|
- All of us here in this room spend far more time than we would like on planes and at airports.
- Bu odada bulunan hepimiz uçaklarda ve havaalanlarında istediğimizden çok daha fazla zaman geçiriyoruz.
- The French government now protects the reprocessing centre at La Hague with fighter planes and missiles.
- Fransız hükûmeti şimdi Lahey'deki yeniden işleme merkezini savaş uçakları ve füzelerle koruyor.
- When the two planes crashed into the World Trade Center they demolished more than the twin towers.
- İki uçak Dünya Ticaret Merkezi'ne çarptığında ikiz kulelerden daha fazlasını yıktılar.
- The plane was half an hour late.
- Uçak yarım saat gecikti.
- These people are plane spotters, aviation enthusiasts, on holiday in Greece.
- Bu insanlar Yunanistan'da tatil yapan uçak gözlemcileri, havacılık meraklıları.
- Please, I beg you, do not sell us planes, boats or tanks.
- Lütfen, size yalvarıyorum, bize uçak, bot ya da tank satmayın.
- These people are plane spotters, aviation enthusiasts, on holiday in Greece.
- Bu insanlar uçak gözlemcileri, havacılık meraklıları, Yunanistan'da tatildeler.
- This morning, I flew to Strasbourg on the plane that leaves Milan Malpensa at 7 a.m.
- Bu sabah, Milano Malpensa'dan sabah 7'de kalkan uçakla Strazburg'a uçtum.
- For a fee, the organisation Trees for Travel plants trees after each plane trip you make.
- Trees for Travel adlı kuruluş, belli bir ücret karşılığında yaptığınız her uçak yolculuğundan sonra ağaç dikiyor.
- We could also have purchased planes elsewhere.
- Uçakları başka bir yerden de satın alabilirdik.
- I would be grateful if you could write again, and also use your good offices in relation to the plane spotters.
- Tekrar yazabilirseniz ve uçak gözlemcileri ile ilgili olarak iyi niyetinizi kullanırsanız minnettar olurum.
- This creates unjustified risks, including for airports in the EU at which passengers board these planes.
- Bu durum, yolcuların bu uçaklara bindiği AB'deki havaalanları da dahil olmak üzere haksız riskler yaratmaktadır.
- It happened to me twice that I stepped onto a plane in an Eastern European country without any security or bomb control.
- İki kez başıma geldi, bir Doğu Avrupa ülkesinde herhangi bir güvenlik ya da bomba kontrolü olmadan uçağa bindim.
- Those who were less seriously injured have now been flown home to Scotland on a specially chartered plane.
- Daha az ciddi şekilde yaralananlar özel olarak kiralanan bir uçakla İskoçya'daki evlerine uçuruldu.
- I presume the planes will not be able to get here either.
- Sanırım uçaklar da buraya gelemeyecek.
- Foreign companies join this organization in order to make the marketing of their sportive planes and some other products.
- Yabancı firmalar, sportif uçaklarını ve diğer bazı ürünlerini pazarlamak maksadıyla bu organizasyonda bulunuyorlar.
- There are too many of them and not enough planes leaving.
- Sayıları çok fazla ve yeterli sayıda uçak kalkmıyor.
- We went aboard the plane.
- Uçağa bindik.
- See you on the plane.
- Uçakta görüşürüz.
- What time is your plane?
- Uçağın saat kaçta?
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak 10 dakika gecikti.
- The plane climbed to 4,000 feet.
- Uçak 4,000 fite tırmandı.
- What time does your plane leave?
- Uçağın ne zaman kalkıyor?
- The plane began to climb rapidly.
- Uçak hızla tırmanmaya başladı.
- That was the first time I got on a plane.
- Ben uçağa ilk kez bindim.
- If we'd taken that plane, we'd be dead now.
- Eğer o uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olurduk.
- I'll make you a model plane.
- Sana bir model uçak yapacağım.
- That plane will take off at five.
- Bu uçak beşte havalanacak.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
- Uçuş görevlisi Tom'u sallayarak uyandırdı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüsler, trenler ve uçaklar yolcu taşır.
- Tom made a paper plane.
- Tom kâğıttan uçak yaptı.
- We will be taking the same plane.
- Biz aynı uçağa bineceğiz.
- He checked the plane for possible damages.
- O, olası hasarlar için uçağı kontrol etti.
- The plane took off at exactly nine o'clock.
- Uçak tam dokuzda havalandı.
- Tom and Mary are on this plane.
- Tom ve Mary bu uçaktalar.
- The plane is about to take off for Paris.
- Uçak Paris'e gitmek için havalanmak üzere.
- I will confirm my plane reservation.
- Uçak rezervasyonumu onaylayacağım.
- The plane took off exactly on time.
- Uçak tam olarak zamanında havalandı.
- Our plane couldn't land on account of the dense fog.
- Uçağımız yoğun sis yüzünden iniş yapamadı.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağa bindim.
- Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- İstatistiksel olarak konuşursak, uçakla uçmak arabayla seyahat etmekten çok daha güvenlidir.
