negotiate - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
negotiate müzakere etmek v.
  • It is a fearsomely difficult problem when Mugabe will not negotiate.
  • Mugabe'nin müzakere etmeyeceği bir ortamda bu son derece zor bir sorundur.
  • Politicians have been trying for years to negotiate a compromise acceptable to everyone.
  • Politikacılar yıllardır herkes tarafından kabul edilebilir bir uzlaşma için müzakere etmeye çalışıyorlar.
  • We have managed it and we are continuing to work, to negotiate and to facilitate those talks as the European Union.
  • Bunu başardık ve Avrupa Birliği olarak çalışmaya, müzakere etmeye ve bu görüşmeleri kolaylaştırmaya devam ediyoruz.
Show More (43)
negotiate görüşmek v.
  • I have negotiated with many people from the United States administration.
  • Birleşik Devletler yönetiminden pek çok kişiyle görüştüm.
  • We're willing to negotiate.
  • Biz görüşmek için istekliyiz.
  • I'm willing to negotiate.
  • Görüşmek için hazırım.
Show More (11)
negotiate pazarlık etmek v.
  • There's nothing to negotiate.
  • Pazarlık edecek bir şey yok.
  • Let's negotiate.
  • Pazarlık edelim.
  • I'm not good at negotiating.
  • Ben pazarlık etmekte iyi değilim.
Show More (2)
negotiate müzakere yapmak v.
  • This is no way to negotiate.
  • Bu şekilde müzakere yapılamaz.
  • We delegated him to negotiate with them.
  • Onlarla müzakere yapması için onu atadık.
  • We don't negotiate.
  • Müzakere yapmayız.
Show More (0)
negotiate müzakerelerde bulunmak v.
  • I then negotiated for two years on behalf of the Committee on Agriculture.
  • Daha sonra Tarım Komitesi adına iki yıl boyunca müzakerelerde bulundum.
  • She has negotiated really very energetically and with great skill in this field.
  • Kendisi bu alanda gerçekten çok enerjik ve büyük bir beceriyle müzakerelerde bulundu.
  • We have negotiated with our US counterparts for over two years.
  • ABD'li muhataplarımızla iki yılı aşkın bir süredir müzakerelerde bulunuyoruz.
Show More (0)
negotiate görüşme yapmak v.
  • He has been negotiating with North Korea to acquire ballistic missile technology.
  • Balistik füze teknolojisi edinmek için Kuzey Kore ile görüşmeler yapıyor.
  • They would negotiate a peace treaty.
  • Barış antlaşması görüşmesi yapacaklardı.
  • We negotiated with the president about our working hours.
  • Çalışma saatlerimiz konusunda başkan ile görüşme yaptık.
Show More (0)
negotiate geçmek v.
  • She slowed down to negotiate the corner.
  • Köşeyi geçmek için yavaşladı.
Show More (-2)
negotiate pazarlık yapmak v.
  • They negotiated with the employers about the working hours.
  • İşverenlerle çalışma saatleri konusunda pazarlık yaptılar.
Show More (-2)
negotiate müzakerede bulunmak v.
  • They'll negotiate.
  • Onlar müzakerede bulunacaklar.
Show More (-2)
negotiate tartışmak v.
  • Let's negotiate.
  • Tartışalım.
Show More (-2)