1 |
slope |
yamaç |
n. |
|
- They are distributed on the continental slopes or around sea mounts.
- Kıta yamaçlarında veya deniz dağlarının çevresinde dağılım gösterirler.
- He was able to ski down the slope.
- Yamaçtan aşağıya kayabildi.
- Tom was able to ski down the slope in three minutes.
- Tom üç dakika içinde yamaçtan aşağı kayabildi.
- Let's hit the slopes.
- Hadi yamaçlara gidelim.
- He was able to ski down the slope.
- Yamaçtan aşağı kaymayı başardı.
- We skied down the slope.
- Yamaçtan aşağıya doğru kaydık.
- Tom was able to ski down the slope in three minutes.
- Tom yamaçtan aşağı üç dakikada kayabildi.
- We skied down the slope.
- Yamaçtan aşağı kaydık.
Show More (5)
|
2 |
slope |
yokuş |
n. |
|
- Once you blur that distinction, it seems to me that you are on a very slippery slope indeed.
- Bu ayrımı bulanıklaştırdığınızda bana öyle geliyor ki gerçekten de çok kaygan bir yokuştasınız.
- Ken ran up the slope.
- Ken yokuş yukarı koştu.
- We climbed a sharp slope.
- Dik bir yokuş tırmandık.
- It's a slippery slope.
- Kaygan bir yokuş.
Show More (1)
|
3 |
slope |
eğim |
n. |
|
- It's a slippery slope.
- O kaygan bir eğim.
- The slippery slope is unavoidable.
- Kaygan eğim kaçınılmazdır.
- It is very important to decide what to do about the slope of the roof.
- Çatının eğimi konusunda ne yapılacağına karar vermek çok önemli.
Show More (0)
|
4 |
slope |
ilerlemek |
v. |
|
- The European Parliament has, in my view, embarked upon a slippery slope, however.
- Ancak bana göre Avrupa Parlamentosu kaygan bir zeminde ilerlemeye başladı.
Show More (-2)
|