| 1 |
spiral |
sarmal |
n. |
|
- During our road trip, a spiral road got all sick.
- Yolculuğumuz sırasında sarmal yolun biri baştan başa eziyet oldu.
- He went into a downward spiral of depression.
- Bir depresyon sarmalına düştü de düştü.
- How can this spiral of violence in the Middle East be averted?
- Orta Doğu'daki bu şiddet sarmalı nasıl önlenebilir?
- This is a symbol of a downward spiral that can only lead to an escalation of violence.
- Bu, sadece şiddetin tırmanmasına yol açabilecek aşağı doğru bir sarmalın sembolüdür.
- The devastating consequences of a spiral of revenge are nowhere more visible today than in the Middle East.
- İntikam sarmalının yıkıcı sonuçları bugün hiçbir yerde Orta Doğu'da olduğu kadar görünür değildir.
- We appear to be in a situation of hopelessness, and the spiral of violence is continuing to escalate.
- Umutsuz bir durumdaymışız gibi görünüyor ve şiddet sarmalı tırmanmaya devam ediyor.
- That confusion leads to a spiral that produces more violence and sows the seeds of terrorism.
- Bu kafa karışıklığı daha fazla şiddet üreten ve terörizmin tohumlarını eken bir sarmala yol açmaktadır.
- He was going to remove his country from the poverty spiral with the aid of oil revenues.
- Petrol gelirlerinin yardımıyla ülkesini yoksulluk sarmalından çıkaracaktı.
- The spiral of violence will never stop if Israel continues to be provoked by the attacks.
- İsrail saldırılarla tahrik edilmeye devam ederse şiddet sarmalı asla durmayacaktır.
- So indeed is the spiral of violence.
- Dolayısıyla şiddet sarmalı da böyledir.
- A shortage of water is a self-evident cause of the spiral of poverty.
- Su sıkıntısı, yoksulluk sarmalının açık bir nedenidir.
- And today we are watching as this island is caught in the grip of the same hellish spiral.
- Ve bugün bu adanın da aynı cehennem sarmalının pençesine düştüğünü izliyoruz.
- This spiral of violence must now be broken as a matter of urgency.
- Bu şiddet sarmalı artık acilen kırılmalıdır.
Show More (10)
|
| 2 |
spiral |
spiral |
adj. |
|
- The spiral is one of the most common geometrical forms in nature.
- Spiral, doğadaki en yaygın geometrik şekillerden biridir.
- A snail's shell is spiral in form.
- Bir salyangozun kabuğu spiral şeklindedir.
- The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda.
- Samanyolu galaksimize en yakın spiral galaksi Andromeda'dır.
- The Milky Way is a spiral galaxy.
- Samanyolu spiral bir galaksidir.
Show More (1)
|
| 3 |
spiral |
döne döne gitmek |
v. |
|
- The bee spiraled around the orange juice.
- Arı portakal suyunun etrafında döne döne gitmekteydi.
Show More (-2)
|
| 4 |
spiral |
(kontrolden) çıkmak |
v. |
|
- With inflation spiraling out of control, the country was close to economic collapse.
- Enflasyonun kontrolden çıkmasıyla birlikte ülke ekonomik çöküşün eşiğine geldi.
Show More (-2)
|
| 5 |
spiral |
çığ gibi artmak |
v. |
|
- Since the project started five years ago, costs have spiraled.
- Proje beş yıl önce başladığından beri maliyetler çığ gibi arttı.
Show More (-2)
|
| 6 |
spiral |
sarmal |
adj. |
|
- The Milky Way is a spiral galaxy.
- Samanyolu sarmal bir gök adadır.
Show More (-2)
|
