1 |
provoke (one) into (doing something) |
(birini bir şey yapmaya) kışkırtmak |
v. |
|
- Don't let yourself be provoked into saying something that you may regret.
- Pişman olabileceğiniz bir şey söylemeniz için sizi kışkırtmalarına izin vermeyin.
- Don't let yourself be provoked into a fight.
- Kavgaya kışkırtılmanıza izin vermeyin.
- Don't let yourself be provoked into doing something that you may regret.
- Pişman olabileceğiniz bir şey yapmak için sizi kışkırtmalarına izin vermeyin.
Show More (0)
|
2 |
provoke (one) into (doing something) |
(birini bir şey yapması) için kışkırtmak |
v. |
|
- He was provoked into hitting her.
- Ona vurması için kışkırtıldı.
- Don't let yourself be provoked into losing your temper.
- Öfkenizi kaybetmek için kışkırtılmanıza izin vermeyin.
Show More (-1)
|