fıkra anlattı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes birden kahkahayı bastı.
- I told him a few jokes.
- Ona birkaç fıkra anlattım.
- I don't remember a single joke.
- Tek bir fıkra bile hatırlamıyorum.
- Why doesn't she tell me jokes anymore?
- Neden artık o bana fıkra anlatmıyor?
- Hearing the joke, he burst into laughter.
- Fıkrayı duyunca kahkahaya boğuldu.
- I like to read jokes.
- Fıkra okumayı severim.
- The kind of jokes you tell are very similar to the kind Tom tells.
- Anlattığın fıkraların türü Tom'un anlattığı türe çok benzer.
- Tom used to tell us a lot of jokes.
- Tom bize bir sürü fıkra anlatırdı.
- Your jokes were offensive.
- Tom'un fıkraları iğrenç.
- That's one of the funniest jokes I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik fıkralardan biri.
- I just remembered a joke.
- Aklıma bir fıkra geldi.
- Tom told me a good joke this morning.
- Tom bu sabah bana güzel bir fıkra anlattı.
- Tom told me a really funny joke this morning.
- Tom bu sabah bana çok komik bir fıkra anlattı.
- I've heard that joke before.
- Bu fıkrayı daha önce dinlemiştim.
- Tom told Mary a racist joke.
- Tom, Mary'ye ırkçı bir fıkra anlattı.
- Tom keeps telling the same jokes over and over again.
- Tom aynı fıkraları tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.
- Tom tells me at least one joke every time I see him.
- Tom onu her gördüğümde bana en az bir fıkra anlatır.
- I know a million jokes.
- Bir milyon fıkra biliyorum.
- Tom couldn't remember the punch line of the joke he wanted to tell.
- Tom anlatmak istediği fıkranın can alıcı noktasını hatırlayamadı.
- She told him a joke.
- Ona bir fıkra anlattı.
- Tell me a joke.
- Bana bir fıkra anlat.
- Would you like to hear a joke?
- Bir fıkra dinlemek ister misiniz?
- Can you tell us a joke?
- Bize bir fıkra anlatabilir misin?
- I told Tom a joke.
- Tom'a bir fıkra anlattım.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
- Tom bana aynı fıkrayı on kereden fazla anlattı.
- Tom told Mary a joke.
- Tom Mary'ye bir fıkra anlattı.
- Tom chuckled when he heard Mary's joke.
- Tom Mary'nin fıkrasını duyduğunda kıkır kıkır güldü.
- She told the joke with a completely straight face.
- Fıkrayı tamamen ifadesiz bir suratla anlattı.
- Tom is the only one who laughs at Mary's jokes.
- Tom Mary'nin fıkralarına gülen tek kişi.
- Don't tell me this joke.
- Bana bu fıkrayı anlatma.
- You should get Tom to tell you the joke he told me yesterday.
- Dün bana anlattığı fıkrayı senin için Tom'a anlattırmalısın.
- I told her a few jokes.
- Ona birkaç fıkra anlattım.
- He told a good joke.
- İyi bir fıkra anlattı.
- She told the joke with a completely straight face.
- Fıkrayı tamamen donuk bir suratla anlattı.
- Tell Tom that joke you told me yesterday.
- Tom'a dün bana anlattığın fıkrayı anlat.
- I told Tom a few jokes.
- Tom'a birkaç fıkra anlattım.
- Tom didn't find Mary's jokes funny at all.
- Tom Mary'nin fıkralarını hiç eğlenceli bulmadı.
- How can you put up with Tom's corny jokes?
- Tom'un modası geçmiş fıkralarına nasıl katlanabiliyorsun?
- Tom told us a lot of jokes.
- Tom bize bir sürü fıkra anlattı.
- We started laughing when he told the joke.
- O, fıkra anlatınca gülmeye başladık.
- I read jokes almost every day.
- Neredeyse her gün fıkra okuyorum.
- Tell us that joke again.
- Şu fıkrayı tekrar anlatsana.
- Would you like to hear a joke?
- Bir fıkra dinlemek ister misin?