- What time will the plane depart?
- Uçak ne zaman kalkacak?
- Tom was the last one off the plane.
- Tom uçaktan en son inen kişiydi.
- The plane took off easily.
- Uçak kolayca kalktı.
- The plane made a forced landing.
- Uçak zorunlu iniş yaptı.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Hiç bu ada üzerinde uçan bir uçak görmedim.
- The plane was late because of bad weather.
- Kötü havadan dolayı uçak geç kaldı.
- I think Tom will be on the same plane as me.
- Sanırım Tom da benimle aynı uçakta olacak.
- I hurried to the airport lest I should be late for the plane.
- Uçağı kaçırmayayım diye apar topar havaalanına gittim.
- I slept on the plane for a couple of hours.
- Uçakta birkaç saat uyudum.
- The plane had five hundred passengers on board.
- Uçakta beş yüz yolcu vardı.
- The plane is overbooked.
- Uçak fazla rezervasyon almış.
- Tom was able to escape from the burning plane.
- Tom yanan uçaktan kaçabildi.
- I've never flown in a plane.
- Hiç uçakla uçmadım.
- Our plane took off at exactly twelve o'clock.
- Uçağımız tam onikide hareket etti.
- A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
- The pilot was struggling to control the plane.
- Pilot uçağı kontrol etmek için mücadele ediyordu.
- The plane came in 30 minutes late.
- Uçak otuz dakika geç geldi.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
- Uçak havaalanına otuz dakika geç varacak.
- The bad weather delayed the plane for two hours.
- Kötü hava uçağı iki saat geciktirdi.
- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom uçağını yakalamak için bol zamanı olduğunu düşünüyordu ama o yalnızca ucu ucuna yetişti.
- The plane landed in the ocean.
- Uçak okyanusa indi.
- I'd like to help, but I've got a plane to catch.
- Yardım etmek isterim ama yetişecek bir uçağım var.
- Tom jumped out of the blazing plane.
- Tom yanan uçaktan atladı.
- The model plane they built was fragile.
- Onların yaptığı model uçak kırılgandı.
- We watched the plane until it went out of sight.
- Uçağı gözden kaybolana kadar izledik.
- She learned to fly many different kinds of planes.
- O birçok farklı türdeki uçakları uçurmayı öğrendi.
- I still have three hours before my plane leaves.
- Uçağımın kalkmasına hâlâ üç saat var.
- We took a plane from Tokyo to Sapporo.
- Tokyo'dan Sapporo'ya giden bir uçağa bindik.
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak satın aldı.
- The plane took off from Boston airport with more than a hundred holiday-makers on board.
- Uçak, içinde yüzden fazla tatilciyle birlikte Boston havaalanından havalandı.
- Did the plane make up for the lost time?
- Uçak kaybettiği zamanı telafi etti mi?
- Do you have something to read on the plane?
- Uçakta okuyacak bir şeyin var mı?
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adam arasında oturmak zorunda kaldığım zaman bundan nefret ederim.
- The plane landed at Narita.
- Uçak Narita'ya indi.
- I rarely sleep on a plane.
- Uçakta nadiren uyurum.
- Seen from the plane, the islands were very pretty.
- Uçaktan bakıldığında, adalar çok güzeldi.
- I decided to stay on the plane.
- Uçakta kalmaya karar verdi.
- The pilot was struggling to control the plane.
- Pilot uçağı kontrol etmekte zorlanıyordu.
- The plane flew over the island.
- Uçak adanın üzerinde uçtu.
- The rudder works to control the yaw of the plane.
- Dümen, uçağın yalpalamasını kontrol etmeye yarar.
- The plane was soon out of sight.
- Uçak kısa sürede gözden kayboldu.
- Our plane was flying above the clouds.
- Uçağımız bulutların üzerinde uçuyordu.
- Layla saw the plane flying around.
- Leyla etrafta uçan uçağı gördü.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
- Eğer bunu uçağı düşecek olan birine söylerseniz, bu cümle hiçbir şey ifade etmeyecektir.
- We even heard planes.
- Uçak seslerini bile duyduk.
- All the passengers were evacuated from the plane.
- Tüm yolcular uçaktan tahliye edildi.
- The plane had five hundred passengers on board.
- Uçakta bulunan beş yüz yolcu vardı.
- There were fifty passengers on the plane.
- Uçakta elli yolcu vardı.
- I wanted to buy a book to read on the plane.
- Uçakta okumak için bir kitap almak istedim.
- The plane was late due to bad weather.
- Uçak kötü hava koşulları yüzünden gecikti.
- Tom watched the plane disappear into the distance.
- Tom uçağın uzaklarda kayboluşunu izledi.
- What time does our plane leave tomorrow?
- Uçağımız yarın kaçta kalkıyor?
- The pilot lost control and the plane went into a dive.
- Pilot kontrolü kaybetti ve uçak dalışa geçti.
- I arrived just in time for the plane.
- Uçağa tam zamanında yetiştim.
- Tom is on the plane.
- Tom uçakta.
Show More (93)
|