1 |
juvenile |
yavru |
n. |
|
- This area is an important spawning ground, rich in juvenile fish.
- Bu bölge yavru balıklar açısından zengin, önemli bir yumurtlama alanıdır.
- If stocks are to recover then the juveniles have to be allowed to mature and develop if the industry is to recover.
- Stokların iyileşmesi için yavru balıkların olgunlaşmasına ve gelişmesine izin verilmelidir.
- This area is an important spawning ground, rich in juvenile fish.
- Bu alan yavru balıklar açısından zengin, önemli bir yumurtlama alanıdır.
- And that of course precludes catching and selling juvenile fish.
- Ve tabii ki bu yavru balıkların yakalanmasını ve satılmasını engeller.
- The report is designed to protect juvenile cod in the Irish Sea.
- Rapor İrlanda Denizi'ndeki yavru morinaları korumak üzere tasarlanmıştır.
- Protection of juveniles is equally important and must be one of our priorities.
- Yavru balıkların korunması da aynı derecede önemlidir ve önceliklerimizden biri olmalıdır.
- We all have to accept that this is about the protection of juvenile cod in the Irish Sea.
- Hepimiz bunun İrlanda Denizi'ndeki yavru morinaların korunmasıyla ilgili olduğunu kabul etmeliyiz.
Show More (4)
|
2 |
juvenile |
çocuk |
n. |
|
- The conditions in institutions for juvenile delinquents also deserve the highest priority.
- Suça sürüklenen çocuklara yönelik kurumlardaki koşullar da en yüksek önceliği hak ediyor.
- In some ways, juvenile bears are a lot like teenage kids.
- Bazı açılardan yavru ayılar ergenlik çağındaki çocuklara çok benzer.
- That's so juvenile.
- Bu çok çocukça.
- Isn't that a little juvenile?
- Bu biraz çocukça değil mi?
Show More (1)
|
3 |
juvenile |
genç |
n., adj. |
|
- Finally, my group supports the Commission's proposal on the protection of juveniles.
- Son olarak, grubum Komisyon'un gençlerin korunmasına ilişkin önerisini desteklemektedir.
Show More (-2)
|