1 |
literally |
kelimenin tam anlamıyla |
adv. |
|
- I was literally jumping up and down with excitement.
- Heyecandan kelimenin tam anlamıyla hop oturup hop kalkıyorum.
- We were literally taken for madmen, for people who were inventing things.
- Kelimenin tam anlamıyla deli olarak, bir şeyler icat eden insanlar olarak görülüyorduk.
- This is literally the chronicle of a death foretold.
- Bu kelimenin tam anlamıyla önceden haber verilmiş bir ölümün öyküsüdür.
- The country is completely destabilised, literally strangled by the Russian Federation.
- Ülke tamamen istikrarsızlaştırılmış, Rusya Federasyonu tarafından kelimenin tam anlamıyla boğulmuştur.
- Until literally the last minute, he has been fine-tuning the compromises in collaboration with the Council.
- Kelimenin tam anlamıyla son dakikaya kadar, Konsey ile işbirliği içinde uzlaşmalar üzerinde ince ayarlar yapıyordu.
- We know that thousands of women are literally at the mercy of slave traders.
- Binlerce kadının kelimenin tam anlamıyla köle tüccarlarının insafına kaldığını biliyoruz.
- It is, therefore, literally an explosion.
- Bu nedenle kelimenin tam anlamıyla bir patlamadır.
- We were literally taken for madmen, for people who were inventing things.
- Biz kelimenin tam anlamıyla deliler, bir şeyler icat eden insanlar olarak görülüyorduk.
- This has been said here, literally.
- Bu burada kelimenin tam anlamıyla söylenmiştir.
- Until literally the last minute, he has been fine-tuning the compromises in collaboration with the Council.
- Kelimenin tam anlamıyla son dakikaya kadar Konsey ile işbirliği içinde uzlaşmalar üzerinde ince ayarlar yapıyordu.
- We are literally asking our fishermen to burn their boats.
- Kelimenin tam anlamıyla balıkçılarımızdan teknelerini yakmalarını istiyoruz.
- The same would apply to a private company that is, in this respect, literally a law unto itself.
- Aynı şey, bu açıdan kelimenin tam anlamıyla kendi başına bir kanun olan özel bir şirket için de geçerli olacaktır.
- We've literally waited our whole lives to go to prom.
- Kelimenin tam anlamıyla hayatımız boyunca baloya gitmeyi bekledik.
- The new sheriff's a little green, literally.
- Yeni şerif biraz acemi, kelimenin tam anlamıyla.
- We are literally the most embarrassing people on the planet.
- Kelimenin tam anlamıyla gezegendeki en utanç verici insanlarız.
- The new sheriff's a little green, literally.
- Yeni şerif kelimenin tam anlamıyla biraz acemi.
- Tom literally fell off the wagon.
- Tom kelimenin tam anlamıyla vagondan düştü.
- I was literally stunned by what I saw.
- Gördüklerim karşısında kelimenin tam anlamıyla şaşkına dönmüştüm.
- Tom got drunk and literally fell off the wagon.
- Tom sarhoş oldu ve kelimenin tam anlamıyla vagondan düştü.
- This is literally and figuratively out of this world.
- Bu kelimenin tam anlamıyla ve mecazi olarak bu dünyanın dışında.
- Sami was literally blinded by love.
- Sami kelimenin tam anlamıyla aşktan kör olmuştu.
Show More (18)
|
2 |
literally |
tam |
adv. |
|
- The gas supply is literally at stake here.
- Burada söz konusu olan tam anlamıyla gaz arzıdır.
- These countries are literally being destroyed by your prohibitionist drugs policy.
- Bu ülkeler sizin yasakçı uyuşturucu politikanız yüzünden tam anlamıyla yok ediliyor.
- These countries are literally being destroyed by your prohibitionist drugs policy.
- Bu ülkeler, yasakçı uyuşturucu politikanız tarafından tam anlamıyla yok ediliyor.
- They literally cannot wash their hands of this matter now.
