sit - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
sit oturmak v.
  • I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
  • İtiraf etmeliyim ki, sen orada otururken daha zorlanıyorum.
  • Sometimes you wonder which bureaucrat sitting behind his desk thought this one up.
  • Bazen masasının başında oturan hangi bürokratın bunu düşündüğünü merak ediyorsunuz.
  • All we can do is sit around counting paper clips and spend our time in petty administrative tasks.
  • Yapabileceğimiz tek şey oturup ataç saymak ve zamanımızı önemsiz idari işlerle geçirmek.
Show More (1979)
sit durmak v.
  • However, the grey and green would not sit well together.
  • Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.
  • I can't sit still.
  • Yerimde duramıyorum.
  • Tom can't sit still for a moment.
  • Tom bir an bile yerinde duramıyor.
Show More (5)
sit kalmak (bir yerde) v.
  • This is genocide and Europe is sitting back, watching this genocide take place.
  • Bu bir soykırımdır ve Avrupa bu soykırımın gerçekleşmesine seyirci kalmaktadır.
  • He is sitting in the isolation cell.
  • Tek kişilik hücrede kalıyor.
  • I want Tom to sit there alone.
  • Tom'un orada yalnız kalmasını istiyorum.
Show More (1)
sit sınava girmek v.
  • We have to sit examinations every day and prove that we believe in it.
  • Her gün sınavlara girmek ve buna inandığımızı kanıtlamak zorundayız.
  • I can't believe I have to sit an exam on Sunday!
  • Pazar günü sınava gireceğime inanamıyorum!
  • I can't believe I have to sit an exam on Sunday!
  • Pazar günü bir sınava girmek zorunda olduğuma inanamıyorum!
Show More (0)
sit tünemek v.
  • Some birds are sitting on the branch of that tree.
  • Birkaç kuş o ağacın dalına tünemiş.
Show More (-2)
sit bulunmak v.
  • Our city sits on an active fault.
  • Şehrimiz aktif bir fay üzerinde bulunuyor.
Show More (-2)
sit binmek v.
  • Have you ever sat in a helicopter?
  • Hiç helikoptere bindiniz mi?
Show More (-2)