1 |
meant to be |
öyle olması gerekiyormuş |
expr. |
|
- What is in front of us is very definitely an austerity Budget, or at least it is meant to be one.
- Karşımızda kesinlikle bir kemer sıkma bütçesi var veya en azından öyle olması gerekiyor.
- What is in front of us is very definitely an austerity Budget, or at least it is meant to be one.
- Önümüzde duran şey kesinlikle bir kemer sıkma bütçesi ya da en azından öyle olması gerekiyor.
Show More (-1)
|
2 |
meant to be |
olmak için yaratılmış |
expr. |
|
- You were never meant to be someone's assistant, kid.
- Sen asla birinin asistanı olmak için yaratılmadın, evlat.
Show More (-2)
|
3 |
meant to be |
olacağı varmış |
expr. |
|
- I don't know how it happened, but it was obviously meant to be.
- Nasıl oldu bilmiyorum, ama olacağı varmış belli ki.
Show More (-2)
|