|
- As you are all aware, though, miracles do not happen by themselves.
- Hepinizin bildiği gibi mucizeler kendiliğinden gerçekleşmez.
- It is a miracle that they were saved.
- Onların kurtarılmış olması bir mucizedir.
- But all in all, the peace process in Macedonia may still be considered a small miracle.
- Ama sonuç olarak Makedonya'daki barış süreci hala küçük bir mucize olarak değerlendirilebilir.
- And not only is this miracle not eternal, but furthermore it is not sustainable.
- Bu mucize ebedi olmadığı gibi sürdürülebilir de değildir.
- It is actually a miracle that more people have not been infected in Europe.
- Avrupa'da daha fazla insana bulaşmamış olması aslında bir mucize.
- You know the real miracle, nothing happened to the Bosnian stew.
- Gerçek mucizeyi biliyorsun, Bosna yahnisine hiçbir şey olmadı.
- You know the real miracle, nothing happened to the Bosnian stew.
- Asıl mucizeyi biliyorsunuz, Bosna güvecine hiçbir şey olmadı.
- I need a miracle.
- Bir mucizeye ihtiyacım var.
- You need a miracle.
- Bir mucizeye ihtiyacın var.
- It was a miracle.
- Bir mucizeydi.
- It really was a miracle.
- Bu gerçekten bir mucizeydi.
- It's a miracle he wasn't killed in the plane crash.
- Onun uçak kazasında ölmemiş olması bir mucize.
- It was nothing less than a miracle.
- Bir mucizeden aşağı kalır yanı yoktu.
- I can hope for a miracle, can't I?
- Bir mucize umabilirim, değil mi?
- Tom wasn't expecting miracles.
- Tom mucizeler beklemiyordu.
- Miracles are ordinary.
- Mucizeler sıradan.
- Miracles are ordinary.
- Mucizeler sıradandır.
- What a miracle!
- Ne mucize ama!
- Belief in miracles is popular.
- Mucizelere inanç, popülerdir.
- Try this miracle ointment.
- Bu mucize merhemi deneyin.
- It is believed that Christ worked many miracles.
- İsa'nın birçok mucize yarattığına inanılır.
- The child recovered by a miracle.
- Çocuk bir mucize eseri iyileşti.
- It was truly a miracle.
- Bu gerçekten bir mucizeydi.
- Miracles do happen.
- Mucizeler olur.
- We hoped for a miracle.
- Bir mucize olmasını umduk.
- It's a miracle that he survived the hurricane.
- Onun kasırgayı atlatması bir mucize.
- It's a miracle he wasn't killed in the plane crash.
- Uçak kazasında ölmemesi bir mucize.
- Our escape was nothing short of a miracle.
- Kaçışımız, bir mucizeden başka bir şey değildi.
- To see this miracle of nature is awesome.
- Doğanın bu mucizesini görmek harikadır.
- Our escape was nothing short of a miracle.
- Bizim kaçışımız, mucizeden başka bir şey değildi.
- He won't be able to escape from there without a miracle, will he?
- Bir mucize olmadan oradan kaçamaz, değil mi?
- Nothing but a miracle can save her now.
- Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
- It was truly a miracle.
- O, gerçekten bir mucize idi.
- It really was a miracle.
- Gerçekten bir mucizeydi.
- It's a miracle that you were able to survive.
- Hayatta kalabilmen bir mucize.
- It's a miracle that he wasn't killed in the accident.
- Kazada ölmemiş olması bir mucize.
- Nothing but a miracle can save her now.
- Bir mucizeden başka hiçbir şey onu kurtaramaz.
- To see this miracle of nature is awesome.
- Doğanın bu mucizesini görmek harika.
- Love is the miracle of civilization.
- Aşk medeniyetin mucizesidir.
- It was a miracle.
- O bir mucizeydi.
- Miracles have happened.
- Mucizeler oldu.
- It was a miracle that Fadil was still alive.
- Fadıl'ın hala hayatta olması bir mucizeydi.
- For children, this world is full of wonders and miracles.
- Çocuklar için bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
- It was a miracle that Fadil was still alive.
- Fadıl'ın hâlâ hayatta olması bir mucizeydi.
- His recovery was nothing short of a miracle.
- Onun iyileşmesi mucizeden başka bir şey değildi.
- Belief in miracles is popular.
- Mucizelere inanmak popülerdir.
- The escape was nothing less than a miracle.
- Kaçış bir mucizeden başka bir şey değildi.
- Your success was nothing short of a miracle.
- Başarınız bir mucizeden başka bir şey değildi.
- It's a miracle that Tom is still alive.
- Tom'un hâlâ hayatta olması bir mucizedir.
- Miracles do exist, but we just don't notice them in the flow of events.
- Mucizeler vardır, ama biz sadece olayların akışı içinde onları fark etmeyiz.
- Miracles do happen every day.
- Mucizeler her gün olur.
- He's a realist, and doesn't believe that miracles are possible.
- O bir realist ve mucizelerin mümkün olduğuna inanmıyor.
- Don't expect miracles.
- Mucize beklemeyin.
- Our escape was nothing short of a miracle.
- Bizim kaçışımız, bir mucizeden başka bir şey değildi.
- It's a miracle that Tom is still alive.
- Tom'un hâlâ hayatta olması bir mucize.
- Miracle of miracles, none of the passengers were hurt.
- Mucizelerin mucizesi, yolculardan hiçbiri yaralanmadı.
- To many people, it was nothing short of a miracle.
- Birçok insan için, o bir mucizeden başka bir şey değildi.
- His recovery was nothing short of a miracle.
- İyileşmesi bir mucizeden başka bir şey değildi.
- All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.
- Sadako'nun artık yapabileceği tek şey kağıttan turna kuşları yapmak ve bir mucize olmasını ummaktı.
- Don't expect miracles.
- Mucizeler bekleme.
- To many people, it was nothing short of a miracle.
- Birçok insan için bu bir mucizeden başka bir şey değildi.
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
- It's a miracle that he wasn't killed in the accident.
- Onun kazada ölmemiş olması bir mucize.
- It is believed that Christ worked many miracles.
- Hz. İsa'nın birçok mucize gösterdiğine inanılır.
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın Dağıstanlıları hayrete düşürdü.
- Tom wasn't expecting miracles.
- Tom mucize beklemiyordu.
- It's a miracle he's still alive.
- Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
- It's a miracle that he survived the hurricane.
- Kasırgadan kurtulması bir mucize.
- It's nothing short of a miracle.
- Bu bir mucizeden başka bir şey değil.
- It's almost a miracle.
- Bu neredeyse bir mucize.
- Your success was nothing short of a miracle.
- Başarın mucizeden başka bir şey değil.
- Unless there is a miracle, we won't be able to make it on time.
- Bir mucize olmazsa, zamanında yetişemeyiz.
- Our escape was nothing short of a miracle.
- Bizim kaçışımız, tam anlamıyla bir mucizeydi.
- It's a miracle he's still alive.
- Hâlâ hayatta olması bir mucize.
- The Quran contains many scientific miracles.
- Kuran birçok bilimsel mucize içerir.
- This is a miracle.
- Bu bir mucize.
- It was a miracle that he recovered.
- İyileşmesi bir mucizeydi.
- Love is the miracle of civilization.
- Aşk uygarlığın mucizesidir.
Show More (75)
|