regular - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
regular düzenli adj.
  • We must oblige businesses to pay for regular breaks throughout the day.
  • İşletmelere gün boyunca düzenli molalar için ödeme yapma zorunluluğu getirmeliyiz.
  • The importance of transport safety is highlighted on a regular basis in this Parliament, and rightly so.
  • Ulaşım güvenliğinin önemi bu Parlamentoda düzenli ve haklı olarak vurgulanmaktadır.
  • The Commission does, however, provide them with regular training sessions.
  • Ancak Komisyon bu kişilere düzenli eğitimler vermektedir.
Show More (54)
regular düzenli olarak adv.
  • Furthermore, the EU makes regular overtures in connection with such matters.
  • Ayrıca, AB bu tür konularla ilgili olarak düzenli olarak girişimlerde bulunmaktadır.
  • The regular stoppage of freight transport is now reaching crisis proportions.
  • Yük taşımacılığının düzenli olarak durdurulması artık kriz boyutlarına ulaşmıştır.
  • Leaks are a regular occurrence as soon as papers leave my office.
  • Belgeler ofisimden çıkar çıkmaz düzenli olarak sızıntılar meydana geliyor.
Show More (13)
regular normal adj.
  • We may need to set up a quality evaluation programme for this purpose, as is done in regular education.
  • Bu amaçla, normal eğitimde olduğu gibi bir kalite değerlendirme programı oluşturmamız gerekebilir.
  • We may need to set up a quality evaluation programme for this purpose, as is done in regular education.
  • Bu amaçla normal eğitimde olduğu gibi bir kalite değerlendirme programı oluşturmamız gerekebilir.
  • Do you want dry cleaning or regular wash?
  • Kuru temizleme mi yoksa normal yıkama mı istersiniz?
Show More (9)
regular müdavim n.
  • Tom is a regular.
  • Tom bir müdavim.
  • The bartender told me you were a regular here.
  • Barmen bana buranın müdavimi olduğunuzu söyledi.
  • I'm a regular at this gym.
  • Bu spor salonunun müdavimlerinden biriyim.
Show More (2)
regular her zamanki adj.
  • A greater and more regular political presence in the region is therefore required more than ever.
  • Bu nedenle bölgede daha büyük ve daha düzenli bir siyasi varlığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Sami wore his regular work clothes.
  • Sami her zamanki iş kıyafetlerini giydi.
  • Sami phoned an escort service and asked for one of his regular girls.
  • Sami bir eskort servisini aradı ve her zamanki kızlarından birini istedi.
Show More (1)
regular sıradan adj.
  • I'm just a regular office worker.
  • Sıradan bir ofis çalışanıyım.
  • She is a regular beauty.
  • Sıradan bir güzelliği var.
  • She's a regular workaholic.
  • Kadın sıradan bir işkolik.
Show More (1)
regular olağan adj.
  • This additional Annex requires approval by a regular majority of the Members.
  • Bu ekin, Üyelerin olağan çoğunluğu tarafından onaylanması gerekmektedir.
Show More (-2)
regular sürekli adj.
  • He's a regular at the bars and pubs around here.
  • Bu civardaki barlara ve birahanelere sürekli takılır.
Show More (-2)