- I love jokes about animals.
- Hayvanlar hakkındaki fıkraları seviyorum.
- Have you understood this joke?
- Bu fıkrayı anladın mı?
- Have I told you this joke before?
- Daha önce bu fıkrayı size anlattım mı?
- Tom told Mary the joke I told him.
- Tom Mary'ye, benim ona anlattığım fıkrayı anlattı.
- I didn't get the joke.
- Ben fıkrayı anlamadım.
- She told the joke with a straight face.
- Fıkrayı ifadesiz bir yüzle anlattı.
- What's your favorite joke?
- Favori fıkran hangisidir?
- I'd never heard that joke before.
- O fıkrayı daha önce hiç duymamıştım.
- That joke wasn't funny.
- Fıkra komik değildi.
- Let me tell you some jokes you've probably never heard before.
- Sana muhtemelen daha önce hiç duymadığın fıkralar anlatayım.
- I don't know a lot of jokes.
- Çok fıkra bilmem.
- I know lots of jokes.
- Çok fıkra bilirim.
- Just don't tell me any more jokes.
- Bana daha fazla fıkra anlatma.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
- Tom aynı fıkrayı bana on kereden fazla anlattı.
- Do you want to hear a joke?
- Bir fıkra dinlemek ister misin?
- You've told me that joke before.
- Bu fıkrayı bana daha önce anlatmıştın.
- He tells a good joke.
- İyi fıkra anlatıyor.
- It is very difficult, if not impossible, to translate jokes.
- Fıkraları çevirmek imkansız değilse de çok zordur.
- You've told me that joke before.
- O fıkrayı bana daha önce anlattın.
- Tom told us some jokes.
- Tom bize birkaç fıkra anlattı.
- I know tons of jokes.
- Bir sürü fıkra bilirim.
- Tom couldn't remember the punch line of the joke he wanted to tell.
- Tom fıkranın esprili son cümlesini hatırlayamadı.
- What's your favorite joke?
- En sevdiğiniz fıkra nedir?
- That joke isn't funny.
- Bu fıkra komik değil.
- He told a very funny joke.
- Çok komik bir fıkra anlattı.
- I heard a good joke today.
- Bugün iyi bir fıkra duydum.
- Honestly, it sounds like a joke.
- Gerçekten fıkra gibi duruyor.
- Tom always falls for my jokes.
- Tom her zaman benim fıkralarımı çok beğenir.
- Have you heard this joke before?
- Bu fıkrayı daha önce duydun mu?
- Tom told me a very funny joke.
- Tom bana çok komik bir fıkra anlattı.
- What kind of jokes do you like?
- Ne tür fıkraları seversin?
- We began to laugh when he told the joke.
- O, fıkrayı anlattığında biz gülmeye başladık.
- I read jokes almost every day.
- Neredeyse her gün fıkralar okurum.
- Tom told me a really funny joke this morning.
- Tom bu sabah bana gerçekten komik bir fıkra anlattı.
- Tell us a joke.
- Bize bir fıkra anlat.
- Have you heard any good jokes lately?
- Son zamanlarda hiç güzel fıkra duydunuz mu?
- This is not a joke to be told in the presence of your parents.
- Bu ailenin yanında anlatılacak bir fıkra değil.
- I think the jokes that Tom tells are funnier than the ones Mary tells.
- Sanırım Tom'un anlattığı fıkralar Mary'nin anlattıklarından daha komik.
- Tom was the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Tom Mary'nin fıkrasına gülmeyen tek kişiydi.
- He tells a good joke.
- O iyi fıkra anlatır.
Show More (140)
|
3 |
joke |
şaka yapmak |
v. |
|
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Bu gece burada olan başka hiçbir şey hakkında şaka yapmam.
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Ben olsam bu gece burada olacaklar hakkında pek şaka yapmazdım.
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Bu gece burada olacak başka hiçbir şey hakkında şaka yapmam.
- Tom was only joking.
- Tom sadece şaka yapıyordu.
- Sami liked to joke around.