- Şu anda bu konudan tam anlamıyla ellerini çekemezler.
- We've literally waited our whole lives to go to prom.
- Tam anlamıyla tüm hayatımız boyunca baloya gitmeyi bekledik.
- I didn't literally translate from English into Japanese.
- İngilizce'den Japonca'ya tam anlamıyla çeviri yapmadım.
- It takes literally a minute to make the sauce.
- Sosu yapmak tam anlamıyla bir dakika sürer.
- Sami was literally disgusted by Layla's video.
- Sami, Leyla'nın videosundan tam anlamıyla tiksindi.
- I'm literally on a treadmill.
- Tam anlamıyla bir koşu bandındayım.
- Sami was literally disgusted by Layla's video.
- Sami, Layla'nın videosundan tam anlamıyla iğrenmişti.
- He is literally stupid.
- Tam anlamıyla aptal biri.
- The detective questioned literally thousands of people about the incident.
- Dedektif olayla ilgili olarak tam anlamıyla binlerce kişiyi sorguladı.
- This was literally unbelievable.
- Bu tam anlamıyla inanılmazdı.
- This new operating system is literally a Trojan horse.
- Bu yeni işletim sistemi tam anlamıyla bir Truva atı.
- This new operating system is literally a Trojan horse.
- Bu yeni işletim sistemi tam anlamıyla bir Truva atıdır.
- Cookie searched for something, but our dog literally barked up the wrong tree.
- Cookie bir şey arıyordu ama köpeğimiz tam anlamıyla yanlış ağaca havlamıştı.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?
Show More (14)
|
3 |
literally |
gerçekten |
adv. |
|
- Our foundation is responsible for the education of literally thousands of children.
- Vakfımız gerçekten binlerce çocuğun eğitiminden sorumlu.
- I literally have no idea how that got there.
- Bunun oraya nereden geldiğine dair gerçekten hiçbir fikrim yok.
- The new sheriff's a little green, literally.
- Yeni şerifimiz biraz acemi, gerçekten.
- I literally have no idea how that got there.
- Bunun oraya nasıl girdiği hakkında gerçekten hiçbir fikrim yok.
- This was literally unbelievable.
- Bu gerçekten inanılmazdı.
- That could literally ruin my life.
- O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- I didn't mean that literally.
- Gerçekten öyle demek istemedim.
- I am literally crying right now.
- Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
- That could literally ruin my life.
- Bu gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- I am literally crying right now.
- Şu anda gerçekten ağlıyorum.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Bu şehir gerçekten varlığını Mussolini'ye mi borçlu?
Show More (8)
|
4 |
literally |
resmen |
adv. |
|
- He literally scared us to death!
- Resmen ödümüzü patlattı!
- We are literally the most embarrassing people on the planet.
- Biz resmen gezegendeki en utanç verici insanlarız.
- Sets are literally the worst place on the planet for willpower.
- Setler, irade açısından gezegen üzerinde resmen en kötü yerlerden biri.
- We've literally waited our whole lives to go to prom.
- Baloya gitmek için resmen hayatımız boyunca bekledik.
- Sets are literally the worst place on the planet for willpower.
- Setler, irade gücü açısından gezegendeki resmen en kötü yerdir.
Show More (2)
|
5 |
literally |
kelime kelime |
adv. |
|
- He took it literally.
- Kelimesi kelimesine anladı.
- There are sayings, phrases, idioms and proverbs in every language which can not be translated literally.
- Her dilde kelimesi kelimesine çevrilemeyen sözler, deyimler ve atasözleri vardır.
Show More (-1)
|
6 |
literally |
harfi harfine |
adv. |
|
- She translated the text literally.
- Metni harfi harfine çevirdi.
Show More (-2)
|
7 |
literally |
motamot |
adv. |
|
- One of the most widespread errors in translating is to translate too literally – word by word.
- Çeviri yaparken yapılan en yaygın hatalardan biri de motamot, yani kelimesi kelimesine çeviri yapmaktır.
Show More (-2)
|