1 |
shabby |
eski püskü |
adj. |
|
- Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan, o eski püskü daire boş.
- The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
- The room was empty except for a shabby bed.
- Eski püskü bir yatak dışında oda boştu.
- He is mixed up with something shabby.
- Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.
- Apparently that shabby flat is vacant.
- Görünüşe göre, o eski püskü daire boş.
- Tom repainted his mailbox because it was looking shabby.
- Tom posta kutusunu yeniden boyadı çünkü eski püskü görünüyordu.
- He is mixed up with something shabby.
- Eski püskü bir şeye bulaştı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev eski püskü görünmeye başlamıştı ama içi her zamanki gibi güzeldi.
Show More (5)
|
2 |
shabby |
eski |
adj. |
|
- Tom's clothes were shabby.
- Tom'un giysileri eskimişti.
- The room was empty except for a shabby bed.
- Oda, eski yatak dışında boştu.
Show More (-1)
|
3 |
shabby |
salaş |
adj. |
|
- In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda o salaş restoranda yemek yedik.
Show More (-2)
|
4 |
shabby |
külüstür |
adj. |
|
- My car looks shabby in comparison with his new one.
- Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
Show More (-2)
|