- Sami şaka yapmayı severdi.
- Tom wasn't sure whether Mary was joking or not.
- Tom, Mary'nin şaka yapıp yapmadığından emin değildi.
- I hope that Tom and Mary were joking.
- Umarım Tom ve Mary şaka yapıyordur.
- This is no time for joking.
- Şaka yapma zamanı değil.
- Don't tell crude jokes in the presence of my father.
- Babamın yanında kaba şakalar yapma.
- No jokes please!
- Şaka yapmayın lütfen!
- Tom isn't joking.
- Tom şaka yapmıyor.
- Do you think I'm joking?
- Şaka yaptığımı mı düşünüyorsun?
- Of course I was joking.
- Tabii ki şaka yapıyordum.
- At first, I thought he was joking.
- İlk başta şaka yaptığını düşündüm.
- That's not something I would joke about.
- Bu, hakkında şaka yapacağım bir şey değil.
- Tom was joking.
- Tom şaka yapıyordu.
- I was only joking.
- Sadece şaka yapıyordum.
- I told Tom that I was only joking.
- Tom'a sadece şaka yaptığımı söyledim.
- Tom thought Mary was joking.
- Tom, Mary'nin şaka yaptığını düşündü.
- I wasn't sure whether Tom was joking or not.
- Tom'un şaka yapıp yapmadığından emin değildim.
- You must be joking!
- Şaka yapıyor olmalısın.
- Please don't tell any more jokes.
- Lütfen daha fazla şaka yapma.
- You must be joking!
- Şaka yapıyor olmalısın!
- They're joking.
- Şaka yapıyorlar.
- He is always joking.
- O her zaman şaka yapıyor.
- Tom is always joking.
- Tom her zaman şaka yapıyor.
- I realize Tom wasn't joking.
- Tom'un şaka yapmadığını anladım.
- We don't joke about these things.
- Bu konularda şaka yapmayız.
- Only joking.
- Sadece şaka yapıyorum.
- He would often play jokes on the teacher.
- Öğretmene sık sık şaka yapardı.
- You've got to be joking.
- Şaka yapıyor olmalısın.
- At first, I thought Tom was joking.
- Ben de Tom'un şaka yaptığını düşündüm.
- Tom is joking, isn't he?
- Tom şaka yapıyor, değil mi?
- Tom was only half joking.
- Tom yarı şaka yapıyordu.
- Of course I was joking.
- Elbette şaka yapıyordum.
- Tom never jokes about money.
- Tom para hakkında asla şaka yapmaz.
- Tom never jokes about his job.
- Tom asla işi hakkında şaka yapmaz.
- I was only playing a joke on Tom.
- Ben sadece Tom'a şaka yapıyordum.
- She isn't joking.
- O şaka yapmıyor.
- We never joke about money.
- Para konusunda asla şaka yapmayız.
- I thought she was joking.
- Şaka yaptığını sanmıştım.
- Tom wasn't sure whether Mary was joking or not.
- Tom Mary'nin şaka yapıp yapmadığından emin değildi.
- This isn't a joking matter.
- Şaka yapılacak bir mesele değil.
- At first, I believed that Tom was joking, but he was serious.
- İlk önce Tom'un şaka yaptığına inanıyordum ama ciddiydi.
- I don't feel like joking.
- Canım şaka yapmak istemiyor.
- I was only joking.
- Ben sadece şaka yapıyordum.
- I've joked with Tom about that.
- Tom'la o konuda şaka yaptım.
- I know Tom wasn't joking.
- Tom'un şaka yapmadığını biliyorum.
- That's not something I would joke about.
- Bu şaka yapacağım bir şey değil.
- I never joke about money.
- Ben asla para hakkında şaka yapmam.
- I told a joke.
- Bir şaka yaptım.
- I thought he was joking.
- Şaka yaptığını sanmıştım.
- Tom's joking.
- Tom şaka yapıyor.
- I am only joking.
- Sadece şaka yapıyorum.
- I don't think Tom was joking.
- Tom'un şaka yaptığını düşünmüyorum.
