look - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
look görünmek v.
  • It does look, however, as if each Member State is independently trying to re-invent the wheel.
  • Ancak sanki her Üye Devlet kendi başına tekerleği yeniden icat etmeye çalışıyor gibi görünüyor.
  • There are a lot of pretty words on paper, but what does it look like in reality?
  • Kağıt üzerinde pek çok güzel söz var, ama gerçekte nasıl görünüyor?
  • It already looks close to impossible even without adding another report.
  • Başka bir rapor eklemeden bile bu zaten imkansıza yakın görünüyor.
Show More (1354)
look bakmak v.
  • The same was said of GATT, and look what happened there.
  • Aynı şey Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması için de söylenmişti ve bakın orada ne oldu.
  • We cannot look separately at Brenner, toll roads and Alpine transit.
  • Brenner'e, ücretli yollara ve Alp transitine ayrı ayrı bakamayız.
  • We look to him as the man to root out cartels.
  • Ona kartellerin kökünü kazıyacak adam olarak bakıyoruz.
Show More (535)
look bakış n.
  • This will take a long-term look at both questions.
  • Bu, her iki soruya da uzun vadeli bir bakış atacaktır.
  • Don't be fooled by her looks.
  • Onun bakışlarına kanmayın.
  • Tom doesn't like the way John looks at Mary.
  • Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
Show More (26)
look yüz ifadesi n.
  • Judging from the look on his face, it seems that he has succeeded.
  • Yüzündeki ifadeye bakılırsa, başarmış gibi görünüyor.
  • I'll never forget the look on his face.
  • Yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
  • You should've seen the look on your face.
  • Yüzündeki ifadeyi görmeliydin.
Show More (10)
look gözükmek v.
  • Well, that island looks nice, not too far.
  • Şey, şu ada hoş gözüküyor, o kadar uzak değil.
  • Those paintings look a lot better if you go by fast.
  • O tablolar, önlerinden hızlıca geçerseniz daha güzel gözükür.
  • It looks nice.
  • İyi gözüküyor.
Show More (9)
look durmak v.
  • Julia looked like she'd come out of a French movie.
  • Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi duruyordu.
  • That dress looks great on you.
  • Bu elbise üzerinde harika duruyor.
  • Tom looks a lot younger than Mary.
  • Tom, Mary'den çok daha genç duruyor.
Show More (8)
look ifade n.
  • She has an absent look on her face.
  • Yüzünde dalgın bir ifade vardı.
  • She had a strange look on her face.
  • Yüzünde garip bir ifade vardı.
  • Tom had a look of desperation on his face.
  • Tom'un yüzünde çaresizlik ifadesi vardı.
Show More (5)
look görünüş n.
  • I don't like the look of him.
  • Görünüşünden hoşlanmadım.
  • From the look on his face, he is in a bad mood now.
  • Görünüşe göre o şimdi kötü bir ruh hali içinde.
  • Judging from the look of the sky, it will be fine tomorrow.
  • Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa yarın hava iyi olacak.
Show More (4)
look aramak v.
  • We've been looking in the wrong places.
  • Biz hep yanlış yerlerde arıyoruz.
  • Let's keep looking.
  • Aramaya devam edelim.
  • I'm not going to stop looking until I find Tom.
  • Tom'u bulana kadar aramayı bırakmayacağım.
Show More (3)
look göstermek v.
  • He doesn't look his age.
  • Yaşını göstermiyor.
  • I do not look my age.
  • Yaşımı göstermiyorum.
  • She doesn't look her age.
  • Yaşını göstermiyor.
Show More (2)
look düşünmek v.
  • We have got to look in the future at a ban on silicone implants.
  • Gelecekte silikon implantların yasaklanmasını düşünmeliyiz.
  • We must also look at using market-based mechanisms, such as tradeable emission permits.
  • Ayrıca ticareti yapılabilir emisyon izinleri gibi piyasa temelli mekanizmaları kullanmayı da düşünmeliyiz.
  • Note that I am not looking to abolish the budget ceilings.
  • Bütçe tavanlarını kaldırmayı düşünmediğimi belirtmek isterim.
Show More (1)
look görüntü n.
  • This device has the look and feel of a wristwatch.
  • Bu cihaz bir kol saatinin görüntüsünü ve hissini vermektedir.
  • Judging from the look of the sky, it is going to snow.
  • Gökyüzünün görüntüsüne bakılırsa kar yağacak.
  • I don't like the look of this.
  • Bunun görüntüsünü sevmedim.
Show More (0)
look göz n.
  • I always have a look at the newspaper before breakfast.
  • Kahvaltıdan önce mutlaka gazeteye göz atarım.
  • I always have a look at the newspaper before breakfast.
  • Kahvaltıdan önce her zaman gazeteye göz atarım.
Show More (-1)
look benzemek v.
  • Mary looks Scandinavian.
  • Mary, İskandinava benziyor.
  • Tom looks Chinese.
  • Tom Çinli'ye benziyor.
Show More (-1)
look güvenmek v.
  • We must not fail those who look to us to succeed.
  • Başarılı olmak için bize güvenenleri hayal kırıklığına uğratmamalıyız.
Show More (-2)
look beklemek v.
  • This Parliament is looking to the Council to take the issue of competitiveness seriously.
  • Bu Parlamento, Konseyin rekabet edebilirlik konusunu ciddiye almasını beklemektedir.
Show More (-2)
look görmek v.
  • We look on Israel as a European nation to all intents and purposes.
  • Biz İsrail'i her anlamda bir Avrupa ülkesi olarak görüyoruz.
Show More (-2)