1 |
panic |
panik |
n. |
|
- The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
- 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik hala yatışmış değil.
- The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
- 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik henüz yatışmış değil.
- You prevent panic by taking adequate measures and not by acting as if there is nothing amiss.
- Paniği, hiçbir şey yokmuş gibi davranarak değil, yeterli önlemleri alarak önlersiniz.
- So there is a problem, but there is no need to panic.
- Yani ortada bir sorun var ama paniğe gerek yok.
- There are also Member States affected by salmonella panic of the kind that exists in my own country.
- Benim ülkemde yaşanan türden salmonella paniğinden etkilenen Üye Devletler de var.
- There is no question of panic; it is a question of very careful preparation.
- Panik söz konusu değildir; bu çok dikkatli bir hazırlık meselesidir.
- The city was filled with panic.
- Şehir panikle doluydu.
- She was in a panic and yelled something inarticulate.
- Panik içindeydi ve anlaşılmaz bir şeyler bağırdı.
- There's no reason to panic.
- Paniğe gerek yok.
- Panic rules on the Titanic.
- Titanik'te panik hüküm sürüyor.
- The shot unleashed panic in the conference room.
- Atış konferans salonunda paniğe sebep oldu.
- That man is in a panic.
- Adam panik içinde.
- The fire caused a panic in the theater.
- Yangın tiyatroda paniğe neden oldu.
- Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.
- İnsan panik durumlarında filogenetik köklerine döner.
- The shot unleashed panic in the conference room.
- Silah sesi konferans salonunda paniğe yol açtı.
- The false alarm caused panic.
- Yanlış alarm paniğe neden oldu.
- Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.
- İnsan, panik durumunda filogenetik köklerine döner.
- Tom is in a panic.
- Tom panik içinde.
- Panic rules on the Titanic.
- Titanikte panik hüküm sürer.
- I don't want to cause a panic.
- Paniğe neden olmak istemiyorum.
- The crowd was in a panic.
- Kalabalık, panik içindeydi.
- This could start a panic.
- Bu bir panik başlatabilir.
- The panic has subsided.
- Panik yatıştı.
- Panic is the most dangerous virus.
- Panik en tehlikeli virüstür.
- The whole city is in panic.
- Bütün şehir panik içinde.
- Above all, don't panic!
- Her şeyden önce, panik yok!
- Fear and panic overwhelmed me.
- Korku ve panik beni ele geçirdi.
- There's no point panicking.
- Paniğin anlamı yok.
- The SARS epidimic sent a panic through Asia.
- SARS salgını Asya çapında panik yarattı.
- What's the panic?
- Panik nedir?
- This could start a panic.
- Bu bir panik başlatabilirdi.
- The SARS epidimic sent a panic through Asia.
- SARS salgını tüm Asya'da paniğe yol açtı.
- There was general panic.
- Genel panik vardı.
- There was no immediate panic.
- Ani bir panik yoktu.
- That man is in a panic.
- O adam panik halinde.
- There's no reason for panic.
- Paniğe gerek yok.
- There was widespread panic after the earthquake.
- Depremden sonra geniş çaplı bir panik yaşandı.
- Tom is in a panic.
- Tom panik halinde.
- The panic has subsided.
- Panik geçti.
- There was general panic.
- Genel bir panik vardı.
- The city was filled with panic.
- Şehir panikle doldu.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
- Tokyo'daki ev sahipleri panik içinde çünkü emlak piyasası güç kaybetti.
Show More (39)
|
2 |
panic |
panik yapmak |
v. |
|
- Nor is it any reason to start panicking.
- Panik yapmaya başlamak için de bir neden yok.
- It happened so fast I didn't even have time to panic.
- O kadar hızlı oldu ki panik yapacak zamanım bile olmadı.
- Tom started to panic.
- Tom panik yapmaya başladı.
- Tom began to panic.
- Tom panik yapmaya başladı.
- Panicking isn't going to help.
- Panik yapmanın bir faydası olmaz.
- You don't need to panic.
- Panik yapmana gerek yok.
- I was starting to panic.
- Panik yapmaya başlıyordum.
- There was no reason to panic.
- Panik yapmaya gerek yoktu.
- I don't want you to panic.
- Panik yapmanı istemiyorum.
- There was no reason to panic.
