space - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
space uzay n.
  • They will launch the first wooden satellite into space.
  • İlk ahşap uyduyu uzaya fırlatacaklar.
  • The Solar System exists in space and time.
  • Güneş Sistemi uzayda ve zamanda var olmaktadır.
  • We recognise the importance of maintaining European technological capability for space activity.
  • Avrupa'nın uzay faaliyetlerine yönelik teknolojik kapasitesinin sürdürülmesinin öneminin farkındayız.
Show More (197)
space alan n.
  • Residential areas have many green spaces.
  • Yerleşim bölgelerinde çok sayıda yeşil alan bulunmaktadır.
  • Please sign the space below.
  • Lütfen aşağıdaki alanı imzalayın.
  • This being the case, we are in favour of establishing a Common European Economic Space.
  • Hal böyleyken, bir Ortak Avrupa Ekonomik Alanı oluşturulmasından yanayız.
Show More (139)
space yer n.
  • Is there enough space to fit that couch?
  • O kanepeyi sığdıracak kadar yer var mı?
  • The driver before me took the last parking space.
  • Benden önceki sürücü son park yerini almış.
  • It is a non-exhaustive list because of space.
  • Yer nedeniyle kapsamlı olmayan bir liste.
Show More (133)
space mekan n.
  • Noise respects no frontiers; noise penetrates every wall, resounds through every space.
  • Gürültü sınır tanımaz; gürültü her duvarı delip geçer, her mekanda yankılanır.
  • However, we cannot determine a certain space for their existence.
  • Ancak onların mevcudiyeti için belirli bir mekân tayin edemeyiz.
  • Because the party is not only about the choice of space.
  • Çünkü parti konusunda mesele sadece mekân seçimi değildir.
Show More (69)
space boşluk n.
  • Please leave a space after the area code.
  • Lütfen alan kodundan sonra boşluk bırakınız.
  • The cat hid in the space between the wall and the sofa.
  • Kedi duvarla kanepe arasındaki boşluğa saklandı.
  • But there should be a space for the free movement of fish.
  • Ancak balıkların serbestçe dolaşabileceği bir boşluk olmalıdır.
Show More (46)
space mesafe n.
  • Tom told me that he needed space.
  • Tom bana biraz mesafeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
  • I need space.
  • Mesafeye ihtiyacım var.
  • They needed space.
  • Mesafeye ihtiyaçları vardı.
Show More (1)
space boş yer n.
  • I got plenty of space to hold you till morning.
  • Sizi sabaha kadar idare edecek bir sürü boş yerim var.
  • How much space do you need?
  • Ne kadar boş yere ihtiyacın var?
  • Is there a space in your sleeping bag?
  • Uyku tulumunda boş yer var mı?
Show More (0)
space süre n.
  • Since the European Council in Lisbon, we have travelled a long way in a relatively short space of time.
  • Lizbon'daki Avrupa Konseyi'nden bu yana, nispeten kısa bir süre içerisinde uzun bir yol kat ettik.
  • Clearly, these tasks are not easy, particularly if they have to be carried out within a relatively short space of time.
  • Bu görevlerin kolay olmadığı, özellikle de nispeten kısa bir süre içerisinde gerçekleştirilmeleri gerektiği açıktır.
Show More (-1)
space harfin kapladığı boşluk n.
  • The word ‘love’ takes up four spaces.
  • Love' kelimesi dört boşluk kaplıyor.
Show More (-2)
space (zaman) içerisi n.
  • He scored two goals in the space of six minutes.
  • Altı dakika içinde iki gol birden attı.
Show More (-2)
space süre aralığı n.
  • They built a shelter in a short space of time.
  • Kısa bir süre içinde bir barınak inşa ettiler.
Show More (-2)
space yalnız kalabilme n.
  • She asked me to go home and give her some space.
  • Eve gitmemi ve onu biraz yalnız bırakmamı istedi.
Show More (-2)
space aralıklarla yerleştirmek v.
  • The paintings on the wall were well spaced out.
  • Duvardaki tablolar düzgün aralıklarla yerleştirilmişti.
Show More (-2)
space kendine yer bulma n.
  • Their wedding got little space in the local magazines.
  • Düğünleri yerel dergilerde çok az yer bulmuştur.
Show More (-2)
space dalmak v.
  • Did he say that? I must have spaced out during the meeting.
  • Bunu o mu dedi? Toplantı sırasında dalmışım herhalde.
Show More (-2)
space açıklık n.
  • There must be enough space between you and the car in front of you.
  • Sen ve senin önündeki araç arasında yeterli açıklık olmalı.
Show More (-2)