|
- It is very important that persistent organic products are added to this regulation.
- Bu yönetmeliğe kalıcı organik ürünlerin eklenmesi çok önemlidir.
- It is accepted that an organic label indicates 95% organic, i.e. up to 5% not organic.
- Bir organik etiketin %95 organik olduğunu, yani %5'e kadar organik olmadığını gösterdiği kabul edilmektedir.
- The problem facing us now is that we cannot protect organic seed.
- Şu anda karşı karşıya olduğumuz sorun, organik tohumu koruyamamamızdır.
- There is, though, not only the chemical sector, but also the organic sector.
- Sadece kimya sektörü değil, aynı zamanda organik sektör de bu konuya ilgi duymaktadır.
- We will therefore be able to safeguard a healthy and organic production.
- Bu nedenle sağlıklı ve organik bir üretimi koruyabileceğiz.
- It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides.
- Geçmişte pestisit depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasının izi sürülebilir.
- Finally, a quantity of organic lupines was also exported to Denmark.
- Son olarak, bir miktar organik acı bakla da Danimarka'ya ihraç edilmiştir.
- There were reports on residues in Germany in July 2001 and on controls in the organic sector.
- Temmuz 2001'de Almanya'daki kalıntılar ve organik sektördeki kontroller hakkında raporlar vardı.
- Organic regulations allow for the presence of up to 5% non-organic ingredients.
- Organik yönetmelikler %5'e kadar organik olmayan bileşenlerin varlığına izin vermektedir.
- They point out that both organic and conventional produce have been extensively tested and no nitrofen has been found.
- Hem organik hem de geleneksel ürünlerin kapsamlı bir şekilde test edildiğini ve nitrofen bulunmadığını belirtiyorlar.
- It is important in this regard to protect and support organic seeds.
- Bu bağlamda organik tohumların korunması ve desteklenmesi önemlidir.
- Yet exports of organic chicken or eggs from Germany were not banned.
- Yine de Almanya'dan organik tavuk ya da yumurta ihracatı yasaklanmamıştır.
- It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides.
- Geçmişte böcek ilacı depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasına kadar izlenebilir.
- There is also organic lubricant, which also leaks, but which does not present a problem.
- Ayrıca sızıntı yapan ancak bir sorun teşkil etmeyen organik yağlayıcılar da bulunmaktadır.
- That means that products labelled as organic products may contain up to 5% of certain non-organic ingredients.
- Bu, organik ürün olarak etiketlenen ürünlerin %5'e kadar organik olmayan bileşen içerebileceği anlamına gelmektedir.
- A banned carcinogenic herbicide was found in grain fed to organic chickens in Germany in June.
- Haziran ayında Almanya'da organik tavuklara yedirilen tahılda yasaklı kanserojen bir herbisit bulundu.
- Yet exports of organic chicken or eggs from Germany were not banned.
- Yine de Almanya'dan organik tavuk ya da yumurta ihracatı yasaklanmadı.
- This tracing exercise includes a quantity of organic wheat exported to France in January.
- Bu izleme çalışması Ocak ayında Fransa'ya ihraç edilen bir miktar organik buğdayı da içermektedir.
- We will therefore be able to safeguard a healthy and organic production.
- Böylece sağlıklı ve organik bir üretimi koruyabileceğiz.
- There were reports on residues in Germany in July 2001 and on controls in the organic sector.
- Temmuz 2001'de Almanya'da kalıntılar ve organik sektördeki kontrollerle ilgili raporlar vardı.
- There is, though, not only the chemical sector, but also the organic sector.
- Gerçi sadece kimya sektörü değil, aynı zamanda organik sektör de var.
- In paragraph 6, the own resources decision is described as being an organic law.
- 6. paragrafta öz kaynaklar kararı organik bir kanun olarak tanımlanmaktadır.
- This tracing exercise includes a quantity of organic wheat exported to France in January.
- Bu izleme çalışması Ocak ayında Fransa'ya ihraç edilen bir miktar organik buğdayı da kapsamaktadır.
- It is therefore important to reduce the use of pesticides and encourage the use of organic alternatives.
- Bu nedenle pestisit kullanımının azaltılması ve organik alternatiflerin kullanımının teşvik edilmesi önemlidir.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- This third device appears to have produced a lower diversity of organic molecules.
- Bu üçüncü araç daha düşük çeşitlilikte organik moleküller üretmiş gibi görünüyor.
- This third device appears to have produced a lower diversity of organic molecules.
- Bu üçüncü araç daha az çeşitlilikte organik molekül üretmiş gibi görünüyor.
- This third device appears to have produced a lower diversity of organic molecules.
- Görünüşe bakılırsa üçüncü araç daha düşük çeşitlilikte organik moleküller üretmiş.
- Tom says that he only eats organic food.
- Tom sadece organik gıda yediğini söylüyor.
- Salicylic acid is an organic compound.
- Salisilik asit organik bir bileşiktir.
- Organic chicken manure is high in nitrogen.
- Organik tavuk gübresinin azot oranı yüksektir.
- This grocery store only sells organic food.
- Bu bakkal sadece organik yiyecekler satıyor.
- Tom only eats organic food.
- Tom sadece organik gıda yer.
- Tom says that he only eats organic food.
- Tom diyor ki sadece organik gıda yiyormuş.
- Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online.
- Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette hakkında sert bir eleştiri yazdı.
- My friend only eats organic food.
- Arkadaşım sadece organik yiyecekler yiyor.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- Tom says that he only eats organic food.
- Tom sadece organik yiyecekler yediğini söylüyor.
- Is eating organic food worth what it costs?
- Organik gıda yemek maliyetine değer mi?
- Ammonium carbonate is an organic compound.
- Amonyum karbonat, organik bir bileşiktir.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp kutusuna atın.
- Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online.
- Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette onun hakkında iğneli bir eleştiri yazdı.
- Organic food is usually more expensive.
- Organik yiyecekler genellikle daha pahalıdır.
- Organic food is usually more expensive.
- Organik gıda genellikle daha pahalıdır.
- I buy only organic products.
- Sadece organik ürünler alırım.
- Organic food is healthier.
- Organik yiyecekler daha sağlıklıdır.
- He only eats organic food.
- Sadece organik yiyecekler yiyor.
- Is eating organic food worth the money?
- Organik gıda yemek paraya değer mi?
- He only eats organic food.
- Sadece organik gıdalar yer.
- Tom only eats organic food.
- Tom sadece organik yiyecekler yiyor.
- Ammonium carbonate is an organic compound.
- Amonyum karbonat organik bir bileşiktir.
- This grocery store only sells organic food.
- Bu bakkal sadece organik gıda satıyor.
- Is eating organic food worth the money?
- Organik gıda tüketmek paraya değer mi?
- The local supermarket has an organic section.
- Yerel süpermarketin organik bir bölümü var.
- Organic food tastes better.
- Organik yiyeceklerin tadı daha güzel.
Show More (52)
|