risk - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
risk risk n.
  • The fourth objective is to define a common risk analysis model for controlling our external borders.
  • Dördüncü hedef, dış sınırlarımızın kontrolü için ortak bir risk analizi modeli tanımlamaktır.
  • Personally speaking, I think that we perhaps have won the war, but there is a risk we might lose peace.
  • Kişisel olarak, savaşı kazanmış olabileceğimizi düşünüyorum, ancak barışı kaybetme riskimiz de var.
  • It is therefore very important to promote access to risk capital and to remove obstructing rules.
  • Bu nedenle risk sermayesine erişimi teşvik etmek ve engelleyici kuralları kaldırmak çok önemlidir.
Show More (330)
risk riske atmak v.
  • They risk their lives to flee from dictatorships, conflict and misery.
  • Diktatörlüklerden, çatışmalardan ve sefaletten kaçmak için hayatlarını riske atıyorlar.
  • To risk personal capital, in particular, is a highly precarious business.
  • Özellikle kişisel sermayeyi riske atmak son derece güvencesiz bir iştir.
  • It is a very uncertain situation, and one which puts enlargement at risk in any case.
  • Çok belirsiz bir durum ve her halükarda genişlemeyi riske atan bir durum.
Show More (99)
risk risk almak v.
  • They were obliged to sign the final Doha declaration or risk having their request refused.
  • Nihai Doha deklarasyonunu imzalamak ya da taleplerinin reddedilmesi riskini almak zorundaydılar.
  • We must not risk creating a Community patent that they would not use because it is too distant from their concerns.
  • Onların endişelerinden çok uzak olduğu için kullanmayacakları bir Topluluk patenti yaratma riskini almamalıyız.
  • You have to risk big in order to win big.
  • Büyük kazanmak için büyük risk almalısın.
Show More (17)
risk tehlikeye atmak v.
  • Tom risked his own life to help Mary.
  • Tom, Mary'ye yardımcı olmak için kendi hayatını tehlikeye attı.
  • Many refugees have risked their lives to reach Europe.
  • Birçok mülteci, Avrupa'ya ulaşmak için hayatlarını tehlikeye attı.
  • He risked his life to save her.
  • Onu kurtarmak için hayatını tehlikeye attı.
Show More (16)
risk göze almak v.
  • Don't waste time with amateurs and risk them making a mistake with your data.
  • Amatörlerle zaman kaybetmeyin ve verilerinizle ilgili hata yapma riskini göze almayın.
  • I can't risk getting captured again.
  • Tekrar yakalanma riskini göze alamam.
  • We can't risk waiting.
  • Bekleme riskini göze alamayız.
Show More (8)
risk tehlike n.
  • Human health must not be put at risk by what we are doing.
  • Yaptıklarımızla insan sağlığı tehlikeye atılmamalıdır.
  • The biggest risk to a new born is the cold.
  • Yeni doğan yavru için üşümek en büyük tehlikedir.
  • Tom doesn't understand the risks.
  • Tom tehlikeleri anlamıyor.
Show More (1)
risk riske etmek v.
  • You've risked enough.
  • Yeterince riske ettin.
  • Tom didn't want to risk his friendship with Mary by trying to turn it into a romance.
  • Tom romantizme çevirmeye çalışarak Mary ile arkadaşlığını riske etmek istemedi.
  • Why am I risking my life to help Tom?
  • Neden Tom'a yardım etmek için hayatımı riske ediyorum?
Show More (0)
Anglais Turc
risk risk n.
  • We must be aware of this risk and of the need to take steps to prevent it.
  • Bu riskin ve bunu önlemek için atılması gereken adımların farkında olmalıyız.
  • The fourth objective is to define a common risk analysis model for controlling our external borders.
  • Dördüncü hedef, dış sınırlarımızın kontrolü için ortak bir risk analizi modeli tanımlamaktır.
  • Personally speaking, I think that we perhaps have won the war, but there is a risk we might lose peace.
  • Kişisel olarak, savaşı kazanmış olabileceğimizi düşünüyorum, ancak barışı kaybetme riskimiz de var.
Show More (330)
chance risk n.
  • Take no chances.
  • Risk alma.
  • We have to take that chance.
  • Bu riski almak zorundayız.
  • Are you willing to take that chance?
  • Bu riski almak istiyor musun?
Show More (21)
risking risk n.
  • They feared risking failure because they didn't want to lose face.
  • Başarısızlık riskini almaktan korktular çünkü itibar kaybetmek istemiyorlardı.
  • He feared risking failure because he didn't want to lose face.
  • Başarısızlık riskini almaktan korkuyordu çünkü itibar kaybetmek istemiyordu.
  • Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.
  • Tom patronuyla bu şekilde konuşarak işini kaybetme riskini alıyordu.
Show More (0)