1 |
pair |
çift |
n. |
|
- They needed a pair of horses to draw the carriage.
- Arabayı çekmek için onlara bir çift at lazımdı.
- I need an extra pair of capacitors to put this together.
- Bunu birleştirmek için fazladan bir çift kondansatöre ihtiyacım var.
- She bought herself a brand new pair of earrings.
- Kendine yepyeni bir çift küpe almış.
- Their gloves are not in pairs.
- Onların eldivenleri çift değil.
- Sami and Layla seemed a perfect pair.
- Sami ve Layla mükemmel bir çift gibi görünüyordu.
- Mary and Tom are a funny pair.
- Mary ve Tom komik bir çift.
- Their gloves are not in pairs.
- Eldivenleri çift değil.
- Tom and Mary are an interesting pair.
- Tom ve Mary ilginç bir çift.
Show More (5)
|
2 |
pair |
ikili |
n. |
|
- The pair won 8 Grand Slams together.
- İkili birlikte 8 tane Grand Slam kazanmıştır.
- These teacups make a pair.
- Bu çay fincanları ikili bir takım.
- The teacher asked the students to practice the dialogue in pairs.
- Öğretmen öğrencilerden ikili gruplar halinde diyalog alıştırması yapmalarını istedi.
Show More (0)
|
3 |
pair |
eş |
n. |
|
- A pair of doves is considered a symbol of deep love.
- Eş güvercinler derin aşkın sembolü olarak kabul edilir.
Show More (-2)
|
4 |
pair |
eşleştirmek |
v. |
|
- The freshmen were paired with senior students for orientation day.
- Birinci sınıf öğrencileri oryantasyon günü için son sınıf öğrencileriyle eşleştirildi.
Show More (-2)
|
5 |
pair |
çiftleşmek |
v. |
|
- A lion couple can pair every 20–30 minutes.
- Bir aslan çifti her 20-30 dakikada bir çiftleşebilir.
Show More (-2)
|