- She isn't joking.
- Şaka yapmıyor.
- At first, I thought she was joking.
- Önce, onun şaka yaptığını düşündüm.
- Tom would often play jokes on the teacher.
- Tom sık sık öğretmene şakalar yapardı.
- He is always joking.
- Her zaman şaka yapar.
- I'm joking.
- Şaka yapıyorum.
- We were joking.
- Şaka yapıyorduk.
- No jokes please!
- Şaka yapma lütfen!
- How can you even joke about that?
- Bu konuda nasıl şaka yapabiliyorsun?
- That's not something to joke about.
- Bu şaka yapılacak bir şey değil.
- My friend always jokes when I am not in the right mood.
- Ben havamda olmadığım zaman, arkadaşım sürekli şaka yapar.
- I realize Tom wasn't joking.
- Tom'un şaka yapmadığının farkındayım.
- Tom thought that Mary was joking.
- Tom, Mary'nin şaka yaptığını düşündü.
- You must be joking.
- Şaka yapıyor olmalısın.
- At first, I thought Tom was joking.
- Önce, Tom'un şaka yaptığını düşündüm.
- Tom always likes to joke around.
- Tom her zaman etrafında şaka yapmayı sever.
- I wish I were joking.
- Keşke şaka yapıyor olsaydım.
- Tom is only half joking.
- Tom sadece yarı şaka yapıyor.
- Tom was probably joking.
- Tom muhtemelen şaka yapıyordu.
- This time I'm not joking.
- Bu sefer şaka yapmıyorum.
- I don't feel like joking.
- Şaka yapacak gibi hissetmiyorum.
- I think Tom was joking.
- Bence Tom şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
- Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- You have got to be joking!
- Şaka yapıyor olmalısın!
- I thought she was joking.
- Onun şaka yaptığını sandım.
- We've joked about it.
- Bunun hakkında şaka yaptık.
- You should not play a joke on me.
- Bana şaka yapmamalısın.
- Tom never jokes.
- Tom asla şaka yapmaz.
- I was just joking with you.
- Ben sadece sana şaka yapıyordum.
- Stop joking.
- Şaka yapmayı bırak.
- I told Tom I was only joking.
- Tom'a sadece şaka yaptığımı söyledim.
- I think Tom was only joking.
- Bence Tom sadece şaka yapıyordu.
- I'm only joking.
- Sadece şaka yapıyorum.
- Tom thought Mary was joking.
- Tom Mary'nin şaka yaptığını düşündü.
- Stop joking around.
- Şaka yapmayı bırak.
- He would often play jokes on the teacher.
- Sık sık öğretmene şakalar yapardı.
- I think Tom is joking.
- Bence Tom şaka yapıyor.
- Don't joke about that.
- Bu konuda şaka yapma.
- I wasn't joking.
- Şaka yapmıyordum.
- You've got to be joking!
- Şaka yapıyor olmalısın!
- Don't think I'm joking.
- Şaka yaptığımı sanma.
- Don't make stupid jokes.
- Aptalca şakalar yapma.
- I'm joking, of course.
- Şaka yapıyorum, elbette.
- They must be joking.
- Şaka yapıyor olmalılar.
- They're joking.
- Onlar şaka yapıyor.
- At first, I thought she was joking.
- İlk başta şaka yaptığını düşündüm.
- Joking is undoubtedly the best way to learn.
- Şaka yapmak kuşkusuz öğrenmek için en iyi yoldur.
- At first, I thought he was joking.
- Önce onun şaka yaptığını düşündüm.
- Tom told Mary that he wasn't joking.
- Tom, Mary'e şaka yapmadığını söyledi.
- Tom meant it as a joke, but nobody laughed.
- Tom şaka yapmak istedi ama kimse gülmedi.
- I never joke about money.
- Para konusunda asla şaka yapmam.
- Tom told Mary a racist joke.
- Tom Mary'ye bir ırkçı şaka yaptı.
- You're not joking, are you?
- Şaka yapmıyorsun, değil mi?
- I think Tom was joking.
