| 1 |
overwhelming |
ezici |
adj. |
|
- The team won in the face of overwhelming odds.
- Takım ezici orandaki bahislere rağmen kazandı.
- What emerges is not unanimity, but the overwhelming tendency, the overwhelming majority.
- Ortaya çıkan şey oybirliği değil, ezici eğilim, ezici çoğunluktur.
- The overwhelming bulk is traded locally or nationally.
- Ezici çoğunluk yerel ya da ulusal olarak ticarete konu olmaktadır.
- It's too overwhelming.
- O çok ezici.
- It was overwhelming.
- Eziciydi.
- It's too overwhelming.
- Çok ezici.
- The daily life can be busy, hectic and sometimes overwhelming.
- Günlük yaşam, yoğun, telaşlı ve bazen ezici olabilir.
Show More (4)
|
| 2 |
overwhelming |
bunaltıcı |
adj. |
|
- The daily life can be busy, hectic and sometimes overwhelming.
- Günlük hayat yoğun, telaşlı ve bazen bunaltıcı olabilir.
- I know how overwhelming it can be.
- Ne kadar bunaltıcı olabileceğini biliyorum.
- The heat is overwhelming.
- Sıcak bunaltıcı.
- It could be too overwhelming.
- Çok bunaltıcı olabilir.
- It's pretty overwhelming.
- Oldukça bunaltıcı.
Show More (2)
|
| 3 |
overwhelming |
çok yoğun |
adj. |
|
- She felt an overwhelming sense of sadness.
- Çok yoğun bir üzüntü hissetti.
Show More (-2)
|
| 4 |
overwhelming |
çok büyük |
adj. |
|
- This afternoon, Parliament welcomed as its guests two initiators, and the interest was overwhelming.
- Bu öğleden sonra Parlamento iki girişimciyi konuk olarak ağırladı ve ilgi çok büyüktü.
Show More (-2)
|
| 5 |
overwhelming |
karşı konulmaz |
adj. |
|
- I know how overwhelming it can be.
- Bunun ne kadar karşı konulmaz olabileceğini biliyorum.
Show More (-2)
|
