load - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
load yüklemek v.
  • He helped me load the suitcases onto the car.
  • Valizleri arabaya yüklememe yardım etti.
  • I have discouraged amendments which loaded other good causes on to our own report.
  • Kendi raporumuza başka iyi nedenler yükleyen değişikliklerden vazgeçtim.
  • Then, fire up a web browser and load the setup wizard.
  • Ardından, bir web tarayıcısını açın ve kurulum sihirbazını yükleyin.
Show More (63)
load yük n.
  • These electrical grids are designed to handle a heavy load.
  • Bu elektrik şebekeleri ağır yük kaldırabilecek şekilde tasarlanmıştır.
  • My work load has doubled due to the impending product launch.
  • Yaklaşan ürün lansmanı nedeniyle iş yüküm iki katına çıktı.
  • Knowing that Sally was preparing the report took a load off my mind.
  • Sally'nin raporu hazırladığını bilmek üzerimden bir yük kaldırdı.
Show More (26)
load yüklenmek v.
  • I'm still waiting for the software to load.
  • Hâlâ yazılımın yüklenmesini bekliyorum.
  • We're waiting for the plane to load.
  • Uçağın yüklenmesini bekliyoruz.
  • Open a new tab in a web browser and wait a few seconds to load it.
  • Bir web tarayıcısında yeni bir sekme açın ve yüklenmesi için birkaç saniye bekleyin.
Show More (3)
load dolu n.
  • Here comes another bus load of tourists.
  • İşte bir otobüs dolusu turist daha geliyor.
  • Here comes another bus load of Canadian tourists.
  • Buraya Kanadalı turistlerle dolu bir otobüs daha geliyor.
  • Here comes another bus load of Canadian tourists.
  • İşte bir otobüs dolusu Kanadalı turist daha geliyor.
Show More (0)
load doldurmak v.
  • The gun was loaded with only two bullets.
  • Silah sadece iki mermiyle doldurulmuştu.
  • Tom told me to load my pistol.
  • Tom bana tabancamı doldurmamı söyledi.
Show More (-1)
load film koymak (fotoğraf makinesine) v.
  • He forgot to load the camera with film.
  • O, kameraya film koymayı unuttu.
  • He forgot to load the camera with film.
  • Fotoğraf makinesine film koymayı unutmuş.
Show More (-1)
load ağırlık n.
  • They accidentally knocked down a load-bearing wall.
  • Yanlışlıkla ağırlığı taşıyan duvarlardan birini yıkmışlar.
Show More (-2)
load (çamaşır, bulaşık) makine dolusu miktar n.
  • I just did a load of whites; now I'm doing colours.
  • Az önce beyazlardan bir makine dolusu yıkadım; şimdi de renklileri yıkıyorum.
Show More (-2)
load yüklü miktar n.
  • The truck is carrying a load of electronics.
  • Kamyon yüklü miktarda elektronik eşya taşıyor.
Show More (-2)
load endişe n.
  • His success took a load off my mind.
  • Onun başarısı endişemi giderdi.
Show More (-2)
load silahı doldurmak v.
  • Tom loaded his gun.
  • Tom silahını doldurdu.
Show More (-2)