- Tom'un şaka yaptığını düşünüyorum.
- Tom wasn't joking.
- Tom şaka yapmıyordu.
- I think Tom was only joking.
- Sanırım Tom sadece şaka yapıyordu.
- Quit joking around.
- Şaka yapmayı bırak.
- Tom always likes to joke around.
- Tom her zaman şaka yapmayı sever.
- I told Tom a few jokes.
- Tom'a birkaç şaka yaptım.
- At first, I believed that Tom was joking, but he was serious.
- İlk başta Tom'un şaka yaptığını sanmıştım ama ciddiymiş.
- I thought Tom was joking.
- Tom'un şaka yaptığını düşündüm.
- Tom never jokes about his job.
- Tom işi hakkında asla şaka yapmaz.
- I think Tom is joking.
- Tom'un şaka yaptığını düşünüyorum.
- Who's joking?
- Kim şaka yapıyor?
- Joking is undoubtedly the best way to learn.
- Şaka yapmak şüphesiz öğrenmenin en iyi yoludur.
- I'm joking, of course.
- Şaka yapıyorum tabii ki.
- We don't joke about these things.
- Bu şeylerle ilgili şaka yapmıyoruz.
- I am joking.
- Şaka yapıyorum.
- We're joking.
- Biz şaka yapıyoruz.
- Don't joke about that.
- O konuda şaka yapmayın.
- I was joking.
- Şaka yapıyordum.
- Tom never jokes about money.
- Tom asla para hakkında şaka yapmaz.
- Did you think that I was joking?
- Şaka yaptığımı mı düşündün?
- You have to be joking.
- Şaka yapıyor olmalısın.
- Did you think that I was joking?
- Şaka yaptığımı mı düşündünüz?
- You know me and know that I'm not joking.
- Beni tanıyorsun ve şaka yapmadığımı biliyorsun.
- I hope Tom and Mary were joking.
- Umarım Tom ve Mary şaka yapıyordur.
- Don't think I'm joking.
- Şaka yaptığımı sanmayın.
- Quit joking around.
- Etrafta şaka yapmayın.
- Tom is joking.
- Tom şaka yapıyor.
- We were joking.
- Biz şaka yapıyorduk.
Show More (132)
|
4 |
joke |
espri |
n. |
|
- His jokes make no sense.
- Onun esprileri mantıklı değil.
- Tom laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom komik olmamasına rağmen Mary'nin esprilerine güldü.
- I didn't understand this joke.
- Ben bu espriyi anlamadım.
- His jokes are not funny.
- Onun esprileri komik değildir.
- We couldn't help laughing at his joke.
- Esprisine gülmeden edemedik.
- Tom should've laughed at Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin esprilerine gülmeliydi.
- I missed the point of the joke.
- Esprinin ana fikrini kaçırdım.
- Any new jokes?
- Yeni espriler var mı?
- I love jokes.
- Esprileri severim.
- His jokes are meaningless.
- Onun esprileri anlamsızdır.
- His jokes made us laugh.
- Esprileriyle bizi güldürdü.
- Her joke fell flat.
- Esprisi boşa gitti.
- What's the joke?
- Espri nedir?
- My jokes are not funny.
- Esprilerim komik değil.
- I couldn't understand his joke.
- Onun esprisini anlayamadım.
- Tom likes my jokes.
- Tom esprilerimi beğenir.
- I've heard that joke before.
- Bu espriyi daha önce duymuştum.
- Tom's jokes are offensive.
- Tom'un esprileri saldırganca.
- His jokes are not funny.
- Onun esprileri komik değil.
- His jokes aren't funny.
- Esprileri komik değil.
- As the night wore on and Tom drank more and more, his jokes got progressively smuttier.
- Gece ilerleyip Tom içkileri devirdikçe, esprileri de gittikçe daha müstehcenleşti.
- His jokes make no sense.
- Esprilerinin hiçbir anlamı yok.
- I liked boring jokes, too.
- Ben de sıkıcı esprileri seviyordum.
- Neither of us got the joke.
