lose - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
lose kaybetmek v.
  • It is now more than 1000 days into the Intifada and 3000 people have lost their lives.
  • İntifada'nın üzerinden 1000 günden fazla zaman geçti ve 3000 kişi hayatını kaybetti.
  • Should I give up making explanations of vote just because I have lost my voice?
  • Sesimi kaybettim diye oy açıklamaları yapmaktan vazgeçmeli miyim?
  • What we have to avoid when we are in the Commission, in Brussels, is losing contact with reality.
  • Komisyon'da, Brüksel'de bulunduğumuz sırada kaçınmamız gereken şey, gerçeklikle bağlantımızı kaybetmektir.
Show More (1823)
lose (kilo) vermek v.
  • Layla lost a lot of weight.
  • Leyla çok kilo verdi.
  • Maybe I'll lose some weight.
  • Belki biraz kilo veririm.
  • I need to lose five pounds.
  • Beş kilo vermem lazım.
Show More (93)
lose yitirmek v.
  • Control of subsidiarity by the national parliaments has lost all meaning.
  • Yetki ikamesinin ulusal parlamentolar tarafından kontrolü artık anlamını yitirmiştir.
  • Control of subsidiarity by the national parliaments has lost all meaning.
  • Yerinden yönetimin ulusal parlamentolar tarafından kontrolü tüm anlamını yitirmiştir.
  • Do we want citizens to have lost all hope in Europe?
  • Vatandaşların Avrupa'ya olan tüm umutlarını yitirmelerini mi istiyoruz?
Show More (28)
lose kaçırmak v.
  • He must have lost his marbles.
  • Aklını kaçırmış olmalı.
  • Have you completely lost your mind?
  • Aklını tamamen kaçırdın mı?
  • Have you lost your mind?
  • Aklını mı kaçırdın?
Show More (14)
lose zayıflamak v.
  • Tom needs to lose a few pounds.
  • Tom'un birkaç kilo zayıflaması gerekiyor.
  • Tom needs to lose three or four kilos.
  • Tom'un üç ya da dört kilo zayıflaması gerekiyor.
  • Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
  • Tom onu son gördüğümden beri çok zayıfladı.
Show More (6)
lose yenilmek v.
  • In the pharmaceutical industry, Europe is losing out to the United States.
  • İlaç endüstrisinde Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri'ne yenilmektedir.
  • He was powerful, rarely lost a battle.
  • Güçlü biriydi, nadiren savaşta yenilirdi.
  • My brother has never lost at tennis.
  • Erkek kardeşim teniste hiç yenilmedi.
Show More (5)
lose kaybettirmek v.
  • Pitching the figure higher than this would lose money to other sectors including rural development.
  • Bu rakamın üzerine çıkılması kırsal kalkınma da dahil olmak üzere diğer sektörlere para kaybettirecektir.
  • You made me lose my mind.
  • Bana aklımı kaybettirdin.
  • That speech lost Tom the election.
  • Bu konuşma Tom'a seçimi kaybettirdi.
Show More (2)
lose geri kalmak (saat) v.
  • My watch loses three minutes a week.
  • Saatim haftada üç dakika geri kalıyor.
  • My watch loses five minutes a day.
  • Saatim günde beş dakika geri kalıyor.
  • My watch loses ten minutes a day.
  • Saatim günde on dakika geri kalıyor.
Show More (1)
lose kaybolmak v.
  • We don't lose often.
  • Biz sık sık kaybolmayız.
  • How can I lose?
  • Nasıl kaybolabilirim?
Show More (-1)
lose sapmak v.
  • We have completely lost the plot.
  • Hedeften tamamen sapmış durumdayız.
Show More (-2)
lose mağlup olmak v.
  • We aren't going to lose.
  • Mağlup olmayacağız.
Show More (-2)