- Panik yapmak için bir neden yoktu.
- That's not a reason to panic.
- Bu panik yapmak için bir sebep değil.
- Let's not panic now.
- Şimdi panik yapmayalım.
- There's no need to panic yet.
- Henüz panik yapmaya gerek yok.
- Panicking won't help.
- Panik yapmanın faydası olmaz.
- Tom's panicking.
- Tom panik yapıyor.
- Panicking isn't going to help.
- Panik yapmak yardım etmeyecek.
- You don't need to panic.
- Panik yapmamalısın.
- I didn't panic.
- Panik yapmadım.
- No one has panicked.
- Hiç kimse panik yapmadı.
- I didn't panic.
- Ben panik yapmadım.
- Mary began to panic.
- Mary panik yapmaya başladı.
- I tried not to panic.
- Panik yapmamaya çalıştım.
- I'm still not panicking.
- Hâlâ panik yapmıyorum.
- Now is not the time to panic.
- Şimdi panik yapma zamanı değil.
- There's no point panicking.
- Panik yapmanın anlamı yok.
- There was no reason to panic.
- Panik yapmak için bir sebep yoktu.
- Now is not the time to panic.
- Şimdi panik yapmanın sırası değil.
- That's not a reason to panic.
- O, panik yapmak için bir neden değil.
- I'm not panicking.
- Ben panik yapmıyorum.
- Tom tried not to panic.
- Tom panik yapmamaya çalıştı.
- There's no reason to panic.
- Panik yapmak için hiçbir neden yok.
- There's no need to panic.
- Panik yapmaya gerek yok.
- Tom was trying not to panic.
- Tom panik yapmamaya çalışıyordu.
Show More (30)
|
3 |
panic |
paniklemek |
v. |
|
- It happened so fast I didn't even have time to panic.
- O kadar çabuk gerçekleşti ki paniklemeye dahi vakit bulamadım.
- I knew that Tom would panic.
- Tom'un panikleyeceğini biliyordum.
- Mary began to panic.
- Mary paniklemeye başladı.
- I thought Tom would panic.
- Tom'un panikleyeceğini düşünmüştüm.
- The plane had just taken off when my wife suddenly started to panic.
- Karım aniden paniklemeye başladığında uçak daha yeni havalanmıştı.
- I began to panic.
- Paniklemeye başladım.
- I don't want anyone to panic.
- Kimsenin paniklemesini istemiyorum.
- Everybody started to panic.
- Herkes paniklemeye başladı.
- Tom started to panic.
- Tom paniklemeye başladı.
- Tom is starting to panic.
- Tom paniklemeye başlıyor.
- I figured Tom would panic.
- Tom'un panikleyeceğini düşündüm.
- Tom began to panic.
- Tom paniklemeye başladı.
- I was starting to panic.
- Paniklemeye başlamıştım.
Show More (10)
|
4 |
panic |
paniğe kapılmak |
v. |
|
- Each time, the authorities panicked, as is the case again now.
- Her seferinde yetkililer paniğe kapıldı, tıpkı şimdi olduğu gibi.
- Let us not panic and introduce legislation which eliminates the principles of a state governed by law.
- Paniğe kapılıp hukuk devleti ilkelerini ortadan kaldıran yasalar çıkarmayalım.
- It happened so fast I didn't even have time to panic.
- O kadar hızlı oldu ki paniğe kapılmaya bile vaktim olmadı.
- I don't want anyone to panic.
- Kimsenin paniğe kapılmasını istemiyorum.
- No one panicked.
- Kimse paniğe kapılmadı.
Show More (2)
|
5 |
panic |
panik |
n |
|
- There is nothing strange about such panic.
- Böylesi bir panikte garip olan hiçbir şey yoktur.
- There is nothing strange about such panic.
- Böyle bir panikte garip bir şey yok.
- She was in a panic and yelled something inarticulate.
- O panikteydi ve anlaşılamayan bir şey bağırdı.
Show More (0)
|
6 |
panic |
telaş |
n. |
|
- Panicking won't help.
- Telaş etmenin bir faydası olmayacak.
Show More (-2)
|
7 |
panic |
panik olmak |
v. |
|
- Tom tried not to panic.
- Tom panik olmamaya çalıştı.
Show More (-2)
|