- Espriyi ikimiz de anlamamıştık.
- Tom didn't laugh at my joke.
- Tom benim esprime gülmedi.
- I don't have any more jokes left to tell.
- Söyleyecek daha fazla esprim kalmadı.
- Nobody laughs at Tom's jokes.
- Kimse Tom'un esprilerine gülmez.
- Tom laughs at his own jokes.
- Tom kendi esprilerine gülüyor.
- Neither of us got the joke.
- Espriyi hiçbirimiz anlamadı.
- Her jokes fell flat.
- Esprileri boşa gitti.
- How do you write your jokes?
- Esprilerinizi nasıl yazıyorsunuz?
- Everyone laughed at the speaker's joke.
- Konuşmacının esprisine herkes güldü.
- I don't like his jokes.
- Onun esprilerinden hoşlanmıyorum.
- This joke has run its course.
- Bu esprinin modası geçti artık.
- What's wrong with my jokes?
- Benim esprilerimin nesi var?
- He could not help laughing at her jokes.
- Onun esprilerine gülmekten kendini alamadı.
- His jokes are not funny at all.
- Onun esprileri hiç de komik değil.
- Tom's jokes aren't funny.
- Tom'un esprileri komik değil.
- Tom hasn't yet laughed at any of Mary's jokes.
- Tom henüz Mary'nin esprilerinden hiçbirine gülmedi.
- Tom might not laugh at that joke.
- Tom bu espriye gülmeyebilir.
- I know this joke.
- Bu espriyi biliyorum.
- Nobody laughs at his jokes.
- Hiç kimse onun esprilerine gülmez.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- No one laughed at Tom's jokes.
- Kimse Tom'un esprilerine gülmedi.
- That's the worst joke I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en kötü espri.
- He often laughs at his own jokes.
- Kendi esprilerine sık sık güler.
- Nobody laughs at my jokes.
- Hiç kimse benim esprilerime gülmez.
- Have you heard any good jokes lately?
- Son zamanlarda iyi espriler duydun mu?
- The joke amused the audience.
- Espri seyirciyi eğlendirdi.
- This joke belongs to me.
- Bu espri bana ait.
- Tom never laughs at my jokes.
- Tom asla esprilerime gülmez.
- She took my joke seriously.
- Esprimi ciddiye almış.
- Everybody could not help laughing at his joke.
- Herkes onun esprisine gülmekten kendini alamadı.
- They used to love jokes.
- Onlar esprileri severdi.
- Tom never laughs at any of Mary's jokes.
- Tom, Mary'nin esprilerine asla gülmez.
- Tom's jokes are hilarious and get even better after he's had a few beers.
- Tom'un esprileri komiktir, birkaç bira içtikten sonra daha da komikleşir.
- We couldn't help laughing at Tom's jokes.
- Tom'un esprilerine gülmekten kendimizi alamadık.
- Tom should've laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom komik olmamasına rağmen Mary'nin esprilerine gülmeliydi.
Show More (55)
|
5 |
joke |
alay konusu |
n. |
|
- She's a complete joke.
- O tam bir alay konusu.
- They're a complete joke.
- Onlar tam bir alay konusu.
- It's a complete joke.
- Bu tam bir alay konusu.
- He's a complete joke.
- O, tam bir alay konusu.
- We're a complete joke.
- Biz tam bir alay konusuyuz.
Show More (2)
|
6 |
joke |
şaka etmek |
v. |
|
- I don't think Tom was joking.
- Tom'un şaka ediyor olduğunu sanmıyorum.
- You've got to be joking!
- Şaka ediyor olmak zorundasın!
Show More (-1)
|
7 |
joke |
espri yapmak |
v. |
|
- My friend always jokes when I am not in the right mood.
- Havamda olmadığım zaman arkadaşım hep espriler yapar.
- I thought he was joking.
- Onun espri yaptığını düşündüm.
Show More (-1)
|
8 |
joke |
eşek şakası |
n. |
|
- What kind of a sick joke is this?
- Bu ne biçim bir eşek şakası?
Show More (-2)
|